Onurum olmadan asla
Bizi evlatlıktan reddebilirsiniz, yeni insanlarla yeni bağlar kurarız. Bizi evinizden kovabilirsiniz, üç dört lubun birleşir ortak eve çıkarız. Bizi mahallemizden sürebilirsiniz, kenti geri alana kadar gettolar kurarız. Bizi işten çıkarabilirsiniz, milyonlarca işsiz ne yapıyorsa onu yaparız. Bizi inkâr edebilirsiniz, bıraksalar İstiklal’i yine baştan sona doldururuz. Yarattığınız her fırtınadan sonra üzerinizde çıkan gökkuşağıyız.
Tunca Özlen*
Onur, hem içinde bulunduğumuz aya, hem de onun son haftasına ismini veriyor. Stonewall İsyanı’na tanıklık eden haziran “Onur Ayı”, isyanın başladığı son haftası ise “Onur Haftası” olarak anılıyor. Haftaya yayılan yürüyüşler ise “Onur Yürüyüşü” ismiyle tanınıyor.
Onur kelimesini ne kadar sık kullandım değil mi?
Cinsel çeşitliliğin, cis-hetero-patriyarkal sistem tarafından sistematik olarak yok sayılan, kriminalize edilen, patolojik bir vaka olarak gösterilen unsurları, yani kuirler için onur sözcüğüne yapılan vurgu bilinçli bir tercihin ürünü. Kendilerine duydukları güveni ve saygıyı azaltmaya yönelik girişimler karşısında, onur sözcüğü kuirleri güçlendirici bir politik pozisyonu işaret ediyor.
ONUR HAFTASI’NIN TARİHSEL ARKA PLANI
Bundan tam 51 yıl önce 28 Haziran günü, ABD’nin New York kentinde bulunan Stonewall isimli mekâna yönelik sistematik polis baskısı, tarihteki ilk büyük eşcinsel ayaklanmasının fitilini ateşledi. Eşcinsellerin ve transların uğrak mekânı olan Stonewall’un önünde toplanan kalabalık, polise direnerek eylemlerini günlerce sürdürdü.
Direnişi takip eden günlerde, ismi Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi’nden esinlenilen “Gey Kurtuluş Cephesi” (GLF) kuruldu. GLF sadece homofobiye değil ırkçılığa, Vietnam işgaline ve kapitalizme karşı olduğunu da duyurdu. Bir sene sonra Los Angeles ve New York şehirlerinde ayaklanmanın yıldönümü vesilesiyle düzenlenen eylemler, tarihte düzenlenen ilk Onur Yürüyüşleri oldu. Onur Yürüyüşleri süreç içinde daha geniş bir zamana yayılan etkinliklerden oluşan Onur Haftası’na evrildi.
Kuirlerin varlığını ve mücadelesini simgeleyen gökkuşağı bayrağı ise sanatçı Gilbert Baker tarafından 1978 yılında tasarlandı. Gökkuşağı bayrağının sekiz renkli ilk tasarımı 25 Haziran 1978 tarihinde düzenlenen San Francisco Onur Yürüyüşü’nde dalgalandı. 1994 yılında yani Stonewall Ayaklanması’nın 25'inci yıl dönümününde Baker, yaklaşık iki kilometre uzunluğunda bir gökkuşağı bayrağı tasarladı. Bu uzun bayrak, bugünde de kullandığımız altı renkli haliyle gökkuşağı bayrağının evrenselleşen haliydi.
Gökkuşağı bayrağı ile ilk kez 90’ların başında tanışan ülkemizde bayrağımızın milyonlar tarafından tanınmasına Gezi Direnişi vesile oldu. Dalgalandığı her mekânda varlığımızı temsil eden gökkuşağı bayrağı, sadece cinsel çeşitliliği değil kuir olmanın onurunu da simgeliyor.
HOMOFOBİNİN İRRASYONEL HALLERİ: GÖKKUŞAĞI FOBİSİ
Ramazan ayının Onur Yürüyüşü’ne denk gelmesini ve “toplumsal hassasiyeti” bahane eden İstanbul Valiliği’nin başlattığı yasak furyasını, IŞİD’in canlı bomba eylemlerinin ve Fethullahçı askerlerin darbe girişiminin izlediği karanlık bir dönemden geçtik.
