Obama'nın çöpü bir füzeyle temizlenmez
Donald Trump Obama'nın Rusya politikalarını eleştirirken haklıydı. Rusya ve İran, Obama'nın tavrı sayesinde bölgedeki nüfuzunu artırabildi.
Robert Kagan *
Amerika’nın Suriye'ye karşı gerçekleştirdiği füze saldırıları, sivilleri kimyasal silahların tehditlerinden korumaya yönelik olan kritik bir ilk adım ve Başkan Trump, Obama yönetiminin yapmayı reddettiği şeyleri yapmakta haklıdır. Ancak perşembe günkü saldırının, yalnızca Suriye halkını Beşar Esad rejiminin acımasızlıklarından korumak için değil, aynı zamanda Orta Doğu'da ve dünya genelinde ABD'nin azalan gücünü ve etkisini artırma amaçlı geniş bir planın açılış töreni olması gerekiyor. Maalesef tek bir füze saldırısı, son altı yıl içinde Obama yönetiminin verdiği zararı tersine çevirmeye yetmez.
Başkan Trump’ın, Barack Obama'nın Suriye'de neden olduğu korkunç durumu eleştirmesi yanlış değildi. Obama, Esad 2013 yazında ünlü "kırmızı çizgiyi" geçtiğinde Suriye'ye saldırma tehdidini yerine getirseydi, bugün dünya farklı bir yer olabilirdi. O günden sonra Dışişleri Bakanı John F. Kerry’nin Rusya ile yaptığı kötü anlaşma, Suriye'nin kimyasal silah stoklarından arındırılamamasına ve Esad rejiminin varil bombaları atarak erkek, kadın ve çocuk sivillere yaygın biçimde işkence yapmasına razı olunmuştu. Bu durum da 2015 yılının sonbaharında, Esad rejimini muhtemel bir çöküşten kurtaran kapsamlı bir Rus müdahalesine kapı aralamıştı.
RUSYA VE İRAN GÜCÜNÜ ARTTIRDI
Günümüzde binlerce Rus askeri Suriye genelinde, başta IŞİD olmak üzere sivil nüfusa ve ABD destekli ılımlı muhalefete karşı faaliyet göstermektedir. Rusya, doğu Akdeniz'deki askeri varlığını da büyük oranda artırdı. Rusya'nın (Suriye’de) konuşlandırdığı etkili hava savunma sisteminin ve gemi avcısı sistemlerinin, -İslam Devleti ya da El Kaide'nin uçak ya da gemisi olmadığı için- ABD ile NATO'nun varlıklarını tehdit etmek dışında, terörle bir ilgisi yok. Obama ve Kerry, dört yıllık bu ortaklık boyunca hep zor zamanlar geçirdi; ancak Rusya, mafyanın spor malzemeleri işine ortak olduğu zamanki gibi yine sahada ortaktı. Obama'nın politikaları sayesinde Rusya, bölgedeki en büyük güç olan ABD'nin yerini almaya başladı. ABD’nin Türkiye, Mısır ve İsrail gibi müttefikleri bile bugün Moskova'ya önemli bir bölgesel oyuncu olarak bakıyor.
Obama'nın politikaları İran'ın da gücünü ve nüfuzunu benzeri görülmemiş bir şekilde genişletti. İran'ın kendi savaşçılarının en az 7.000'i Suriye'de bulunuyor ve Iraklılar, Afganlar ve 8.000 Lübnanlı Hizbullah üyesi de dahil olmak üzere 20.000 yabancı savaşçıdan oluşan bir koalisyona komuta ediyor.
