Onur Gökçek: Tüm kutsallara saygı duyacağım dersen ağzını açamazsın

Onur Gökçek, "Her şeyin şakası yapılır mı? Yapılır... 'Benim kutsalım hakkında şaka yapamazsın'la başlıyor mevzu. Ayrıca insan şaka yaptığı şeye saygı duymuyor diye bir şey de yok..." dedi.

Abone ol

DUVAR - Stand-up röportajlarımızın bu haftaki konuğu Onur Gökçek. Kendisini gösterilerinin yanı sıra Mesut Süre’nin sunduğu Rabarba adlı radyo şovundan, Güldür Güldür’den ve YouTube’daki çeşitli programlardan takip ediyoruz. İsmini giderek daha fazla duymaya başladığımız Onur Gökçek’le bir araya geldik biz de ve kendisine sorularımızı yönelttik.

Sahneye ilk çıktığınız günü bizimle paylaşır mısınız? Heyecan da mutlulukla beraberdir diye soruyorum; “Artık bunu yapacağım” demeye nasıl başladınız?

2013 Mart ayıydı ilk sahneye çıkışım. Beyoğlu’nda. Old City Comedy Club diye bir mekân vardı. Eski komedyenlerin mutlaka yolu geçmiştir oradan. İlk defa Açık Mikrofon düzenleneceğini duymuştum. Herkes ilk defa çıkıyordu. İnanılmaz heyecanlıydı. O aralar boks yapıyordum bir yandan. Sahneye çıkınca boksa benzer bir heyecan duydum. Bildiğim bir histi. Dedim bunu yapabildiğim kadar yapmalıyım, işte bu. (Gülüyor) Zaten izleyenler eş dosttu hep. Kim nereden duyacak da gelecek izlemeye. Ayrıca 2-3 sene para kazanır mıyız diye de düşünmedim ciddi olarak. Zaten çalışıyordum. Bu sadece inanılmaz tutkulu bir hobi oldu benim için.

Nasıl karar verdim iş olarak yapmaya… Beraber sahne aldığımız arkadaşlarımız tanınmaya, bilet satmaya başlayınca, böyle bir yol varmış, buradan gelen parayla geçinebilirmişim dedim ilk defa. Geçinemedim. (Gülüyor)

Uzun süre gündüz mesaili çalışıp, geceleri sahneye çıktım. Şu an çok şükür sadece komedi yaparak hayatta kalıyorum. Yaşıyorum bu hayatı demek isterdim, ama diyemedim. Bence çok kıymetli iş, bir insan komedyenlik yaparak hayatta kalmamalı, hayatı yaşayabilmeli. (Gülüyor)

Gösterinizde modern insanın birbirinden tuhaf hallerine değiniyorsunuz. Bunlar da, başımıza gelince sinirlendiğimiz, fakat anlatılınca komik olan şeyler genelde. Peki modern insan kendini alaya alarak mı var olabilir sizce?

Açıkçası anlattığım şeyleri seçmiyorum modern insan vs. diye. Bir ayrım yok bende, komik olduğunu düşündüğüm her şeyi anlatmaya çalışıyorum. Başımıza gelince sinirlendiğimiz şeyler zaten komik olan. Olaya nereden baktığına bağlı. Dramla komedi sırt sırta duruyor. Sinirlendiğimiz birçok şeye, bir zaman sonra dönüp bakınca gülüyoruz. Belli bir zaman geçmesi gerekiyor ki sinir duygusu bitmiş olsun artık.

Komedinin tarihsel olarak dönüştürücü bir yönü de mevcut. Bazen kimsenin konuşmak istemediği, çeşitli sebeplerle eleştirmeye çekindiği konuları, komedi farklı yönlerden tutarak gündeme taşır ve tartışmaya ön ayak olur. Biraz da bundan bahsedelim mi?

