Öğretmenlik Mesleği Kanunu öğretmenlerin sorunlarına çare olacak mı?

Öğretmenlik Mesleği Kanunu, tüm ilgili tarafların katılımıyla, her yönüyle tartışılıp fikir birliği ile kamu ve özelde çalışan öğretmenlerin tüm haklarını kapsayacak şekilde yeniden yazılmalıdır.

Abone ol

Eğitim emekçilerinin, muhalif eğitim sendikalarının ve konunun uzmanı akademisyenlerin görüşlerine başvurulmadan hazırlanan 39 maddelik Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) tasarısı, mobbingi normalleştiren 'hizmet sınıfının değiştirilmesi' başlıklı 34. Maddenin tasarıdan çıkartılması ile 10 Ekim'de TBMM Genel Kurulu'nda AKP ve MHP'nin oyları ile kabul edildi.

38 maddelik 7528 nolu bu kanun, daha sonra 18 Ekim 2024 tarihli 32696 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, daha önce 14 Şubat 2022'de yürürlüğe girmiş olan, 7354 sayılı ÖMK'nın 5. ve 6. maddelerinin bazı hükümlerini yapılan itirazlar sonucunda iptal etmiş ve MEB'e bu kanunun yeniden düzenlemesi için dokuz aylık bir süre tanımıştı. Bu 12 maddelik kanunun sadece dört maddesi öğretmenlik mesleği ile ilgili düzenlemeler içermekteydi. Diğer yandan bu kanundaki hükümlerin büyük kısmı, zaten 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda yer almaktaydı. Öğretmenlik mesleğinin kurumsallaşmasına ve haklarına dair bir düzenleme içermeyen, öğretmenleri ayrıştırıp iş barışını bozan bu ÖMK'yı MEB, yapılan itirazlar doğrultusunda düzelteceğine, 39 maddelik yeni bir ÖMK tasarısını 5 Temmuz 2024'te TBMM gündemine getirdi.

Büyük bir bölümü Milli Eğitim Akademisi'nin (MEA) kuruluş ve işleyişine ayrılarak bir çeşit idari düzenleme kanununa dönüştürülmüş olan yeni ÖMK tasarısına karşı o günlerde Eğitim-Sen, Eğitim-İş ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yönetici ve üyeleri, alanlara çıkarak tepki gösterdiler. Millî Eğitim Bakanlığı önünde geniş katılımlı basın açıklaması yaptılar. Ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere, muhalefet partilerinin temsilcilerinin büyük çoğunluğu, öğretmenlerin mesleki saygınlığını ve emeklerini dikkate almayan, onların sosyal, ekonomik ve özlük haklarını törpüleyen, eşit işe eşit ücret talebini dikkate almayan ve güvencesiz istihdamın yolunu açan bu kanun tasarısına ilişkin eleştirilerini sürdürdüler.

Fakat MEB, yeni ÖMK kanunun kabulü için ısrarını sürdürdü. TBMM gündemine alınmış olan bu kanunun ilk 22 maddelik bölümü kabul edildi. İkinci bölüme yönelik görüşmelerde, Meclis tatili sonrasına, Ekim ayına bırakıldı.

Ekim ayında yasalaşan yeni ÖMK'da Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen kariyer basamakları ve aday öğretmenlik sürecine dair net bir düzenleme yapılmadığı gibi MEB, yeni ÖMK düzenlemesini, Milli Eğitim Akademisi'nin kurulması için gerekçe yaptı.

Kabul edilen ÖMK, ILO/UNESCO'nun 1966 yılında hazırladığı ve daha sonraki yıllarda yeni eklemeler yaptığı 'Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararlarını' dikkate almazken, öğretmenlerin mesleki olarak yetiştirilmesi sürecini 'hazırlık eğitimi' adı altında güvencesiz hale getirmiştir.

