Osmanlı A.Ş.

Bugün İtalya’da Roma imparatorluğuna telmih veya kinaye bir “Roma A.Ş.” var mı acaba? Bizde var, Osmanlı A.Ş.!

Abone ol

Anlatması hem zor hem kolay. Deneyeyim. Zor, çünkü gerçekten “Osmanlı Menkul Yatırım”dan “Osmanlı Ticaret”e, “Osmanlı Tişört”ten “Osmanlı Kumpir”e öyle çok firma var ki! Kinaye kaldırmıyor ve hızla yenileri açılıyor. Eğretilemeye izin vermiyor.

Kolay, çünkü her devlet bir şirket. Tarihçi Mehmet Genç, Osmanlı A.Ş.nin üç ilkesi var demişti: Fiskalizm, Provizyonizm, Tradisyonalizm: Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi. Bütün hikâye bunu açmak. Şimdi açayım -aman hoca duymasın-.

STANLEY BING- ROMA A.Ş.

Kanuni’nin CEO’su Rüstem Paşa’ydı. Patronun karısı Hurrem’di. Aynı patronun kızı Mihrimah da Rüstem'in karısıydı. Fiskalizm ilkesi gereği her biri önce kendi mali hesabını kontrol ederdi. Sipahiye timar, yeniçeriye ulufe, ulemaya yevmiye verirken patronun (Kanuni'nin) çok eli açık davrandığından şikâyet ederlerdi. Sıra kendilerine geldiğinde bir yeni kürk alacak para bile vermediğinden dertlenirlerdi. Kürk, ferace, yok bilmem ne demiyorlardı tabii. Defterdar çakmasın diye Hürrem hamam yarım kaldı diyor, Mihrimah'la Rüstem camilerimiz parasızlıktan bitmiyor diye sızlanıyordu.

Patron savaştan bıkmıştı, birkaç güzel aşk şiiriyle biraz daha keyif çatmak istiyordu. Hiç olmazsa şu karımın gönlünü alsam da bütçe fazla açık vermese diyordu. Ama “Sûre-i ve’l-leyl okurdum dün nemâzı şâmda / Zülfün andım dilberin n'ittim ne kıldım bilmedim” beyti bile kesmiyordu Hurrem’i. Akşam namazında Fatiha'dan sonra Leyl (gece) suresini okuyormuş. Dilberi Hürrem'in zülüfleri gelmiş gözünün önüne. Kılmış kılmasına da namaz bir şeye benzememiş.

Bu durumda karısına kızına bir şey diyemeyen adam ne yapar? Bildiniz, tradisyonalizm ilkesi. CEO’sunu değiştirir. Rüstem gitti. Zaten zina eden kadının fercini dağlamak gerektiğini söylemiş, Mihrimah duymuş ve pis herifi o dakka boşamış. Malum padişah kızları –pardon, patron- kocalarını boşama yetkisini kullanırlar. İslam hukukunda kadınlar nikah akdi sırasında kocayı istediği zaman boşama ve kendisiyle evliyken başkasıyla nikah yapmayı yasaklama hakkına sahiptirler.

Böylece provizyonizm (iaşe) ilkesine kısmen uyulmuş. Çünkü dedikodulara göre Rüstem vitrine cami görüntüsü dayayıp epey korrapşın götürmüş. Ancak o gidince bütçe ümit vaat etmeye başlamış, defterdar da azıcık uyumuş. Ama asıl uykuyu Rüstem belasının def’inden iki sene sonra, Hurrem ölünce çekmiş diyorlar. Mihrimahcığımız ise henüz genç ve sağlıklı, üstelik o devirde patron babalar kızlarını ne atabilir ne satabilir.

Böyle hikâyelere fazla takılmamak lazım. Üstad Claude Lévi-Strauss’un dediği gibi, “Zaman insanların aşklarına ve nefretlerine, işlerine, kavgalarına ve umutlarına ne bir şey ekler ne de onlardan bir şey eksiltir: Eskiden ve bugün olanlar hep aynıdır. Tarihten rastgele on ya da yirmi yüzyılı çıkarmak insan doğasına ilişkin bilgimizi hissedilir derecede etkilemezdi.” Sonra da ekliyor, yeri doldurulamayacak tek şey o devirlerin sanat eserlerinin kaybıdır.

Küratör Ar

Allahtan Hurrem’in hamamı da duruyor yerinde, Mihrimah’la Rüstem’in camileri de. Diye geçti aklımdan, “Küratör Art”ta Roma A.Ş.yi okurken. Stanley Bing’in Roma imparatorluğunu bir anonim şirket olarak anlattığı kitap. Önce Birgül Çabuk Tepe’nin resim sergisini gezdim. Karnımı doyurduktan sonra garson geldi, “Çay mı kahve mi?” dedi. Kahve! Sert söylediğimi fark edince ona tarih anlattım. Bak dedim, ‘DP, 55 ekonomik krizinde kahve ithalatına yüksek vergi koymasaydı çay bu kadar başımıza bela olmazdı. Millet on sene “Yakahvesizlikten şu acayip şeyi içmeye mahkum olduk” dedikten sonra alışıp gitti. “Millet” tabiri zaten her şeye alışanlar için kullanılır.’

Küratör Art

“Milli içeceğimiz”miş. “Milli” denilenlerin bir tarihi vardır, antropolojisi değil -geçerken gençleri aydınlatma teşebbüsü. Bunu içimden dedim. Tabii DP/Çay malumatını Mehmet Ö. Alkan’ın: Türkiye’nin 1950’li Yılları kitabındaki “Kahve-Kahvaltı ve Çay Tiryakiliği” yazısından naklettiğimi de söylemedim. Garsonlara kaynak belirtmek gerekmez. Onları ciddiye alın yeter.

Roma A.Ş.yi dikkatli okumalıyım. Bu kitaptan “Kapitalizm A.Ş.”, solcular için “Örgüt A.Ş.” (veya ülkücüler için “Teşkilat A.Ş.”), İslamcılar için “Dinimin Gereği A.Ş.” gibi daha pek çok mevzu çıkabilir.

Küratör Art