'Olmaz abê, konuşanı içeri atıyorlar'

Umut Var Engelliler Derneği Başkanı Levent Baykara, Vaksan Ayakkabı Atölyesi’nde zihinsel ve bedensel engelliler için ayakkabı imalatı kursu veriyor. Baykara ile konuştuğumuz mekan ayakkabı atölyesi de olsa söz dönüp dolaşıp siyasete geldi. Atölyede çalışan ustayla da konuşmak istiyorum. “Olmaz abê” diyor. Nedenini sorunca, “Konuşanı içeri atıyorlar” diyerek çeviriyor.

Abone ol

DİYARBAKIR - Diyarbakır’da Turgut Özal Bulvarı üzerindeki ayakkabı mağazasının önünden neredeyse her gün geçiyordum. Dikkatimi çekmesinin nedeni, gösterişli bir camekana sahip olması değildi. Mağazanın Engelliler Derneği'ne ait olmasıydı. Mağaza Engelliler Derneği'nin olunca ayakkabıların da engelliler için hazırlandığını düşünmüştüm. Öyle değilmiş.

İçeri girince mağazanın aynı zamanda ayakkabı atölyesi olduğunu da gördüm. Öğlen saatleri olduğu için ayakkabı makineleri çalışmıyordu. İçeride 5-6 adam yemek yemiş, bulaşıkları topluyorlardı. Umut Var Engelliler Derneği Başkanı Levent Baykara misafirleriyle sohbet ediyordu. Kendimi tanıtınca, “Konuşalım ama bizi FETÖ’den içeri atmazlar, değil mi?” diyor. “Engelli yurttaşlarla ilgili konuşacağız, FETÖ de nereden çıktı?” diyerek konuşmaya ikna ediyorum Baykara’yı.

Levent Baykara

‘OY İSTEMEK İÇİN GELECEKLER’

Eğer bir olayla gündeme gelmezlerse, Türkiye’de engelliler, 10-16 Mayıs tarihleri dışında hatırlanmıyor. Bu bir hafta içinde siyasetçiler konuyla ilgili demeç vermek fırsatını iyi değerlendiriyorlar. Levent Baykara da buna gönderme yaparak, “Tırşıkçiler oy istemek için kapımıza gelecekler” diyor. Tırşıkçi bölgede kullanılan argo bir deyim ve kısaca "çıkarcı" anlamına geliyor. Baykara bu deyimi kullanarak, sadece seçimlerde hatırlanmak istemediğini vurguluyor.

Baykara, 15 yıldır devletin desteğinden mahrum olduklarını dile getiriyor. “Bizim, mesela Antep’le yarışma şansımız yok” diyen Baykara, “Sosyal Yardım Vakfı desteğini çekince biz de iş yapamaz olduk. Çünkü biz küçük bir atölyeyiz. Eskiden bir yılda 70-80 bin civarında ayakkabı üretiyorduk. Ama Sosyal Yardım Vakfı’ndan destek alamayınca üretimimiz de düştü” şeklinde konuştu.

Baykara’nın bir diğer şikayeti ise alışveriş merkezleri. “Alışveriş merkezlerindeki mağazalar kampanya yapıyorlar, daha ucuza satabiliyorlar bu yüzden. Mesela 'bir alana ikincisi bedava' diyorlar, insanlar da oradan alışveriş yapmayı tercih ediyor. Haliyle bu kampanyalar bizim iş yapmamızı engelliyor tabi” diyor.

SAĞLAM AYAKKABILAR

Biz Baykara ile sohbet ederken içeriye bir adam giriyor. Ayakkabıları inceliyor. Baykara, “Hoş geldin hocam” diye sesleniyor. Adam yanımıza gelince, Baykara, “Benim liseden hocam” diye tanıtıyor. Hoca bir ayakkabı alıyor ve Baykara 20 lira indirim yaparak 80 lira alıyor adamdan.

Nedense atölyede üretilen ayakkabının daha ucuz olacağını düşünüyorum. Baykara, fiyatlarıyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “Bizim kullandığımız malzemeler iyidir. Ayrıca atölyede el emeği ile yapılan ayakkabılar da sağlam olur. Buradan aldığın ayakkabıyı yıllarca giyebilirsin. Diğerlerinin bir süre giyildikten sonra yan tarafı patlar, tabanı açılır. Bunu bilenler bizim gibi atölyelerde yapılan ayakkabıları tercih ediyorlar.”

KURSLARIN ÖNEMİ

Vaksan Ayakkabı Atölyesi’ni Levent Baykara işletiyor ancak bu atölye zihinsel ve bedensel engelliler için kursalar da veriyor. Baykara’nın dediğine göre bu kurslara daha çok 20’li yaşlardaki engelliler katılıyor ama yaşı 50 civarında olanlar da katılabiliyor.

