Oğuz Demir: Bunca ölümün üstüne piyasalarda bayramın önemi yok

Ekonomist Oğuz Demir hükümetin korona virüsüne karşı ekonomik tedbir paketinin salgın yaza bitecekmiş gibi yapılmasının hata olduğunu belirtti. Sistemin bu krizle değişmesini beklemenin ise makul olmadığını belirten Demir, "Çok iyimser konuşan insanlar var ama ben sanmıyorum, sistem şu anda önlemini almış durumda" dedi.

Abone ol

DUVAR - Covid-19 salgınıyla bir sarsıntı yaşadığı düşünülen kapitalist sistemi, dünyada ve Türkiye’de açıklanan ekonomi paketlerini değerlendiren ekonomist Dr. Oğuz Demir, “Sistem öyle kolay değişecek bir sistem değil, kökleri çok derine inmiş. Bir süre sonra hepimiz “piyasalarda bayram havası” diyeceğiz. Bunca ölümün üstüne piyasalardaki bayramın çok bir önemi yok” diyor.

Korona virüsü salgını önce Çin’i, sonrasında ise Avrupa’nın tamamını ve Amerika’yı ele geçirince çok kısa sürede ekonomik sistemde alışılmadık bir duraksama yaşandı. Milyonlarca insan evlerinde kalmak zorunda kalınca önce üretim durdu, sonrasında harcamalar. Hastalık, dünyanın yarısında adım adım ilerlerken Dünya Çalışma Örgütü, salgın sonunda 25 milyon kişinin işsiz kalabileceğini açıkladı. Bu büyük şokun ardından dünya şimdi, kapitalist sistemi bir kez daha sorguladığı bir dönemden geçiyor. Hatta 'sistemin çöküşünü izlemek üzere olduğumuzu' düşünenler de var.

Geride kalan hafta ise devletlerin ve merkez bankalarının peş peşe ekonomi paketlerini açıklamaları ile geçti. İngiltere, önceki hafta 12 milyar pound olarak açıkladığı kredi ve hibe paketini 350 milyar pound'a çekerken Almanya’da hükümet, 500 milyar Euro'luk bir ekonomi paketi açıklayıp gerekirse şirketleri kamulaştırma yoluna gidebileceğini söyledi. Fransa, gerekirse sınırsız müdahalede bulunmaya hazır olduğunu belirtirken Almanya gibi kamulaştırma olasılıklarının kapısını aralık bıraktı. Amerikan Merkez Bankası FED ise 1,5 trilyon dolarlık bir müdahale ile piyasalardaki tansiyonu yatıştırmayı denedi. Türkiye’de ise çarşamba akşamı açıklanan 100 milyar Türk Lirası değerindeki ekonomi paketi, özellikle kapsamı gereği eleştirilerin odağı oldu.

Dünyada ve Türkiye’de açıklanan ekonomi paketlerini ve kapitalizmin salgınla verdiği sınavı değerlendiren ekonomist Dr. Oğuz Demir, çeşitli ülkelerce açıklanan ekonomi paketlerinin mevcut krizin çıkış noktası olan sağlık sorunları çözülmedikçe faydasız olacağını ama en azından halklara güven aşılayabileceğini söylüyor. Demir, Türkiye’de açıklanan ekonomi paketi için ise, “Biz bütün enerjimizi patronların yüzünün gülmesine harcıyoruz ama arkada milyonlarca çalışan bu süreçten ne elde edeceği ile ilgili hiçbir fikre sahip değil. İktisatçılar dahil, herkesin soru işareti bu. Biz de anlamadık, şu an bu alınan önlemler kime fayda sağlayacak?” diyor. Demir’e göre, açıklanan tüm paketler de kapitalizmin bir sonraki süreçte hayatta kalabilme adaptasyonu olarak gözüküyor. “Sistem öyle kolay değişecek bir sistem değil, kökleri çok derine inmiş. Bir süre sonra hepimiz 'piyasalarda bayram havası' diyeceğiz. Bunca ölümün üstüne piyasalardaki bayramın çok bir önemi yok” diyor.