Türkiye'de farklı tarihlerde bazı mesleklere ait kanunlar çıkartılmışken öğretmenlere ait bir kanun düzenlenmesi ise 2022 Şubat ayına kadar yapılmadığı için öğretmenlerin hak ve ödevleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve Milli Eğitim Mevzuatı ile ifade edilmeye çalışılmıştır. Bazı konularda bu durum hala devam etmektedir.

Yeni ÖMK, 7 bölüm 38 asıl maddenin yanında 3 geçici maddeden oluşmaktadır. 1. 2. 3. ve 4. maddelerinde amaç, kapsam, tanımlar ve temel ilkeler açıklanmış. 5. madde de öğretmenlerin genel olarak ödev ve sorumlulukları sıralanırken, çalışma saatleri, tatil süreleri, alınacak ücretler, tayin ve emeklilikle ilgili haklardan ise bahsedilmemiştir. Yine bu maddenin en son kısmında öğretmenlerin hak, ödev ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği açıklaması yapılmış.

Yöneticilerin ödev ve sorumluluklarına yer veren 6. maddeden sonra gelen 7. madde doğrudan, 13 madde de dolaylı olarak öğretmenlerin nitelikleri, seçilmeleri, Milli Eğitim Akademisi'nin kurulması ve işleyişine yönelik hükümlerle ilgilidir.

ÖMK'DA MİLLİ EĞİTİM AKADEMİSİ'NİN FONKSİYONU

Yasalaşan ÖMK'nın neredeyse yarısı Milli Eğitim Akademisi'ne ayrılmış durumda. Bu akademilerin kuruluşu ile bir milyona yakın ataması yapılmayan öğretmen adayının eğitim fakültelerindeki eğitim ve formasyon çalışmaları da yok sayılmış oluyor. Yıllardır siyasi çıkarlar esas alınarak açılmış olan, devlete ve bazı vakıflara ait 100'e yakın eğitim fakültesinin verdiği eğitimi görmezden gelen bu anlayış, öğretmen adaylarında ciddi bir umutsuzluğa neden oldu. Bu gelişmelerin sonucu olarak yeni eğitim-öğretim döneminde, öğrencilerin eğitim fakültelerine başvuru oranı düştü. Hatta birçok bölümün kontenjanları da boş kaldı. Ülkemizde öğretmen yetiştirme görevi, 1982 yılından itibaren eğitim fakültelerine devredilmiştir. Öğrenciler bu fakültelere, üniversite giriş sınavlarında almış oldukları puanlarla kayıt yaptırmaktadırlar.

42 yıllık bir eğitim geçmişine sahip olan eğitim fakültelerinde, YÖK'ün uyguladığı yanlış eğitim anlayışının birçok olumsuz sonuçlara yol açtığı da bilinen bir gerçektir. YÖK eğitim fakültelerinin öğrenci kontenjanlarını yıllar içinde artırmasına göz yumdu. Ayrıca fen-edebiyat fakülteleri başta olmak üzere lisans öğrencilerine pedagojik formasyon verilmesi kararı ile eğitim fakültelerindeki öğretim görevlilerinin eğitim yükü de artmış oldu. Dolayısıyla öğrencilere verilen eğitimin kalitesi de giderek düştü.

MEB, verdiği eğitimle yıllar içinde bir kurum kültürü oluşturup, alanında uzmanlaşan eğitim fakültelerinde ortaya çıkan sorunları işaret edip, raporlaştırarak, düzeltilmesi için YÖK'e ve eğitim fakültelerine öneri sunacağına, Milli Eğitim Akademisi adıyla bürokratik yeni bir kurum oluşturup öğretmen yetiştirmede alternatif olma çabasındadır. Halbuki MEB'in merkeziyetçi ve 'yaptım oldu' anlayışıyla gerçekleştirdiği hizmet içi eğitim uygulamalarının giderek işlevini yitirdiğine dair örnekler de mevcuttur. Bu hizmet içi eğitime katılan kursiyerlerin pek çoğu da öğrenmek hususunda isteksiz olmuşlardır.

