OHAL’de işçi cephesinde sıcak günler
Devletin mülki amirleri ve kolluk güçleri işçilerin yakasından hala düşmüş değil. Karşımızda “görev aşığı” bir kaymakam var. İlçe kaymakamı işyeri önüne gelip beklemek isteyen işçilere açıkça, “Artık OHAL var, özgürlükler yok, herşey kısıtlı, bu kanunu ben çıkarmadım, bana sizi buradan uzaklaştırma talimatı verildi” diyerek işçilerin işyeri önünde beklemesine izin vermiyor.
Nuran Gülenç
15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle değil ama darbe girişimi ile mücadele adına hükümetin yaratmış olduğu olağanüstü koşullarda nefes almaya çalışıyoruz. “Bastırılmış” bir kalkışmanın ardından ilan edilen OHAL’de neyin nesi demeye kalmadan, yapılmak istenenin ne olduğunu ortaya çıkmaya başladı.
Baskılar, gözaltılar, işten atmalarla AKP hükümetine muhalif herkes tasfiye edilmeye başlandı. Gazeteci, akademisyen, milletvekilleri tutuklamaları dernek, gazete, tv kapatmaları derken sıra işçilere geldi. Bundan sonraki adım, muhalif sendikaların kapatılması mı dersiniz? Umarım bu kadar uzun boylu olmaz. Ama her şeye de hazırlıklı olmak lazım.
Toplumun pek çok kesimine uzanan OHAL baskısının işçilere de uzanması önemlidir. Çünkü, işçiler AKP hükümetinin potansiyel oy kitlesidir. Onlar, ne “seni başkan yaptırmayacağız” diye ortaya çıktılar, ne barış bildirisine imza attılar, ne de kalemlerini hükümetin politikalarını eleştirmek için kullandılar. Sadece hayatlarını idame ettirmek için çalışmaya devam ettiler.
Ta ki, insan onuruna yaraşır bir ücret ve çalışma koşulları için mücadele etmeye başlayıncaya kadar. Sanmayın ki bu mücadeleyi hükümete karşı veriyorlar. Girdikleri bu yolda devletle karşı karşıya gelmek akıllarının bile ucundan geçmezken, karşılarında işverenlerin her daim çıkarlarını koruyan devletin kolluk kuvvetlerini, mülki amirlerini buldular.
Artık herkes iliklerine kadar hükümetin zoru, baskısı ve açık şiddeti ile yüz yüzedir.
PATRON İŞTEN ATIYOR, OHAL GÖZALTINA ALIYOR
Geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nin Kandıra bölgesinde faaliyet gösteren Yüksel Endüstri işçileri de OHAL baskısıyla karşı karşıya kaldı. İşyerinde çalışan 65 işçinin tamamı Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldu. Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, sendikanın işyerinde çoğunluğu sağladığı tescillendi. Resmi yazı işverenin eline ulaşınca, bir Türkiye klasiği tecelli etti. Yüksel Endüstri patronun evrensel bir hakkın kullanılmasına yanıtı, işçiyi işten atmak oldu. 26 Ekim’de ilk işçiyi işten attı. İşten atılan işçi sayısı kısa sürede 57’ye ulaştı. Üretim durdu. Göz göre göre yapılan bu haksızlığa karşı, işçiler işe dönmek, sendikalı olabilmek için işyeri önünde beklemeye başladılar.
Gerçek demokrasilerde, işverenin yakasına yapışması gereken devlet, bizde işvereni kurtarmaya yetişiyor. Bu sefer de OHAL gerekçesiyle işçi ve işveren arasında başlayan itilafa, Kandıra ilçe kaymakamı ve jandarma yetişti. Basın açıklaması yapmak isteyen işçilere OHAL nedeniyle izin verilmedi. İşçiler, işyerinin önünü terk etmek istemeyince de, sendikanın merkez ve şube yöneticileriyle direnişçi işçiler, geceyi nezarette geçirdiler. Ertesi gün, yani 4 Kasım’da çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakıldılar.
Devletin mülki amirleri ve kolluk güçleri işçilerin yakasından hala düşmüş değil. Karşımızda “görev aşığı” bir kaymakam var. İlçe kaymakamı işyeri önüne gelip beklemek isteyen işçilere açıkça, “Artık OHAL var, özgürlükler yok, herşey kısıtlı, bu kanunu ben çıkarmadım, bana sizi buradan uzaklaştırma talimatı verildi. Bu talimatı yerine getirmezsem görevini yapmayan devlet memuru konumuna düşerim” diyerek işçilerin işyeri önünde beklemesine izin vermiyor. İşyerini terk etme niyeti olmayan işçiler bu sefer de, 4’erli 5’erli gruplar halinde beklemeye başladılar. Çok geçmedi, işçilere yeni bir uyarı daha geldi. “2 kişi bile yan yana gelmeyecek.” Ne kadar tanıdık, sanırsınız darbe olmuş! Yüksel Endüstri işçilerinin OHAL’le imtihanı devam ediyor. İşçiler kararlı işyeri önünden ayrılmamaya ama ilçe kaymakamı da bir o kadar görev aşkıyla yanıyor.
TOPLU SÖZLEŞMELERE MÜDAHALE
Bir diğer örnek yine Birleşik Metal İş Sendikası’ndan, bu sefer de tıkanan grup toplu iş sözleşmesinde, işverene uyarı eylemlerine başlayan işçilere geldi.
Birleşik Metal-İş Sendikası, 2015 yılı grev sürecinde MESS’den ayrılarak yeni bir işveren sendikası kuran Alstom (Grid Solutions), Schneider Enerji, Schneider Elekrik, ABB işverenlerinin kurdukları Elektro Mekanik Metal İşverenleri Sendikası (EMİS) adlı yeni işveren sendikasıyla bir süredir grup toplu sözleşmesi görüşmeleri yapmaktaydı. Görüşmelerin uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine, sendika 2200 işçinin çalıştığı 26 işyerinde uyarı eylemleri yapma kararı aldı. Bunun üzerine işçiler patronların masadaki tutumunu kınamak ve sözleşmenin bir an önce talepleri doğrultusunda sonuçlanması için harekete geçti.
İşyerleri önünde toplanarak basın açıklaması yapmak isteyen Alstom işçileri de bu vesileyle OHAL’le tanıştı. Kocaeli Valiliği’nin OHAL nedeniyle basın açıklaması yapılmasını yasaklaması üzerine, Gebze’de kurulu işyeri bahçesine kadar giren TOMA'lar ve polis, işçilerin eylemini engellemek istedi. Yine Gebze’de Schneider Enerji işyerinde işçilerin yürüyüşleri engellenmek istendi. Sendika eylemlerinin devam edeceğini açıkladı.
OHAL’in yaratmış olduğu atmosferde, yıllardır toplu sözleşme yapılan işyerlerinde dahi işverenler toplu sözleşme masalarında kazanılmış hakları gasp etmek için çok daha cüretkarlar. EMİS patronları da masaya bu özgüvenle oturdu. Şimdi, OHAL’i arkalarına alan patronlar, işçilerin taleplerini sahada da polis zoruyla boğma derdindeler.
Böylece, kendilerini yıllardır demokrasi yanlısı ve evrensel işçi haklarına saygılı uluslararası kuruluşlar olarak pazarlayan şirketlerin, işçilerin pazarlık gücünü bastırmak, işçilere gözdağı vermek adına nasıl OHAL fırsatçılığı yaptığına da tanıklık ediyoruz.
Bu işaretler, önümüzdeki günlerde işçi cephesini de sıcak günlerin beklediğinin habercisidir. Ne diyelim, kurtuluş yok tek başına!