Nuri Kayserilioğlu: Korkularınızla ip üstünde yüzleşin
8. Geyikbayırı Highline Karnavalı, geçtiğimiz cumartesi günü başladı ve 29 Şubat’ta sona erecek. Yoğun festival programına rağmen slackline sporuyla ilgili her türlü sorumuzu yanıtlayan Slackline Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Kayserilioğlu, en büyük hedeflerinden birinin highline hattından yürüyerek Asya’dan Avrupa’ya geçmek olduğunu belirtti.
Serpil Kurtay
DUVAR - Antalya’nın Geyikbayırı köyü, bu günlerde renkli görüntülere ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en iyi tırmanış bahçelerinden biri olan Geyikbayırı’nda bu kez sahne, 'slackline' ve 'highline'cıların... Bu yıl sekizincisi düzenlenen festivalde ilginç kostümleri ve müzik aletleriyle ip üstünde yürüyen sporcuları herkes nefeslerini tutarak izliyor. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce sporcuyu bir araya getiren highline karnavalının organizatörlerinden Slackline Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Kayserilioğlu, hem bu muhteşem festival hem de bu sporun incelikleri konusunda tüm sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle bilmeyenler için slackline ve highline sporunu biraz anlatabilir misiniz?
Slackline, iki nokta arasına kurulan gevşek bir hat üzerinde denge kurma temeline dayanan bir spordur. Highline ise en geniş anlamıyla bu sporun yüksekte yapılan türüne verilen isim. Slackline sporunu bilmeyen kişiler, çoğu zaman bu sporu daha yaygın olduğu için ip cambazlığı (tightrope/tightwire walking) ile karıştırabiliyor. Fakat İngilizce isimlerinden de anlaşılacağı gibi slackline ip cambazlarının yürüdüğü gergin çelik halatlar ya da urganlardan farklı olarak gevşek, esnek ve yassı yapıya sahip bir dokuma ip (perlon) üzerinde gerçekleştirilen bir spor dalı. Aynı zamanda slackline sporcuları, bir denge çubuğu ya da yardımcı başka bir ekipman kullanmak yerine çoğunlukla çıplak ayakla ve emniyet kemeri dışında başka hiçbir ekipmandan yardım almadan, sadece vücutlarını kullanarak bu sporu gerçekleştirirler.
Slackline ve highline’ın da alt dalları var değil mi? Bunlar neler?
Evet, slackline aslında çok genç bir spor dalı desek, pek de yanlış olmaz sanırım. 1970’li yılların sonlarında ABD’nin Yosemite Vadisi’ndeki tırmanıcıların, dinlenme günlerinde denge antrenmanları için çalışırken temellerini attığı bu spor, yıllar içerisinde gelişerek, artık bu spor için özel teknik ekipmanlarının üretildiği, uluslararası yarışmalarının gerçekleştiği hale gelmiş durumda. Bu süreç içerisinde de slackline sporunun gelişimine paralel olarak çeşitli alt disiplinler ortaya çıkmış. Longline, waterline, trickline, rodeoline ve highline gibi birçok alt disipline ayrılmış slackline sporu. Tüm branşlar hat üzerinde dengede kalma temeline dayansa da her disiplinin kendine özgü tekniği, antrenman şekli ve malzemesi var. Örneğin rodeoline, adeta bir salıncak gibi, çok gevşek bir şekilde kurulmuş bir hat üzerinde sallanırken dengede durmak gerekiyorken; trickline, bir trambolin gibi üzerindeki sporcuyu yükseklere zıplatabilecek bir gerginliğe ve esnemeye sahip hatlarda taklalar attığınız bir disiplin.
Türk Dil Kurumu (TDK) bu sporlara Türkçe bir isim buldu mu?
TDK henüz çok yaygın olarak bilinmediğinden slackline için bir isim bulmaya çalışmadı fakat ilk senelerde bu sporun Türkiye’deki öncüleri olarak bu sorumluluğu üzerimizde hissetmiştik. İlk başta bizler de Türkçe bir isim olsun istedik, hatta bazı teknik terimlerin ve literatürün Türkçeleştirilmesi için çeviriler yaptık. Fakat yurt dışındaki diğer sporcular, dernekler ya da federasyonlarla iletişime geçtiğimizde fark ettik ki ana dili İngilizce olmayan ülkeler de dâhil olmak üzere her yerde slackline, aynı futbol, basketbol, bowling gibi bir spor dalı ismi olarak kullanılmakta. Bu yüzden biz de iletişim ve entegrasyon açısından bu kelimeyi kullanmaya devam ediyoruz. Zaman zaman tepkiler aldığımız oluyor İngilizce kelime kullanmak ile ilgili, fakat bu itirazı eden kişilere bowling ya da taekwondo gibi sporların isimlerini hatırlattığımız zaman kısa süren bir duraksamanın ardından sessiz bir uzlaşmaya varıyoruz (gülüyor).
