'Lübnan'da resmi nikah yok. Lübnan dışında evlenip döndüğünde evlendiğin erkeğin dinine ve mezhebine uygun şeriat mahkemesinde evliliğini kaydettiriyorsun. Bizim durumumuzda ise, kimliğimizdeki mezhep kısmından feragat ediyoruz ve herhangi bir şeriat mahkemesinin evliliğimiz üzerinde tasarrufu kalmıyor. Çocuğumuz 2,5 yaşındayken Lübnan’ı terk ettik. Çünkü Lübnan’da okullarda bile kimlik göstermek zorundayız ve bizim oğlumuz Lübnan tarihinde din hanesi olmadan doğan ilk çocuk.'
Lübnan bir kez daha seçim sürecine girdi. Ancak seçim sandıkları Lübnan’ı içine düştüğü derin ekonomik ve siyasi krizlerden çıkarmaya yeter mi, belirsiz.
Şimdi size bir aşk hikayesi anlatacağım. Daha doğrusu ben soracağım, ölümcül hale gelen aşkı yaşayan kişi anlatacak.
“Seçimle aşkın ne alakası var?” diyenler olacaktır. Hikâyenin sonuna kadar bekleyin!
Tamamını okuyanların Lübnan seçimlerine, seçim sonuçlarına, koca bir ülkenin nasıl battığına; velhasıl Lübnan’a dair gerekli fikirleri edineceği garanti!
Evet, Kholoud Sukkerieh anlatıyor…
Eşinle nasıl tanıştın?
Ben İngilizce öğretmeniydim. Eşim, kardeşimin arkadaşıydı ve kardeşime benden İngilizce öğrenmek istediğini söylemiş. Ve her şey böyle başladı; ben ona İngilizce öğrettim ve birbirimize âşık olduk.
İkiniz de Lübnan’daydınız, değil mi?
Evet.
İlişkiniz başladığında çevrenizden tepki aldınız mı? Yanılmıyorsam siz ve eşiniz farklı dinlerden veya mezheplerdensiniz.
Açıkçası ben ve Nidal (eşi) din veya mezhep konularını konuşmayı sevmiyoruz. Çünkü ikimiz de kendimizi Lübnanlı olarak tanımlıyoruz. İkimiz de sosyal ve politik aktivistlerdik, Lübnan’daki mezhepçi rejime karşı gösterilere katılıyorduk. Çünkü, senin de bildiğin gibi Lübnan ait olduğun mezhebe göre iş bulduğun, evlendiğin ve hatta yaşadığın yeri bile mezhebin belirlediği mezhep esaslı bir ülke.
Ben ve Nidal bütün bunlara karşıydık. Çünkü Lübnanlıların mezhebe bağımlı olmadan yaşamaları gerektiğine inanıyorduk.
İkimiz de laik bir ülke istiyorduk. Bu fikirler bizi aşkın ötesinde de birleştirdi. Daha sonra evlenmeye karar verdik ancak din esaslı (şerri hükümlere göre) evlenmek istemiyorduk.
Lübnan’da 18 mezhep var ve Müslüman veya Hristiyan her mezhebin kendi dini hükümlerine göre şerri mahkemesi var. Lübnan’da insanların nasıl yaşaması gerektiğine onlar karar veriyor.
Lübnan’da 3 yıl yaşadım. Siz Lübnan’da laik bir sistemin şart olduğuna inanıyor olsanız da korkunç bir toplumsal baskı da var. İlişkiniz başladığında veya evlenmeye karar verdiğinizde çevreniz, aileleriniz, arkadaşlarınız tepki gösterdi mi?
Evet, çevremizden birçok uyarı geldi. Nidal ateist, ben inançlı insanlarız. İlişkiyi nasıl yürüteceğimiz konusunda uyarılar vardı.
Bildiğin gibi Lübnan’da kadın erkeği takip etmek zorunda, bazen de erkek kadına kendi fikirlerini kabul ettirmeye çalışır.
Uyaranlar bizim farklı konuları konuşmuş ve öncelikle kişisel özgürlüklerimiz konusunda anlaşmış olduğumuzu bilmiyorlardı. Ben inancıma göre yaşamaya, inancımın gerektirdiklerini yapmaya devam ediyordum, o kendi fikirlerine göre yaşamaya… O bana karışmıyordu, ben onu rahatsız etmiyordum.
Evliliğimizde 12 yılın ardından şuna emin oldum ki, hayatımızı tamamen özgürce yaşıyoruz ve ikimiz de kendi hayatımızla, sorumluluklarımızla ilgili oldukça sağlıklı hareket ediyoruz.
