Parlamento açıldı, grup konuşmaları başladı. Bahçeli uzun
zamandır kitle önünde konuşmuyor olsa gerek ki, kendi kapasitesine
göre dahi çok öfke biriktirmiş. Terörün ucunu kaçırdı. Zavallı
kebapçılar, şu sıralar bayrak kanununa muhalefetten ceza yemezse
iyidir. Koalisyon ortağı Erdoğan da geri durmadı, kendi rolünü
korumak konusunda mahir bir dünya lideri olarak o da birkaç
terörist hedefe saldırdı. Akşamına okullarından çıkan öğrenciler,
gözaltına alındı. Sonuçta kimsenin huzurumuzu bozmaya hakkı yok,
basketbolumuzu oynayıp evimizde tutumlu eşimizin tanzim satıştan
alıp kurutarak sakladığı mangoları tadarak bir keyif yapamayacak
mıyız? Reformlarımıza devam edemeyecek miyiz? Sanırım, çok ipucu
verdim, Mümtaz Soysal’ın Erim hükümetinin uygulamalarına karşı
yazdığı Güzel Huzursuzluk’taki o çok sade, öngörülü ve pek
cesur fikrine doğru ilerliyorum.(1) Basitçe şöyle bu fikir: Huzur
ve reform arasında sanıldığı gibi pozitif bir ilişki yok ya da daha
doğrusu huzur diye anlatılan şey yüzyıllarca jandarma baskısı
altında yaşayan köylünün, polis copuyla dövülen öğretmenin, işçinin
aleyhine işler. Eğer onlar lehine bir reform programınız varsa siz
işte o zaman görün. Öğrencilerin huzursuzluk olarak görülen
eylemlerini başına “güzel” sıfatı ekleyerek tanımlayan Soysal şöyle
bitiriyor: “Bazılarının huzursuzluğu, sessiz milyonların huzura
kavuşturulması için ödenmesi gereken zorunlu fiyat. Türkiye’de de
bu fiyat herhalde bir gün ödenmeli.”
Türkiye halkının önünde çok zorlu bir kış var. Gittikçe
derinleşen yoksulluk, yaşamımızı tehdit etmeye devam eden pandemi
koşulları, dış politikada girişilen maceraların yarattığı riskler
ve sürekli çatışma halinde, diken üstünde tutulan, terörize edilen,
parçalanan toplum… İktidar koalisyonunun daha ilk haftadan en üst
perdeden kurduğu düşmanlaştırma stratejisi, bu en sonuncusunun,
yani toplumun sürekli olarak diken üstünde tutulmasının, kendi
huzurları bakımından zorlu kışa çare olarak görüldüğünü bir kez
daha gösteriyor. Kendi huzurları ile kastım ne? Kimleri kapsar bu
kendi? Geniş anlamda bir iktidar blokunu kastediyorum. Siyasal
iktidarın, örneğin faiz, kur, asgari ücret, kıdem gibi konularda
tercilerini belirleyen sermaye kesimleri, doğrudan siyasal iktidar
tarafından fonlanan ve havuzdaki dönüşüyle siyasal iktidarı
fonlayan sermaye-çeteleri, medya kuruluşları, tarikat ve cemaat
vakıfları bunun içinde. Siyasal iktidarın diken üstünde tutma
stratejisi, “bu memleketi muhalefete teslim etmeyeceğiz” sözünün
hedefi, kendi huzurunu koruyacak bir çağrıyı, bir seslenmeyi
içeriyor. Hamasetin, dinin pazara çıkarılmasının, arkası
kesilmeyecek şekilde devlet kurumlarından ve organlarından laiklik
karşıtı açıklamaların gelmesinin, terör çemberinin diri
tutulmasının nedeni bu. “Biz gidersek” bir endişe, huzursuzluk
algısı olarak yayılmak isteniyor. İşte “endişeli muhafazakârlar”
afili adıyla yayılan kültüralist fikirler de buna yarıyor, bu afili
ismin anası sayılabilecek “endişeli modern” kadar işlevli bir
biçimde.