Her yıl 15-20 bin civarındaki öğretmen adayını, ülkenin farklı illerinde kurulacak olan Akademiler'de 3 veya 4 dönem (her bir dönem 10-14 hafta) boyunca teorik ve uygulamalı eğitimden geçirmek, ciddi bir organizasyon ve eğitim alt yapısı gerektirir. Yöneticiler, öğretim görevlileri, yardımcı personeller ve Akademi'de eğitim görecek öğretmen adaylarına ödenecek ücretler, bina tahsisleri, ders araç gereçlerinin temini, ders görülen eğitim mekanların ısıtılması, elektrik ve su giderleri, tasarruf tedbirleri tartışmalarının gündemde olduğu bir dönemde dikkate alınmayacak mı? Akademi'de eğitim alacak her öğretmen adayına hazırlık süresinde her ay (23310) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpılması sonucu bulunacak tutarda ücret ödenmesi de, enflasyonun ve pahalılığın hızla arttığı bugünlerde çok yetersizdir. Bu kadar düşük maaşla eğitim alan aday öğretmen, ulaşım, beslenme ve konut kirası giderlerini karşılayabilecek mi?

Hazırlık eğitimi sürelerinde adaylara sadece genel sigorta yaptırmakla onların emeklilik sürelerinden çalınmış olunmuyor mu? Uygulamalı öğretmen yetiştirme sürecinde, şimdiye dek üniversiteler ve MEB işbirliği devam ettirilmiştir. Ataması yapılmış aday öğretmenlerin yetiştirilmelerini sadece ilgili evrakların doldurulmasına indirgeyip, planlı bir eğitimden kaçınan MEB'in uygulamalı eğitim düzeyinin aşağı çekilmesinde, en az fakülteler kadar sorumluluğu yok mu? Yeni atanan aday öğretmenlerin, uygulamalı eğitimlerinin, Millî Eğitim Bakanlığı Okullarında hangi düzeyde etkili yürütüldüğüne dair Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Müdürlüğü'nün ayrıntılı bir raporunun varlığı da kamuoyunca bilinmemektedir.

Milli Eğitim Akademisi'nin kuruluşuna ilişkin bir dizi antidemokratik içerik taşıyan maddelerle, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatına uygun olarak çalışabilecek bir öğretmen profili yaratılmak istenmektedir. Hazırlık eğitimi süresince iktidarın siyasi görüşüne uygun olmayan adayların kontrolü ve sınavlarda elenmesi daha da kolaylaşacaktır.

AKADEMİDE ATAMA VE GÖREVLENDİRME

Milli Eğitim Akademisi'nin genel müdür ve diğer yöneticilerinin atanması, liyakat ve iktidara yakın olma tartışmalarını da beraberinde getirecektir. ÖMK'nın 31. maddesinde Milli Eğitim Akademisi’nde yükseköğretim kurumlarıyla işbirliği yapılarak 2547 sayılı kanunun 38. maddesi hükümlerine göre geçici olarak öğretim elemanı görevlendirilebilecek. MEB'in daha önceki hizmet içi eğitimlerinde geçici olarak görevlendirilen öğretim elemanlarından bazılarının yeni iş yerlerinde yeterince verimli olamadıkları deneyimlenmiştir. Görevlendirmelerde, kişinin görev yapacağı kurumu tam olarak benimsemesi ve adapte olması bazen mümkün olmayabilir. Akademilerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının nakli, ulaşımı ve konaklamalarının yanında alacakları ücreti beğenmeme gibi sorunlar da ortaya çıkabilecektir. Daha önce kendi fakültelerinde ders veren öğretim elemanlarının Akademi'deki derslerinde nasıl bir performans sergileyebilecekleri de merak konusudur.

