Toplam 22 dakikada ülkenin Nükleer Düzenleme Kurulu ile ilgili KHK değiştirildi. Kimse temmuzda “KHK’da ne yanlıştı da bunu bugün düzelttiniz” diyemedi. Kimse “o zaman eksik yaptıysanız bugün de eksik yapmış olabilirsiniz ama” diyemedi. Ya da "altı ayda Nükleer Düzenleme Kurulu'na dair ne değişmiş olabilir ki" diye soramadı.
Türkiye’nin ilk nükleer mevzuat felaketi yaşandı diyebiliriz.
Olay şöyle oldu: Aralık ayında meclise bir torba kanun geldi. Adı “İstanbul Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve altı milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, özetle maden torba kanunu. Torbada ne var derseniz girmeyelim. 10’dan fazla kanun var diyelim ve öyle bırakalım.
Bu torba kanunun değiştirdiği düzenlemelerden biri de “Nükleer Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”.
Nükleer Düzenleme Kurumu bu KHK ile kurulmuştu. Bu KHK ise yayımlanalı altı ay bile olmamıştı. 233 maddeden oluşan Nükleer Düzenleme Kurumu KHK’sı şimdi tekrardan değiştiriliyordu. İlk çıktığında altında cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunun imzaları vardı.
İşte o KHK’da yapılacak değişiklikler TBMM gündemine torba içinde geldi.
7 Ocak’ta yapılan alt komisyon toplantısında nükleer ile ilgili düzenlemelere hiç kimse itiraz etmedi. Beş madde bir dakikada geçti.
10 Ocak’ta yapılan komisyon toplantısında da hiç kimse itiraz etmedi. Beş madde bir dakikada geçti.
Genel kurula getirilen Nükleer Düzenleme Kurulu KHK’sı tam 20 dakika konuşuldu. İlk maddeye kimse itiraz etmedi. İkinci maddeye bir vekil itiraz etti. Üçüncü maddeye iki vekil itiraz etti. Kalan iki maddeye kimse itiraz etmedi.
Toplam 22 dakikada ülkenin Nükleer Düzenleme Kurulu ile ilgili KHK değiştirildi.
Kimse temmuzda “KHK’da ne yanlıştı da bunu bugün düzelttiniz” diyemedi. Kimse “o zaman eksik yaptıysanız bugün de eksik yapmış olabilirsiniz ama” diyemedi. Ya da "altı ayda Nükleer Düzenleme Kurulu'na dair ne değişmiş olabilir ki" diye soramadı.
Toplam 22 dakikada 233 maddelik KHK’da beş değişiklik yapıldı ve sadece üç kişi fikrini beyan etti. Çünkü bu torba kanun hakkında kimsenin bir fikri yoktu, bunu aralık ayında söylemiştik zaten. (1)
BİLDİĞİMİZ TEK ŞEY BİLMEDİĞİMİZ
O kısa tartışmalardan her kilowatt saat elektrik için 0,15 sent atık bedeli alınacağını, bu paranın özel bir hesapta birikeceğini ve sonra atık bertarafı için kullanılacağını anlıyoruz. Ne kadar tehlikeli bir durum değil mi? O özel hesapta biriken parayı birileri “bertaraf için değil, kentsel dönüşüm için harcayacağım” derse bu bir nükleer felaket değil midir? O paranın az olması, bertaraf sürecinde doğru kullanılmaması başka bir nükleer felaket. Daha ilginç olan bu düzenlemenin Rusya ile imzalanan anlaşma için yapıldığı, ama eksik olduğu için bu değişikliğe ihtiyaç duyulduğu. Ancak uygunsuzluğun ne olduğunu kimse bilmiyor. Bir vekil ya bu 0,15 sent atık bedelinin uygunsuz olduğunu ya o gizemli anlaşmada bir şeyler değiştiğini ya da adrese teslim bir durum olduğunu dile getiriyor. Yani o da bilmiyor.
ÖNCE KURUL YEMİNİ, SONRA DÜZENLEME
Nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi sırasında düzenleme, denetim ve yaptırım zincirine bağlı olarak görev, yetki ve sorumlulukları tanımlayan bir kanun değil, kanun hükmünde kararname yapılıyor ve altı ay sonra değişiyor. Bu hem hukuksal anlamda bir felaket hem de teknik olarak büyük bir felaketin habercisi. 22 dakikada altı ay önce değişmiş bir KHK yeni torba kanun ile değiştiriliyor. Sadece üç kişi görüş bildiriyor ve torbanın oylamasına ise 600 vekilden 250’si teşrif ediyor, 36'sı hayır oyu kullanıyor. Nereden tutsanız ortada bir nükleer felaket var. Kötü olan, kimse ne bu torba kanundaki düzenlemeyi, ne de diğer 12 kanundaki değişikliği biliyor.
Torba kanun o gün akşam 21:06’da oylandı. Oylamadan saatler önce Nükleer Düzenleme Kurulu üyeleri Yargıtay’a giderek yemin ettiler ve görevlerine başladılar. Yani önden yemin geldi, arkasından mevzuat düzenlemesi.
O gün gündüz saatlerinde Nükleer Düzenleme Kurulu üyeleri yemin ederken akşamına kimsenin bilmediği bir düzenleme geçti. Böylece o gün nükleer bir mevzuat felaketimiz oldu ve kimse fark etmedi.