Normalleşmek için erken: Vaka sayısı 2 binin altına düşmeli 

'Tam kapanma'nın 17 Mayıs'ta sona ereceği belirtiliyor, ancak uzmanlara göre Türkiye hâlâ çok riskli ülkeler arasında. Günlük vaka sayısı 2 binin altına düşmeden açılma için erken.

Abone ol

ANKARA- Türkiye’de Covid–19 vakalarını kontrol altına alabilmek için 29 Nisan’da başlatılan “tam kapanma” süreci, 17 Mayıs itibariyle yerini ’kontrollü normalleşme’ adımlarına bırakacak.  

Vaka sayısının 16 Nisan'da 63 binlere yükselmesiyle kısmi kapanmaya, 29 Nisan'daki 37 bin vaka sayısıyla da tam kapanmaya giden Türkiye’de aradan geçen yaklaşık bir ayda günlük vaka sayıları hızla düşerek 11 bin civarlarına geriledi. İllerdeki vaka durumları da bu tabloya paralel olarak azalma seyrine girdi.

Ancak bu süreçte hükümetin tam kapanma dönemi sonrası için koyduğu günlük 5 bin vaka sayısı hedefine ulaşılamadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı son açıklamada, Ramazan Bayramı sonrasını işaret etti, normalleşme için kontrollü adımlarının atılacağını duyurdu. 

'TÜRKİYE HENÜZ ÇOK RİSKLİ ÜLKELER ARASINDA'

Her ne kadar Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı tabloda vaka sayılarında bir düşüş yaşansa da uzmanlara göre; tehlike hâlâ geçmedi ve açılma için henüz erken. Türkiye’nin mevcut şartlarda açılmaya hazır olmadığı görüşünü savunan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yöneticisi Prof. Dr. Sarp Üner, “normalleşme” için gerekli koşulları şöyle sıraladı: 
“Öncelikle 'tam kapanma' olarak ifade edilen toplumsal hareketliliğinin kısıtlandığı 17 günün vakaları kontrol altına almak için yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bu sürecin en az 28 gün uygulanması lazım. Öte yandan şu an vaka sayıları 11 bin civarında seyrediyor. Günlük vaka sayısı hükümetin hedefi olan 5 bine düşse dahi açılma için yetersiz kalır. Günlük ortalama 5 bin vaka sayısı olarak hesapladığımızda bu, haftada 35 bin vaka demek. O da Türkiye için 100 binde 42 civarına denk geliyor. Uluslararası standartlarda 100 binde 42 vaka çok riskli olarak belirtiliyor. Bir ülkenin düşük riskli olması için 100 binde 10 vaka civarında olması gerekiyor. Bu da aşağı yukarı günlük hasta sayısının 2 binin altında olması demektir. Ama biz 5 bin hedefini dahi tutturamadık.

Prof. Dr. Sarp Üner

'VAKA SAYILARININ DÜŞMESİNDE TEST ORANLARININ DÜŞÜK OLMASI BİR SEBEP' 

Nisan ayındaki 60 binlik günlük vaka sayısından bugün 11 binlere gelinmesini “hızlı bir düşüş” olarak değerlendiren Üner, bu durumun nedenleri arasında test sayısındaki yetersizliğin gösterileceğini söyledi. Üner, test pozitifliğinde “salgını kontrol ettik” diyebilmek için Dünya Sağlık Örgütü'nün ortaya koyduğu yüzde 3 kriterin uygulanması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu oranın yüzde 3’ün üzerinde olması yeteri kadar testin yapılmadığını gösterir. Yani yeterli testin yapılmaması salgının kontrol edilemediğine işaret eder. Türkiye’de de gelinen noktada test pozitifliği yüzde 3’ün 2 katından fazla, yani yüzde 6 civarlarında. Demek ki bizim test sayımızı daha da artırmamız lazım. Ama bakıldığında test sayımız giderek düşüyor. Bunun temel nedeni test algoritmasındaki tutucu yaklaşım. Bu da testlerin yalnızca hastaneye gidenlere yapılmasından kaynaklanıyor.”