Komedi sihirdir. Karşıdaki seni severse güler. Gülerse de sever. Konuşarak, tartışarak karşı tarafı ikna edemediğin bir konuyu komik bir dille anlatınca, karşıdaki buna güldüğü an da ortaya bir duygu çıkar. Sempatikleşirsin ve söylediğin şeye karşı bir direnç kalmaz ortada. İkna etmenin en güzel yolu sanırım. (Gülüyor)

Tabii bir de eli meşaleli insanlar var: Üstelik sadece muhafazakârlar değil, kendilerini muhalif olarak tanımlayan kesimler de bu linç kültürüne ortak oluyorlar ve ortaya eski, eski olduğu kadar da güncelliğini yitirmeyen, “Her şeyin mizahı yapılmaz” diye bir laf çıkıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu konu sürekli gündemimde tabii bir komedyen olarak. Her şeyin şakası yapılır mı? Yapılır. Yani bu ülkede yapılır mı? Onu uzun konuşmamız lazım, özel konuşmamız lazım, çünkü açıklarken bile linç yersin, haberin olmaz. (Gülüyor)

“Benim kutsalım hakkında şaka yapamazsın”la başlıyor mevzu. İneğe tapan adam var, sesi az çıkıyor diye inek şakası yapabiliyoruz da, neden senin kutsalınla ilgili şaka yapamıyoruz? Herkesin kutsalı var, ufak tefek herkesin var. Eğer tüm kutsallara saygı duyacağım dersen ağzını açamazsın. Ayrıca insan şaka yaptığı şeye saygı duymuyor diye bir şey de yok. Senin kutsalın benim de kutsalım olabilir. Yine de o şakayı yaparım. Şaka yapmanın amacı sadece güldürmektir. O kutsal dile gelse, “Yap o şakayı,” der. (Gülüyor) Bir komedyenin anlattıklarında en önemli şey, komik olup olmadığı bence. Bu arada bu sadece din vs. mevzusu değil. Her kesim için böyle.


'STAND-UP HÂLÂ MARJİNAL ŞU AN'

Stand-up komedi ülkeye, kültüre göre çeşitli farklılıklar gösteriyor. Buradan hareketle Türkiye’deki stand-up kültürünü nasıl yorumlayabiliriz?

Türkiye’deki stand-up kültürü çok yeni. Cem Yılmaz vardı önceden, ama bir taneydi. Kültür daha hâlâ oturma aşamasında. Şu an hâlâ gideyim de izlemediğim bir komedyeni izleyeyim diyen bir seyirci kitlesi yok. Varsa da 20 bin kişi falandır. Bir şekilde tanınmadan sadece sahneye çıkarak bu işi yapmak zor. Başka şeyler de yapman gerekiyor hâlâ. YouTube, Instagram, dizi, film vs vs… Bugün Galatasaraylı Bülent Korkmaz ben stand-up yapıyorum dese, sahneye çıksa, biletler tükenir. Ama kültür oluşuyor mu, evet. 10 senede nereden nereye geldiğini yaşayarak gördüm. Bir 10 seneye falan çok daha oturmuş bir sektör olacaktır diye düşünüyorum. Rap müzik bunun en güzel örneği. Stand-up kültürü, rap kültürünü bir 10-15 sene geriden takip ediyor popülerlik olarak. Rap müzik neredeyse popüler müzik oldu. Stand-up da normalleşecek. Hâlâ marjinal şu an.

YouTube’a zaman zaman çeşitli program formatları hazırladığınızı biliyoruz. Son zamanlarda YouTube’a yahut başka platformlarda yönelik hazırladığınız/hazırlamayı düşündüğünüz yeni bir format var mı?

YouTube’da şu an bir şey yok. Başka projeler var çalıştığım, zamanla hayata geçecekler.

Stand-up gösterinizi geçtiğimiz günlerde Youtube’da paylaştınız. Bu yeni bir gösteri hazırladığınız anlamına mı geliyor?

Hali hazırda anlattığım 90 dakikalık bir set vardı. Bunun 40 dakikasını yükledim YouTube’a. Kalan setin üzerine yeni şeyler yazarak 60-70 dakikalık tek perdelik bir gösteri hazırladım. Bir kere oynadım da. Eylülden sonra devam.

Yakınlardaki gösteri takviminizi bizimle paylaşır mısınız?

Eylüle kadar gösteri olamayacak. Bu yaz 'Güven Bana' adlı bir sinema filminde oynuyorum. Selçuk Aydemir’in filmi. Açıkçası onun çekimlerinin yoğunluğu söz konusu. Bu yüzden şu anda netleşen bir takvim yok.