Aslında bu uyarılar aynı zamanda Lübnan toplumunun kadına bakışını da gösteriyor.
Lübnan’da kadının sorumluluğu erkeğe göre iki kat. Hem kendi sorumluluğunu almak zorunda hem de toplumun, hükümetin belirlediği çerçevede kalmalı.
Çünkü Lübnan hükümetleri ve meclisleri kadına haklarını vermiyor. Lübnan’da kadınlar haklarını talep etmemeli, kendilerine dikte edilen her şeyi kabullenmeli. Toplum da sosyal normlara, sınırlamalara uymayan kadınları kınamaya hazırdır.
Bu da Lübnan kadınlarını şimdi bulundukları kötü duruma getiren şeyler.
Toplum tarafından onaylanmak, en azından dışlanmamak isteyen her kadın babasını, kocasını takip etmeli. Evlilik süreci nasıl gerçekleşti? Lübnan’da medeni kanunla evlilik hakkı yok.
Şeriat mahkemesinde değil, medeni kanuna göre evlenmeye karar verdik. Aslında önce Kıbrıs’ta evlenmeyi düşündük. Çünkü, Lübnan’da medeni kanunla evlilik yok. Bu nedenle, Kıbrıs’a gidip medeni kanuna göre evleniyorsun, daha sonra Lübnan’a dönüp evliliğini dini mahkemede kaydettiriyorsun. Aslında Lübnan’da evlenmekle çok farkı yok.
Erkek istediği zaman şeriat mahkemesine gidip medeni kanunla evlilik kısmını iptal ettirebiliyor. Yani, Kıbrıs’ta medeni kanuna göre evlenmek de kadına hakları konusunda bir şey vermiyor.
Bildiğim kadarıyla Lübnan seyahat acentaları Kıbrıs’ta ve Türkiye’de evlilik reklamları yapıyor, tam bir tatil ve balayı paketleri satıyor. Lübnan içinde evlilikle bir farkı yoksa böyle bir sektör nasıl oluştu?
Kıbrıs’ta veya Lübnan dışında evlendiğinde kimliğindeki mezhep hanesini sildirmek zorunda değilsin. Lübnan’a döndüğünde evlendiğin erkeğin dinine ve mezhebine uygun şeriat mahkemesinde evliliğini kaydettiriyorsun ve erkek isterse tekrar dini hükümlere göre hareket edebiliyor.
Bizim durumumuzda ise, kimliğimizdeki mezhep kısmından feragat ediyoruz ve herhangi bir şeriat mahkemesinin evliliğimiz üzerinde tasarrufu kalmıyor.
Peki, kimlikten mezhep kısmını çıkartmak ne demek? Lübnan’da cumhurbaşkanından meclisteki vekil sayısına kadar her şey mezheplere göre ayrılmış. Böyle bir karar günlük hayatı nasıl etkiler?
Lübnan’da isterseniz mezhebinizi belirten kısmı iptal edebilirsiniz. Bu kanunen mümkün ancak gerçek hayatta durum farklı ve bu, devlet ve toplum bazında meşru değil.
Toplumsal ve siyasi baskı ve ayrıca siyasi gelenekler iş bulmak, yaşayacağımız yeri/bölgeyi seçmek, çocuğumuzu okula göndermek istediğimizde bizden yaptığımız şeyin intikamını alıyor.
Biz çocuğumuz 2,5 yaşındayken Lübnan’ı terk ettik ancak eğer Lübnan’da olsaydık şimdi onu gönderecek okul bulamayacaktık. Çünkü Lübnan’da okullarda bile kimlik göstermek zorundayız ve bizim oğlumuz Lübnan tarihinde din hanesi olmadan doğan ilk çocuk.
Ayrıca toplumsal baskıya ek olarak kimliğinde mezhep hanesi yoksa oy kullanamıyorsun, seçilemiyorsun, aday olamıyorsun, doğru düzgün iş bulamıyorsun ya da özel sektörün sadece bir kısmında iş bulabiliyorsun.
Evlenme kararı verdiğinizde karşı karşıya kalacağınız sorunların tamamen farkındaydınız.
Evet ancak biz bu sisteme karşı zaten savaşıyorduk ve 2012’de, 2013’te Lübnan’da hava değişiyordu. Sivil toplum kuruluşları giderek güçleniyordu. Komşumuz Suriye’de ve Arap dünyasında dinler, mezhepler arasında problemler devam ediyordu.
Biz de, evlenme kararımızın Lübnan’da bir dönüm noktası olabileceğini, insanların bizi destekleyip bize yardım edeceğini, daha fazla insanın medeni kanunla evlilik yapacağını, kimliklerden mezhep kısmını çıkartacağını ve adım adım bu mezhepçi sistemin değişebileceğini düşünüyorduk.