'AŞILAMA VAKA SAYILARINA OLUMLU ETKİ EDECEK KADAR YÜKSEK DEĞİL' 

Test uygulayarak tespit edilen vakaların normal vakalar içindeki oranının 3’te biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sarp Üner, “Türkiye’de bir hasta bulmak için 14 test yapılırken, İngiltere’de bir hasta bulmak için 40 test yapılıyor. Biz virüse yakalanan kişilerden sadece hastalığı ağır geçirenlere test uyguluyoruz. Geri kalanın içinde de bir kısmını tarıyoruz. Şu anda aktif vaka sayımız 160 bin olsa da yeterli test yapılmadığı için 500 bin civarında hastalığı taşıyan ve bulaştıran kişi olduğunu düşünüyorum. Turizm için yurtdışından gelenler de bizim için bir tehdit oluşturacaktır. Bir an önce özellikle üretim alanında çalışanlardan başlanarak yaygın tarama testleri yapılmalı” diye konuştu.
Üner, aşılamanın da vaka sayılarına olumlu etki edecek kadar yüksek olmadığına vurgu yaptı, “Aşılama 60 yaş üzeri kişiler için karşılık bulmuştur. Diğer yandan aşılanmayan genç nüfus hastalığı taşımaya, risk oluşturmaya devam ediyor” dedi. 

'BU SÜREÇ TEK BAŞINA “AÇMA KAPAMA” İLE YÜRÜTÜLECEK BİR SÜREÇ DEĞİL' 

Öte yandan tam kapanma öncesinde vaka sayılarının en yüksek olduğu iller arasında yer alan İstanbul ve Ankara’da ise uzmanlar, hastaneye başvuran hasta sayısında azalma olduğunu; ancak bu azalmanın yoğun bakımlara ve ağır hasta oranlarına yansımadığını söylüyor.  

Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu

İstanbul Tabip Odası (İTO) Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, kapanma sürecinde birçok insanın çalışmak zorunda kaldığını, aşılamanın da yetersiz olması nedeniyle bu sürecin olumlu etkisini çok fazla görmediklerini kaydetti. Hastaneye başvuruların kısmen azaldığını ancak bu durumun hastaneye yatışlara büyük ölçüde yansımadığını ifade eden Küçükosmanoğlu, “Kapanma öncesinde İstanbul’u terk eden büyük bir nüfus da olduğu için vaka oranlarındaki düşmede onuna bir etkisi vardır. Bu, tek başına 'açma - kapama' ile yürütülecek bir süreç değil. Yine de bu önlemler vaka sayısında bir azalmaya neden oluyor ancak yeniden açılma sürecinde vaka sayılarında yeniden artış olacağından endişeliyiz. Aşılamanın büyük ölçüde karşılık bulduğu yaş grubu 60 yaş ve üstü kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Onun dışında aşılama çok düşük seyrediyor” şeklinde konuştu.  

'KONTROLLÜ NORMALLEŞMENİN NASIL YÜRÜTÜLECEĞİNE DAİR BİR PLANLAMA YOK' 

Kontrollü normalleşme sürecinin nasıl yürütüleceğine dair bir planlamanın da olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Küçükosmanoğlu, merak edilen şu noktalara dikkat çekti: "Küçük işletmeler açılacak mı? Sokağa çıkma yasakları devam edecek mi? Bu konulardaki belirsizlik hala sürüyor. Öncelikle bizim önerimiz okulların ilk açılan ve son kapanan yerler olması. Bu süreçte öğretmen aşılamalarının yapılması gerekiyordu ama hala büyük bir kısım aşılanmadı. Tam kapanma dediler ama üretim alanlarında 16 milyona yakın insan çalışmaya devam etti. Bu süreç adım adım yürütülmelidir.” 

Ali Karakoç
'SONBAHARDA PİK YAŞAMAMIZ KAÇINILMAZ OLUR' 

Ankara Tabip Odası Başkanı Ali Karakoç ise 100 binde 247,68 vaka ile hala riskli iller kategorisinde olduklarına vurgu yaptı, bulaş zincirinin hala kırılamadığının altını çizdi. Hükümetin bir salgın planlamasının olmadığını, “kervan yolda dizilir” anlayışını benimsediğini ifade eden Karakoç şunları söyledi: 
“Bugüne kadar 'kontrollü normalleşme' hiç yaşanmadı. 'Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur' diye bir atasözü var. Bugün de yapılmak istenen 'kontrollü normalleşme' süreci bu şekilde yürütülüyor. Yarın açılma sürecinin başlayacağı söyleniyor ancak nasıl bir açılma planlandığı belli değil. Kapanma öncesi büyükşehirlerde yaşayan insanlar kitleler halinde küçük kentlere gittiler. Yani bulaşı büyükşehirlerden alıp küçük şehirlere götürdüler. Şimdi de yeniden açılmayla birlikte insanlar yeniden bir hareketlilik oluşturacak. Kontrolsüz bir normalleşme ile karşı karşıya kalırsak sonbaharda bir PİK yaşamamız kaçınılmaz olacak. Hatta 2022 yılını da biz bu salgını yaşayarak geçireceğiz.”

