'Online eğitim, üniversite özerkliğine darbe'

Üniversitelerde online eğitimin kalıcı hale getirilmesine yönelik eleştiriler sürüyor. Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, "Bu durum üniversite özerkliğine darbedir" diyor. Prof. Adnan Gümüş ise yüz yıllardır süren üniversite geleneğinin yok edilme tehlikesine girdiğini ifade ediyor.

Abone ol

DUVAR - Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER), pandemi sürecinde yaygınlaşan online eğitimin 'üniversitelerin özerkliğine darbe vurduğunu' söylüyor. ÜNİVDER ve birçok akademisyen, öğrencilerin mart ayından beri online eğitime başlamasının eğitimdeki birçok kötü süreci de gün yüzüne çıkarttığını savunuyor. ÜNİVDER, bu uygulamaya kalıcı olarak bakılmaması gerektiğinin altını çizerken, Prof. Adnan Gümüş ise uzaktan eğitimin kalıcı hale getirilmesi yönünde yapılan açıklamaların bilime ciddi zararlar vereceğini söylüyor: “2 bin 500 yıllık bir geleneği yok eder.”

'KİŞİYİ DÜNYASINA HAPSEDİYOR'

Üniversiteler korona virüsü nedeniyle bahar dönemini uzaktan eğitimle tamamlamak zorunda kaldı. Üniversitelerin online eğitime geçtiği günden beri birçok eleştiri yapıldı: Alt yapı yetersizliği, merkezi kontrol, baskı... Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) de, “Online eğitim üniversitelerin özerkliğine darbe vuruyor” açıklaması yaptı.

Dernek Başkanı Prof. Gülhan Türkay, uzaktan eğitimin üniversitelerin anlayışına aykırı bir durum olduğunu söylüyor: “Öğrenci, üniversiteye gittiği zaman sadece alanıyla ilgili bilgi almıyor. Üniversitelerin bir farkı var. Siyaset, kültür, arkadaşlarla iletişim, psikolojik gelişim... Üniversiteden mezun olmanın anlamı çok farklı. Sadece bilgi değil bu, bilgiyi nasıl kullanması gerektiği de önemli. Arkadaşlar arasında yüz yüz iletişim çok önemli. Kültür sanata daha rahat ulaşması gerekiyor. İşte bunları üniversite hayatı sağlıyor. Online eğitim kişiyi dünyasına hapsetmesi anlamına geliyor. Çevresini darlatıyor. Beyin gelişimini engelliyor. Belki bilgiye ulaşabiliyor ama pek çok alanımız var. Örneğin uygulamalı alan. Online eğitimde uygulamalı alana ulaşmak çok zor. Sosyal bilimler, insanlarla iletişim kurmak demek. Bunun gerçekleşmemesi bir bacağının eksik olması anlamına geliyor. Bilgisayarı olmayan, interneti olmayan öğrenciler var. Durum böyle olunca bu çocukların başka işlerle uğraşması anlamına geliyor. Bu tür eğitime karşıyız. Online eğitim olağanüstü durumlarda yapılır. Bunun genele yayılması, eğitimin yüzde 40'nın online yapılması kabul edilir değil.”

Türkay, online eğitime akademisyenlerin de karşı çıktığını anlatıyor: “Bir akademisyenin, bilgisini öğrenciye cam üzerinden aksetmesi zor. Soruyu alması, iletişime geçmesi gerekir. Bu eğitimi verirken makineleşmiş gibi hissediyor. Online eğitimde masa başında kalındığı için sosyal çevreden de kopukluklar meydana geliyor. Eğitimi verme biçimiyle ilgili haksız eleştiriler de geliyor. Programları kayda almak gibi... Bilimsel özerkliğe de aykırı durumlar yaşanıyor. Eğer hocalar online eğitimle evde kalırlarsa sürekli kontrol altına alınacaklar. Online eğitim devam ederse akademiden uzaklaştırılacak sözleşmeli insanlar da olabilir. Özellikle genç arkadaşlarımız... Onların sorunları zaten çok büyük, bu sorunlar dağ gibi büyüyecek.”