Düşme ve yükseklik gibi korkuları olan kişiler de bu sporu yapabilir mi?
Elbette bu korkuları en uç noktalarda yaşayan kişiler için özellikle highline gibi branşları yapmak çok zor olabilir. Ama düşme ve yükseklik korkusu aslında hepimizin içerisinde olan fakat zamanla kontrol edebilmeyi öğrendiğimiz hisler. Dağcılık, kaya tırmanışı, highline, paraşüt gibi sporları yapanların neredeyse tamamı düşme ya da yükseklik korkularını yok ettikleri için değil, bu korkuları kontrol edebilmeyi öğrendikleri için bu sporları yaparken çok rahat görünürler. Gerekli teknik bilgi ve ekipmana sahip olup, bu bilgi ve ekipmanlarına güvenebilmeyi öğrenen herkes, düşmekten ya da yüksekten korksa da bu sporu yapabilir. Yalan yok, yıllardır bu sporu yaptığım halde uzun bir aradan sonra yeniden highline yaptığımda o ilkel dürtüleri ben de hâlâ hissedebiliyorum. Highline branşının en sevdiğim yanlarından birisi de, kendinle ve en temel korkularınla yüzleşme şansını hiçbir zaman kaybetmemek.
Güvenlik tedbirleriniz neler? Güvenliğinizi nasıl sağlıyorsunuz?
Her şeyden önce güvenliğin en temel noktası, doğru ve güvenilir ekipman kullanmak ve bu ekipmanın doğru kullanımı için gerekli bilgiye sahip olmak. Bu sadece yüksekte yapılan highline gibi branşlarda değil, en temel slackline hattında bile geçerli. Doğru ekipman kullanılmadığı takdirde kendimize ya da çevremizdeki birine zarar verebiliriz. Fakat, highline dışındaki branşlar genellikle yüksekte yapılmadığından minimum güvenlik tedbirleri ile gerçekleştirilebiliyor. Rodeoline, trickline vb. branşlarda güvenlik için en fazla düşme ihtimalimiz olan yere bir minder koymak yetebiliyor.
Highline branşında ise yükseklik söz konusu olduğu için durum bundan daha karışık bir hale geliyor elbette. Highline hatlarında kullandığımız ekipmanın bir kısmı aslında kaya tırmanışı ve dağcılıkta kullanılan ekipman ile ortak. Emniyet kemerleri, kayalarda kullandığımız bağlantı noktaları (boltlar) vb. tırmanış için kullanılanlar ile aynı. Üzerinde yürüdüğümüz ve olası bir düşme durumunda bizi tutacak olan malzemeler ise highline için özel üretilmiş malzemeler oluyor. Kopma noktası ortalama üç ton olan perlon ipler kullanılıyor ve kullanılan hattın yanı sıra en az ana hat kadar güçlü olan bir ikincil emniyet (backup) hattı kuruluyor. Olası bir kopma ya da malzeme hatası durumunda her zaman yedekte bir hat daha hazır bekliyor.
Bu sporu yaparken en büyük riskler nelerdir?
Slackline ve highline aslında temel güvenlik adımları izlendiği ve doğru malzeme kullanıldığı takdirde en güvenli sporların arasında yer alıyor. Çoğu zaman örneğini verdiğim, halı sahada futbol oynamak ya da trafiğe çıkmak daha riskli ve tehlikeli olabilir. Bu sporu yaparken karşılaşılabilecek riskler çoğunlukla doğada bulunmaktan dolayı karşılaşılabilecek taş düşmesi, yıldırım gibi tedbir alabileceğiniz fakat yüzde yüz önlemenin mümkün olmadığı riskler. Malzeme kopması, düşme vb. kontrol altına alınabilen risklerin hepsini minimuma indirebilme şansı sporcunun elinde olan bir şey.
Hiç talihsiz bir kaza yaşadınız mı?
