Ortadoğu kaynıyor…
Ortadoğu yanıyor..
Ortadoğu’da savaş..
Ortadoğu bataklığı…
Ne Ortadoğu’ymuş arkadaş!
20. yüzyılın başında uydurulan bu coğrafi terim; günümüzde “sorun”, “savaş” ve “kan” gibi kelimelerle eş tutuluyor. Tabii Ortadoğu; bu terimi bizzat uyduranlar tarafından sürekli kışkırtmalara, kirli oyunlara, tehdide, rüşvete, yağmaya ve elbette sıklıkla bombaya boğulduğu için terime eş anlam üretme işi başarılı olmuş gibi görünüyor.
Başlarım Ortadoğu’ya da, bu terimi uyduranlara da. Ortadoğu da neymiş? Hatta bu terimi, bugün bir kült olarak görülen “Leyla İle Mecnun” dizisinden bir replik gibi söylesem, hissettiklerim daha anlaşılır olacak sanki: Orta mı Doğu?
Önce, anlam kargaşasına bir son vermek adına ve coğrafyanın doğru adını dillendirelim. Sevgili okur, tanıştırayım; burası Yakındoğu.
İmece ansiklopedimiz Wikipedia ağabey bu terim hakkında ne yazmış bakalım. Tabii Türkçe sayfasına değil de İngilizce olanına bakmakta fayda var!
“Yakın Doğu, Batı Asya, Balkanlar ve Kuzey Afrika'nın bazı kısımlarını kapsayan Doğu Akdeniz etrafındaki kıtalararası bir bölgedir; ayrıca tarihi Bereketli Hilal, Levant, Anadolu, Doğu Trakya ve Mısır'ı da içerir. Terim, modern Batılı coğrafyacılar tarafından icat edildi ve başlangıçta Osmanlı İmparatorluğu'na uygulandı, ancak bugün farklı akademik çevrelerde farklı tanımları var.
Yakın Doğu terimi, Orta Doğu ve Uzak Doğu (Çin ve ötesi) ile birlikte kullanıldı ve birlikte "üç Doğu" olarak biliniyordu; daha önceki zamanlarda ve resmi İngiliz kullanımında Orta Doğu'dan ayrı bir terimdi. Bugün, Yakın Doğu ve Orta Doğu terimleri aynı bölgeyi ifade etmek için birbirinin yerine kullanılıyor.
National Geographic'e göre Yakın Doğu ve Orta Doğu terimleri aynı toprakları ifade eder ve genel olarak Arap Yarımadası ülkeleri, Kıbrıs, Mısır, Irak, İran, İsrail, Ürdün, Lübnan, Filistin toprakları, Suriye ve Türkiye'yi kapsadığı kabul edilir ve Afganistan da sıklıkla buna dahildir.”
Bir de Ortadoğu için ne yazmışlar bakalım. Söz yine İngilizce Wikipedia ağabeyde:
“Orta Doğu (terim aslen İngilizce'de türetilmiştir); Arap Yarımadası, Levant, Türkiye, Mısır, İran ve Irak'ı kapsayan jeopolitik bir bölgedir. Terim, 20. yüzyılın başlarından itibaren Yakın Doğu teriminin (Uzak Doğu'nun aksine) yerini alarak yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. 'Orta Doğu' terimi, değişen tanımları ve çok Avrupa merkezci olarak görülmesi nedeniyle bazı karışıklıklara yol açtı. Bölge, Batı Asya'nın yakından ilişkili tanımına dahil edilen bölgelerin büyük çoğunluğunu içerir, ancak Güney Kafkasya hariç ve ayrıca tüm Mısır'ı (sadece Sina'yı değil ) ve tüm Türkiye'yi ( Doğu Trakya dahil) içerir .
Orta Doğu ülkelerinin çoğu (18'den 13'ü) Arap dünyasının bir parçasıdır. Bölgedeki en kalabalık ülkeler Mısır, Türkiye ve İran'dır; Suudi Arabistan ise yüzölçümü bakımından Orta Doğu'nun en büyük ülkesidir. Orta Doğu'nun tarihi antik çağlara dayanır ve bölgenin jeopolitik önemi binlerce yıldır bilinmektedir. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam da dahil olmak üzere birçok büyük dinin kökeni Orta Doğu'dadır. Araplar bölgedeki ana etnik grubu oluştururken onları Türkler, Persler, Kürtler, Azeriler, Kıptiler, Yahudiler, Asurlular, Irak Türkmenleri, Yezidiler ve Kıbrıslı Rumlar takip eder.”
Evet sevgili okur; gördüğünüz üzere en az birkaç yüzyıldır kullanılan bu terime -tövbe estağfurullah- bir şey olmuş, sonra onu değiştirip -alıntı metinlerden de değiştiren arkadaşlar anlaşılıyor sanırım- yerine Ortadoğu sözcüğünü iliştirivermişler. Ne biçim sihir be! Kırk yıllık kâni olur mu yani? Olmaz canım okur, olmaz, olamaz.
Hem buradaki numarayı hem de neden olmayacağını açıklayayım isterseniz. Ancak öncelikle alıntı yaptığımız metinlerdeki sihirli sözcüklerin altını bir çizelim: “İngilizce’de üretilmiştir”, “Jeopolitik”, “önemi antik çağlara dayanır”, “Yahudilik”, “Hıristiyanlık”, “İslam”, “bir çok büyük din”, “Araplar ana etnik grup”, “Irak Türkmenleri”, “Kıbrıs Rumları” vesaire vesaire… Utanmasalar, Washington portakalı, İsveç çikolatası, Irish coffee, Adana kebabı, Van kahvaltısı diye ayrıştırmaya devam edeceklermiş. Gerçi utanmıyorlar, ayrıştırmayı da asla bırakmıyorlar.
İşin aslı öyle değil sevgili okur. Yakındoğu coğrafyası, neredeyse Avrupa Rönesans’ına kadar, dünya üzerinde bildiğiniz her türlü gelişmenin, her türlü yeniliğin, yani insana dair en önemli anların ana vatanıdır. 1600’lerde başlayan yağma ile önce bilginin sonra bilimin üstünlüğünü ele geçiren Batı; kendi açgözlülüğüne, kendi hırsına, kendi çapsızlığına yenilip bu üstünlüğü tekrar kaybetmemek adına, bu coğrafyayı bilerek ve isteyerek yangın yerine çevirmiştir.
Aslında burası eskiden nasıldı? Neden şimdi böyle oldu? Hoca, alt tarafı bir isme, neden bu kadar takıldı?
Malum yerimiz dar, kafanızdaki bu ve bunlara benzer soruların yanıtlarına bir sonraki yazımızda değinelim. Ancak, Batı’nın bu ahlaksızlığına en güzel cevabı yine Batılı bir isimden alıntı yaparak bu haftaki sözlerimize son verelim.
Hıristiyan kesiş Joannis Cassiani’nin deyimiyle; “Ex Oriente Lux” yani “Işık Doğudan Yükselir”.
Söylencemiz tüm hızıyla sürecek. VİYA BÖYLE!