Hâlbuki Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin seslendiği kesimin endişesi
muhafazakârlığından değil, ertesi günü nasıl getireceğinden,
evladını okutup okutamayacağından, evinde ısınıp ısınamayacağından
geliyor. İktidar ittifakının içinde açıkça yaptığı iktisadi
tercihler buna bir çare üretmeyeceklerini, dertlerinin bu
olmadığını ortaya koydu. Kendi huzurunu koruyabilmek için yaptığı
çağrı, bu yüzden, milyonlarca insanın huzurunu kaçıracak şekilde
daha çok yoksulluk, daha çok baskı, daha çok tutuklama, daha çok
çatışma demek.
Peki bu çağrı yanıt bulacak mı? Elbette, sadece söylemsel bir
strateji olarak kurulmuyor bu. Birçok araç kullanılacak. Bir hafta
önce başlayan yasama yılındaki bütün yasama faaliyetinin seçimleri
ayarlamaya dönük olacağı açık. Seçim kanunlarında yapılacak
değişiklikler, anket şirketlerinin faaliyetlerinin kısıtlanması,
yalan haber düzenlemesi, yeni anayasa oyalaması dahil olmak üzere
kendi lehine düzenlemeler ve susturma politikasının izleneceğini
öngörebiliyoruz. Öncelik bastırma stratejilerinde ama belli bir
rıza da üretmek zorunda. Bu rızanın iktisadi tercihlerle
yapılmayacağı artık malum. O imkanlar büyük ölçüde tükendi. O zaman
sert kültüralist stratejiler (Ayasofya gibi) ve kimi mağduriyet
anlatıları devreye girecek. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığı
meselesi bunlardan biri. 16 Nisan 2017’de cumhurbaşkanının iki defa
aday olabileceğine ilişkin hüküm değişmedi. Anayasa’ya bir geçici
düzenleme de eklenmedi. Dolayısıyla Erdoğan’ın adaylığı, kanımca
tartışılmaz biçimde anayasaya aykırı. 2007 yılında Abdullah Gül’ün
seçimini engelleyen ve 367 kararı adıyla popüler olan Anayasa
Mahkemesi Kararı ne kadar anayasaya aykırıysa, Erdoğan’ın 2023
olağan seçimlerindeki adaylığı da o kadar aykırı. Peki bu ne anlama
geliyor? Erdoğan’ın bunu kullanacağını tahmin edebiliriz. Erken
seçim formülünde elbette devreye girecektir. Fakat asla muhalefet
oyuna gelmesin demeyeceğim; muhalefet o gün yaptığı hatayı
tekrarlamak istemiyorsa bu defa hakikati savunmalı, Erdoğan’a karşı
değil, onu da kendi iktidar alanının içine alacak biçimde.
İktidar ittifakının çağrısını işlevsizleştirmenin yolu,
yurttaşlık haklarından yoksun bırakılan, derinleşen yoksulluğunda
bu hakları kullanma olanağı olmayan milyonlarca insana gerçekte
kimin endişe etmesi gerektiğini anlatmaktan korkmamaktan geçiyor.
Pandemi süreci boyunca toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliğin
en çok arttığı ülkelerden biriyiz. Bunun sebebi olanların,
iktidardan çıkar sağlayanların ve onun aparatı olarak kamu
görevlisiyken suç işleyenlerin, bu suçlara gazetelerinde övgüler
düzenlerin endişelenmesinden doğal ne var? Örneğin binlerce
başvuruyu yıllardır bekleten OHAL Komisyonu üyeleri neden huzursuz
olmasın? Yaşam alanlarımıza el koyan beşli çete neden huzursuz
olmasın? Huzur ve reform arasındaki bağ işte burada kopuyor.
Muhalefet, rejim değişikliğine karşı gerçek bir reform yapacaksa bu
huzursuzluğu göze almak zorundadır. Demokrasi, barış ve adalet bu
topraklarda kurulacaksa, milyonlarca insanı birbirine bağlayan
sınıfsal eksenler ve eşit haklara dayalı anayasal bir demokrasi
temel alınmalıdır. Muhalefet ancak böyle bir çağrının odağı
olabilirse iktidarın çağrısı boşa düşer.
1- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1079493