Yani bir keresinde çim zeminde düşüş minderi olmadan zor bir hareket denerken trickline hattından yere düşüp kafamı yere çarparak kısa süreli hafıza kaybı yaşamam dışında tam olarak kaza diyebileceğim şeyler gelmedi başıma, çok şükür. Fakat talihsiz fakat bir o kadar da komik anılarımız oldu tabii. Arkadaşım Can ile birlikte Karaman’ın Bucakkışla köyünde Göksü Nehri üzerine bir highline hattı kurmak istemiştik. Drone’umuz olmadığı için, Can ve ben kanyonun karşılıklı iki noktasına tırmandık, ikimiz de bağlantı noktalarını hazırladıktan sonra kılavuz iplerimizi aşağıya attık. Hattı kanyonun bir ucundan diğer ucuna geçirebilmek adına kanyon tabanına iniş yapıp, nehrin sığ olan noktasından karşıya geçtim ve Can’ın aşağıya attığı kılavuz ip ile benim tarafımdan inen ipi birleştirmeye çalışırken nehrin üst tarafında yer alan barajın kapaklarının açılacağı ile ilgili bir anons yapıldı megafonlardan. Tabii o an doğal olarak insanın gözüne o televizyon haberlerinde dönen stok görüntülerdeki ya da filmlerdeki gibi açılır açılmaz devasa bir güç ile akmaya başlayan sular canlanıyor ve bu düşünceleri nehrin tam ortasındayken yaşamanızı hiç tavsiye etmem (gülüyor). O anons sonrasında iki ipi birleştirirken yanımdaki elektronik malzemeleri kıyafetlerimle birlikte ipe bağlayarak yukarı gönderdim ve kafamda kask ile akıntı çoğalmadan kanyondan çıkabileceğim noktaya doğru “yüzeradım” ulaşmaya çalıştım. Neyse ki baraj zannettiğimiz kadar devasa değilmiş, birazcık akıntıya kapıldıktan sonra güvenli bir çıkış noktası bulup kenara gelebildim. Ama çok güzel bir highline hattı oldu! (Gülüyor)
Eminim daha çok vardır, yaşadığınız başka ilginç anıları da paylaşabilir misiniz?
Bir diğer ilginç anım da, Malatya Levent Vadisi’nde gerçekleştirdiğimiz dünya rekoru projesi sırasında oldu. 1210 metre uzunluğunda, Levent Vadisi seyir terasından başlayarak vadinin diğer ucuna kadar uzanan bir highline hattı kurduk. İsviçreli arkadaşımız Samuel Volery, hattı ilk denemesinde baştan sona kadar düşmeden yürüyerek dünya rekoru kırdı. Samuel’in yürüyüşünün ardından havanın yağışlı olmasını beklediğimiz için highline hattına yeni bir sporcu girmedi. Birkaç saat sonra yağan hafif bir yağmurun ve sisin ardından highline hattının kopmuş olduğunu görmek hepimizi şoke etti. Yedek hat hâlâ yerinde duruyordu fakat ana hat yüklü bulutların bize bıraktığı küçük sürprizler ile birkaç farklı yerinden yanarak kopmuştu. Hemen gruplara ayrılarak vadi tabanına düşen 1,2 km uzunluğundaki ana hattı ve daha fazla zarar görmemesi için bizim keserek aşağıya gönderdiğimiz yedek hattı topladık.
Siz bu sporla nasıl tanıştınız?
Ben slackline sporu ile 2004 yılında Niğde Aladağlar’daki dağ evinin bahçesinde tanıştım. Yurt dışından gelen tırmanıcılardan slackline sporunu gören arkadaşım Atilla, iki ağaç arasına kurduğu küçük bir slackline hattı üzerinde antrenman yapmaya çalışıyordu. O gün slackline hattında yürümeyi denedikten sonra adeta takıntılı bir şekilde hattın üzerinden hava kararana kadar inmemiştim (gülüyor). Daha sonrasında ise 2011 yılında Erasmus öğrenci değişimi için Portekiz’e gittiğimde oradaki tırmanıcı arkadaşlarımla birlikte highline deneme şansımız oldu. Highline hattına çıktıktan ve o hisleri yaşadıktan sonra spor benim için daha farklı bir anlam kazandı. O zamandan beri hem bu sporu daha iyi yapabilmek için hem de Türkiye’de tanıtmak ve geliştirmek için elimden gelen şeyleri yapmaya çalışıyorum.
Evet, bir de derneğiniz var. Birçok spor dalının derneği ya da federasyonu yokken siz nasıl bir araya gelip örgütlendiniz?
