Birçok bilim alanında olduğu gibi iktisatta da matematik
önemlidir. Göstergeler, o göstergelere ilişkin veriler, bu veriler
arasındaki ilişkileri anlamak ve buna göre analiz yapmak olmazsa
olmazdır. Ancak iktisat bir yanıyla da sosyal bir bilim
alanıdır.
Verilerden ibaret değildir.
Toplumcu bir tarafı vardır.
Çünkü içinde yaşadığımız sistemde gündelik hayatımızın en orta
yerinde yer alır. Sadece verilerle ekonomiyi anlamak, yaşanan
sorunlara sadece bu verilerle bakmak böyle dönemlerde oldukça
yanıltıcı olur.
Enflasyon yükselirken görmezden gelen, enflasyonda düşüş baş
gösterdiğinde ise en kötü yıl olan 2022’yi geride bıraktık diyen
bir bakış açısı var karşımızda.
Şimdi önce şu soruyu sormak gerekir.
2022 yılı ekonomide en kötü yıl haline gelirken bir başkası mı
bu ülkeyi yönetiyordu?
İnsanlar fiyatlara karşı savunmasız bir şekilde hayatlarına
devam etmeye çalışırken, sizi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyenler
başkaları mıydı?
Ya da bakın yıl sonuna geldik.
Herkesin gözü asgari ücrette. Herkesin gözü acaba EYT’de
beklendiği gibi bir düzenleme yapılacak mı sorusunda.
Bu şartlarda yeni bir yıla doğru giriyoruz. Hepimizin hem
ekonomik hem de siyasi olarak yeni gelen yıla ilişkin beklentileri
ve umutları var elbette. Bir de tabii o beklenti ve umutlara karşı
duran riskler.
Geçtiğimiz günlerde tam da böyle bir sunum için bir toplantıya
katıldım. Dünya ekonomisini konuşurken ortaya koyabileceğimiz
değişik senaryolar var. Elbette belirsizlikler var ama o
belirsizliklere ilişkin varsayımlar ve o belirsizliklerden bağımsız
bir gidişat var.
Gelişmiş ülkelerde enflasyon yüzde 10-15 bandını gördü ve yavaş
yavaş gevşemeye başladı. Belli ki daha da düşecek. Ya da enerji
fiyatları ekonomilerdeki yavaşlama ile birlikte biraz daha
gevşeyebilir. ABD Merkez Bankası başta olmak üzere gelişmiş ülke
merkez bankaları sıkılaştırmayı yavaşlatabilir, faiz artırımları
durabilir. Bu senaryoların her biri için farklı çıkarsamalar yapmak
mümkün.
Bunları konuştuk.
Sonra tabii ki sıra geldi Türkiye ekonomisine.
Şöyle bir gözlerinizi kapatıp, 2023’te Türkiye ekonomisinde
neler olabilir bir düşünsenize!
Ben elimdeki veriler, son yıllarda yaşanan gelişmeler ve mevcut
hükümetin politika yaklaşımları ile kendimce bir kestirim
yapabiliyorum. Eminim sizin de aklınıza gelen hususlar var.
Ancak birkaç saniye, dakika düşündükten sonra tümünün yalan
olabileceği geliyor aklıma.
Neden?
Çünkü bir seçim var!
Ve bu seçim şu anda her şeyi kilitlemiş durumda.
İşçi, işveren, esnaf, çiftçi fark etmeksizin kiminle konuşsanız
aynı şeyi söylüyor.
“Hele şu seçim bir geçsin, sonuçlarını görelim!”
Seçimin yaklaşması siyasi açıdan daha çok ekonomik belirsizlik
yaratıyor. Oy oranlarındaki harekete göre asgari ücret zammı
yapılacağını bilen işverenler asgari ücreti görmeden işe alım
yapmak istemiyor.
EYT'den kimler ne şartlarda yararlanacak konusunda fikri olmayan
milyonlarca insan ne yapacağını şaşırmış durumda.
Yeni yılda hükümet seçime doğru bir parasal genişleme yapar mı,
ne büyüklükte bir kredi paketi ile seçime gider sorusunun yanıtını
bilmeyen birçok yurttaş konut, otomobil hayaline kavuşup
kavuşamayacağını sorguluyor. Ev sahipleri, otomobil üreticileri de
aynı beklentide.
Daha uzun bir liste yaparız.
Ekonominin her sınıfında, her sektörde seçime sıkışmış bir
toplum haline dönüştük.
Öyle büyük bir belirsizlik unsuru işte.
Bütün bunları düşününce de insan kendi kendine mırıldanmadan
edemiyor.
Yapın bir an evvel şu seçimi de en azından 2022’den sonra 2023
en kötü yıla dönüşmesin!
Bu toplumsal yorgunluk ve yılgınlık nereye evrilecek ortaya
çıksın!