Karar merciinin değişmesi, merkezi üretimin getirdiği düzen ve nihayetinde sulamalı tarım sonucunda elde edilen artı ürün… Kuzey Mezopotamya yerleşimlerinde, milattan önce 6000 civarında görülmeye başlayan bu üç yenilik, insanlık tarihinde önemli bir dönüşümün ilk tohumlarını atmaya başlayacaktır.
Efendim, göçün tarihini konuşmaya başladığımızdan beri iki koca
çağ geçti. Eski Taş Çağı, bir bitkinin veya bir hayvanın
peşinde, oradan oraya devamlı hareket eden insan gruplarının,
dünyaya yayıldığı bir zaman dilimiydi. Yeni Taç Çağı'nda ise
insanlar bir yerde durmuş ama ürettikleri bilgi göç etmeye devam
etmişti. Eh, malumunuz, çağlar öyle hemen değişmiyor. Bir çağı
kapatıp yenisini açmak, her babayiğidin harcı değil. Neolitik Çağ’ı
burada sonlandırıp, adı artık hiçbir işe yaramayan, Kalkolitik yani
Bakır-Taş Çağı’nı başlatacaksak, işimiz kolay olmasa gerek.
Bakırtaş Çağı’na isim verilirken, üretimde yeni bir hammaddenin
hayatımıza girmesi, ama öyle çok da baş köşeye kurulacak kadar
baskın olmaması düşünülmüş sanırım. Bakır var, evet. Ama hala en
çok taş aletler kullanılıyor, demek istemiş olabilirler. Size bir
sürprizim var. Neolitik Çağ’da da bakır madeni ve malahit
biliniyor, bunlardan yapılma çeşitli süs eşyaları ve küçük aletler
kullanılıyordu. Yani önceki çağda bilinen bir hammaddenin yeni bir
çağ başlatması pek de olası değil. Artık literatüre yerleşmiş bu
ismi değiştirmek çok zor farkındayım, ama ben yine de, yeni çağımız
için isim önerisinde bulunmak istiyorum; İleri Üretim Dönemi veya
Dönüşüm Çağı. Bu çağ boyunca; uğraşlar işe, besin artı ürüne,
toplumsal statü mutlak hiyerarşiye, şefler krala, köyler kente,
anaerkil yapı ataerkil topluma ve ritüeller bir dine dönüşecektir.
Eh, daha ne olsun?
Buyurun, gidelim bakalım bu dönüşüm acaba nasıl
gerçekleşecek.
İlk olarak, eskiden kadınların hane uğraşı olan kap-kacak
üretimi, bu tarihlerde erkekler tarafından yapılan tam günlük bir
işe dönüşür. Birkaç yerleşimde, artık toplu olarak üretilen
seramik, İran düzlüklerinden Akdeniz kıyılarına kadar geniş bir
coğrafyada kıymetli bir değiş tokuş aracı olur.
İkinci olarak, yönetim biçimi değişir. Eski Neolitik
yerleşimlerde belli belirsiz bir hiyerarşi görülürdü. Farklı
yerleşimler arasındaki sosyal karmaşayı çözmek için de, Göbeklitepe
gibi bağımsız ortak alanlar kullanılırdı. Yeni çağımızda bunların
yerini, baskı mühürleri ve yönetim mekânı ile kendisini temsil eden
bir “Şef” alacaktır. Artık her şeyin doğrusunu bilen bir şefimiz
var, ne mutlu bize. Üstelik şef ölünce, büyük ihtimalle yerine oğlu
geçecek. Kafa karışıklığına son!
Şeflerin baskı mühürleri
Üçüncü olarak da besin üretimi biçim değiştirir. Önceki çağda
tarlalar, yağmur ve nehir taşkınları sayesinde sulanırdı. Değişen
hava durumu, yağış azlığı gibi birçok aksilik, tahıl üretiminde
soruna yol açardı. Şimdi ise nehirden tarlama doğru açtığım bir
kanal sayesinde, gerekli zamanlarda sulama yapabiliyorum. Bu da
bana ihtiyacımdan fazla ürün sağlıyor.
Karar merciinin değişmesi, merkezi üretimin getirdiği düzen ve
nihayetinde sulamalı tarım sonucunda elde edilen artı ürün… Kuzey
Mezopotamya yerleşimlerinde, milattan önce 6000 civarında görülmeye
başlayan bu üç yenilik, insanlık tarihinde önemli bir dönüşümün ilk
tohumlarını atmaya başlayacaktır.
Çağı değiştirmeyi, eski çağı kapatıp yenisini açmayı başardık
ama insanı dönüştürmeyi nasıl başaracağız ey sevgili okur? Bu
çağda, bundan sonra olacaklara zemin hazırlayan o eksik parça nedir
sence? Tarifimizin içine ne koymayı unuttuk?
Evet, tahmininizde haklısınız. Cevap: Göç. Burada da, küçük
çaplı da olsa göç, formüldeki boşluğu dolduracak ve dönüşümü
hızlandıracaktır.
Önceki süreçte, tarım üretimi ile birlikte yüksek yerlerden
ovalara doğru kayan yerleşim tipolojisi, şimdilerde, sulamalı tarım
yapmak adına; çok sayıda akarsu kolları ile bölünmüş küçük
topraklar yerine, iki büyük nehrin arasındaki geniş verimli
düzlüklere yönelecektir. Yani insanlar, Mezopotamya’nın kuzeyinden
güneyine doğru göç edecek, yeni yerleşimlerde bir yandan nüfus
artarken, merkezileşme ve sulamalı tarım bu kalabalığı avantaja
dönüştürmeyi başaracaktır.
Dönüşüm Çağı’nın kapısını araladık, içine şöyle bir baktık.
Azıcık oturup soluklanalım ki önümüzdeki hafta başımıza geleceklere
hazırlıklı olalım.