Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ndeki ilk Kalkınma Planı 8
Temmuz’da Meclis’e gönderildi ve üzerine görüşmeler başladı. Plan,
temel hedeflerin önceki plana göre farklılaşması kadar çeşitli ve
garip kuramsallaştırma girişimleri ile de gündeme geldi. Türkiye’de
gündem çok hızlı değişse de daha çok konuşulacak bu metne değinmek
gerekiyor.
Çalışma grupları el kitabı 2017’de yayımlanmış, tanıtım
toplantısı Şubat 2018’de düzenlenmiş, 2018 sonuna kalmadan Meclis’e
sevk edilmesi gereken plan önce rejim değişikliğine kurban gitti
sandık. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı yıllık programının 2019 Ocak’ta
yayımlanmasıyla birlikte, tamamlanması sürecinde esamesi okunmamış
plan, tamamen rafa kalkmış olabilir düşüncesi çeşitli mecralarda
dillendirildi. Bir yıl gecikmeyle Meclis’e gelen ve dolayısıyla
zaten sakatlanmış planın içeriği ise bol miktarda itiraf
barındırıyor. Öne çıkanları derledim:
İTİRAF NO 1: FENA ÇUVALLADIK
2023 hedeflerini o dönemin hırslarına paralel olarak 2014-18
planında zikretme ihtiyacı hissedenler sayesinde AKP dönemindeki
çuvallamayı daha net bir şekilde görebiliyoruz. 2023 hedeflerini
revize eden On Birinci Plan ile AKP kadroları “fena çuvalladık”
diyor. Aşağıdaki tablo ilan edildiği tarihe göre temel bazı
hedeflerin farklılaşmasını gösteriyor. Bu iki plandaki 2023
hedeflerinin karşılaştırılması 10 yıl içinde bir arpa boyu yol
gidilmeyeceğini gösteriyor. Üstelik bunlar hedefler… Genelde
tutturulamayan hedefler; dolayısıyla kalkınma plan ve
programlarının ilan ettikleri hedeflerden sapılması geleneği göz
önünde bulundurulursa, geri gidiliyor demek uygun.

Hedefler daha gerçekçi ele alınmış gibi bir savunma ise
temelsiz. Çünkü verilen birçok rakam için daha önceki planda olduğu
üzere hiçbir temel bulunmuyor. Örneğin Onuncu Planda ortalamada
yılda yüzde 7,8’lik artışla 2018 yılında 40 milyar dolar turizm
gelirine ulaşılması hedeflenmiş. Ancak 2018 yılında elde edilen
turizm geliri 29,5 milyar dolar. Sıradan bir gözlemci dahi turizm
gelirlerinde böyle bir sıçramanın neredeyse imkânsız olduğunu
söyleyebilirdi. Şimdiki hedef 2023 yılında 65 milyar dolar. Aynı
durumu yaşama ihtimali yüksek.
Başka bir örnek enflasyondan verilebilir. Bu örnek aynı zamanda
planları hazırlayanların kendi yazdıklarından ne kadar haberdar
olduğu sorusunu da gündeme getiriyor. Onuncu Kalkınma Planında
küresel finansal alandaki oynaklık nedeniyle riskler tespit
ediliyordu. Ancak aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde
enflasyonist baskının kontrol edilebilir seviyede olacağı
yazılmıştı. Bu beklenti Türkiye için yüzde 5’in altı hedefini plana
yazdırıverdi. Başka hiçbir şeye gerek duyulmadan! 2018 yıl sonu
enflasyon oranı ise yüzde 20,3 olarak kaydedildi.
Aynı durum 2019-23 planı için de geçerli. Gelişmekte olan
ülkeler para birimlerinde değer kaybına yol açacak merkezdeki
politika tepkilerinin değişmesi bekleniyor (s. 15), hayali
senaryoya göre güçlü koordinasyon sağlanacak ve dolayısıyla
Türkiye’de enflasyon kademeli olarak yüzde 5’e gelecek (s. 28 ve
ss. 39-40). Bu açıklamayı kerameti kendinden menkul görmek dışında
bir seçenek yok.
İTİRAF NO 2: TEMEL SORUNLARI
ÇÖZEMEYECEĞİZ
Başka önemli bir itiraf, yukarıdakinin devamı olarak aslında bir
kalkınma hamlesinin gelmeyeceğinin belirtilmesi. Planda Türkiye’nin
2018-19 krizinin, kriz olarak nitelenmediğini, yaşananın “yeniden
dengelenme süreci”, “döngüsü”, “dönemi” vb. olarak tanımlandığını
görüyoruz.
