On Birinci Kalkınma Planı ve tekinsiz itiraflar

On Birinci Plan'da kişi başı gelir ya da gelir dağılımı adaletsizliğine ilişkin hedefler 2013 yılında kaydedilmiş olan rakamlar. Kısacası ve altını tekrar çizerek söylemek gerekirse AKP, Türkiye’ye 2023 hedefi olarak 2013’ü gösteriyor.

Ali Rıza Güngen argungen@yahoo.com

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ndeki ilk Kalkınma Planı 8 Temmuz’da Meclis’e gönderildi ve üzerine görüşmeler başladı. Plan, temel hedeflerin önceki plana göre farklılaşması kadar çeşitli ve garip kuramsallaştırma girişimleri ile de gündeme geldi. Türkiye’de gündem çok hızlı değişse de daha çok konuşulacak bu metne değinmek gerekiyor.

Çalışma grupları el kitabı 2017’de yayımlanmış, tanıtım toplantısı Şubat 2018’de düzenlenmiş, 2018 sonuna kalmadan Meclis’e sevk edilmesi gereken plan önce rejim değişikliğine kurban gitti sandık. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı yıllık programının 2019 Ocak’ta yayımlanmasıyla birlikte, tamamlanması sürecinde esamesi okunmamış plan, tamamen rafa kalkmış olabilir düşüncesi çeşitli mecralarda dillendirildi. Bir yıl gecikmeyle Meclis’e gelen ve dolayısıyla zaten sakatlanmış planın içeriği ise bol miktarda itiraf barındırıyor. Öne çıkanları derledim:

İTİRAF NO 1: FENA ÇUVALLADIK 

2023 hedeflerini o dönemin hırslarına paralel olarak 2014-18 planında zikretme ihtiyacı hissedenler sayesinde AKP dönemindeki çuvallamayı daha net bir şekilde görebiliyoruz. 2023 hedeflerini revize eden On Birinci Plan ile AKP kadroları “fena çuvalladık” diyor. Aşağıdaki tablo ilan edildiği tarihe göre temel bazı hedeflerin farklılaşmasını gösteriyor. Bu iki plandaki 2023 hedeflerinin karşılaştırılması 10 yıl içinde bir arpa boyu yol gidilmeyeceğini gösteriyor. Üstelik bunlar hedefler… Genelde tutturulamayan hedefler; dolayısıyla kalkınma plan ve programlarının ilan ettikleri hedeflerden sapılması geleneği göz önünde bulundurulursa, geri gidiliyor demek uygun.

Hedefler daha gerçekçi ele alınmış gibi bir savunma ise temelsiz. Çünkü verilen birçok rakam için daha önceki planda olduğu üzere hiçbir temel bulunmuyor. Örneğin Onuncu Planda ortalamada yılda yüzde 7,8’lik artışla 2018 yılında 40 milyar dolar turizm gelirine ulaşılması hedeflenmiş. Ancak 2018 yılında elde edilen turizm geliri 29,5 milyar dolar. Sıradan bir gözlemci dahi turizm gelirlerinde böyle bir sıçramanın neredeyse imkânsız olduğunu söyleyebilirdi. Şimdiki hedef 2023 yılında 65 milyar dolar. Aynı durumu yaşama ihtimali yüksek.

Başka bir örnek enflasyondan verilebilir. Bu örnek aynı zamanda planları hazırlayanların kendi yazdıklarından ne kadar haberdar olduğu sorusunu da gündeme getiriyor. Onuncu Kalkınma Planında küresel finansal alandaki oynaklık nedeniyle riskler tespit ediliyordu. Ancak aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde enflasyonist baskının kontrol edilebilir seviyede olacağı yazılmıştı. Bu beklenti Türkiye için yüzde 5’in altı hedefini plana yazdırıverdi. Başka hiçbir şeye gerek duyulmadan! 2018 yıl sonu enflasyon oranı ise yüzde 20,3 olarak kaydedildi.

Aynı durum 2019-23 planı için de geçerli. Gelişmekte olan ülkeler para birimlerinde değer kaybına yol açacak merkezdeki politika tepkilerinin değişmesi bekleniyor (s. 15), hayali senaryoya göre güçlü koordinasyon sağlanacak ve dolayısıyla Türkiye’de enflasyon kademeli olarak yüzde 5’e gelecek (s. 28 ve ss. 39-40). Bu açıklamayı kerameti kendinden menkul görmek dışında bir seçenek yok.

İTİRAF NO 2: TEMEL SORUNLARI ÇÖZEMEYECEĞİZ 

Başka önemli bir itiraf, yukarıdakinin devamı olarak aslında bir kalkınma hamlesinin gelmeyeceğinin belirtilmesi. Planda Türkiye’nin 2018-19 krizinin, kriz olarak nitelenmediğini, yaşananın “yeniden dengelenme süreci”, “döngüsü”, “dönemi” vb. olarak tanımlandığını görüyoruz.