'ÜNİVERSİTELER, YEREL VE ULUSAL ÖZELLİKLERİNİ DE KAYBEDECEK'

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitim Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş de online eğitimin kalıcı hale getirilmesine yönelik uygulamaları eleştiriyor:  “Bu süreçte üniversiteler ve tüm eğitim öğretim süreçleri daha ortak, daha merkezi, daha hiyerarşik, daha uzaktan ve daha emperyalist bir belirlenim alanına giriyor. Çünkü birçok üniversite uzaktan eğitim süreci içinde ulusal, yerel özelliklerini de kaybedecek. Böylece üniversiteler, ancak o büyük sanayinin içinde yer alırsa tutunabilir. Sanal eğitim de genel bir sektöre dönüşür. İnternet olanaklarıyla diplomanın saygınlığı büyük firmaların eline geçecek. Türkiye'deki bir üniversitenin diplomasını almak yerine, İngiltere'deki kent üniversitenin diplomasını almak gibi sonuçlar ortaya çıkar. Burada bilimsel özerklikten söz edemiyoruz. Çünkü merkezi büyük firmalar üniversite alanınının kendisine endekslenmesini sağlar. Bağımsız düşünce zedelenecek. Eğitim verme biçimi değişiyor, içerikte verilecek sunumlar değişiyor.”

'2 BİN 500 YILLIK BİR GELENEĞİ YOK EDECEK'

Gümüş'e göre yüz yıllar önce temelleri atılan modern üniversite kavramı da bu yöntem içerisinde yok olacak: “Eğitimin en önemli boyutu didaktik diyalog sanatıdır. Tartışma olmadan eğitim olmaz. Zaten uzaktan eğitimle bunlar çöp olmuş durumda. Üniversiteler aynı zamanda bir alt toplum ve toplum olma biçimi. Bunlar tümden ortadan kalkıyor ve yeni bir toplum ortaya çıkıyor. Okulsuz ve toplumsuz küreselleşme ortaya çıkıyor. Okul ortamları yok. Servet ve mülkler böylece büyüklerde toplanıyor. Böyle bir ülke bağı, topluluk bağı olmaz. Birey çıplak biçimde küresel güçlerin oyuncağı haline geliyor. Üniversite bir örgütlenme biçimidir. Uzaktan eğitim modellerinden vazgeçmeleri gerekiyor. Aksi, niteliksiz insan yetiştirme olur. Bu da bir fırsata dönüşüyor. Üniversiteler aklı başında ise bu anlayışa karşı çıkar. 2 bin 500 yıllık bir geleneğin yok olmasını engellemek gerekiyor.”

YÖK'E SORULAR...

ÜNİVDER, uzaktan eğitimle ilgili Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı'na şu soruları sordu:

1- Covid-19 süresince birçok üniversite uzaktan eğitim sistemine geçememiş, geçse bile çok başarılı yürütememiştir. YÖK bunun nedenlerini saptamış mıdır? Ne gibi önlemler almaktadır?

1- Üniversitelerin altyapıları uzaktan öğretime ne kadar uygundur?

2 - Muhtelif üniversitelerde birçok yoksul öğrenci bireysel bilgisayarı ve interneti olmadığından uzaktan eğitim derslerini takip edememiştir. YÖK bu konuda ne yapmayı düşünmektedir?

3 - Öğrencilerin final sınav haklarının korunması ve olası hak kayıplarının önüne geçilmesi için gerekli önlemler alınmış mıdır?

4 - Lisansüstü düzeyde ve uygulama gereken derslerde mevcut öğretim ve sınav sistemlerinin yeterlikleri incelenmiş midir?

5- Yüksek Öğretim Kurulu bundan böyle, olası doğal afet, pandemi gibi durumlar için ne gibi önlemler almaktadır?