İçinden geçtiğimiz krizde ekonomik daralma oranları henüz
toplamda 2001’deki kadar sert seyretmiyor olabilir, ancak tarihin
en yüksek işsizlik oranlarının kaydedildiği, son 15 yılın en yüksek
enflasyon oranlarının görüldüğü, son 20 yılın en yüksek yerli
sermaye çıkışlarının yaşandığı ayları dengelenme dönemi olarak
nitelemenin absürtlüğü sürdürülüyor. Farklı bir şekilde ifade
edilirse, hedefleri ve cümleleri ile “kriz var!” diye bağıran, ama
o kelimeyi kullanmamayı marifet bilen bir metin söz konusu. Böyle
bir ekonomi yönetiminin bütün metne sinen yaklaşımı kendisini açık
ediyor: Sorunları çözemeyeceğiz.
İTİRAF NO 3: NE OLDUĞUNU
KAVRAYAMIYORUZ
AKP’nin politika yapımını kavrayışının kendisi büyük bir sorun.
Ancak diğer bir sorun da, mücadeleden azade bir toplumsal alan
tahayyülü ile öngörüde bulunmak. Kalkınma planı toplumdan
bahsettiğinde bunu “uyum”, “mutabakat”, “bütünlük”, “düzen” ve
“bilinç” kelimeleriyle yan yana getirmeyi tercih ediyor. Buna göre
çelişkisiz, sorunsuz ve ahenkli toplum, alamet-i farikası
kurumların hızlı işleyişi olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi
altında istenen yere yönlendirilecek. Plana göre sorun yok, çünkü
kriz yok. Sorun yok, çünkü farklı grupların farklı çıkarlarla
çekiştiği (kriz nedeniyle birbirlerinin boğazına sarılma safhasına
gelebilecekleri bilinen grupların mevcut olduğu) bir toplum
yok.
Tespitim abartılı değil. Örneğin, planda eşitsizlikten
bahsedilen tek yerin küresel gelişmeler başlığı altında yer
aldığını, adalet kelimesi sarf edildiğinde bunun daha ziyade (zaten
var olduğu iddia edilen!) vergi adaletini pekiştirmek anlamında
kullanıldığını görüyorsunuz.
Toplumun böyle kavranışı, eşitsizliklerin korunması ve gelir
dağılımı adaletsizliğinin yerinde saymasını sorun olmaktan
çıkartıyor. Örnek olarak gelir dağılımındaki adaletsizliğe ilişkin
Gini katsayısı hedefini gösterebiliriz. 2014 yılında açıklanan
programda Gini katsayısının düşürülmesi, yani toplumsal
eşitsizliğin hafifletilmesi hedefi belirtilmişti. 2018’de 0,36’ya
düşmesi hedeflenen katsayının 2018’de bir önceki planın ilan
edildiği seviyenin üzerinde kaydedildiğini (0,40) üstelik bu sefer
beş yıl sonrası için hedefin 0,38 şeklinde belirlendiğini dikkate
almak gerekiyor. Yoksulluğu hafifleteceğiz, eşitsizliği azaltacağız
vaadi gerçekleşmemiş, hedef tutturulamamış, üstelik şimdi daha geri
bir hedef konmuş.
En yüksek gelire sahip yüzde 20’lik nüfus kesiminin gelirinin en
düşük gelire sahip yüzde 20’lik nüfus kesiminin gelirine oranını
gösteren P80/P20 oranında daha ileri bir hedef olduğunu düşünmek de
uygun değil. Onuncu Plan'da o zamanın son verisi olan 2011 yılı
verisine atıfta bulunulmuş, önceki yıllara göre gelir farkının
azaldığı ama bu oranın hızla düşmeye devam edeceği savunulmuştu.
2018 için net hedef verilmemişti ama On Birinci Plan'da verilen
hedef de bu nedenle daha ileri bir hedef değil.
HEDEF 2013!
On Birinci Plan'da kişi başı gelir ya da gelir dağılımı
adaletsizliğine ilişkin hedefler 2013 yılında kaydedilmiş olan
rakamlar. Kısacası ve altını tekrar çizerek söylemek gerekirse AKP,
Türkiye’ye 2023 hedefi olarak 2013’ü gösteriyor.
Kalkınma planları 1960’lar ve 1970’lerde büyük bir emek ve
dikkatli hesaplara dayanırdı. 1980’lerde planların içi boşaltılsa
da ihtisas komisyonları birer forum görevi üstlenerek sorunların
üstesinden nasıl gelineceğine dair tartışmanın süre gittiği yerler
oldu. Birikim mantığındaki değişiklik ve devlet yapılanması
nedeniyle bilhassa 1980 sonrası planlar giderek etkisizleşmiş
metinlere dönüşse de 20. yüzyıldaki planların ciddiyet ürünü olduğu
söylenilebilir.
Son planları ise öncekilerle karşılaştırmak pek mümkün
olmayacak. Artık başka bir düzlemdeyiz. Çünkü karşımızdaki ibret
vesikası aynı zamanda “plan yapmıyorum, çünkü önümü görebilecek
durumda değilim” diyor. Bu itirafların tekinsizliği insanı dilsiz
bırakıyor.