Bilim ve fen yolunda yeni bir sıçramanın müjdesini; yavrularımıza, ana babalara ve 'örtmen'lerimize verdiler. Bitişik eğik el yazısı cevrinden vazgeçip, 'normal dik temel harflerle yazı'ya geçiliyor. Bu son 'milli' hamlemizle özetle şunu haykırdık:
'Ne zaman ne yapacağımız belli değil, tutmayın bizi! Ya önümüz çok açık ya da kafayı yemek üzereyiz!'
İlk öğretimdeki el yazısı zulmünü kendi yavrularında görüp, elinden bir şey gelmeyen babaları en iyi anlayanlardanım. O neydi yahu? Ha atomu parçalamış, ha el yazısıyla l'yi yazmış yavrucak! Kıvrım kıvrım,
'Lı, lı, lı...'
O da yetmemiş, ardından bir sayfa da 'elle' yaz! El kadar sabinin kafasına kazıdığın şeye bak:
'Elle, elle elle!...'
Beş on sen sonra ergen sivilcesi gibi patlayabilecek edebe mugayyir davranışları hesap etmişler demek.
Fakat, bu kadar değişime ve sil baştanlığa hırpalanmış ruhumuz daha ne kadar dayanabilir bilmiyorum. Reenkarne varlıklar gibi yeni baştan, yeni baştan... Depreşip depreşip, 'anti depreşen' olarak 'ya sabır!' çekip duruyoruz.
Dünya'da da durum üç aşağı beş yukarı aynı. Uyarıları ve 'kınamalı tüfek'liliğiyle meşhur Birleşmiş Milletler, dünya genelinde 300 milyondan fazla arkadaşımızın depresyonda olduğu rapor etmiş.
Tam neye göre yazmışlar bilmiyorum ama sanki biraz, 'ne alakası var kardeşim, hepi topu bu kadar işte!' tavırları gözümden kaçmadı. Gezegenin yarısının, açlıktan ya da savaştan olsa gerek, depresyon mahalline bir arkadaşa bakıp çıkacak kadar bile vakitleri olmadığından, bu kısmı saymamışlar.
Birleşmiş Milletler'e bağlı "DSÖ" diye bir örgüt var. Bizim 'devlet'li ve 'milli' teşkilatlarımız kadar olmasa da arada bir yaralı parmağa bevletmeye azmediyor. DSÖ, Dünya Sağlık Örgütü. Raporu bu ayarlamış.
Diyor ki, her 100 kişiden 4'ü depresyondan muzdarip. Her 100 kişiden 100'ünün de ölümlü olduğunu düşünürsen, buna da şükür!
Depresyon, 2005 yılından 2015 yılına kadar geçen sürede yüzde 18 artmış. 2017'de olduğumuzu hasaba katarsak, demek iki yıldır da raporlamayla meşguller. Belli ki bürokrasi te orada da sıkıntı. Şube müdürlerine bi el atmakta fayda var!
Kimin neden depresyonda olduğunu anlamak için bazı bilimsel yollara baş vurmuşlar elbet.
Belki, caddelerde gözlem yapmışlar ve; 'bulaşma faize, ebene yazık!' nasihatinden gafillerin, 'cin çarpmış' gibi dolaşmalarına şahit olduktan sonra, 'hakikaten, bunlara da ebelerine de yazık!' diyerek, tedbir almaya niyetlenmişler.
DSÖ, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü'nün yüzü suyu hürmetine, “Depresyonu konuşma vakti” temalı bir kampanya başlatıyor. Ucu, Allah vermesin intihara bile gidebilen depresyon meselesinde, 'ama destek şart!' diyorlar.
Destek alırken de, 'vay, bir duyan olur; vay ben deli damgası yersem millet ne der?' demeden, rahat rahat konuşmak lazımmış. Artık, 'kulunçlarım tutulmuş, dizlerime yel girmiş' aşamasından:
'Yahu sorma, sabah akşam çocuklara çemkiriyorum, benim bu dopamin iyice laçkalaştı, seratoninin de ayarı bozulmuş!' aşamasına geçebiliriz. Kim bilir belki de bu işleri iyice normalleştirip:
- O değil de abi, akşam ne güzel ağlama krizine girdik be!
- Çok abarttık be oğlum! O son depresyona girmeyeydik iyiydi!, aşamasına bile geçebiliriz.
'Normal dik temel harflerle yazı' ya geçilmesinin, ruh ve beden sağlığımıza iyi geleceğine, bölgemize ve dünyaya barış getireceğine inancım tam.