'YOĞUN BAKIMLARA YANSIMADI' 

Ali Karakoç’a göre, vaka sayılarındaki bu hızlı düşüş de ne matematiksel ne de bilimsel verilere uyuyor. Bu noktada çok sayıda etken olduğunu belirten Ankara Tabip Odası Başkanı Karakoç, şöyle devam etti: “Bu süreçte test yapılan kişi sayısı 3’te bir oranında azaldı. Aynı zamanda randevu vererek kapanma açıklamasından sonra hızla bir göç yaşandı ve büyükşehirlerde nüfus azaldı. Sonuç itibariyle enfeksiyon henüz bitmedi, hala yüksek oranda devam ediyor. Vaka sayılarındaki düşüşte aşılamanın sadece belirli yaş grupları arasında karşılığı oldu. 60 yaş üstü yurttaşların bu süreçte sağlık kuruluşlarına başvuru sayısı ve yoğun bakımda yatma oranları düştü. Ama hala genç nüfusun aşılanması bitmedi. Bu yüzden gerek yoğun bakımlar gerekse servislerin yaş ortalaması 40–55 yaş aralığında seyrediyor. Bu kapanma sürecinde hastaneye başvuran hasta sayısı azalsa da bu durum yoğun bakımlara yansımadı.” 

'KAPANMANIN UZATILMASI GEREK' 

Karakoç, yaşanan bu acil sağlık krizinin üstesinden gelmek için öncelikle bulaş zincirini kırmak ve normalleşme sürecine geçişi ertelemek gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi: 
“Bu kapanma sürecinin uzatılması, özellikle zorunlu olmayan üretim alanlarında çarkların durdurulması, bu alanlarda çalışan kişilere de ekonomik destek sağlanması gerekiyor. Bulaş zincirini kırmak için de sadece belirtisi olan kişilere değil, yerelde, kamu kurumlarında, üretim alanlarında yaygın test yaparak kimin hasta olduğunu tespit etmemiz gerekiyor. Çünkü bu hastalığa yakalanan kişilerin yüzde 80’i belirti göstermeden 'taşıyıcılık' riski barındırıyor. Tespit edilen vakalarda ise geriye dönük temaslı takibinin etkin yapılması gerekiyor. Ancak bizim uyguladığımız 'aç - kapa' yöntemleri sadece günübirlik durum tespitini gösteriyor.” 

Nursel Şahin
'TURİZM BÖLGELERİ VARYANTLARIN MERKEZİ HALİNE GELEBİLİR' 

'Kontrollü normalleşme' sürecine geçilmesiyle turizm sezonunda hareketlilik yaşanacak olan Antalya da ise uzmanlar endişeli. Antalya Tabip Odası Başkanı Nursel Şahin, bu süreçte hastaneye başvuru sayısında azalmanın gerçekleştiğini ancak yoğun bakımlarda istenilen düzeyde bir düşüşün yaşanmadığını kaydetti. Turizm sezonu ile birlikte özellikle tatil beldelerinin bütün varyantlara açık hale geleceğine vurgu yapan Şahin, yaz sonuyla birlikte salgının bu bölgelerden iç bölgelere yayılabileceğini görüşünde: "Türkiye’de günlük vaka sayılarının bu hızla düşmesini halk sağlığı uzmanlarımız gerçekçi bulmuyor. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı tablo zaten bilimsel verilere göre çelişki barındırdığı için Fransa ve İngiltere, Türkiye’yi karantinasız kabul edilmeyecek ülkeler arasına aldı. Türkiye’de hala yaygın bir hastalık var. Zaten bu düşüş yoğun bakımlar ve ölüm sayılarına yansımadı. Yaygın test ve aşılama da yapmadık. Biz turizm bölgelerinde kontrolsüz bir açılmaya doğru gitmekten endişe ediyoruz. Yurtdışından gelen hiçbir turisti PCR testi yapılmadan almamalıyız. Hindistan’a uçuşlarımızı kapatmalıyız. Türkiye’yi ekonomi kaygıları ile bütün mutantlara açık hale getiriyoruz. Yani böyle giderse turizm bölgeleri varyantların merkezi haline gelebilir.”