Aslında sanırım biz hep bir aradaydık, sonra derneğimizi kurduk. Yurt dışından geldikten sonra, 2012 yılında birkaç arkadaşımla birlikte “Slackline Türkiye” ve “Slackline İstanbul” adında Facebook grupları kurmuştuk. Bu gruplar aracılığıyla da başta İstanbul olmak üzere parklarda slackline hatları kurarak bu sporu denemek ya da öğrenmek isteyen kişilerle bir araya geldik. Tamamen gönüllülük esasına dayanan ve amatör bir ruhla fakat düzenli olarak adına “slackline günleri” dediğimiz buluşmalar organize etmeye başladıkça organik bir şekilde grubumuz büyümeye başladı. Her yaştan yüzlerce insana bu sporu tanıttık ve o büyük grubun içerisinden slackline sporunu hayatının önemli bir parçası haline getirmek isteyen kişiler zamanla kendilerini geliştirdiler ve bir anda yarı profesyonel şekilde slackline sporu ile uğraşan ve birbirleriyle çok iyi arkadaş olan bir grubumuz oluştu. Elimizde bu potansiyel varken geriye sadece sıkıcı evrak işleriyle uğraşmak kaldı dernek kurmak için. Ama slackline yaparken hâlihazırda karşılaştığımız ya da ileride karşılaşma potansiyeli olan bürokratik problemleri çözebilmek başta olmak üzere sporu geliştirebilmek ve daha geniş kitlelere ulaşabilmek adına bu adımın ne kadar gerekli olduğunu düşünerek kendimizi motive ettik ve 2018 yılında Slackline Derneği’ni kurduk.
Dernek faaliyetleri hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Dernek aslında 2012 yılından beri gönüllü olarak yaptığımız şeyleri resmileştirdi. Şu an için çoğunlukla toplu antrenmanlar ve yeni başlayan, slackline sporunu merak eden kişilerin deneyebilmesi için buluşmalar düzenliyoruz. Bunun dışında Türkiye genelinde doğa sporları festivalleri ya da üniversite kulüplerinin düzenlemiş olduğu buluşmalar gibi etkinliklere giderek atölye çalışmaları düzenliyoruz. Yabancı dildeki kaynakların Türkçeleştirilmesi için çeviriler ve eğitici videolar hazırlıyoruz.
Bu sporlara başlamak isteyenlere dernek olarak eğitim veriyor musunuz?
Şu an için düzenli bir eğitim programı şeklinde ilerleyen bir faaliyetimiz yok. Fakat talebin artışı ile birlikte ileride yapmak istediğimiz şeylerden birisi de düzenli eğitim programları ve kurslar.
İstanbul parklarında slackline hatlarını görmeye alıştık. Diğer illerde ilgi ve etkinlik durumu nasıl?
İstanbul dışında da bazı illerde parklarda slackline yapan kişileri görmek mümkün. Başta Ankara, İzmir ve Antalya olmak üzere farklı şehirlerde küçük topluluklar oluşmuş durumda ve bir araya gelerek slackline yapıyorlar. Bizler de dernek olarak elimizden geldiğince bu gruplara destek olmaya çalışıyoruz.
İpte yürürken dengeyi korumak konusunda sırlarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Gizemli bir sırrı varsa eğer henüz ben de bilmiyorum (gülüyor) ama bildiğim tarafı şu ki, özellikle de highline hattı üzerindeyken işinizle ilgili problemleri ya da akşam yemek istediğiniz yemeği düşünürseniz hat sizi üzerinden daha kolay atıyor. Son zamanlarda yeniden iyice moda olan o “anda kalmak”, “akışı yakalamak” kavramları ile birazcık haşır neşir olmanız gerekebiliyor hat üzerinde düşmeden devam edebilmek için. E tabii bir de düzenli antrenman, önyargıları yok etmek ve sabır! Genelde birçok kişi kendisi hakkında şakayla karışık “Ben daha düz yolda yürüyemiyorum!” önyargısı ile slackline hattına yaklaştığı ya da bir adım atabilmek için harcaması gereken minimum zaman süresince antrenman yapmaya sabredemediği için birkaç dakika deneyip bırakıyor. Ama unutmayalım ki, doğduktan sonra yürüyebilmek için uzun bir süre boyunca çabalayan bir insanoğlu olarak, kendisinden on dakika içerisinde hat üzerinde adım atabilmesini beklemesi insanın kendisine yaptığı en büyük haksızlıklardan birisi bence.
Geyikbayırı’nda her sene highline karnavalı düzenliyorsunuz. Bu yıl da sekizincisi gerçekleşiyor. İlk kez festival düzenleme fikri nasıl ortaya çıkmıştı?
