Hafta içi ne yazayım diye düşünürken ve özellikle de bu hafta futbol yazmak istemeyip başka konulardan bahsetmek isterken bir anda taşlar yerinden oynadı Türkiye Futbol Federasyonu'nda. Bu hafta daha geniş bir şekilde bahsetmek istediğim konudan yer kaptı adeta. Aslında umursamayıp yazmayabilirdim de futbol bu hafta. Fakat "Yeter Yıldırım Demirören" tezahüratını çılgın transferler yaptıktan sonra değil de, kötü yöneticiliğinden illallah demiş biri olarak yaptığımdan, her hafta bu köşede gitmesi yönünde temennilerde bulunduğumdan bu kutlu haberi coşkulu kelimelerle köşeme de taşımasam olmazdı.
İki hafta önceki yazımda değindiğim gibi Yıldırım Demirören'in bir tür, Türk futbolundan çıkış planı oldu bu bahis ihalesi. Kimisine göre daha önce vermesi gerektiği karardı. Bence ihaleye bile girememeliydi henüz TFF Başkanı'yken ancak dünkü sözlerinden anladığımız üzere ihaleyi kazandığının teyit edilmesini beklemiş Demirören. İş resmiyete binince de ülke futbolundan usulca çıktı. Gerçi ve ne yazık ki yine ülke futbolunun içinde kalmaya devam edecek. Federasyon yöneticiliği boyunca her gün üstüne koyarak kötü kararlar alan Demirören çok geç de olsa en doğru kararını federasyon başkanlığını bırakarak verdi. Kendisine ülke futbolunu batırdığı ve ülke futboluna katmadıkları için ne zaman liyakat nişanı vereceklerini ise merakla bekliyorum. Zira kulüp batırıp, federasyon yönetmek, onu bırakıp bahis ihalesi almak bu kadar başarısızlığa karşın takdir edilesi.
Demirören'in istifası öncesi Şenol Güneş'in teknik direktör olacağının açıklanması bir başka tartışmayı beraberinde getirdi. Yeni yönetime bu kararın bırakılmış olması daha iyi olurdu deniyor. Ya da bu kararı Demirören değil de görevi vekaleten devralan Hüsnü Güreli'nin yönetimindeki federasyonun vermesi gerektiği de söyleniyor. Arada fark görmemekle birlikte, şu anda tartışılması gereken konu bu değil. Bu ay, EURO 2020 Eleme Grubu maçları başlıyor. Fakat henüz Milli Takım'ın bir teknik direktörü yok. Şenol Güneş, Beşiktaş'la sezonu tamamladıktan sonra takımın başına geçecek. O zamana kadar Tayfur Havutçu'nun görevi devam ettireceği söyleniyor, vekaleten. Milli Takım'ın asil yöneticisi olmadığı gibi Türkiye Futbol Federasyonu'nun da asil yöneticisi yok. Genel kurula kadar Hüsnü Güreli başkanlık makamını temsil edecek, başkan olacak yani, vekaleten. Bunu aslında çok da büyük bir problem olarak görmeye gerek yok. Demirören de başkanlık görevini vekaleten yapmıyor muydu?
Her şey bir yana Demirören, Beşiktaş kulübünün kasasını dımdızlak bırakıp gittiği gibi, şimdi de federasyonu ve milli takımları ve hatta ülke futbolunun geleceğinin planlandığı yeri dımdızlak bırakıp gitti. Sıra sanırım bahis dünyasında. Orayı da batırdıktan sonra ne yapacağını merak ediyorum. He bu arada daha 7 Ocak günü Federasyon Başkanı olarak Türkiye Bankalar Birliği Başkanı'yla A Spor'da kulüpleri kurtaracak borç yapılandırma çözümüyle ülke futbolunun kahramanı oluvermişti Demirören. Buyurun size kahraman!