Ölüm orucundaki İbrahim Gökçek'in babası: Oğlum yaşamak istiyor

Ölüm orucundaki Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek'in sağlık durumu kötüye gidiyor. Baba Ahmet Gökçek, “Oğlum yaşamak istiyor” diyerek kamuoyundan destek istiyor. 5 Şubat'ta başlattıkları açlık grevi eylemini 5 Nisan'da ölüm orucuna çeviren avukatlar Aytaç ünsal ve Ebru Timtik de adil yargılama hakkı istiyor. Avukat Yaprak Türkmen, iki meslektaşı hakkında bir itirafçının ifadesi dışında hiçbir delil olmadığını söylüyor.

Abone ol

DUVAR - Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ölüm orucunun 315'nci gününü geride bıraktı. Adil yargılanma ve tahliye talepleri için avukat Barkın Timtik ve Aytaç Ünsal da 5 Nisan tarihinden beri ölüm orucu eylemlerini sürdürüyor. Gökçek'in babası Ahmet Gökçek, kamuoyuna çağrı yaparken, “Oğlum yaşamak istiyor, açlık grevine ses verin” dedi.

İbrahim'in Gökçek'in babası Ahmet Gökçek, ölüm orucu eylemindeki Mustafa Koçak ve Helin Bölek'in vefatının oğlunu çok etkilediğini söyledi. Baba Gökçek oğlunun sağlık durumuyla ilgili olarak “İbrahim tam 315 gündür açlık grevinde. Gün geçtikçe kayıpları oluyor. Durumu kritik. Zihinsel olarak çok güçlü ve direnci yerinde. Günceli takip edebiliyor, bizimle konuşabiliyor. Dostlarını kaybettiğinde çok etkilendi ama mücadelesine dirençle devam ediyor” diye konuştu.

'İBRAHİM YAŞAMAK İSTİYOR'

Oğluna destek verdiğini söyleyen Baba Gökçek, şunları söyledi: “Ailesi olarak İbrahim'in hep yanında olduk, yanında olmaya devam edeceğiz. Çünkü hiç yanlış bir şey yapmadı. Onlar halkın sanatını yapmaya çalıştılar. Bunu yapmak istiyorlar. Ama siyasi iktidar o halkın sanatçılarına kin besleyerek onları bugünlere getirdi. Durup dururken sahnede 500 bin kişiye sana veren çocukları terör listelerine koydular. Çocuklar da bunların kalkması için mücadele etmek istediler. Çünkü yapacak başka hiçbir şeyleri kalmadı. Helin, Mustafa İbrahim ölmeyi düşünmedi. İbrahim yaşamak istiyor. Halkın türkülerini söylemek istiyor. Biz de anne ve babası olarak onun arkasındayız.”

Baba Gökçek'in kamuoyuna da bir çağrısı var: “İnsanların bir gün de olsa bu açlığa ortak olmasını istiyoruz. Açlığın ne demek olduğunu o zaman daha iyi anlayacaklar. Bu çocukların yürüttüğü mücadelenin parçası olsunlar. Çocuklarımızın sesi olsunlar. Bir insanın sahneye çıkmasına müsaade edilmesi su içmesi, nefes alması kadar önemli. Bu talepler işte bu kadar makul taleplerdir. Sahnede milyonların gözü önünde türküler söyleyen insanların isimlerini nasıl olur da terör listelerine koyabiliyorlar! Bu mücadele bütün insanlar için. Bu mücadele aynı zamanda sanat camiası için. Mutlaka yapılacak bir şeyler vardır. İbrahim'in sesine ses versinler.”

Aytaç Ünsal, Ebru Timtik.

İKİ AVUKAT DA ÖLÜM ORUCUNDA...

Cezaevinde bulunan Halkın Hukuk Bürosu avukatları Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal da 5 Şubat tarihinde başlattıkları açlık grevi eylemlerini 5 Nisan itibarıyla ölüm orucuna çevirdi. İki avukatın da ortak talebi adil yargılanma.

Timtik ve Ünsal, ölüm orucuna başladıklarını şu sözlerle duyurmuştu: “Bugüne kadar mesleğimizin bütün imkânlarını kullanmaya ve hak bilincini yüceltmeye çalıştık. Tehdit edildik; durmadık. Sansüre uğradık, tecrit edildik; umutsuzlaşmadık. İtilip kakıldık, işkencelerde kolumuz, kafamız kırıldı; vazgeçmedik. Duruşma salonlarından atıldık, dilekçelerimiz takipsiz, taleplerimiz yanıtsız bırakıldı. Yeniden, yeniden denedik. Hakkımızda kara propagandalar yapıldı, tutuklandık. Mahkemeler eliyle yalan makineleri işledi, mücadele etmeye devam ettik. Özel savcılara davalar açtırıp, bize özel kararlar çıkarttırdılar. Yetmedi, arkadaşlarımızın adını 'terör listelerine' yazdılar. Av. Şükriye Erden ve Av. Özgür Yılmaz’ı bugün hâlâ o listelerle tehdit ediyorlar ve yaşam haklarına kastetmenin zeminini oluşturuyorlar. Bize diyorlar ki; “Hukuk yok, yasa çare değil, siz de tutsaksınız, artık avukatlık yapamazsınız!”

