Voleybol Türkiye'nin en köklü sporlarından. Kadın voleybolu da 2000'lerin ortasından itibaren büyük bir gelişim içerisinde. Son dokuz yılın sekizinde Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda son dört takım arasına kalmayı başarıyor kadın voleybol takımları. Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde de aynı başarı gösteriliyor. 2010'da Fenerbahçe Dünya Kulüpler Şampiyonu olarak bu başarıyı ilk yaşayan ve yaşatan olmuştu. Daha sonra Vakıfbank 2013 ve 2017'de şampiyonluklar kazanmıştı. 2015 ve 2016'da da Eczacıbaşı Vitra arka arkaya bu kupayı alan hem ilk Türk takımı hem kupa tarihinde bu başarıyı üst üste kazanan ilk takım olarak dünyanın en iyi takımı olmuştu. Vakıfbank ise geçen senenin ardından bu sene de zafere ulaşarak hem üst üste kazanan ikinci Türk takımı oldu hem bu kupadan müzesinde en çok barındıran takım olma unvanını ele geçirdi. Geçen hafta elde ettiği bu başarıyla ülke spor tarihinin en başarılı kulüp takımı oldu. Bunun üzerine çıkabilecek bir başarı olacaksa onu da yine Vakıfbank'ın kadınları gerçekleştirecek. Belki de bu seneyi üçüncü bitiren Eczacıbaşı Vitra'nın kadınları yapacak bunu. Her ikisine de tebrikler!
Dünyanın en iyi kadın voleybol kulüp takımı olma başarısını gösteren Vakıfbank'ın bu başarısının ülkede artık gündeme gelmemesine şaşırmıyorum. Fakat insan yine de en iyi takımla ilgili spor haberleri okumak istiyor. Ancak mümkün olamıyor. Yeni Akit gazetesinin soyadıyla ters düşen yazarı Ahmet Gülümseyen, 14 Aralık Cuma günü “Kadın Voleyboluyla Nereye?” başlığıyla yayınlanan yazısıyla takımı, sporu ve kadınları hedefine aldı. Yazısında dünya voleybol tarihine geçen Vakınfbank'ın son başarısını, kadının performans sporu başlığı altında uçuruma sürüklenişine bağlıyordu. İslâmi değerlerle örtüşmeyen uygulamalarla başarının kime göre, neye göre başarı olarak görülebileceğinden söz ediyordu. “Kamu bankası Vakıfbank adı altında Müslüman Türk kadınına uluslararası düzeyde mayo giydirip yarıştırmanın ve sonuçlarını başarı olarak alkışlamanın hangi anlayışa hizmet olacağı ayan beyan ortada.” Ama ortada olanın ne olduğundan bahsetmiyor.
SEN BU KAFAYLA NEREYE?
Gülümseyen bu saydığım cümlelerine, 14 Aralık 2018 tarihli yazısında yer vermiş. Biraz daha araştırınca kendisinin kadınlar voleybolunu çok yakından takip ettiğini öğreniyoruz. 23 Şubat 2018'de de Vakıfbank'a kafayı taktığı yazısında “Voleybol ligi şampiyonluğundan daha da ileri giderek, yabancı oyuncuların yer aldığı takımın Avrupa’da da derece yapması, kimi, niçin sevindirir? Bayan elbette ki spor yapmalı ama, voleybol ve benzeri branşlarda giyilen ‘kıyafetin’, vücut hatlarının ortaya çıkarılmasının nasıl bir izahı olabilir?” sorularını soruyor. Öncelikle bu soru Ahmet Bey'in beyin ve düşünce hatlarının ortaya çıkarılmasını sağlasa da kendisine bu konuda hızlı ve kısa bir cevap vermek isterim: Sporu daha rahat oynayabilmek için o kıyafetler böyle dizayn ediliyor. Herhangi başka bir şeye hizmet etmiyor.
Şubattaki sapkınlığını aralıkta da devam ettiren Ahmet Bey'i esas rahatsız edenin ne olduğu ise, 14 Aralık'taki yazısının sonlarında ortaya çıkıyor. Kadınların başarılarından bahsedip sonuna 2017'de hiçbir erkek voleybol takımının Avrupa'da final oynayamamasından bahsettikten sonra ekliyor: “Evet, böyle bir durum kimi, neden sevindirip/sevindirmeyeceğini anlamayacak kadar akıl tutulması mı yaşıyoruz!..” Kadınların erkekleri geride bırakmış olması kendisine ve erkekliğine dokunmuş anlaşılan. 14 Aralık'taki yazısının başlığı “Ben bu kafayla nereye?” ya da “Nedir benim yaşadığım bu akıl tutulması?” olmalıymış...
Ahmet Bey, vücut hatlarını gösteren mayolar giymedikleri için erkek voleybolunu izlemiyor anlaşılan. İzleseydi erkekler voleybolunun daha çok rekabetçi olduğunu fark edebilir ve bu yüzden Türkiye'de erkek voleybol takımlarının kadınlar kadar çok sık başarı kazanamadığını ama Arkas'ın başarılarını görebilirdi. Ama öyle ki kendisi bir spor dalında icra edenin elde ettiği başarısından çok cinsiyetine, ne giydiğine ve vücut hatlarının ne kadar detaylı göründüğüne dikkat ediyor. Ahmet Bey'e göre kadın voleybolcuların şortları kısa ve dar. Fakat esas kısa ve dar olan kendisinin aklı ve bakış açısı. Dünya spor tarihine adını altın harflerle yazdıran bir takımı eleştirebilmek için bulabildiğiniz gerekçeler bunun bir kanıtı.
SPOR KADININ TOPLUMA KATILIMI İÇİN ÖNEMLİ
Gülümseyen, yine şubattaki yazısında Vakıfbank'ın reklam için bunu yapıp yapmaması gerektiği konusunu sorgularken bir kamu kurumunun böyle bir reklama ihtiyacı olmadığı kararına varıp kadın takımının yanlış olduğuna kanaat getiriyor. Vakıfbank'ın belki reklama ihtiyacı yok. Ama esas mevzu zaten reklam değil. Ahmet Gülümseyen gibilerin kendini ve zihnini geliştireceği zaten yok, kadınları rahat bırakacağı da. Ve benzerlerinin varlığı ve hatta çokluğu nedeniyle toplumda psikolojik ve fizyolojik baskılar yaşayan kadının spor yapması, olduğundan da fazla gerekli. Sporun oynadığı rol gereği Vakıfbank'ın da, Ziraat Bankası'nın da, Nilüfer Belediyesi'nin, Eczacıbaşı'nın, Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın, Beşiktaş'ın, İller Bankası'nın kadın takımlarının (ve diğer kurumların diğer kadın spor branşlarının) varlığı kadınların toplum içinde psikolojik olarak kendini daha güçlü hissedebilmesi açısından gerekli, mecburi, zaruri...