Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından öyle kararlara imza attı ki, sadece kendi içtihatlarını yok saymakla ve kendisini tartışmanın odağına oturtmakla kalmadı, görevini yapan seçim kurulu başkanlarını, müdürlerini de töhmet altında bıraktı. Öyle ki, soruşturma geçiren ilçe seçim kurulu başkanları, seçim müdürleri ve seçim personeli, kraldan çok kralcı medya tarafından bizzat hedef gösterilerek peşin peşin suçlu ilan edildi.
İşte o isimlerden ikisi 30 Mayıs’ta YSK’ya başvurarak, ‘Madem biz suçluyuz, neden 23 Haziran’daki seçimde de görev yapıyoruz?’ diye haklı bir soru yönelttiler ve YSK’dan 23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Seçiminde görevden alınmalarını talep ettiler.
Bu başvurular üzerine YSK’da cuma günü hararetli tartışmalar yaşandı. Ancak, soruşturma geçiren seçim kurulu başkanlarıyla müdürlerinin ve personelin 23 Haziran’da da görev yapması yönünde karar verildi. Daha doğrusu karar basına böyle yansıdı. Verilen kararda “…bu aşamada yapılacak bir işlem bulunmadığına…” deniyordu. Hemen ardından öğrendik ki, YSK bu kişiler hakkında 10 Haziran’da Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunmayı planlıyor. Ayrıca Adalet ve Kalkınma Partisi de zaman kaybetmeden YSK’nın “göreve devam” kararına itiraz etti. Kısaca bayramdan sonra, seçmenin kafasını daha da karıştıracak, hukuki gibi görünen ama hukukla hiç ilgisi olmayan yeni tartışmalar yaşanacak.
“Rasyonel düşünmeyi, hukuku, teamülleri bir kenara bırakın. Oyunun kurallarını baştan yazıyoruz!” diyen bir anlayış bu.
Madem böyle bir noktaya gelindi o zaman ben de Yüksek Seçim Kurulu(YSK)’nun, İstanbul büyükşehir seçimini yenileme yönünde karar veren üyelerinden biri hakkında duyduklarımı yazmak zorundayım.
Hatırlayacağınız üzere 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından en hızlı harekete geçen kurumlardan biri de o günkü adıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu idi. Kurul, darbe girişiminin sabahında olağanüstü toplandı ve “FETÖ ile bağlantılı” hâkim ve savcıları inceledi. Binlerce hâkim ve savcı meslekten ihraç edildi.
İşte o toplantılardan birinde bir YSK üyesinin ihracı da gündeme geldi. Bu olayın tanığı, o gün HSYK’da o toplantıya katılan üyelerdir.
Bu hâkimin, ABD’ye gidiş gelişlerinden tutun da odasındaki kitaplığında yer alan kitaplara kadar hakkındaki birçok delil incelendi. Ancak bu kişi ihraç edilmedi. Bu bilgiyi benimle paylaşan kişi, bu hâkimin ihraç edilmemesinin, “bir yerlerden gelen talimat” sonucu olduğu imasında bulundu. Söylediğim gibi konunun tanıkları, o günkü toplantıya katılan HSYK üyeleridir ve hâkimin neden ihraç edilmediği bilgisine de sadece onlar vakıf. Bu kişi ihraç edilmediği için hakkındaki iddialar hiç dillendirilmedi ve halen görevini yapmaya devam ediyor.
İletişim fakültesinde temel hukuk derslerinde bize ilk öğretilen, Anayasa’nın 38’inci maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” ifadesiyle karşılık bulan “masumiyet karinesi”ydi.
Bu ilke gereği bu hâkim de suçlu ilan edilmediğine göre masumdur. Peki kendisi, henüz haklarında bir hüküm verilmemiş seçim kurulu başkanları, müdürleri ve personelinin adeta akbabaların önüne atılmasına neden/nasıl seyirci kalmaktadır? İşte bu sorunun yanıtı, “yeni Türkiye”nin kısa bir tarifidir aslında.
