On iki ay, on iki eser: ‘Görmediklerinizi, göreceksiniz’
“Binlerce yıl sonra Hitit’in Güneş Tanrıçası Arinna ile tanışmak, Mısır’da Nil taşkınlarının bereketini taşıyıp saklayan özel kapların gizemini keşfetmek; mezarların zarif, kadın protomlarının mezarlara neden ters bırakıldıklarını öğrenmek, yazı yazmanın kâğıtla başlamadığını, kil tabletlerin neler anlattığını” bilmek isterseniz; hepsi İzmir Arkeoloji Müzesi’nin depolarından gün yüzüne çıktı… "On iki ay, on iki farklı eserimizle tanışın” diye…”
İZMİR - İzmir Müze Müdürlüğü, 2021 yılı için hazırladığı takvimine “On İki Ay On İki Eser/ Görmediklerinizi Göreceksiniz" başlığıyla ilginç bir davet metni iliştirdi. Takvimde her ay için görseli kullanılan bir eser, kendi dilinde, kendi biçiminde, kendi renginde ziyaretçinin karşısına çıkıp hikayesini anlatacak. Sırrını ifşa edecek duymak isteyene… Her ay bir eser, isteyen herkesi ortak edecek binlerce yıllık geçmişine…
Günümüzde değişen müzecilik kavramıyla birlikte ülkemizde de müzeler; bilindik sergi düzeni ötesinde koleksiyonlarının hikayelerini ziyaretçilerine aktarmak için yeni yöntemler deneyip geliştirmekte. İşte İzmir Müzesi tam da bu amaçtan yola çıkarak; depolarında bulunan eserlerini gün yüzüne çıkarırken, müzeciliğe de yeni bir bakış açısı getiriyor.
Eski bir müzeci olarak öncelikle neden “on iki ay, farklı bir eser” sorusuna yanıt vermek isterim. Ziyaretçilerin, önünde belki de yalnızca birkaç dakika durup, şöyle bir bakıp geçtiği vitrinleri düzenlemek sanıldığı kadar kolay bir iş değil! Müzelerde teşhir değiştirmek; iyi planlanması gereken, çok fazla ayrıntısı olan bir çalışma. Zaman zaman yeni kazılardan gelen çok farklı bir eser, mevcut teşhirin/vitrinin içinde başka bir eseri iteleyerek kendisine yer bulur. Bu yüzden yeni bir teşhir, çok meşakkatli ve uzun zaman alan bir iştir. İşte “on iki ay, on iki eser” projesi de; müze depolarındaki eserleri ziyaretçilerle paylaşmayı dert edinmiş müzecilerin, son derece ince düşünülmüş bir çalışması olarak çıkıyor karşımıza…
Yıl boyu her ay bir eserin sergileneceği proje, M.Ö. 9 ile 6 yüzyıl diliminde hüküm sürmüş Urartu Krallığı'na ait bronz bir kemer ile başladı. Müze, kemerin üzerindeki ince işçiliği ve sahnelerin detaylı çizimleriyle zenginleştirdiği tanıtım videoları ile ziyaretçiye keyifli bir de sunum hazırlamış. Tabii Anadolu’nun Doğu ucunda, hüküm sürmüş bir kültüre ait olan kemerin, Anadolu’nun Batı ucundaki bir müzeye nasıl geldiği ayrı bir soru işareti. Kültür varlıklarının ait oldukları yerde neden muhafaza edilemedikleri ise üzerine düşünülmesi gereken başka bir konu.
Mart ayında teşhire çıkacak Hitit kenti Arinna’nın Güneş Tanrıçası'nın heykelciği de benzer bir öyküye sahip. Doğduğu topraklardan çok uzakta, bilinmeyen ellerde, bilinmeyen yollardan geçip, nihayetinde yolculuğunu İzmir Müzesinde tamamlamış. Tanrıçanın tasvir edildiği bir nazarlık olan eser, kötülükleri uzaklaştırdığına inanılan koruyucu bir takı, yani bir muska. Benzer örneğini New York Metropolitan Müzesi’nde görebileceğiniz Arinna’nın Güneş Tanrıçası’nı görmek isterseniz mart ayında İzmir Müzesi’ne bir uğrayın.
Şubat ayı içinde Klasik Dönem’in kırmızı figür tekniği ile bezenmiş parfüm/yağ kaplarını, nisan ayında yine çok uzaklardan Mısır kültürüne ait Nil’in taşmasına ve bereketine gönderme yapan törensel kaplarının ilginç tasarımlarını, mayıs ayında geçtiğimiz yıllarda New York Christies’de olağanüstü fiyatlarla müzayedeye çıkan Kilia Tipi idoller namı diğer stargazerleri görebileceksiniz.
Haziran ayı size Klaros kazılarında bulunan Artemis’e ait bir tapınak modelini, temmuz ayı Neonteikhos Antik Kenti’nde açığa çıkan, üzerinde bir horoz dövüş sahnesinin yer aldığı bir strigilisi; ağustos ayı; ölülerin mezarlarına bırakılan kanatlı zarif figürinlerini görme şansını bulacaksınız. Eylül’de; Mısır’ın ölü gömme adetlerine ait Uşhabtiler/mezar hizmetkârlarını, ekim ve kasım da İzmir Müzesi kazılarında açığa çıkan mezar buluntularının özel örneklerini ve son olarak aralık ayında çivi yazılı tabletlerden birkaç örneği, üzerinde yazan hikâyeleri ile bulabilirsiniz.
İzmir Müzesi’nin davet metninde dediği gibi “Hepsi İzmir Arkeoloji Müzesi’nin depolarından çıktı… On iki ay, on iki farklı eserimizle tanışın diye…”