Okulların temizliği, ihtiyaç sahibi öğrencilere bir öğün yemek verilememesi, taşımalı eğitim, karma eğitim ısrarı, ÇEDES aracılığı ile tarikatların okullardaki faaliyetleri, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatının uygulamaya sokulması, kalabalık sınıflarda eğitime devam edilmesi özellikle öğretmenlere karşı şiddet olaylarının artışı, MESEM'lerde kötü koşullarda çalsan öğrencilerin iş cinayetlerine kurban gitmesi, kadın öğretmenlerin nasıl giyineceklerine dair kurs veren merkezlere yönlendirilmesi, ideolojik ve keyfi icraatlarda bulunan okul müdürlerinin durumu, yüz binlerce öğretmenin atamasının yapılmaması, ücretli öğretmenlerin güvencesiz ve düşük ücretlerle çalıştırılmasına devam edilmesi, özel sektör öğretmenlerinin taban maaş hakkı talebinin dikkate alınmaması ve Temmuz ayında yapılan tartışmalı mülakat sonuçları sıralamalarının belirsiz bırakılarak açıklanması gibi çok sayıda sorunlarla tartışılan Millî Eğitim Bakanlığı'nın bu sorunları çözmeden, bir milyonu aşkın öğretmen ve idareciye, Millî Eğitim Akademisi aracılığı ile hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim vermeyi taahhüt etmesi çok tartışmalı bir durumdur.

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİKTE İSTİHDAM VE ATAMA

Milli Eğitim Akademisi'nde eğitimini başarılı bir şekilde tamamlayanların 3 yıl boyunca sözleşmeli öğretmen olarak okullarda istihdam edildikten sonra atanması hükmü yanlıştır. Okullarda, özellikle iktidar yanlısı okul yöneticilerinin kontrolünde görev yapan ve iktidarın siyasi ideolojisinden uzak olan sözleşmeli öğretmenlerin baskı görmemesi mümkün değildir. Bunların atanmalarında yine iktidarın etkisi olacaktır. Diğer yandan yeni ÖMK'da öğretmenlerin hizmet puanları ve yer değişikliği ile ilgili kanun maddeleri yürürlükteki mevcut hükümlerden farklı değildir.

ÖDÜL VE CEZA

Öğretmen ve yöneticilere, 657 sayılı Kanunun 122. maddesi kapsamında verilen başarı belgeleri ve ödüllerin hangi koşullarda verildiği, yöneticilerin görüş ve tutumuna göre değişiklik göstermektedir. Yeni ÖMK ile öğretmenlere verilecek cezaların yeni gerekçeler üretilerek artırılması ile öğretmenler, kendilerini daha da baskı altında hissedecektir. Öğrencileri yandaş eğitim kurumlarına yönlendirenlerin, öğrenci başarılarının değerlendirmesinde yanlı davrananların kimler olduğunun yöneticiler ve teftişte bulunanlar tarafından bilinmemesi de mümkün değildir. Mobbingi normalleştiren ve öğretmenin iş güvencesini ortadan kaldıran 'hizmet sınıfının değiştirilmesi' başlıklı 34. madde yapılan itiraz ve eleştiriler üzerine iptal edilerek, yeni ÖMK'da yer almadı.

GÖREVLENDİRİLEN YÖNETİCİLERİN EĞİTİME ALINMASI

Genellikle iktidar yanlısı sendikanın önerileriyle, liyakata ve bazı özelliklere bakılmaksızın ataması yapılan okul yöneticileri, artık yeni ÖMK'da önce sınava girecek, daha sonra bu sınavda başarılı puan alanlar, Akademi tarafından düzenlenecek yönetici yetiştirme programlarına katılacaklar. Yönetici eğitiminin şart koşulması olumlu bir adım iken bu eğitimin üniversiteler tarafından değil de, Milli Eğitim Akademisi tarafından verilecek olması, yeni kayırmacılıklara yol açacaktır.

ÖMK'DA ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİ NEDEN YOK?

Yeni ÖMK kamu okullarında çalışan öğretmenleri esas alarak hazırlanmış. Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2023-2024 eğitim - öğretim yılında özel okullarda görev yapan öğretmen sayısı 175 bin 499.Bu sayıya özel kurs merkezleri ve dershanelerde çalışan öğretmenleri dahil ettiğimizde bu sayı 300 bine yaklaşmakta.