Kışları Geyikbayırı’nda geçiren tırmanışçı bir arkadaşım, Raffael, Geyikbayırı’nda bir highline hattı açmıştı. Ben de 2012 yılından sonra highline yapabilmek için gerekli ekipmanları ve teknik bilgiyi edindikten sonra Geyikbayırı’nda highline kurmak için onunla iletişime geçtim. Ardından da konuşmanın ilerleyen zamanlarında bir festival düzenleme fikri ortaya çıktı. 2013 yılında ilk kez düzenledik ve ilk senemizde bile 150 civarında sporcu katıldı. Dünyanın dört bir yanından gelen highline sporcuları, dünya rekortmeni profesyonel sporcuların tecrübeleri ve bize destek veren highline malzemesi üreticisi sponsorlarımız sayesinde Türkiye’de highline ve slackline sporunun gelişimi, benim daha öncesinde hayal edebildiğimden onlarca kat daha hızlı gerçekleşmeye başladı. Bu sayede her sene giderek büyüyen festivale, geçtiğimiz sene 33 farklı ülkeden 400 sporcu katıldı. İlk senelerde sayıca iki elin parmaklarını geçmeyen Türk highline sporcusu sayısı da her sene giderek arttı. Dünyanın her yerinden gelerek her sene Geyikbayırı’nda buluşan yüzlerce sporcunun mutluluğunun yanı sıra Türk sporcuların artışını ve gelişimini görmek, kâr amacı gütmeden tamamen gönüllü olarak yaptığımız bu organizasyonda bizi motive eden şeylerin başında geliyor. Her sene artan sporcu sayısına paralel olarak biz de yeni hatlar açarak highline hatlarının sayısını çoğaltmaya ya da uzunluklarını artırmaya çalıştık.
Bu seneki festivalde neler yaşanıyor?
Bu sene farklı olarak yeni bir sektör ve uzun highline hatları ekledik. Aynı zamanda festival süresince bol bol workshop ve eğitim düzenlemeye çalışıyoruz. Temel highline workshopları dışında Uluslararası Slackline Federasyonu ile ortak olarak yürüttüğümüz bir de eğitmen sertifikasyon eğitimi düzenliyoruz. Bunların yanı sıra “Slackline ve sporda cinsiyet” ve “Festival sürdürülebilirliği” gibi konularda da toplantılar düzenleyerek bu kadar farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen sporcuları bir araya getirerek verimli bir beyin fırtınası yapmaya çalışıyoruz.
Yabancı sporcuların festivalinize ilgisi nasıl?
Yabancı sporcular, özellikle Avrupa’dan gelenler, yılın bu zamanında Geyikbayırı gibi bir bölgede gerçekleşen bu festivalden son derece mutlular. Avrupa’da mevsim olarak slackline ya da highline yapmak çok mümkün olmazken Geyikbayırı’nda tişörtle highline yapabilmek, akşamları ateş başında farklı ülkelerden gelen dostları ile sohbet edebilmek, köy pazarından alışveriş yapmak, pazar kahvaltısı için gözlemecilere gitmek ya da yakın çevredeki turistik yerleri ziyaret etmek, yabancıların bu festivale olan ilgisini artıran diğer nedenler.
Türkiye’de başka illerde festivalleriniz oluyor mu?
Türkiye’de Geyikbayırı THC (Turkish Highline Carnival) dışında tamamen bizim düzenlediğimiz bir festival olmamakla birlikte birçok farklı festivalde Slackline Derneği ve Slackline Türkiye takımı olarak yer alıyoruz. Geyikbayırı dışında şimdiye kadar, İstanbul, Malatya, Sinop, Isparta gibi birçok farklı yerde düzenlenen doğa sporları festivallerinin organizasyonunda slackline ve highline alanlarında yer aldık.
Bir slackliner olarak gelecekte gerçekleştirmeyi planladığınız bir hedefiniz var mı?
Aslında birçok hedefim var ama bunlardan hangilerini gerçekleştirebilirim şu an için bilemiyorum (gülüyor). Ama hedeflerimden birisi, eğer yeterli desteği bulabilirsek kıtalararası highline projemizi gerçekleştirmek; Asya ve Avrupa arasında highline hattını yürüyerek geçebilmek. Bir de Türkiye’nin farklı bölgelerini ve doğal güzelliklerini gösteren, slackline ve highline sporu merkezinde olmak üzere tırmanış, dağcılık, kayak vb. diğer doğa sporlarını da işleyen bir belgesel/film yapabilmek istiyorum.
Bu sporu profesyonel olarak yapıp, yaşamını sürdürmen mümkün mü?
Günümüz ekonomik şartlarında ve Türkiye gerçeklerinde bu şekilde yaşamımı sürdürmem maalesef mümkün değil. O yüzden başka işler yaparak geçiniyorum birçok zaman. Fakat seçtiğim işlerin bana geçinmem için gerekli olan paranın yanı sıra slackline yapabilecek zamanı ve enerjiyi de bırakabilecek işler olmasını seçmeye gayret ediyorum.