Haklarında “şüpheli” sıfatıyla soruşturma açılan Şişli İlçe Seçim Kurulu Seçmen Kütük Bürosu Müdürü Hatice Çelebi ve Şişli İlçe Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Vedat Güneş’in, YSK'ya yaptıkları o başvurular, tarihî nitelikte. Yıllar sonra bugün neler yaşandığını soranlara bu iki başvuruyu okutmanız yeter. Bu nedenle iki dilekçeyi de noktasına, virgülüne dokunmadan sizinle paylaşmak istedim. Lütfen okumadan geçmeyin.
YÜKSEK SEÇİM KURULU’NA SUNULMAK ÜZERE
ŞİŞLİ 1. İLÇE SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞINA
Sayın başkanım ve Kurul Üyelerim,
Şişli İlçe Seçim Kurulu Seçmen Kütük Bürosunda 2018 yılından beri Müdür olarak görev yapmaktayım.
Bilindiği üzere, bir kısım sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmaması sebebiyle, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimi sonunda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline karar verilmiştir.
İptal Kararı üzerine benim ve diğer ilçe seçim müdürlerinin, “Şüpheli” sıfatıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadelerimiz alınmıştır. Soruşturma ile ilgili alınan ifadelerimiz, bir kısım yazılı ve görsel basında, suç örgütü üyesiymişiz gibi, isimlerimiz de açıkça belirtilerek, sandık kurullarını yasaya aykırı oluşturan İlçe Seçim Kurulu Müdürlerinin ŞÜPHELİ olarak ifadeleri alınmıştır gibi çarşaf çarşaf haberler yer almıştır.
Bizler görevimizi yasalara göre yerine getirmekteyiz. Nitekim 31 Mart Yerel Seçimlerinde de, yasalar ve önceki seçimlerde yapılan uygulamalar doğrultusunda sandık kurulları oluşturulmuştur. Buna rağmen, Terör ve organize suçlara bakan Cumhuriyet Başsavcılığınca örgüt üyesi gibi şüpheli sıfatıyla ifadelerimizin alınması, görsel ve yazılı basında isimlerimizin deşifre edilmesi, kamuoyunda haksız bir algı oluşturduğunu düşünmekteyim.
Biz seçim müdürlerinin haklı olduğumuza, bu soruşturmadan aklanarak çıkacağımıza inancım tamdır. Nitekim Sayın Kurulun 4719 Sayılı Kararında Sayın Başkan ve 3 kurul üyesinin muhalefet şerhinde sandık kurullarının yasalara ve geçmiş uygulamalara göre oluşturulduğu açıkça belirtilmiştir.
Ancak; bilinen bir gerçek vardır. “Bir şeyin şüyuu vukuundan beterdir.” Gerçek olmayan iddiaların, gerçekmiş gibi söylenmesi, toplumda ciddi bir algı yaratmakta, ileride telafisi mümkün olmayacak haksız ithamlara sebebiyet vermektedir. Benim aileme, çocuklarıma bırakabileceğim en büyük hazine mesleğimi onurla yapıp emekliliğimi istediğimde tertemiz bir sicille sonlandırmaktır.
Bununla birlikte yaklaşan yenilenecek Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri öncesi benim ve diğer seçim müdürü arkadaşlarımın morallerinin bozulmasına sebebiyet vermiştir. Hakkımızda basında yer alan haberlerin hem şahsımıza hem de Kurumumuza zarar verebileceğini yanlış algı yaratacağını düşünüyorum.
Bu sebeple, öncelikle isimlerimizin deşifre edildiği yayınların kişilik haklarımıza saldırı niteliğinde olması sebebiyle durdurulmasını ve tekzip edilmesini arz ediyorum.
Yine bu yayınların kamuoyunda bıraktığı izler nazara alındığında “Soruşturma geçiren İlçe Seçim Kurulu Müdürleri” ile yeniden seçime gidilmesinin ne denli yerinde olduğunu sizlerin takdirinize arz ediyorum.
