Prof. Nejla Kurul: Öğretmenler ihtiyaç için değil politika için atanıyor

Atama bekleyen öğretmenlerin başvuru süreci 18 Temmuz'da başladı. Hem öğretmenler hem Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Nejla Kurul 20 bin atamanın ihtiyacı karşılamadığını söylüyor.

Abone ol

Pelin Akdemir

DUVAR- Üniversitelerin eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen adayları geçen yıl ağustos ayında Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) ter döktü. Yaklaşık bir yıldır süren bekleyişin ardından Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, öğretmen atamalarına ilişkin yaptığı açıklamada 20 bin öğretmenin eylül ayında atanacağını duyurdu. 7 bin 503 kontenjanla okul öncesi öğretmenliği en çok atama yapılacak branş olurken, bunu 2 bin 223 kontenjanla sınıf öğretmenliği, bin 250 kontenjanla özel eğitim öğretmenliği, bin 218 kontenjanla Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği takip etti. 18-26 Temmuz arasında başvuru işlemlerini yapacak öğretmenler sözlü mülakata alınacak. Öğretmenler, sınavdan değil mülakattan aldıkları puanla tercih yapacak ve 1 Eylül’de sonuçlar ilan edilecek.

Peki Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmen atamalarında kontenjan sayısını ve dağılımını neye göre belirliyor?

Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Nejla Kurul, öğretmen ihtiyacının 200 binden fazla olduğunu söylerken, atama bekleyen öğretmenler 20 bin sayısının az olduğunu belirtiyor. Kurul, sınıf mevcudunun 20 olarak belirlenmesi ve bunun yasallaşması gerektiğini söyledi. Yasada belirli bir sınıf mevcudu sayısı olmadığı için öğretmen atamalarına ilişkin ihtiyaç sayısı net olarak belirlenemiyor.

‘2023 VİZYONUNU BEKLERKEN BÖLÜM KAPANMAYA GİTTİ’

Bilişim Teknolojileri öğretmeni Emre Esat Özmen, 2019 yılında üniversiteden mezun oldu, 3 yıldır KPSS’ye hazırlanıyor. Kontenjan sayılarından dolayı atanmak için ümidinin olmadığını belirten Özmen, sınava hazırlık ve atanma sürecini, “Gelecek kaygısı, çevre baskısı üst üste geliyor” diyerek anlattı: “Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 2023 vizyonuyla başlattığı programdan geriye hiçbir şey kalmadı. Bilişim bölümü için güzel olacak diye düşünürken bölüm kapanmaya gitti. Ben mezun olurken bölüme alımlar kapanmıştı.”

Ücretli öğretmen alınması yerine atamanın yapılması gerektiğini ifade eden Özmen, en büyük korkusunun mülakat olduğunu söyledi: “Ne soracaklar? Bunca yıldır hep bana soru sordular. Artık benim soru sormam gerektiğini düşünüyorum. Okulların sayısı arttırılmalı. 45 kişilik sınıflarda başarı yakalayamazsınız. Derslik sayıları özel okul mantığıyla eşit tutulmalı. Laboratuvar olmayan okullar var. Eğitimde fırsat eşitliği olmalı.”

‘OKULUN ÇAYCISI KİMLERİN ATANACAĞINI BİLİYORDU’

Üç kez KPSS’ye hazırlanan İngilizce öğretmeni Ayhan Dinç, hem çalışıp hem sınava hazırlandığını belirtti. Dinç, İngilizce alanında yıllardır bin 500 civarında atama yapılmasına rağmen ücretli öğretmen sayısına bakıldığında atamanın az olduğunu söyledi: “Gelecek dönem için emekli olacak öğretmenleri de düşündüğümüzde atama sayısı oldukça az. İngilizce öğretmeni olmayıp da bakanlık onaylı sertifikayla ücretli öğretmenlik yapanlar da var. Devlet için Arapçadan başka dil önemsiz. Devlet, yabancı dil eğitimine önem veriyormuş gibi yapıyor sadece.”

İstanbul’da girdiği mülakata değinen Dinç, “Atama süreci bir yılı geçiyor. Bin 800 kontenjan verilmişken sınavdan aldığım puanla bin 550’nci sırada mülakata girdim. Çaycı şöyle demişti; ‘Bunlar alacaklarını aldı, boşuna bekliyorsunuz.’ Mülakata girdiğim okulun çaycısı kimlerin atanacağını biliyordu. Mülakattan sonra sıralamada 3 binlere düştüm” diye konuştu.

‘EĞİTİM VE İSTİHDAM ARASINDAKİ BAĞ TAMAMEN KOPTU’

Atama sayısının politik sebeplerle belirlendiğine dikkat çeken Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, iktidarın “en çok bizim dönemimizde öğretmen istihdamı yapıldı” açıklamasını 2016 yılından itibaren atama sayılarıyla değerlendirdi. İnsan gücü ve eğitim alanındaki plansızlıktan dolayı genç işsizliğin sürekli arttığına vurgu yapan Kurul, “Eğitim ve istihdam arasındaki bağ bu iktidar döneminde tamamen koptu” dedi. “İşsizlik, kapitalizmin yapısal sorunlarından birisi. Bu iktidar döneminde işsizlik sorunu, ‘devlet size iş vermek zorunda değil’ kolaycılığına indirgenmiş durumda” diyen Kurul, son yıllarda polis, asker, bekçi gibi üniformalı istihdamının arttığını belirterek şöyle konuştu:

“2016’dan sonra iktidar öğretmen alımında istediği noktaya erişmiş gibi. Öğretmen atama sayısı bir önceki yıla göre sürekli azaldı. Bu yıldan sonra iktidara yakın eğitim sendikasına üyelik daha da artış gösterdi. Çünkü eğitim, AKP-MHP bloğunun ustalık dönemlerinde önceleyecekleri bir konu olmaktan çıktı.”

