Kürenin yedi gününde bu hafta Dubai’de gerçekleşen World Government Zirvesi ve küresel ekonomiye dönük IMF’nin yüz ekşiten öngörüsü damga vurdu. IMF, finansal sıkışma, Brexit sürecinin belirsizliği, Çin ile ABD arasında yaşanan ticari savaş, gümrük vergilerindeki artış çerçevesinde küresel bir fırtınanın yaklaştığını duyurdu.
Gündemdeki ikinci başlık, Suriye’nin geleceğiydi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu hafta Soçi’de Suriye konusunda bir araya geldi. Üçlü toplantının ABD’nin Suriye’den çekilme kararının ardından gerçekleşmesi dikkatle izlenmesine neden oldu.
Gündemde arka planda kalan konularsa Donald Trump’ın Nobel Barış Ödülü’ne aday olduğu iddiası ve Nijerya’da oy vermek işlemine kısa bir süre kala ertelenen seçimlerdi.
Nobel'in Trump'la imtihanı
Barış, dünyada arzu edilen en önemli olgulardan biri. Ancak kavramın zıttı insan eliyle yaratılan yıkımı yansıtan savaş. Savaş kavramını, “dün gece ne yedin diye soran muhabire gözleri dolarak ve aç olduğundan utanan Suriyeli bir kız çocuğunun gözlerinde, Vietnam’da atılan bir bombadan kaçan çırılçıplak bir çocuğun bedeninde, evinizin içini saran elma kokusundan, büyük yoksullukla büyüttüğü evladını nedenini bile anlayamayacağı şekilde kaybeden bir babanın yıkık dökük evinden anlayabiliriz. Savaşı kelimelerle tarif etmek zor. Ancak yarattığı yıkım ve yürek dağlayan sonuçları onu anlamaya yetiyor.
Savaşın değirmenine su taşıdığını fark eden kimyager Alfred Nobel bulduğu dinamitin karıştığı suçlar karışında dehşete düşmüştü. Tam da bu nedenle her yıl ulusların ve halkların kardeşliği, silah ve orduların azaltılması, ve barış kongreleri düzenlemek için en çok çaba sarf eden kişi, kişiler veya kuruluşlara verilmesini vasiyet etti. Öyle de oldu. Nobel edebiyat ekonomi, fizik, kimya ve barış alanında insanlığa hizmet ettiği düşünülen isimlere veriliyor.
Nobel Ödülü pek çok alanı kapsıyor olsa da en ses getireni barış alanında verilen. Barış ödülü 1901’den bu yana yıllık olarak veriliyor. Devlet başkanlarından insan hakları savunucularına kadar pek çok isim bu ödüle layık görüldü.
Ödülün prestijli olması tartışmaların odağında olmadığı anlamına gelmiyor. Özellikle barış alanında bazı ülkelerin ve isimlerin gözetildiği algısı son yıllarda ödülle ilgili öne çıkıyor. Örneğin Latin Amerika ve Asya’da katliamlarla anılan Jimmy Carter gibi bir isme bu ödülün verilmesi büyük protestolara neden oldu. Benzer biçimde 2009’da Barack Obama’nın yine bu ödülü alması, ödüle dönük soru işaretlerini artırdı. M. Gorbaçov, W. Brand, T. Wilson, Enver Sedat Henry Kissinger barış ödülü alan diğer isimler.
Nasıl bir mantıkla ödülün verildiği anlaşılamadığı için de Meksikalı göçmenleri duvarla tehdit eden, siyahları ve kadınları aşağılayan, Asya Pasifik başta olmak üzere dünya genelinde askeri varlığını artıran, Filipinler başta olmak üzere bazı ülkeleri gayya kuyusuna benzeten ABD Başkanı Donald Trump bu ödülü alacağını düşünüyor. Trump öyle mütevazı öyle alçak gönüllü ki, ödülü bana verin diyecek değil ya... Kendisinin aktardığına göre Japonya Başbakanlığı Kuzey Kore ile kurduğu diyalog sebebiyle Nobel Barış Ödülü alması için aday göstermiş. Japonya hükümet kaynakları bu bilgiyi teyit etmedi. Zaten aksini söylemelerinin bedelinin de olacağı açık.
