Okullarda okur yetiştirilmiyor
Berna Olgaç çocuk kitaplarının okullardaki yansımasını yazdı. Olgaç "Çünkü okullarda, okur yetiştirilmiyor maalesef" dedi.
Berna Olgaç
Çocuğun içinde bulunduğu hayalci çevreden, gerçeklere yönlendirilme noktasında önem kazanan çocukluk çağı edebiyatının; ancak ciddi bir edebiyatla oluşabileceğinin altını çizmek gerekir. Çünkü yıllardır oluşmuş bir kanı var ki o da çocuk edebiyatının uzun uzadıya bir araştırmaya ve çalışmaya gerek olmayan bir yazma eylemi algısı olduğudur. Oysaki olgun bir yaşta, bir eseri çocuğun ruhuna göre ayarlayabilme sanıldığı kadar kolay ve basit bir iş değil, çocuk işi hiç değildir! Burada pedagojik formasyon bilgisi devreye girer. Gerek çocuk şiirleri gerekse de çocuk hikâye ve romanları çok büyük bir maharet ister.
YAŞINDAN ÇOK ÖTE DÜŞ GÜCÜNE SAHİP ÇOCUKLAR
Düşüncesi, dünyası gerçek ile hayal arasında olan hissi varlıklarımız için yazıyorsak yaşından çok öte düş gücüne sahip çocuklarla karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. İşte tam da bu noktada düş kavramını işleyerek, onların varlık evreninden bakarak ve yine onların gerçekliğiyle hareket ederek çocuk ruhuna şekil verebilmeliyiz. O nedenle edebi bir eser ortaya koyabilme ile çocuk edebiyatı yazarı olabilme arasında büyük fark vardır. Bir şeyi çok iyi anlatabildiğinizi düşünürsünüz; ama çocuk sizin vermek istediğinizi anlamayabilir. Bu yüzden içindeki çocuğu yaşatarak çocuk bakışını geliştiren yazara bu özel ve hassas alan büyük sorumluluk yükler. Çünkü çocuklarımızın kendine has bir edebiyata ihtiyacı var.
Bu edebiyat da onların dünyasına yakın olmak, ömrü boyunca duymadığı bir takım varlıklardan söz etmek yerine yapılacak örneklemelerin çocuğun dünyasının parçaları olmasına ve birçok konunun arasında sıkışmamasına dikkat etmek gerekir. Dile özen gösterip, sıcak esprili bir üslup seçilmelidir. Çocuğun yetişkinlerden ayrılan tarafı, büyükleri akıl ve zekâ idare ederken, çocukları duyguların ve mantığın iç içe geçtiği bir dış dünya idare eder.
Bireyler toplumları oluştururken, toplumlar özünde büyük hareketleriyle maddi ve manevi olanı kastediyorum, değişerek bugüne geliyor. Dünya yeni bir hâl alıyor. Büyük değil kocaman bir köye bürünüyor. Değişen kültürleriyle… Kültürler içinde edebiyat, kitap, çocuk kültürü zincirine baktığımızda bu üç kültür üçlüsünün önemini duyumsayamadığımızı düşünüyorum. Çünkü okullarda, okur yetiştirilmiyor maalesef. Hâl böyle olunca da kitap okuma ve kitaplara bakış da çok geride kalıyor! Öğrenci verilen kitap ödevini –ki bu kitaplar da 100 temel eser içinden oluyor- okumadan, internet üzerinden bulduğu kimi özetlerden hareketle yapıyor ya da yaptığını sanıyor.
Çocuklar için verilen her kitap ödevi onlara bir angarya iş olarak geliyor. Yakınınızda, komşularınızın çocukları arasında, akrabalarınızın çocukları arasında onlara verilen kitap ödevlerine dair sorun, üfleyerek oflayarak yapılan bir iş olarak karşınıza çıktığını göreceksiniz. Ama haksızlık da yapmamak lazım. Çünkü içlerinde verilen görevi, ödevi tam anlamıyla yapanlar da var. Bunun bir zorunluluk değil bir sorumluluk olduğunu biliyorlar çünkü. İşte okullardaki gerçek okur onlar, ilerleyen zamanlarda da sağlam bir okur olarak göreceğimiz. Bir ülkenin eğitim düzeylerini, kültürel hayatı, okuryazarlık, kitaba bakış ve şüphesiz var olan canlı edebiyat bağlamı en çok da belirleyen unsurlar arsında yer alır.