Saygılarımla. 30.05.2019
Hatice Çelebi
Şişli Seçim Müdürü
T.C.
İSTANBUL
ŞİŞLİ 1. İLÇE SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞI
Sayı: 30693803-804.01-E.312039 30.05.2019
Konu: Hatice Çelebi’nin dilekçesi hak.
YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞI
ANKARA
Şişli İlçe Seçim Kurulu Müdürü Hatice ÇELEBİ’nin Başkanlığımıza vermiş olduğu dilekçe ve ek belgeleri yazımız ekinde sunulmuştur.
İlçe Seçim Kurulumuz, bir bütün halinde, tam bir tarafsızlıkla görev yapmış, en ufak bir suistimale yol açmamak için azami dikkat gösterilmiştir. Nitekim, aynı seçimde dört seçim türünde oy kullanılmış, yine kurulun yaptığı üç seçim türünde (ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve muhtar seçimleri) hiçbir suistimalden bahsedilmediği halde, sadece büyükşehir belediye başkanlığı seçimi türünde suistimal yapıldığını iddia etmek, en azından bilgi noksanlığından, veya kötü niyetten kaynaklandığı açıktır.
Seçim günü ilçe seçim kurulu başkanı 30 saat, ilçe seçim kurulu müdürü 40 saat uykusuz kalarak ve fedakârlıkla çalışmayı sürdürmüştür.
Daha önce YSK tarafından sorulması üzerine yapılan açıklamada da özellikle vurgulandığı üzere, DAHA ÖNCEKİ SEÇİMLERDE ve CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE uygulanan usulden farklı bir usul uygulanmamıştır.
Buna rağmen ya bilgi noksanlığı, ya da kötü niyetle yapılan açıklamalarda seçim görevlileri hakkında, siyasetin her cephesinden HIRSIZ, SUİİSTİMALCİ, ÇETECİ gibi ifadelerle saldırıların yapılması insaf ve merhametle izah edilebilir değildir. İçimizde bu isnatları hakkedecek tek bir kişi mevcut değildir. Ayrıca ilçe seçim kurulu hakimleri hakkında HSK tarafından idari soruşturma sürdürüldüğü öğrenilmiştir. Bunun yanında bütün ilçe seçim kurulu müdürlerinin örgütlü olarak suistimalde bulunduğu dahi düşünülebilmektedir. Nitekim hazırlık soruşturması gizli olmasına rağmen, şüpheli olarak ifadesi alınan seçim müdürleri isim ve fotoğraf olarak medyada yer almakta, fotoğrafları yayınlanmak suretiyle kişilik haklarına açıkça saldırıda bulunulmaktadır.
Seçimin yenilenmesine karar verilmesine rağmen, bütün siyasi camia tarafından hırsız, suistimalci ve çeteci olarak nitelendirilen personelle seçim yapılmaya çalışılmaktadır. Madem bu kadar ağır suç işlemişsek, zan altındaki aynı personelle seçime gidilmesi de akıl alır gibi değildir. Aynı yolu deneyip farklı sonuç beklemenin mümkün olmadığı herkesçe bilinmektedir. Hakiminden personeline kadar, bu kadar kötü niyetli olan personelin yine aynı işe devam etmesi büyük risk değil midir?
Yukarıda izah edildiği üzere, bu kadar kötü sıfatlarla töhmet altına sokulan ilçe seçim kurulu hakimi ve personelinin görevden alınarak, yerlerine iyi niyetli, namuslu, dürüst hakim ve personel atanarak seçim yaptırılması, aynı zamanda ülkü menfaati gereğidir.
Gereği bilgilerinize arz olunur.
Ahmet Vedat Güneş
İlçe Seçim Kurulu Başkanı
Belli ki YSK, tartışmalara kısa bir bayram molası verdi, topu taca attı ve bayramdan sonra bu keşmekeş HSK(Hâkimler ve Savcılar Kurulu)’yı da içine alarak devam edecek. O zaman hepimize, aklımıza mukayyet olacağımız iyi bayramlar!..