Halihazırda Kuzey Kore ile görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkmış değil, ancak Trump’ın ödül konuşmasını bile hazırladığı söyleniyor. Ödülü en fazla ABD başkanlarının aldığı hele bazılarının karıştığı katliamlar düşünülürse, Trump’ın dereyi görmeden paçaları sıvamasına şaşırmak saçma kalıyor.
Nijerya: Sandığa beş kala seçim iptal
Nijerya, Afrika kıtasının 190 milyon nüfusuyla en kalabalık ve en büyük ekonomisine sahip ülkesi. Ülke petrol kaynaklarına sahip olmasına karşın güvenlik problemleri, yolsuzluklar, enerji sıkıntısı ve yoksullukla boğuşuyor. Dahası Boko Haram gibi bir örgüt 2002’den bu yana kız çocuklar başta olmak üzere, insan kaçırma eylemleri, yasa dışı silah ticareti gibi faaliyetlerle ülke halkının güvenliğine halel getiriyor. Boka Haram örgütü ile siyasiler arasındaki bağlar zaman zaman küresel düzeyde de gündeme geliyor.
İşte bu koşullar altında 16 Şubat’ta Nijerya halkı, başkanlık seçimi için sandığa gidecekti. Ancak seçim konseyi, sandıkların oylama için açılmasına beş saat kala seçimin bir hafta ertelendiğini duyurdu. Nijerya halkı büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını dile getiriyor. Devlet başkanlığı seçiminde, Tüm İlericiler Kongresi'nden Devlet Başkanı Muhammed Buhari ve Halkın Demokratik Partisi'nden Atiku Abubakar öne çıkan isimler. Özellikle halihazırda başkanlık koltuğunda oturan Muhammad Buhari’nin bu seçimde de aday olmasının ve rakibiyle arasındaki puan farkının az olmasının ertelemeye neden olduğu söyleniyor. Öte yandan seçime saatler kala ülkenin bazı bölgelerine seçim sandıklarının ulaşmaması dikkate alındığında erteleme kararı son anda alınsa bile bunun taktik olduğu ve daha önceden buna karar verildiği görüşü hakim. Nijerya’da 2011 ve 2015 seçimleri de aynı gerekçe ile ertelenmişti.
Başkanlık seçimlerin yanı sıra 2 Mart’ta yapılması planlanan parlamento seçimi de bir hafta ertelendi ve 9 Mart’a alındı.
Seçimin ertelenmesi şaşkınlığın yanı sıra mağduriyetler de yarattı. Mağdur isimlerden biri de Musa Ebubakar. Oy kullanmak için Abuja’dan yola çıkan Daura’ya 550 kilometre yol geldiğini söyleyen seçmen, yol parasını seçime göre ayarladığı için ne yapacağını bilmez noktada. Ebubakar gibi binlerce insanın olduğunu ifade etmek gerekiyor. Seçmenlerin bir kısmı seslerini sosyal medyadan duyurdu. “Seçimlerin dört yıl önceden hangi tarihte yapılacağı belli, başkanlık koltuğundasınız ve adaysınız. Ancak nedense seçime saatler kala güvenlik ve lojistik açığı nedeniyle seçimi bir hafta erteliyorsunuz. Neden böyle?” diyerek olanı anlamaya çalışıyor.
Seçimin bunun yanında ekonomik maliyeti de yüksek. Seçime 84 milyon seçmen katılacaktı. Bu çerçevede her başkanlık ve parlamento seçimi için basılan oy pusulaları, seçmen kartları gibi evrak imha edilecek. Bu da ekonomisi iyi olmayan ülkeye ekstra yük anlamına geliyor.
Özetle, Nijerya’da hakkıyla kazansa dahi başkanlık koltuğundaki Buhari’nin meşruiyetine gölge düşecek. Halihazırda her iki parti yaşanan bu durum için birbirini suçluyor. Ancak seçimin kazananı kim olursa olsun büyük hayal kırıklığı yaşayan, kıt varlıklarıyla yollara revan olan Nijerya halkının mağdur olduğu açık.