Ancak ne yazık ki, bize medeni kanunla evlilik için yeşil ışık yakan İçişleri Bakanı Mervan Şarban değişti ve yerine medeni kanunla evliliği engellemeye çalışan oldukça mezhepçi biri, Nohad El Meşnua geldi.
Bizden sonra medeni kanunla evlilik için başvuran yaklaşık 15 çiftin başvuruları kabul edilmedi. Ya Kıbrıs’a gidecekler, gitmek için paraları yoksa şeriat mahkemesine başvuracaklar ki ancak böylece gerekli evrakları alabilsinler.
Hatırladığım kadarıyla evlenme kararınız siz ve aileleriniz için hayati tehlikelere sebep oldu.
Evet, ben evlenmeye karar verdiğimde türbanlıydım ve hem türbanı çıkarmaya hem de medeni kanunla evlenmeye karar verdim.
Yaşadıkları köyde ailemi tehdit ettiler, eve saldırdılar, evi taşlayıp kapılarını ve camlarını kırdılar. Ailemin köye geri dönemeyeceğini söylediler.
Ayrıca ben ve eşim çok sayıda olumsuz eleştiri ve sözlü saldırılara da maruz kaldık. Çünkü Cuma vaazlarında din adamları medeni kanunla evliliğin din dışı, dine saldırı amaçlı olduğunu ve şeriat mahkemeleri dışında evlenmek isteyenlerle mücadele edilmesi gerektiğini söylüyordu.
(Hristiyan ve Müslüman) din adamları bir araya gelip bir bildiri yayınladı; “Komünizm bile medeni kanunla evlilik kadar dine zarar vermedi” dediler. Lübnan Müftüsü, bizi ve medeni kanunla evliliğe izin veren siyasetçileri din dışı sayan bir red fetvası verdi.
İslam’a göre ilk hatayı yapan cezalandırılmalı, ilk iyi şeyi yapan ödüllendirilmeli. Biz de Lübnan’da medeni kanunla evlenen ilk çift olduğumuz için “günahkarlığın öncüleri” olduk onlara göre. Biz cezalandırılmalıydık ki başkaları bizi örnek alıp aynı günaha meyletmesin.
Bu da insanların bize saldırıp bizi tehdit etmelerine neden oldu. Oğlumuz meşru değildi ve günahkâr bir birleşmenin sonucunda bir günah çocuğu olarak dünyaya geldi.
Yine de 2 yıldan fazla Lübnan’da kaldık, her şeyin düzeleceğini düşündük. Ancak Lübnan giderek daha muhafazakarlaşıp mezhepçi oluyordu. Ölüm tehditlerine karşı hükümet bizi korumuyordu, çünkü zaten bizzat (mezhepçi sisteme ve) hükümete karşı mücadele ediyorduk. Oğlumuz büyüyordu ve gidebileceği okul olmayacaktı. Ben ve Nidal mücadele etmemiz gerektiğine inanmamıza rağmen oğlumuz söz konusu olduğu için Lübnan’ı terk etmeye karar verdik.
Bütün bunlar olurken iş bulabildiniz mi?
Kocam din ve mezhep meselelerini önemsemeyen bir özel kuruluşta iş buldu. Ancak ben çalışamadım. Çünkü ben ilericiliğin, susmayı kabul etmeyen kadınların, isyancı kadınların sembolü gibi olmuştum. Mesela, devlete bağlı bir okuldaki işimden “fikirlerimi çocuklara aşılayabileceğim” sebebiyle atıldım. Yöneticilerden biri bana, “kız öğrencilerin senin gibi değil büyük anneleri gibi düşünmesini istiyorum” dedi.
Bu şekilde 2 işten kovuldum. Özel sektörde iş aramaya başladım. Bir okulda iş buldum ancak onların da Körfez ülkeleri ile yakın ilişkileri vardı ve açıkça “dini evliliğe karşı olan birini aramızda istemiyoruz” dediler.
Yani kısacası bütün bunlar olurken işsizdim.
O dönemdeki haberlerden hatırladığım kadarıyla eşinizden daha fazla hedefteydiniz.
Evet. Çünkü Orta Doğu’da kadın zayıf olandır. Eğer isyancı bir kadınsanız seslerini duyurmak isteyen diğer kadınlara örnek olmamanız için en fazla size saldırırlar.
Lübnan’da kadınların neredeyse normal saydığı birçok sorunu var. Aile içi şiddet dahil. Onlara ilham olacak bir kadını elbette istemezler.
Açıkçası birçok kadına ilham oldum, yardım ettim. Tehditler aldığım dönemde bile bazı kadınlar için örnek olduğum için çok mutluyum.
