Dün gece yarısı itibariyle elektrik ve doğalgaza gelen zam herkesi mutsuz etti. Kabaca bir hesap yaptığınızda durumun vahametini anlıyorsunuz.
Mart ayının sonunda kış biterken ödediğiniz 1000 TL’lik doğal gaz faturası kasım ayında soğuklar başladığında yapılan son zamla birlikte 2100 TL’ye ulaşacak.
Diyeceksiniz ki nasıl olur bu?
Biz kombileri kapatıp, biraz ilkbahar ve ısınan havaların tadını çıkarırken hükümetimiz boş durmadı da ondan.
Nisan’da bir gece yüzde 35, Haziran’da bir gece yüzde 30 zam zaten gelmişti. Üzerine bir de dün akşam yüzde 20’lik zam gelince faturalar doğal olarak ikiye katlandı.
Ancak bunu doğrudan ödeyeceğimiz için sesimiz yükseldi.
Bir de farkında olmadan ödediğimiz bir doğal gaz faturası var. Bakın size sade bir şekilde anlatmaya çalışayım.
Doğalgazda uzun vadeli anlaşmaların yanı sıra bir de spot piyasa denen günlük işlemlerin yapıldığı bir piyasa var. Önce pandemi sonrası artan enerji talebi ardından da Rusya-Ukrayna savaşı bu piyasada fiyatların uçmasına neden oldu.
Avrupa’daki spot piyasada 2021 Eylül’ünde megawat saatine 51 euro ödenen doğal gazın fiyatı bugün 230 euro civarında. Yani fiyatlar tamamen bizden bağımsız nedenlerle beş katına yükselmiş. Dolayısıyla ister istemez geçtiğimiz yıla göre doğal gaz faturasının kabarması beklenen bir durum.
Buna bir de yanlış para politikası nedeniyle TL’nin değer kaybını eklerseniz zaten TL cinsinden fiyatlar neredeyse 10 kat artmış. Kabaca yüzde 1000’lik bir artıştan bahsediyoruz burada.
Şimdi bakalım bizde fiyatlar nasıl artmış.
Konutlardaki doğal gaz fiyatı son bir yıl içinde yüzde 163 artmış.
Elektrik için doğal gaz kullanan santrallerdeki doğal gaz fiyatı ise yapılan zamlarla son bir yılda yüzde 894,7 artmış durumda.
Bir de sanayi için doğal gaz tarifesi var. Orada da fiyat artışı yüzde 774,33!
Yani aslında elektrik için doğal gaz kullanan santrallere spot piyasadaki fiyat artışları yansımış gibi görünüyor. Sanayide de benzer bir durum var. Ancak iş konutlardaki tüketime gelince fiyat artışlarına dur denmiş.
Türkiye Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği’nin geçtiğimiz yıl yaptığı çalışmaya göre 2021’de Türkiye’de tüketimde en büyük pay yüzde 36 ile elektrik santrallerinin olurken onu yüzde 28 ile konutlar ve yüzde 26 ile sanayi sektörü izlemiş. Kabaca bu verilerin aynı kaldığını düşünsek bile ithalatçı bir ülke olarak konut tüketimindeki faturaların başka bir yere yüklendiği görülüyor.
Ülkeye havadan para yağmadığına göre kim ödedi bu parayı?
Elbette ki yine biz!
Bakın size Aralık 2021’de çıkan bir haber.
“2021 yılı aralık ayında yapılan bir yasa değişikliği ile BOTAŞ'ın 55 milyar liralık görev zararı Hazine'ye aktarıldı. Karşılığında BOTAŞ'ın Ticaret Bakanlığı'na bağlı gümrük müdürlüklerine ödemesi gereken İthalde Katma Değer Vergisi ve onun gecikme zamları toplamı olan 32 milyar 300 milyon lira silindi.”
Bunun bir de 2022’si var!
Şu ana kadar BOTAŞ’ın görev zararı 200 milyar TL’yi aşmış durumda. Daha bunun bir de ekim, kasım ve aralık ayları var. Yani eğer her şey mevcut haliyle devam ederse 300 milyar TL’yi bulabilecek bir görev zararından bahsediyoruz.
Hazine’ye parayı kim veriyor?
Onu da doğru bildiniz!
Biz!
Şimdi işin bir de diğer boyutuna bakalım.
Yukarıda da anlattığım gibi dünyada bizim kontrolümüz dışındaki gelişmeler nedeniyle doğal gaz fiyatları 5 kat civarı arttı. Biz buna 2 kat da TL’nin değer kaybını ekledik ve 10 katlık bir fiyat artışı gördük.
Eğer hükümet faiz sebep enflasyon sonuç politikasında ısrar etmeseydi ve TL’nin değeri istikrarlı bir şekilde kalabilseydi bakın ne olacaktı?
Fiyatlar dış etkenlerle 5 kat artmış olacaktı. Sanayici geçen yıl 100 TL ödediği gaza sadece dış etkiler olsaydı muhtemelen 500 TL civarı ödeyecekti. Bugün ne ödüyor?
874,33 TL! Yani yüzde 75 daha fazla!
Elektrik santrallerinde durum daha vahim. Eğer sadece dış etkiler kalsaydı santraller bugün ödediğinin neredeyse yarı fiyatına doğal gaz alabilecekti. Elektrik zamları da bu şekilde üzerimize belki çökmeyecekti.
Öte yandan BOTAŞ’ın zararı da devasa artan sübvansiyonlarla böyle yüksek seviyelere çıkmayacaktı. Belki BOTAŞ’ın açıkladığı yüzde 80’lerde olan kamu sübvansiyonu oranı yüzde 40’larda kalacaktı. Ya da yine yüzde 80 sübvanse edecekti ama doğal gaz faturalarımız en azından geçtiğimiz yılki seviyelere yakın olacaktı.
Sanayicinin, üreticinin maliyetleri bu kadar artmayacak ve enflasyon yüzde 100’lerin üzerine çıkmayacaktı.
İşte tam da bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan dünyada da kriz var dediğinde bozuluyoruz ya!
Evet dünyada kriz var! Enerji fiyatları çok hızlı arttı.
Kabul ediyoruz etmesine de bir de yanlış politika ısrarı nedeniyle bu krizi iki katına çıkardılar.
Şimdi bu yanlışın bedelini hem faturalarda hem de bizim vergilerimizden oluşan bütçeyi delik deşik ederek bize ödetiyorlar.
Yani aslında dün akşam gelen zammın temelde bir etkisi yok!
Biz zaten bir yıldır ödüyoruz o faturaları! Şimdi biraz daha fazlasını doğrudan ödemiş olacağız, tek fark bu!