‘ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMEN SAYISI 700 BİN’

20 bin öğretmen atamasının az olduğunu, bu sayının neye göre belirlendiğini sorgulayan Kurul, “Politik baskılar arttığında, ataması yapılmayan öğretmenler mücadelelerini yükselttiklerinde ‘20 bin öğretmen atıyoruz’ diyorlar. Keyfe keder Eğitim Fakültesi açılıyor, çok sayıda öğrenci üniversite diplomasi almış gibi gösteriliyor ama geleceğin işsiz, ataması yapılmayan öğretmen olarak istihdam sınıfına çıkıyorlar. Artık öğretmen olmaktan vazgeçmiş öğretmenlerle birlikte ataması yapılmayan öğretmen sayısı 700 bine yakın” diye konuştu.

Kurul, dersliklerde en fazla 20 öğrenci kriterinin yasalaştırılması ve buna göre öğretmenin istihdam edilmesi gerektiğini aktardı. 60 öğrencili sınıflarla karşılaştığını belirten Kurul, “Bu sınıfa giren öğretmeni hem emek sömürüsüne tabi tutmuş oluyorsunuz hem de eğitimin niteliği düşüyor. Öğretmenlerde dersten sonra duygusal, bilişsel ve fiziksel yorgunluk oluşuyor” dedi. Derslik öğrenci sayısına yönelik yasal olarak bağlayıcı bir madde konulduğunda en az 200 bin öğretmen istihdam edilebileceğini ifade eden Kurul, “Eğitime yeterli kaynak aktarılmamasından dolayı 20 bin öğretmen atamasıyla karşı karşıyayız. Sayıştay’ın 2019 yılı verilerine göre 138 bin civarında öğretmene ihtiyaç var. Bu sayıya 85 bin ücretli öğretmeni de eklersek 200 binden fazla öğretmene ihtiyaç olduğunu ifade etmemiz mümkün” şeklinde konuştu.

‘ÖĞRETMENLER DE SINAV ODAKLI SİSTEMİN MAĞDURU’

Sınav odaklı sistemin insanları 30 yaşına kadar gerçek hayattan kopuk bir hayata yönelttiğini ifade eden Kurul, şunları söyledi: “Gençler, hayatlarının en güzel dönemlerinde sınav merkezli sistemle baş etmek zorunda kalıyorlar. Sınav odaklı sistem atama olduktan sonra da bitmiyor. Bu kez uzman ve baş öğretmen olmak için sınava tabi tutuluyor öğretmenler. Artık sadece öğrenciler sınav odaklı sistemin mağduru değiller, öğretmenler de sınava çalışmak zorunda.”

‘ANA DİLDE EĞİTİMİ YOK SAYAN ANLAYIŞ HÂKİM’

Kontenjan dağılımındaki adaletsizliği de vurgu yapan Kurul, öğrenciler için matematik, fizik gibi derslerin önemli olduğunu fakat atamalarda aynı önemin verilmediğini kaydetti. Kurul, Kürtçe için 3 kontenjan ayrılmasına ise, “Egemen dillerin hakimiyeti sürüyor. Türkiye’de ana dili Kürtçe olan milyonlarca çocuk var. Yaşayan Diller ve Lehçeler adında bir ders açıyorsunuz ama bu derse öğretmen yetiştirmiyorsunuz. Ana dilde eğitimi yok sayan bir anlayışın hâkim olduğunu görüyoruz” diyerek tepki gösterdi.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında 20 yıldır yüksek sayıda kontenjan ayrıldığını ifade eden Kurul, şunları söyledi:
“Milli Eğitim Şurasında karara bağlanan 4-6 yaş çocuklarına dini eğitim verilmesi maddesiyle bağlantılı olarak okul öncesinde oluşacak öğretmen açığı Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan mı karşılanacak ya da dini vakıflar mı derslikleri dolduracak? Bunu, eğitimin dinselleştirilmesi bağlamında bir sorun olarak görüyoruz. Millî Eğitim Bakanlığının bir basamak olarak kullanılarak, bir süre sonra doğrudan başka kurumlara yönetici olarak atamaların yapıldığına dair ciddi duyum ve iddialar var. Anayasa Mahkemesi zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerini hak ihlali olarak değerlendirdi. Mahkeme, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ‘alevi toplumu için veya dinden özerk bir hayat süren kişiler için zorunlu olmaktan çıkarılmalı’ diyor. Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen bin 218 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmen ataması Anayasayı hiçe saymaktır. Din kültürü yerine Türkçe, sınıf öğretmenleri, okul öncesine bu kontenjan aktarılabilirdi.”