Büyük sayılardaki Suriyeli mülteci akınlarının Avrupa demokrasileri üzerindeki sarsıcı etkisini de düşünürseniz, Obama'nın politikaları sadece yarım milyon civarındaki Suriyelinin ölümüne izin vermedi; aynı zamanda Amerika'nın küresel konumunu, Batı'nın sağlık ve istikrarını önemli ölçüde zayıflattı. Obama yönetiminin Suriye'deki tehditle başa çıkamaması veya Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki artan agresif hareketlerine göz yumması sebebiyle, Vladimir Putin'in Ukrayna'ya müdahale etmek için cesaretlendirilmesi meselesini de gelecekteki tarihçiler irdeleyecektir. Ancak Orta Doğu'da, Doğu ve Orta Avrupa'daki ABD'nin dost ve müttefikleri, ABD'nin saldırganlıkla mücadele konusunda ne kadar ciddi olduğunu sorguladılar. Doğu Asya'da bulunan Japonya ve Güney Kore gibi Amerikan müttefikleri bile Birleşik Devletler’in askeri taahhütlerini yerine getirip getirmeyeceğini merak ediyordu.
'FÜZE SALDIRISININ GİRİZGAH OLMASI GEREKİYOR'
Tabii ki, Trump seçim kampanyası süresince bu sorunları daha beter hale getirdi; tüm söylemi müttefikleri hedef alıyordu. Şimdi, oluşan hasarı telâfi etmek için önemli bir ilk adım gerçekleştirdi; ancak bu, hikayenin sonu değil. Amerika'nın düşmanları, ABD'nin sadece bir füze saldırısıyla çıkarlarını ve dünya düzenini savunma gücünü gösterme niyetine geri döndüğüne ikna olmayacaklar. Ruslar, Suriye genelindeki hava operasyonlarını koordine etmek için ABD ile anlaşma imzalamaya karar vererek, zaten Suriye'deki operasyonlarını daha da artırmakla tehdit ediyorlar. İranlılar büyük olasılıkla operasyonlarını hızlandırabilir, hatta Suriye ve Irak'taki Amerikalıları vurabilirler. Trump'ın çözümüne ilişkin test aslında yeni başlıyor. ABD, bu güçlüklerle yüzleşmek sürecinde geri adım atarsa, füze saldırısı, kendi başına haklı bir hareket olsa bile, Amerika'nın çatışma için gerekli kara gücüne sahip olmadığı yolundaki genel izlenimi güçlendirebilir.
Füze saldırısının tek seferlik bir müdahale olmak yerine, Suriye'deki durumu Amerika'nın lehine olacak şekilde dengelemek için başlatılacak kapsamlı bir siyasi, diplomatik ve askeri stratejide bir girizgâh olması gerekiyor. Bu, Obama'nın son dört yıldır kabul etmediği önerilerin bir kısmının hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Suriyeli sivilleri korumak için kurulacak bir güvenli bölge, Suriye hava kuvvetlerinin etki alanının sınırlandırılması, ılımlı muhalefetin etkili biçimde silahlandırılması ve eğitimi, hepsi de nihai bir hedef olarak Suriye iç savaşına, dolayısıyla Esad rejimine son verebilecek siyasi bir uzlaşmayı zorlamaya yöneliktir. Birleşik Devletler’in böyle bir rotada ısrarı, Rusları bu yönelimi bozmaya çalışmaktan alıkoyacak kadar net olmalıdır. Bu da Rusya'nın ya da İran'ın çatışmayı bir kriz aşamasına tırmandırmaya cesaret edemeyeceği ve bunu yapması halinde Amerikan kuvvetlerinin hazır olacağını göstermek için bölgeye yeterli askeri güçlerin nakledilmesini gerektirecektir.
İşte bu, Obama ve Beyaz Saray danışmanlarının tüm itirazları duymazdan gelerek, bu yolda ilerlemekte isteksiz oldukları ve her türlü askeri harekete direndikleri noktaydı. Umuyoruz ki Trump yönetimi bir sonraki manevra için hazırlanıyordur. Durum böyleyse, o vakit Obama'nın başladığı küresel geri çekilme sürecini tersine çevirmek için gerçek bir şans var demektir. ABD'nin Suriye'de gösterdiği tepki, Putin, Xi Jinping, Ayetullah Ali Hamaneney ve Kim Jong-Un gibi yönetimlere karşı uysallık günlerinin sona erdiğini açıkça ortaya koyacaktır.
* Orijinali Washington Post'ta yayınlanmıştır. (Çeviri: Tarkan Tufan)