2014 yılında, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun ilgili maddesinin kaldırılması ile taban maaş hakları ellerinden alınarak açlık sınırı altında yaşamaya mahkum edilen, özlük ve sosyal hakları görmezden gelinen özel sektör öğretmenleri neden yok sayılarak bu kanuna dahil edilmedi? Bu sektördeki eğitim emekçilerinin, meydanlarda sıkça dile getirdikleri taban maaş haklarının verilmesi yönünde bir cümlelik madde, yeni ÖMK'ya eklenemez miydi? Özel sektör eğitim kurumları işverenlerini ürkütmeme ve eğitimi özelleştirmeye teşvik için mi özel sektör emekçileri gözden çıkarıldı? Meslek kanunu olan diğer mesleklerde kamu-özel ayrımı yapılmadan aynı mesleği yapan herkes, aynı kanun kapsamına alınırken, özel sektör öğretmenleri de kamudaki öğretmenlerle aynı işi yaptıkları halde neden ÖMK kapsamına alınmıyor? Öte yandan ÖMK'da öğretmen ve yöneticilere yönelik şiddet eylemlerine karşı cezaların yarı oranında artırılması kapsamına, özel sektör öğretmenlerinin dahil edilmiş olması onların güvencesiz çalıştırılmalarını engellemeye yetmiyor. Özel sektör öğretmenlerinin ÖMK'ya dahil edilmemesi bile ÖMK'nın kapsayıcı bir meslek kanunu olmadığının kanıtlarından birisidir.

KARİYER BASAMAKLARINDA ISRAR

Daha önce yasalaşan 7354 sayılı ÖMK’nın iptal gerekçelerinden biri olan ve ünvanlarla öğretmenleri ayrıştırarak, eğitim barışını bozan kariyer basamakları, bazı hükümlerde basit rötuşlarla aslı değişmeden yeniden ÖMK'da yer aldı. Bu ÖMK'da uzman ve başöğretmenlik kriteri için kıdem yılı ve Akademi'de belli bir süre eğitim görülmesi şartı getirilmesi, adil bir uygulama değildir. Özellikle yandaş sendikaların kısmi maaş artışı ısrarıyla ilki 2006'da, ikincisi de 2022'de gerçekleştirilen kariyer basamak sınavları, öğretmenler arasında ücret adaletsizliğine neden oldu. O dönemlerde özellikle muhalif sendika üyeleri, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını düşüren, kolay soruların sorulduğu ve kazanılması garanti olan bu sınavlara bilerek girmediler. Sınavda 'başarılı‘ olup 'kariyer sahibi' olanlar yıllarca ünvanlara dayalı ücretleri alırken, kamuoyunda, veli ve öğrenci karşısında gerçek anlamda mesleki bir itibar da kazanamadılar. Sınava girmeyenler ise aynı işi yaptıkları halde ünvan kaynaklı ücretleri yıllardır almadılar. ÖMK'da kariyer basamakları düzenlemesinde sınavların kalktığını bir kazanım olarak sunan iktidara yakın sendikalardan birinin sevinici de olaya sadece maddi açıdan baktıklarının bir göstergesidir.

Yasalaşan ÖMK, tüm öğretmenlerin mesleki itibarını, gerçek hak ve taleplerini karşılayan net ve açık olan maddelerden yoksundur. Toplumun büyük bir kesimi tarafından karşı çıkılan ve 1 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girecek olan bu kanunun Anayasa Mahkemesi'nden çeşitli boyutlarıyla geri dönmesi söz konusu. İptal edilmesi gereken bu kanun, tüm ilgili tarafların katılımıyla, her yönüyle tartışılıp fikir birliği ile kamu ve özelde çalışan öğretmenlerin tüm haklarını kapsayacak şekilde yeniden yazılmalıdır.

* Eğitimci- Yazar