Avukat Kerem Karakurt, cezaevinde alınan tedbirlerin Timtik ve Ünsal için risk oluşturduğunu belirterek müvekkillerinin durumuyla şu bilgileri verdi: “Sağlık durumları şu an iyi. Ancak gözle görülür bir şekilde zayıflamışlar. Şu an için, 'Herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz' dediler. Ama biliyoruz ki hiç kimse evinden başka daha iyi koşullarda yaşayamaz. Müvekkillerimizin tahliye ve yargılandıkları dosyanın bozulması talebi var. Bu hukuka aykırı dosyanın usulden veya esastan bozulmasını istiyorlar.”

Avukat Yaprak Türkmen de meslektaşlarına ilgili durumu anlatırken mevcut hukuki yargılanmaları eleştirdi. Türkmen şunları söyledi: "Yalnızca avukat yargılamasında ve müvekkillerimizin yargılamalarında değil, mevcut tüm siyasi yargılamalarda hukuk ilkeleri askıya alınmış durumda. Yargı üzerinde siyasi otoritenin baskısı var. Tahliye olan kişilerin ertesi gün, savcı tarafından itiraz edilerek ya da yeni bir dosya açılarak yeniden tutuklanmaları bu iddiamızı açıkça doğrulamaktadır. Mevcut yargılamaların ortak özelliği; kavuşturma aşamasının hızla bitirilmesi, sanık tarafının yani savunmanın taleplerinin dinlenilmemesi ya da gereğinin yerine getirilmemesidir. Bu Adil yargılanma İlkesinin ihlali demektir: Silahların eşitliği ilkesi uygulanmamakta, sanık hakkında aleyhe deliller dikkate alınmakta, lehe deliller dikkate alınmamaktadır."

Türkmen şöyle devam etti: " Ölüm orucunda olanların ortak talebi; adil yargılanma talebidir. Avukat olan bizler ve müvekkilller hakkında açılan davalar, delil olarak 'itirafçı beyanı' üzerine kurulmuştur. Bunun dışında orijinali dosyaya sunulmuş somut bir delil bulunmamaktadır. Hukuktaki 'etkin pişmanlık' müessesesi ile ceza ile karşı karşıya kalan kişilere itirafçılık dayatılmaktadır. Bizler, mevcut düzenlemenin hukuki ve insani olmadığını söylüyoruz. Zira, itirafçılık ile aslında iftiracılık hayata geçirilmektedir. Ceza tehdidiyle karşı karşıya kalmış bir kişiye, ceza alacağı baskı ve işkencesiyle ve menfaat vaad ederek; operasyon yapmak, tutuklamak, ceza aldırmak istedikleri kişiler hakkında açıkça "iftirada" bulunması sağlanmaktadır. Mevcut yasal düzenlemede dahi 'etkin pişmanlık' müessesinin belirli unsurları vardır; etkin pişmanlıktan yararlanacak kişiye ceza baskısında bulunulmaması ve menfaat vaat edilmemesi gerekir. Ancak bunun hiçbir denetim mekanizması yoktur. Emniyette gözaltına alınan kişilere işkence yapıldığı ve her türlü baskıyla itirafçılaştırıldığı bilinmektedir. Bizim dosya itirafçısı Berk Ercan da vahim nitelikte silahlarla ve örgütsel döküman ve materyallerle birlikte yakalanması üzerine ifadesi alınan bir kişidir. Belirli kişiler hakkında ifade alındıktan sonra tutuklanmış; tutuklu kaldığı 3 aylık sürede farklı tarihlerde başkaları hakkında da ifadesinin alınmasıyla 3 ay tutukluluğunun üzerine tahliye edilmiştir. Berk Ercan'ın, bahsettiğimiz koşullarda yakalanmasının ve tahliyesinin yanı sıra, mevcut birçok dosyadan yargılanmaktadır; ancak hiçbir dosyası yürümemekte ve bu zamana kadar hiçbirinden ceza almamıştır. Dosyamızın baş tanığı olan Berk Ercan'ın ceza tehdidiyle ifade verdiği ve menfaat elde ettiği gün gibi ortadadır. Hakkımızda verilen cezalar, delil yaratılarak oluşturulan dosyalarda verilmiş hukuksuz, haksız cezalardır. Avukat arkadaşlarımızın derhal tahliye edilmesi gerekir."

GRUP YORUM'UN TALEPLERİ

Vefat eden Mustafa Koçak, yeniden adil bir şekilde yargılanmak için aylarca sesini duyurmaya çalıştı. Ancak Koçak, ölüm orucunun 297'nci gününde vefat etti. Grup Yorum üyesi Helin Bölek ise ölüm orucunun 288'inci gününde vefat etmişti.

Grup Yorum'un talepleri ise şöyle:

- Sürekli baskına uğrayan, terörize edilmeye çalışılan ve Grup Yorum’un çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi’ne yapılan baskınlar son bulsun.

- Grup Yorum üyeleri terör listelerinden çıkarılsın.

- İki yılı aşkın süredir neredeyse tüm konserleri yasaklanan Grup Yorum üzerindeki konser yasakları kaldırılsın.

- Grup Yorum üyelerine açılan davalar düşürülsün.