'SAĞLIK TARAFINDA ÇÖZÜM ÜRETİLEMEDİKÇE KRİZ SÜRECEK' 

Salgının Çin’de başladığı ilk gün itibariyle bir arz şoku yaratacağını bildiklerini söyleyen Demir, “Ama salgının başta Avrupa olmak üzere Amerika’da yayılması, Türkiye’ye gelmesi bütün dünyada bir de talep şoku ortaya çıkarttı. İnsanlar evlerine kapanıp tüketimi keser kesmez, gelir kaygısı içinde harcamayı da bıraktılar. Hem arz şoku hem de talep şoku yaşandı. Bir de evine kapanan insanların üretim zincirinin dışına çıkmasıyla üretimin en önemli bileşeni, emeğin ortadan kalkması gibi bir sorun çıktı” diyor. Demir’e göre dünya şu an bir finansal kriz yaşamıyor. Sağlık alanında çıkıp önce finansta, sonrasında asıl etkisini aslında alışık olmadığımız bir biçimde reel sektörde gösteren salgının sadece insandan insana değil, sektörden sektöre de çok hızlı bulaştığını söylüyor ve böyle bir ortamda işin maliye politikasıyla çözülebilmesini mümkün görmüyor. Demir, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu krizde birincisi sağlık, ikincisi ise hayatlarını idame ettirebilecek geliri elde etme endişesi yaşayan insanların endişesini bir miktar hafifleten bir şey gerekli. Sağlık tarafında bir çözüm üretemediğimiz sürece bu kriz devam edecek. Türkiye’de açıklanan önlem paketlerinin hiçbirisi ne yaparsak yapalım krizden çıkmamızı sağlamayacak. Aslında para politikası uygulamalarının sokakta hiçbir karşılığı yok. Çünkü insanlar işe gidebilmeli, çalışabilmeli. Hayat normale dönmeye başlayabilmeli. Devlet 'sınırsız kaynağım var ve bütün maaşları ben ödüyorum, şirketler hiç dert etmesin' dese bile krizden çıkabilecek bir durumda değiliz şu anda. Bu sadece krizin etkisini hafifletebilecek bir şey.”

'SORUN EKONOMİNİN EN SAF HALİYLE İLGİLİ'

Salgın öncesi döneme bakıldığında hükümetin elindeki kaynağın 100 milyar lira olmasını kriz öncesi döneme göre bir adım olarak değerlendiren Demir, “Devletin bugünkü koşullarda 100 milyar lira ekstra para harcayabilecek bir durumu var mı, çok emin değiliz. Çünkü yıllık bütçe toplam 1 trilyon lira ve bunun yüzde 10’u kadar bir harcamadan bahsediyoruz. Bunu nasıl finanse edeceğiyle ilgili bir şey de yok ortada” diyor. Oğuz Demir, açıklanan programın kapsam itibariyle toplumdaki krizden etkilenen geniş kesimleri, çalışanları, işsizleri, kısa süreli çalışanları ve Türkiye ekonomisinde yüzde 36 gibi ciddi bir yer tutan kayıtsız çalışanları dikkate almadan yapıldığının anlaşıldığını belirtiyor. Akut dönemde sadece sorun yaşayabilecek sektörlerin isim isim sayıldığına dikkat çeken Demir, “Hükümetin yanlış teşhis yaptığı yer burası. Sorun hâlâ bir finansman sorunu olarak algılanıyor. Ama sorun bizzat ekonominin en saf, en gerçek haliyle ilgili” diyor.

Demir’e göre, kapitalizm şu anda devletin konumunun ne olması gerektiğini anlamaya çalışıyor. Son 20 yıldır özellikle krizle de canlanan özelleştirme politikaları sonrasında dünyanın ‘hizmetleri kim sunacak’ sorusuyla karşı karşıya olduğunu belirten ekonomist Demir, “Türkiye de aslında son 20 yıldır bu özel sektörleşme sürecini en vahşi haliyle yaşatmış bir ülke olarak şu an durmuş vaziyette. Herkesin gözü patronların yüzünün gülüp gülmediğine odaklanmış. Paketin açıklandığı gün en çok tartışılan konulardan biri de bir diyalogdu, biliyorsunuz. Biz bütün enerjimizi patronların yüzünün gülmesine harcıyoruz ama arkada milyonlarca çalışan bu süreçten ne elde edeceği ile ilgili hiçbir fikre sahip değil. İktisatçılar dahil, herkesin soru işareti bu. Biz de anlamadık, şu an bu alınan önlemler kime fayda sağlayacak?” diyor.

'TÜRKİYE'DEKİ PAKET GÜVEN VEREMEDİ'

Türkiye’de açıklanan programın, salgının yaz gelmeden biteceği tahmini üzerine kurulu olmasını da sorunlu bulan Demir, “Böyle bir varsayım üzerine program yapamazsınız. Fransa o yüzden 'gerekirse sınırsız müdahale ederim, kamulaştırma yaparım' dedi. Almanya '500 milyar Euro ile başladım ama gerekirse Bavyera’da hisse senedi alırım, o şirketleri kamulaştırırım' diyebiliyor. Biz bütün bunları zaten kurduğumuz sistem gereği de diyemiyoruz, tükettiğimiz kaynaktan ötürü de diyemiyoruz” diyor.

