Ankara dördüncü aile mahkemesi hakimi Dursun Genel, 6284 sayılı şiddet yasasında değişiklik önerenlerden. KEFEK İstanbul Sözleşmesi alt komisyonu, şiddetle mücadele mevzuatına ilişkin görüşlerini aktarıp uygulamada yaşanan sorunları dinlemek için davet etmiş kendisini. Önleyici tedbir kararlarını içeren madde 5, hakimin temel itiraz noktası. Ve önleyici tedbir kararlarına ilişkin uygulamada yaşanan sorunları nesnel biçimde ortaya koymak yerine kişisel bakış açısıyla değerlendirerek önleyici tedbirlere itiraz ettiği açıkça görülüyor tutanaklardan. Tedbir kararı almak istemeyişini şöyle açıklıyor: “…ayda otuz kadın öldürülüyor diye bütün ailelere bunu yapmak…” Şiddetle mücadelenin gereği olan önleyici tedbir kararlarına ilişkin gerçekleri çarpıtmanın erkek adalet lisanıyla dile gelişi. Kaç kadın öldürülürse “keser” sayın hakimi, bilinmez. Mesela ekim ayında 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Her biri bir hayat, yarım kalan bir yaşam öyküsü olan sayı önceki aylarda 49’a da yükselmişti. Ve 2019’un ilk on ayında 390 kadının hayatı elinden alındı ataerki cinayetleriyle. 0-65 yaş üstü yani her yaştan kadın, önleyici ve koruyucu tedbirler alınmadığı, kadınların tedbirlere erişimi kısıtlı olduğu, alınan tedbir kararları etkin uygulanmadığı için ataerki cinayetleriyle öldürüldü. Bu gerçek herkes tarafından bilinirken hakim, bütün aileler şifreli sözcüğüyle erkek konforunu gözetiyor, önleyici tedbirler maddesine itiraz ederken. TİHEK Başkanı Süleyman Aslan da evden uzaklaştırılan şiddet failinin onurun rencide edildiğini söylüyordu aynı oturumda. Kadına yönelik eril şiddetin hak ihlali ve kadın onurunu çiğneyen eylem olduğunu hiç dile getirmeksizin.
Sayın hakime “elinizdeki dosyaya göre tedbir kararı vermeniz bütün ailelere -ki burada aileden kastı erkek, kuşkusuz- aynı muamele anlamına gelmez" demek beyhude çaba olur. Çünkü sayın hakim, eril şiddetin erkek tarafını temsil ettiğini yine kendi örneğiyle ayan beyan ortaya koymuş. Önleyici tedbir kararlarına itirazını haklı göstermek için elindeki bir dosyadan verdiği örnek iftardan sonra çayı masaya hemen getirmediği için şiddet uygulayan erkekle ilişkili. Başvurucu kadın dilekçesinde iteklendiğini, saçının çekildiğini aşağılandığını, hakarete uğradığını belirtmiş. Ama tutanaktan sarahaten yazılı ki hakim, komisyonda yemin billah ediyor, örnek verdiği bu dosyada şiddet olmadığına dair. “Ben anladım tabi” diyor. Filiz Kerestecioğlu nereden anladığını sorduğunda ise tedbir kararının itiraz duruşmasında, şiddet failinin sözlerinden/bahanelerinden “anladığı” çıkıyor ortaya. Anlamak değil bu tarafını seçmek. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki şiddetin varlığını inkar eden sözleriyle hakim, yasanın değil şiddet failinin yanında duruyor.
Dursun Genel, madde 5’in ilk fıkrasını oluşturan 11 bentten şikayetçi. Tam da hangi davranışların şiddeti tetiklediğini belirterek önlenmesi gerektiğini açıklayan kısım, hakime göre uygulamada sorun yaratıyormuş. Hakimin ifadelerini tutanaktan takip ederek söz ettiği sorunu anlamaya çalışalım: “…yasanın bu düzenleniş şekli o kadar handikaplı ki uygulama açısından. Şu yasayı şöyle ayırabilsek çok süper bir şey olacak: Kimler evden uzaklaştırılır? Şiddet... Şiddetin 4 tane kategorisi var: Fiziksel şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet. Biz fiziksel şiddet uygulayanı ya da uygulama tehlikesi olanı -kanunun deyimiyle söylüyorum- evden uzaklaştıralım hâkim, mahkeme kararıyla ama yani öyle suistimale açık ki, öyle bir kötüye kullanılıyor ki...” Fiziksel şiddet dışındaki şiddet türlerine uzaklaştırma kararı vermeye itiraz ediyor. Ancak yukarıda kendi verdiği örnekte şiddetin varlığını kabul etmediğini hatırlayınca öyle her fiziksel şiddeti de fiziksel şiddet sayma eğiliminde olmadığı açık. Konuşmanın başka bir bölümünde delil, rapor filan gerektiğini söylemesi kadının ağzı, burnu kırılmadan şiddeti, şiddet saymayacağını gösteriyor. Hakimin yasaya ilişkin değişiklik talebinde komisyona sunduğu öneri ise o 11 bendin birkaç bentte toplanması. Tam bir kurnazlık. Nasıl bir kurnazlık olduğunu anlatabilmek için ilkin madde 5’in ilk fıkrasında yer alan 11 bendi bütünüyle buraya aktarmak istiyorum.
Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları başlıklı madde 5, fıkra 1 şöyle:
(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.
c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.
d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.
e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.
g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.
ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.
h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.
ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.
Uzun yıllara dayanan eril şiddetle mücadele deneyiminin kazanımı sonucu kadınlar erkek adaletin, amiyane tabirle ciğerini biliyor. Bu bilgiyle hukuk dilinde söylersem tadat edildi her bir durum. Teker teker özellikle sayıldı, alınması gereken tedbirler. Şimdi bunları birkaç pakete toplamayı önerdiğinde hakim, karşımıza çıkacak tabloyu da biliyoruz. On bir bentte sayılan tedbirler birkaç bentte paketlendiği takdirde paket içeriğindeki durumlardan ya birisi uygulanır ya da hiçbirisi yaşanan durumla sayılan tedbirlerin örtüşmediği iddia edilerek, uygulanmaz. Tam olarak bu ihtimali önlemek için tek tek sayıldı yasada o madde. Hakimin kurnazlığı da tedbir kararlarını uygulamamak için tek tek sayılışını değiştirtebilmek olarak çıkıyor karşımıza.
Bir başka itirazı ise 8. maddeye ilişkin söyledikleriyle ortaya çıkıyor. Delil toplayamadığından şikayet ediyor hakim. Oysa önleyici tedbirlerin maksadı zaten şiddeti başlangıçta durdurabilmek için acil önlem almak. Şiddetle mücadelenin en önemli aşaması cezalandırma değil. Şiddeti başlangıcında durdurabildiğimiz takdirde şiddetle gerçek anlamda mücadele etmiş olabiliriz. Başka bir deyişle şiddetle mücadelenin yolu şiddeti önlemekten geçer. Hakim şiddeti önleyecek tedbirlere itiraz ederken şiddetle mücadeleyi sekteye uğratıyor. Gerçek anlamda eril şiddetle mücadele edilmesini önlüyor. Komisyonda görüş bildiren kişi Hakim Dursun Genel olduğu için tutanak bağlamında yazarken doğrudan kendisini işaret edişim, yalnız olduğu anlamına gelmiyor şüphesiz. İstanbul Sözleşmesi'ne, şiddet yasasına yönelik saldırıların adeta sözcülüğünü üstlenmiş gibi önleyici tedbir kararlarına ve delil aranmaksızın bu tedbirlerin alınmasına itiraz edişi nedeniyle itirazların ne anlama geldiğini açıklayabileceğim çok iyi bir örneklik teşkil ettiği için sözlerine bir yazıda bunca geniş yer verdim. Bitirirken delil toplayamadan karar vermek zorunda kalmaktan yakınıp madde 8’e de itiraz ettiği için bu maddenin de bir fıkrasını yazıma almak istiyorum:
Madde 8 (3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
Görüldüğü gibi kadınların şiddetle mücadele deneyimi sonucunda oluşturulmuş madde erkek adaletin, şiddetle mücadeleyi zayıflatan yaklaşımlarını da öngörmüş. Hakimin itirazı ise eril şiddetle mücadele mevzuatına karşı çıkan tüm saldırganlar gibi “kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokacak” türden. Siyasi iradeye, parlamentoya ilgili komisyona, ilgili bakanlıklara, ilgili kamu görevlilerine düşense bu itirazları dikkate almadan yasayı eksiksiz, tedbir kararlarını etkin uygulamak olur. Gerçekten şiddetle mücadele etmenin, tüm şiddet türlerini ve cinayetleri en aza indirmenin yolu şiddetle mücadele alanında en kapsamlı sözleşme ve yasanın uygulanması. Uygulamada görülen zafiyet sosyal medya kampanyalarıyla yürütülen karşıt söylemden kaynaklanıyor. Yasaya ve sözleşmeye karşı çıkanlar kadar kişisel görüşleriyle bu karşıtlığı önemsedikleri için görevlerini yerine getirmeyen kolluk ve yargı mensuplarıyla siyasi karar vericiler de kadına yönelik şiddetin doğrudan sorumlusu olduklarını bilmeliler.