Baykara, “Burası hem zihinsel engelliler hem bedensel engelliler için bir sosyalleşme ortamı da sağlıyor. Buraya gelmeyince evden çıkamıyorlar. Ayrıca sertifika da verdiğimiz için kendileri de iş yeri açabiliyorlar. Burada öğrendikleri sayesinde hiç değilse ayakkabı tamiri yaparak geçinebiliyorlar” diyor.

Yıllardır birlikte çalıştığı iki ustası yaklaşık 20 kişiye kurs veriyor şu sıralar. Baykara, “Keşke imkanımız olsaydı da daha çok kursiyer alabilseydik. Çünkü engelli yurttaşların da sokağa çıkması, geçimlerini sağlaması gerekiyor. Devlet el uzatmayınca bu konuda çalışma yürütmek de derneklere kalıyor” diyerek, derneklerin üstüne düşen görevleri de hatırlatıyor.

10-16 MAYIS’TA ŞENLİK VAR

Baykara’nın dediğine göre Diyarbakır’da 80 bin civarında engelli yurttaş var ve bunların büyük çoğunluğu üretimden kopuk yaşamak zorunda bırakılmış. Devlet kurumları ve özellikle yerel yönetimlere çok iş düştüğünü belirten Baykara, “Ne yazık ki engellilerin istihdam edilmesi yetersiz. Belediyeler de çalışma yürütürken genellikle engelli yurttaşlara danışmıyor. Böyle olunca kaldırımda yürümek mümkün olmuyor engelliler için” diyor.

Engelliler Haftası dolayısıyla bu yıl farklı etkinliklerle hazırlandıklarını belirten Baykara, şunları söyledi: “İlk kez Kayapınar’daki parkta bütün dernekler bir hafta boyunca stant açacak. Biz de orada olacağız ve ayakkabı imalatı hakkında bilgiler vereceğiz. Engelliler spor kulübümüz gösteri yapacak. Bir hafta boyunca imkan verildiğinde engellilerin neler yapabileceklerini gösterme şansımız olacak.”

SULTAN’IN AYAKKABILARI

Sergilenen ayakkabılar içinde dev bir ayakkabı dikkat çekiyor. Ben bunun sergilenmek için imal edildiğini sanıyorum ama Baykara, “Bu Sultan’ın ayakkabısı” diyor. “İki tane yaptık, birini gönderdik, bu da burada kaldı.” Baykara, dünyanın en uzun adamı unvanına sahip olan Mardinli Sultan Kösen’den söz ediyor. Elime aldığım 64 numaralı ayakkabının ağırlığı için, “Ancak Sultan taşır” diyorum. Çünkü sahiden de ağır bir ayakkabı.

Sultan'ın ayakkabısı

Çok anlamadığım halde, “Diyarbakır’da hangi ayakkabı modelleri daha çok alıcı buluyor?” diye soruyorum Baykara’ya. “Sivri burunlu olanlar” diye cevaplıyor. Nedense sivri burunlu ayakkabıların modası çoktan geçmiş gibi düşünüyorum. Baykara, “Sivri burunlu ayakkabıların modası her yerde geçer Diyarbakır’da geçmez” diyor.

‘KONUŞANI İÇERİ ATIYORLAR’

Duvardaki bir panoda atölyeyi ziyaret eden siyasetçilerle çekilmiş fotoğraflar yer alıyor. Mustafa Kemal fotoğrafının altında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la çekilmiş bir fotoğraf bulunuyor. Baykara, fotoğrafın hikâyesini, “Başbakanlığı döneminde Diyarbakır’a gelmişti, o zaman ona ayakkabı hediye etmiştik” şeklinde anlatıyor.

Atölyede çalışan ustayla da konuşmak istiyorum. “Olmaz abê” diyor. Nedenini sorunca, “Konuşanı içeri atıyorlar” diyerek ısrar etmemin önüne geçiyor. Siyasete dair soru sormak gibi bir niyetim yoktu aslında. Ama bu cümleden sonra ister istemez siyaset ve seçimleri konuşuyoruz. Baykara, “Erdoğan birinci turda kazanmalı yoksa ikinci turda bütün partiler ona karşı birleşecek ve kazanması çok zor olacak” diyor.

Levent Baykara bugüne kadar hep sağ-muhafazakâr partilere oy vermiş. Bu seçimde de oyunun rengi değişmeyecek. Kendisinin, “FETÖ’den almasınlar bizi” dediğini, ustasının “Konuşanı içeri atıyorlar” dediğini hatırlatarak, “Bu kadar korku hiç kimse ve hiçbir devlet için iyi değildir” diyorum. Levent Baykara “Doğrudur, ama…” diyor. Ama ile devam eden cümleler, bilindiği gibi bir fikrisabit durumuna işaret ediyor. Bu nedenle siyaset konuşmaktan hemen uzaklaşıyoruz.