Kriz dönemlerinde insanların güvene ihtiyaçları olduğunu anımsatan ekonomist, yaşananın sıradan bir kriz olmadığını, haliyle insanların bambaşka bir güvene ihtiyaç duyduğunu kaydediyor. Demir, sözlerine şöyle devam ediyor: “Devlet organizmasının aklınıza gelebilecek bütün hizmetleriyle yaşayan insanları, yurttaşların güvenini ayakta tutabilmesi gerekir. Muhtemelen açıklamanın yapıldığı akşam sokaktaki sıradan vatandaş bile televizyonun karşısına geçip izledi. Herkes acaba nasıl kurtaracak beni devlet, diye baktı. Bunun psikolojik tarafı bu. Almanya ve Amerika gibi ülkeler ‘buradayım’ demeyi başardılar. Etkili ya da değil ama buradayım mesajını verebilmek de önemli. Biz makro çerçeveden baktığımızda buralarda sorun yaşıyoruz. Türkiye’de insanlar açıklamadan sonra, ‘Ben borçlarımı en azından bir süre ödemek zorunda kalmayacağım ya da ödeyebilecek gelir elde edebileceğim’ diyemedi. İnsanlara bu güveni veremedik.”

'DEVLET BANKALARLA İNSANLARIN ÖDEME KAYGILARINI AZALTACAK ANLAŞMALAR YAPABİLİR'

2016 yılında Diyarbakır’daki sokağa çıkma yasakları sırasında kepenk açamayan esnaf için bazı özel bankalar özel erteleme paketleri sunmuşlardı. Salgın durumunda da benzer uygulamalar için bankaların vicdanına kalıp kalmadığımızı sorunca Oğuz Demir, sistemin bunu gerektirdiğini anımsatıyor. Demir, “Buradaki ilişki, sistemin özü itibariyle iki özel yapının ilişkisi. Ama olağanüstü durumlarda, sistem bu olsa bile, devlet erkinin var olma nedeni bu değil midir? Her şeyin kararnamesinin yapılabildiği bir ortamda gerekirse meclis toplanır. Bankalara şunu söyleyebilirsiniz: Sizin bu dönemde alamayacağınız borç ödemeleri neyse bunu oturup konuşalım. Bu müzakereleri halk adına devlet özel sektörle yapabilir, bütçeden oraya kaynak ayırabilir. Borç silsin demiyorum, silinmesinin üstesinden gelebilecek bir bankacılık sektörümüz yok ama en azından insanların ödeme kaygılarını azaltabilecek anlaşmaları, sözleşmeleri devlet bankalarla beraber yapabilir. Bu çok kolay. Ayrıca bir nevi kumanda mekanizması içinde yönetilen bir ekonomide bunu gayet de kolaylıkla yapabilirler” diyor.

'KRİZİN BAŞLADIĞI YER SAĞLIK'

Yaşanan bu zorlu günlerde herkesin aklından aynı fantastik soru geçiyor: Acaba kapitalist sistemin verdiği en büyük varoluş sınavına mı tanıklık ediyoruz ve bu salgın bu sistem için sonun başlangıcı olabilir mi? Oğuz Demir’e göre dünyada açıklanan tüm bu ekonomik paketler, kapitalizmin bir sonraki süreçte hayatta kalabilme adaptasyonu olarak gözüküyor. 2008 krizi sonrasında benzer düşüncelerin şekillendiğini anımsatan Demir, “Her yerde kamu harcamaları arttı ama 3-4 sene sonra işler bir miktar yoluna girmeye başlayınca herkes yine finans kafasıyla düşünmeye başladı. Üretim için finanstan finans için üretime döndük biz. Ekonomilerin büyümesinin yarattığı istihdamla filan hiç ilgisi yok. Dünya, iyi bir haberin piyasalarda yaratacağı etkiye kanalize olmuş durumda” diyor.

Bütün krizlerin çıktığı yerden çözüldüğünün altını çizen Demir, bu krizin de başladığı yerin sağlık olduğunu unutmamak gerektiğini belirtiyor. Dar gelirlilerin ya da orta sınıfın hırsla dolar, altın ve borsanın akıbetini sorgulayıp sahip olmadığı paranın nereye gideceğiyle ilgilenmeyi bırakması gerektiğini söyleyen ekonomist, “Sistem öyle kolay değişecek bir sistem değil, kökleri çok derine inmiş. Çok iyimser konuşan insanlar var ama ben sanmıyorum, sistem şu anda önlemini almış durumda. Bir süre sonra hepimiz 'piyasalarda bayram havası' diyeceğiz. Bunca ölümün üstüne piyasalardaki bayramın çok bir önemi yok” diyor.