Öcalan'ın mektubu 28 Şubat'ı hatırlattı

Seçime saatler kala yaşanan 'mektup olayı' kara mizah örneği olmasının ötesinde başka bir anlam taşıyor. Öcalan’ın mektuplarını yazdığı koşullar malum. Bu durumu ve mektubun içeriğini bir kenara koyalım ve gelin meseleye başka bir yerden bakalım.

Özlem Akarsu Çelik oakarsucelik@gazeteduvar.com.tr

Dün akşam saatlerinde dikkat çeken bir haber geçti Anadolu Ajansı ve İhlas Haber Ajansı. Buna göre Abdullah Öcalan bir mektup yazmış ve HDP’ye seçimde “tarafsızlık” çağrısı yapmıştı.

Haber önce şüpheyle karşılandı. Aslında Sabah gazetesinin Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu aynı gün yazdığı köşesinde bu mektubun işaretini saatler öncesinden vermişti. Şöyle diyordu Müderrisoğlu yazısında, “HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, son açıklaması ile CHP adayına destek isterken henüz İmralı'nın ne dediği bilinmiyor. Ada'dan dönen avukatlarının, vakit geçirmeksizin güncel değerlendirmeleri paylaşması gerekiyor. Ki duyumlarımız, seçimde en azından ‘nötr kalınması’ çağrısına denk düşüyor.'”

ÖCALAN İLE ORTAK YAYINDAN SONRA GÖRÜŞÜLMÜŞ

Görüşme ne zaman ayarlandı bilmiyoruz. Bildiğimiz,18 Haziran’da gerçekleştiği. Yani şu meşhur ortak yayından hemen sonra. AK Parti’nin Binali Yıldırım’dan beklediği performansı alamadığı o pazar gününü izleyen salı gidilmiş İmralı’ya.

Öcalan’ın mektubunu kamuoyuna açıklayan kişi alışıldığı üzere avukatları yani Asrın Hukuk Bürosu olmadı bu kez. Alışılmadık biçimde, bir akademisyen paylaştı mektubu.

Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Kemal Özcan, “Devletin uygun görmesi sonucu" İmralı'ya gittiğini söyledi. Paylaştığı mektuba göre Öcalan, 23 Haziran Pazar günü yapılacak seçim konusunda “HDP’de vücut bulan demokratik ittifak anlayışı güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmamalıdır” diyordu.

Mektubun içeriğine hiç girmeyeceğim. Asrın Hukuk Bürosu da 18 Haziran’da müvekkili Öcalan’la görüşmelerine ilişkin bugün bir açıklama yapacağını duyurdu.

BİLDİK YÖNTEME BAŞVURULDU: ŞAHİN-GÜVERCİN (!)

Bütün bu baş döndürücü haber trafiği sürerken aynı dakikalarda Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı canlı yayında konuya vakıf biçimde mektupla ilgili soruları yanıtlıyordu.

Erdoğan’ın yorumu tanıdıktı. “Burada bir iktidar mücadelesi var… Bu süreç içerisinde Öcalan kendi ittifakını kaçırtmak istemiyor. Bununla ilgili çok sert açıklamaları var. Demirtaş'tan hesap sormaktan dağdan hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği inancı içinde...Yaptığı açıklamada, siz beni destekliyorsanız, siz benim arkamdaysanız ne buraya ne şuraya değil kendi tavrınızı ortaya koymalısınız. Ve herhangi birinden yana değil kendi tarafsızlığını ortaya koymalısınız gibi bir havanın içerisinde. İttifaklarla işiniz yok diyor.”

Yıllarca uygulanan ama başarılı olunamayan “böl-parçala-yönet” hamlesine seçimlere bu kadar kısa süre kala bir kez daha başvurulması, zihnimize kötü esprilerin hücum etmesine sebep oldu. Gözümüzün önünde “Öcalan güvercin, Demirtaş şahin” ortak manşetini atan yandaş gazeteler belirdi(!)

KARAMOLLAOĞLU, AK PARTİ İÇİN ‘28 ŞUBAT’I UYGULUYORLAR’ DEMİŞTİ

Seçime saatler kala yaşanan bu olay kara mizah örneği olmasının ötesinde başka bir anlam taşıyor. Öcalan’ın mektuplarını yazdığı koşullar malum. Bu durumu ve mektubun içeriğini bir kenara koyalım ve gelin meseleye başka bir yerden bakalım.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile 11 Haziran Salı günü Halk Tv’de yaptığımız canlı yayında kendisine Diyanet’in, cemaatler ve tarikatlarla ilgili “fişleme” benzetmesi yapılan ve benim de bu köşede yazdığım raporunu ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Türkiye’deki bütün üniversitelerin rektörleri ile üniversitelerin siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanındaki yöneticileriyle akademisyenlerini “çağırdığı” toplantıyı sordum. (Merak edenler, sohbetin bu bölümünü 36’ıncı dakika 25’inci saniyeden itibaren buradan izleyebilirler.)

Duyduğuma göre MİT Başkanının akademisyenlerle buluştuğu o toplantı, sıradan bir davet usulü değil “görevlendirme” yazısıyla bildirilmişti hocalara.

Temel Karamollaoğlu’na sorum şuydu, “28 Şubat’ın mağduru olduklarını söyleyerek siyasete başlayan ve yıllarca bu mağduriyeti hatırlatarak siyaset yapanların bugün 28 Şubat’ın yöntemlerine ihtiyaç duyması size de yadırgatıcı gelmiyor mu?”

Karamollaoğlu’nun yanıtı kısa ve netti, “28 Şubat’a tersten kopyala yapıştır usulüyle gidiyorlar. Çok doğru bir tespit. Dediğiniz gibi şimdi benzer bir şekilde, daha farklı bir boyutta uygulanmaya çalışılıyor. Devlet bir parti devletine dönüştü. Bazıları buna n’olmuş diyebilir ama bu adaleti, liyakatı, güvenliği, Allah korkusunu ortadan kaldırır.”

Neredeeen nereye!..

Tüm yazılarını göster