Bildiğim kadarıyla mezhep esaslı sistem politikacıların ve politik hareketlerin birçoğu için temel dayanak. İnsanlar dinlerine ve mezheplerine göre seçmen olup oy kullanıyor. Okullar, hastaneler, hatta özel sektör mezhepçi sisteme göre ayrılmış. Aynı zamanda bütün dinlerin ve mezheplerin kurumları bölgenin en zengin kurumları. İnsanların günlük hayatlarına hükmetme, siyaseti kontrol etme güçlerini kaybetmek istemiyorlar. Ve elbette bu güç onlara inanılmaz boyutlarda maddi kazançlar sağlıyor. Medeni kanunla evlilikten bu kadar korkmalarının sebebi bunlar mı?
Evet, bu söylediklerinize tamamen katılıyorum. Lübnan’daki bütün siyasetçiler mezhepçi sisteme dayanıyor. Bizim mücadelemize uluslararası basın “sessiz devrim” diyordu. Kimliklerindeki mezhep hanesini sildirenlerin sayısı arttıkça mezhebe dayalı siyaset yapanlara değil gerçekten kaliteli olanlara oy vermeye başlayacaklar. Bu, bu politikacılar açısından her şeyi alt üst edecek ve aslında herhangi bir kavgaya gerek kalmadan pozisyonlarını kaybetmelerine sebep olacak. Bu nedenle öncelikle siyasetçiler oldukça düşmanca bir şekilde bize saldırıyordu. Sonuçta, “siz mezhebinizden vazgeçerseniz bize kim oy verecek” diyorlardı.
Din otoriteleri de hem otoritelerini hem de bunun üzerinden kazandıkları parayı kaybedecekler. Şu anda insanların nasıl yaşayacaklarına, nasıl davranacaklarına, kadınların susması ve erkekleri takip etmesi gerektiğine onlar karar veriyorlar. (Din otoritelerinin) Hepsi erkek ve toplumu erkeklere göre yönlendiriyorlar; yolsuzlaşmış erkekler.
Boşanma durumlarında çocukların velayeti, kadına haklarının verilmesi gibi konularda sorunlara sebep olan çok sayıda (Hristiyan ve Müslüman) şeriat mahkemesi kararı var.
Kadınların boşandıktan sonra çocuklarını görmelerine bile izin vermiyorlar,
(Ağlıyor) Nadine adlı bir arkadaşım vardı, belki biliyorsundur, öldü. Oğlunu görebilmek için mücadele verirken öldü ve ölmüş olmasına rağmen Nadine’in anne ve babasının torunlarını görmelerine bile engel oluyorlar. Düşünebiliyor musun?
Bütün bunlar din otoriteleri ile para arasındaki ilişkiyle alakalı.
Lübnan bir kez daha seçim sürecinde. Değişim konusunda ümidiniz var mı?
Hayır. Mezhepçi gruplar hala etkin ve bu oyunu nasıl oynayacaklarını biliyorlar. Sivil toplum kuruluşları yapılması gerekeni yapmak yerine birbirleri ile kavga ediyorlar. Son seçimlerde inanılmaz sayıda aday var ve birbirleri ile mücadele ediyorlar, birbirlerini ihanetle suçluyorlar.
Lübnan’ın geleceği ve değişebileceği konusunda ümidim yok açıkçası.
Bazen Türkiye’de medeni kanunla evlilik konusu tartışmaya açılıyor. Kadınlardan bile, “dini esaslara göre evlilik” yeterli diyenler oluyor.
İnançlıysan inancına uygun yaşa ve ibadetini yap. Medeni kanunla evlilik inancına zarar vermez. Bir kadın muhteşem bir aşk yaşarken bile boşanma ihtimalini düşünmeli ve medeni kanunla evliliğin inançla alakası yok, kadının ve erkeğin haklarını ve sorumluluklarını kayıt altına alan bir sözleşme.
Şimdi nasılsınız? Her şey yolunda mı?
Hayır. İsveç’e ölüm tehditleri aldığımız, hayatlarımız tehlikede olduğu için geldik. 6 yıldır buradayız ancak İsveç’ten koruma alamadık. Bizim yaşadıklarımıza dair çok sayıda haber, İnsan Hakları İzleme Örgütleri’nin raporları, belge olmasına rağmen İsveç göç yönetimi hala inanmıyor. Bizi Lübnan’a geri göndermek istiyor. “Lübnan’da medeni kanunla evlilik hakkı var, orada güven içinde yaşayabilirsiniz” diyor. 6 yıldır bu sorunu çözmeye çalışıyoruz.