Eylemselliğin zayıfladığı, sokakların tenhalaştığı bu dönemde sosyal mecralara rağbet arttı. Bir hak ihlali karşısında hesaplardan yapılan suç duyuruları, hashtag kampanyaları, Türkiye hatta dünya gündemine sokulan etiketler bu eğilimi güçlendirdi. İktidar sahipleri ise sosyal medyanın gücünden duydukları rahatsızlığı her defasından daha yüksek perdeden dile getirmeye başladı.
Yeni kamusal alanlara dönüşen sosyal mecralarda artan kuir görünürlüğü söz konusu rahatsızlığı perçinledi. Onur Haftası’nda belediye hesaplarından yapılan destekleyici paylaşımlar, kullanıcı isimlerinin yanına koyulan gökkuşağı bayrakları, giderek daha fazla kuirin kimliğini gizleme gereği görmeden sosyal mecralarda boy göstermesi, homofobik saldırılarda patlama yaşanmasını da beraberinde getirdi.
Öyle ki iş, gökkuşağı bayrağında yer alan renklerin yanı sıra bayrakta yer almayan renklerin bile yan yana geldiği her örneğe “LGBT propagandası” yaftasının yapıştırılmasına kadar vardırıldı. İBB TV’nin logosundan tutun da, gökkuşaklı şemsiyelere kadar siyah ve beyaz dışında renkler ihtiva eden her şey homofobiklerin radarına girdi. Tüm fobilerde karşımıza çıkan irrasyonalite, homofobi/transfobi özelinde çığırından çıktı.
Bu haliyle nefret o kadar geniş bir kesime yöneltilir oldu ki, hem hedef kitlesi üzerindeki etkisi kırıldı, hem de hedef kitlede olmadığı halde nefretten payını alan kesimlerin kuirlerle daha güçlü bir biçimde dayanışmasının önünü açtı. Sosyal mecralardan pompalanan nefret karşısında kuirler yeni öz savunma sistemleri geliştirmeye başladı. (1)
ONURUM OLMADAN ASLA
Kuirlerin maruz kaldıkları hakaretler, aşağılamalar, sözlü saldırılar karşısında çok uzun süre önce geliştirdikleri savunma yöntemi hala işlevsel. İnsanların seni incitmek için söyledikleri sözcükleri onların elinden al, sahiplen, anlamını değiştir ve yeniden kur.
İbne, top, yumuşak, dönme, sevici, Lut kavmi… Bize bir silah gibi doğrulttuğunuz bu sözcükleri size bırakır mıyız? Bu sözcüklerle her yüzleştiğimizde geçmişte saklandığımız dolaba geri gireceğimizi mi sandınız? Nefretin karşısında savunmasız mıyız?
Nefes aldığımız, konuştuğumuz, ürettiğimiz her yerde onurumuzla varız. Onurumuz yeri geliyor üzerimize boca ettiğiniz nefrete kalkan oluyor, yeri geliyor yakınlarımıza açılan penceremiz. Masanın altında birbirini bulan ellerin arasında büyüyor onurumuz. Mis Sokak’ta gözaltına alınacakken polislerden kaçırdığımız yoldaşımızın adı oluyor.
Bizi evlatlıktan reddedebilirsiniz, yeni insanlarla yeni bağlar kurarız. Bizi evinizden kovabilirsiniz, üç dört lubun birleşir ortak eve çıkarız. Bizi mahallemizden sürebilirsiniz, kenti geri alana kadar gettolar kurarız. Bizi işten çıkarabilirsiniz, milyonlarca işsiz ne yapıyorsa onu yaparız. Bizi inkâr edebilirsiniz, bıraksalar İstiklal’i yine baştan sona doldururuz. Yarattığınız her fırtınadan sonra üzerinizde çıkan gökkuşağıyız.
Onurumuzu elimizden alamazsınız. Onurumuzu elimizden alamayacaksınız.
1- Titre homofobi Kuir Tim geliyor
*LGBT aktivisti