İçinden geçtiğimiz krizde ekonomik daralma oranları henüz toplamda 2001’deki kadar sert seyretmiyor olabilir, ancak tarihin en yüksek işsizlik oranlarının kaydedildiği, son 15 yılın en yüksek enflasyon oranlarının görüldüğü, son 20 yılın en yüksek yerli sermaye çıkışlarının yaşandığı ayları dengelenme dönemi olarak nitelemenin absürtlüğü sürdürülüyor. Farklı bir şekilde ifade edilirse, hedefleri ve cümleleri ile “kriz var!” diye bağıran, ama o kelimeyi kullanmamayı marifet bilen bir metin söz konusu. Böyle bir ekonomi yönetiminin bütün metne sinen yaklaşımı kendisini açık ediyor: Sorunları çözemeyeceğiz.

İTİRAF NO 3: NE OLDUĞUNU KAVRAYAMIYORUZ 

AKP’nin politika yapımını kavrayışının kendisi büyük bir sorun. Ancak diğer bir sorun da, mücadeleden azade bir toplumsal alan tahayyülü ile öngörüde bulunmak. Kalkınma planı toplumdan bahsettiğinde bunu “uyum”, “mutabakat”, “bütünlük”, “düzen” ve “bilinç” kelimeleriyle yan yana getirmeyi tercih ediyor. Buna göre çelişkisiz, sorunsuz ve ahenkli toplum, alamet-i farikası kurumların hızlı işleyişi olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi altında istenen yere yönlendirilecek. Plana göre sorun yok, çünkü kriz yok. Sorun yok, çünkü farklı grupların farklı çıkarlarla çekiştiği (kriz nedeniyle birbirlerinin boğazına sarılma safhasına gelebilecekleri bilinen grupların mevcut olduğu) bir toplum yok.

Tespitim abartılı değil. Örneğin, planda eşitsizlikten bahsedilen tek yerin küresel gelişmeler başlığı altında yer aldığını, adalet kelimesi sarf edildiğinde bunun daha ziyade (zaten var olduğu iddia edilen!) vergi adaletini pekiştirmek anlamında kullanıldığını görüyorsunuz.

Toplumun böyle kavranışı, eşitsizliklerin korunması ve gelir dağılımı adaletsizliğinin yerinde saymasını sorun olmaktan çıkartıyor. Örnek olarak gelir dağılımındaki adaletsizliğe ilişkin Gini katsayısı hedefini gösterebiliriz. 2014 yılında açıklanan programda Gini katsayısının düşürülmesi, yani toplumsal eşitsizliğin hafifletilmesi hedefi belirtilmişti. 2018’de 0,36’ya düşmesi hedeflenen katsayının 2018’de bir önceki planın ilan edildiği seviyenin üzerinde kaydedildiğini (0,40) üstelik bu sefer beş yıl sonrası için hedefin 0,38 şeklinde belirlendiğini dikkate almak gerekiyor. Yoksulluğu hafifleteceğiz, eşitsizliği azaltacağız vaadi gerçekleşmemiş, hedef tutturulamamış, üstelik şimdi daha geri bir hedef konmuş.

En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik nüfus kesiminin gelirinin en düşük gelire sahip yüzde 20’lik nüfus kesiminin gelirine oranını gösteren P80/P20 oranında daha ileri bir hedef olduğunu düşünmek de uygun değil. Onuncu Plan'da o zamanın son verisi olan 2011 yılı verisine atıfta bulunulmuş, önceki yıllara göre gelir farkının azaldığı ama bu oranın hızla düşmeye devam edeceği savunulmuştu. 2018 için net hedef verilmemişti ama On Birinci Plan'da verilen hedef de bu nedenle daha ileri bir hedef değil.

HEDEF 2013!

On Birinci Plan'da kişi başı gelir ya da gelir dağılımı adaletsizliğine ilişkin hedefler 2013 yılında kaydedilmiş olan rakamlar. Kısacası ve altını tekrar çizerek söylemek gerekirse AKP, Türkiye’ye 2023 hedefi olarak 2013’ü gösteriyor.

Kalkınma planları 1960’lar ve 1970’lerde büyük bir emek ve dikkatli hesaplara dayanırdı. 1980’lerde planların içi boşaltılsa da ihtisas komisyonları birer forum görevi üstlenerek sorunların üstesinden nasıl gelineceğine dair tartışmanın süre gittiği yerler oldu. Birikim mantığındaki değişiklik ve devlet yapılanması nedeniyle bilhassa 1980 sonrası planlar giderek etkisizleşmiş metinlere dönüşse de 20. yüzyıldaki planların ciddiyet ürünü olduğu söylenilebilir.

Son planları ise öncekilerle karşılaştırmak pek mümkün olmayacak. Artık başka bir düzlemdeyiz. Çünkü karşımızdaki ibret vesikası aynı zamanda “plan yapmıyorum, çünkü önümü görebilecek durumda değilim” diyor. Bu itirafların tekinsizliği insanı dilsiz bırakıyor.

Tüm yazılarını göster