'Orkestranın sesi kısıldı'

Üniversiteden ihraçlar orkestrayı da vurdu! Sanatçılar Eser Öykü Dede, Filiz Özsoy ve Zafer Güney ihraç edilen isimler arasında yer aldılar. Kararı alanlara tepkilerini şöyle anlatıyorlar: "Bunları bize reva görenler de keşke bir sanatçı gibi hissetselerdi. Belki o zaman bizi anlarlardı."

Abone ol

DUVAR - OHAL kapsamında 686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen 4 bin 464 kişi arasında orkestra sanatçısı Filiz Özsoy, piyano sanatçısı Eser Öykü Dede ve çalgı yapım sanatçısı Zafer Güzey de bulunuyor.

'ÇOK SEVDİĞİM ORKESTRAMDAN UZAĞIM'

Filiz Özsoy

Kendisinin sadece sanatını yaptığını ve neden 'terör'le ilişkilendirildiğini anlayamadığını belirten orkestra sanatçısı Filiz Özsoy, "Kendi kendime soruyorum. Ne yaptım ki bir örgüt üyesi sıfatı çıkarıldı benden? 2012'den 2017'ye kadar sosyal medyada yaptığım paylaşımları çıkardılar önüme. Ben de her yurttaş gibi toplumun verdiği tepkileri verdim. 24 saat muhalif yayın yapan birisi değilim. İnsanın yaptığı paylaşımlardan örgüt üyeliği sonucu çıkarılabilir mi? 29 Ekim konserini de paylaştım, 10 Kasım'ı da. Ben suç işlemedim, varsa bir yanlışlık burada var. Asıl yanlışlık bunun bize yakıştırılmasıdır. Örgütle bir bağlantımız varsa bunu bulmak çok kolaydır. Kafamın içindeki düşüncelerle örgüt üyesi olabilir miyim? Gizi olmayan bir şeyin 'örgüt ayağı' nasıl olur?" dedi.

İşin ekonomik boyutunu hiç düşünmediğini ifade eden Özsoy sözlerine şöyle devam etti, "Şimdi çok sevdiğim orkestramdan uzağım, onunla bağım koparıldı. Ben kemanımla bir şekilde geçimimi sağlarım. Bunları bize reva görenler de keşke bir sanatçı gibi hissetselerdi. Belki o zaman bizi anlarlardı."

'ÖĞRENCİLERİMLE BULUŞMAM İSTENMEDİ'

Eser Öykü Dede

Barış Bildirisi'ne imza attığı için hak etmiş olduğu doçentlik kadrosu verilmediği halde öğrencileri ile derslerini yapmaya devam eden Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Anasanat Dalı Öğretim Görevlisi Eser Öykü Dede ise ihraç sürecini şöyle anlatıyor: "İdare hakkımda soruşturma açtığı için öğrencilerle buluşmamı sakıncalı gördü ve beni soruşturma açıldıktan 6 ay sonra yaz tatilinde uzaklaştırmaya karar verdi. Ardından 30 Eylül'de sözleşmemi yenilemeyerek işime son verdi. Sonra da KHK ile kamu görevi yapmaktan men edildim..." Dede, Barış Bildirisi'yle nasıl imza attığını da anlattı: "Yaşananları medyanın henüz yasaklı olmayan dehlizlerine dalıp çıkmak suretiyle takip etmeye çalışıyordum. İnsan hakları ihlallerinden, sokağa çıkma yasaklarından, yaşanan trajedilerden, yıkık binaların duvarlarını gösteren fotoğraflardan öğrendiklerimin hazmı çok güçtü. Ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Metni görünce barış olması için en azından bir imza atabileceğimi düşündüm. Daha fazla bir şey yapacak gücüm yoktu zaten. Ama galiba bu bile bir cesaret işiymiş. Eğer kendi üniversitemde 20 küsur değil de 200, belki 2 bin küsur insan olsaydı benim gibi 'barış olsun' diyen, şu an bana reva gördükleri davranışlara cesaret edemeyeceklerdi."

Yaşattıkları eziyet nedeniyle imza attığı için rağmen hiç pişman olmadığını söyleyen Dede, "Sadece içinde yaşadığım toplumu kendi çevremden başlayıp, halkalar halinde genişleyen bir biçimde yeniden tanıyorum. Ben doğru olanı yaptım. Gidilen yolun yol olmadığını, Türkiye'nin onlarca yıldır kanayan bir yarasını tedavi etmenin yolunun ezmek, yok etmek olmadığını söylemek için yaptım. Bölünmek değil birleşmek için, savaşmak değil birlikte eşit biçimde yaşamak için" dedi.

'DUR DEMELİYİZ'

Zafer Güney

Barış bildirisine imza attığı için önce sözleşmesi yenilenmeyen ve ardından 686 sayılı KHK ile ihraç edilen çalgı yapım sanatçısı Zafer Güney ise duygularını şöyle ifade etti, ''Geleceğimiz karanlık görünse de çok güzel bir dayanışma yumağı oluşturduk. Ülke olarak aynı gemide olduğumuzu düşünerek yapılan haksızlıklara direnç göstermeli ve artık sessiz kalmamalıyız. Çünkü hak ve özgürlükler her zaman mücadele ile geri alınmıştır. Sessizliğe gömülerek başımıza gelecekleri oturup beklemek kaybetmektir. Sanata ve sanatçıya, akademisyene sahip çıkarak ülkedeki bu kötü gidişata dur demeliyiz" dedi.