Nükleer silahsızlanma ütopyası ve Nobel Barış Ödülü
Dünyada savaşma arzusu gittikçe artarken, gezegenin daha huzurlu bir yer olup olmayacağı oldukça tartışmalı bir konu. Özellikle Avrupa'da ne olacağı kestirilemeyen bir dönemde -hiç bir ülke elindeki silahlardan vazgeçmeyecektir.
KÖLN - Nobel Barış Ödülü -kısa adı ICAN olan- Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Kampanya'ya verildi.
ICAN çok tanınmış bir organizasyon değil. 2007 yılında Bill Williams ve Tilman Ruff tarafından Avustralya'da kuruldu. ICAN 101 ülkeden yaklaşık 450 barış organizasyonuyla birlikte çalışıyor. Bu yıl 7 temmuzda Birleşmiş Milletler'in 122'ye karşı 1 oyla 'Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması'nı kabul etmesi, ICAN'ın en önemli başarısı oldu. Bu anlaşma, nükleer silahların geliştirilmesini, üretimini, stoklanmasını, satın alınmasını ve nükleer testleri yasaklıyor. Antlaşma, 50 ülkenin imzalamasıyla yürürlüğe girebilir. Ancak bu anlaşmaya, nükleer silah gücü olan ABD, Rusya, Almanya, Fransa gibi ülkeler karşı çıkıyor.
Nobel Barış Ödülü'nü nükleer silahların tamamen yasaklanmasına karşı çıkan ABD'nin eski başkanı Barack Obama da almıştı, şu anda Myanmar Dışişleri Bakanı görevini yürüten, şiddetsiz direniş aktivisti olan Ang San Su Çi de! Nobel Barış Ödülü sahibi Ang San Su Çi'nin ülkesindeki Müslümanların göçe zorlanmaları ve uğradıkları şiddetle ilgili, haftalar sonra dünya kamuoyuna açıklamada bulunmuştu. Açıklama yaptığı basın toplantısında, konuya oldukça soğuk ve mesafeli yaklaşmıştı. Bu tavrı dünya çapında prestijli bir barış ödülü sahibi ve şiddet karşıtı bir aktivist olarak insanları hayal kırıklığına uğratmıştı.
Kısacası, Nobel Barış Ödülü'nü veren komitenin her zaman isabetli seçimler yaptığını söylemek mümkün değil. ICAN belki bu süreçte en doğru karardı, çünkü 'Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Kampanya' dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir politik sorumluluk taşımıyor. Bu nedenle de herhangi bir hayal kırıklığına da sebep olmayacaktır. Ayrıca bu ödülü alan ilk nükleer silah karşıtı organizasyon da değil ICAN, daha önce 1985 yılında Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler (IPPNW) organizasyonu da bu ödüle layık görülmüştü. En azından ICAN'ın gelecekte başarılı olamaması dışında üzücü bir etkisi olmayacaktır.
Komite, Nobel Barış Ödülü'nün nükleer silah kullanımının yıkıcı sonuçlarına dikkati çektiği için ICAN'a verildiğini açıklaması ise oldukça zayıf bir argümandı. İnsanların nükleer silahların yıkıcı zararlarını görmeleri için, Hiroşima'da olanlara bakmaları yeterli olacaktır. Asıl üzerinde durulması gereken mesele, ICAN'ın BM'nin bu silahların kullanımını tamamen yasaklaması girişimindeki katkıları olmalıydı.
Nobel Barış Ödülü genelde dünya politikasında aktüel bir konuya dikkat çekmek üzere veriliyor. Nükleer silahlar son yıllarda tekrar önemli ölçüde popüler oldu. ABD ve Kuzey Kore nükleer silahı olan birçok ülkeden sadece daha görünürde olan iki ülke.
Soğuk savaşın sona ermesi, nükleer silahlanmayı da bitirecek beklentisi maalesef gerçekleşmedi. Tam tersine, kontrolden çıktı ve eskisinden daha çok nükleer silahı olan ülke var.
Yaşadığımız çok kutuplu dünyada muhtemelen bu uzun süre de böyle devam edecektir.
Dünya politikası bu kadar kutupluyken, silahlanma yarışı her zamankinden daha çok olan bir süreçte nükleer silahı olan ülkelerin hiçbiri bu silahların tamamen ortadan kaldırılmasına yanaşmayacaktır.
Bu ülkelerin üzerinde kurulacak siyasi baskı da uzun sürede bir sonuç getirmeyecektir. Ödülün açıklanmasının ardından ne ABD'den, ne Almanya'dan, ne de başka bir ülkeden politik bir mesaj veya yorum geldi. Tüm bu ülkeler sessizliğe büründüler.
BM'de oylanan nükleer silahsızlanma antlaşması sadece imzacıları bağlayabilir. Güvenlik konseyinde temsiliyeti olan ülkeler açıkça bu antlaşmaya katılmıyorsa, Güvenlik Konseyi'nin yapısı, antlaşmanın uygulanması için baskı yapmayı gerektirmiyor. Nükleer gücü olan beş ülkenin konseyde koltuğu ve veto hakkı var. Nükleer silahsızlanma ancak nükleer gücü olan ülkeler isterse gerçekleşebilir!
Dünyada savaşma arzusu gittikçe artarken, gezegenin daha huzurlu bir yer olup olmayacağı oldukça tartışmalı bir konu. Özellikle Avrupa'da ne olacağı kestirilemeyen bir dönemde -hiç bir ülke elindeki silahlardan vazgeçmeyecektir. Bu nedenle Almanya da bu anlaşmayı imzalamıyor.
Nükleer karşıtı bu kampanyalar kötü mü! Değil elbette! Bu kampanyalar küresel çapta sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiriyor. Bunlar, şimdilik durmuş olan silahsızlanma ile ilgili görüşmelere de yeni bir ivme kazandırabilir, ancak silahları tek başına ortadan kaldırmaz. Diplomasi, aynı zamanda söz ve argümanların mücadelesidir. Belki ICAN için yeni bir seviye oluşturabilir bu mücadelede. Ünlü yazar Jorge Luis Borges'in dediği gibi, “Gerçekler hayal değildir; ama hayaller gerçek olabilir.”