Osmanlı padişahlarına nasıl zarar verdim?
Hakkımda soruşturma açılması için söz edilen Osmanlı padişahlarının 1. dereceden yakınlarının şikâyetçi olması gerekiyordu. Savcılık soruşturma esnasında muhtemelen böyle bir kişiyi bulamadığı için takipsizlik kararına şikayetçi, ya da davacı ibaresinin yerine “Suçtan zarar görenler: Osmanlı padişahları” yazmıştı. Evet, evet; yanlış okumadınız.
Oktay Candemir*
"Ceddin deden, neslin baban. Hep kahraman Türk milleti!.." Şeklinde süren mehter marşı ile büyümüş bir nesiliz.
Ama gel gör ki, ilkokulda bize anlatılan Osmanlı ile Cüneyt Arkın’ın filmlerinde anlatılan Osmanlı Devleti arasında tezatlar vardı. İlkokulda Osmanlı’nın zaferlerini öğretmenimizden ağzımız açık, can kulağıyla dinler, evde izlediğimiz Cüneyt Arkın filmlerinde ise alay ederdik. Bu yüzden Osmanlı'ya ilişkin bilinçaltımıza sinmiş gizli bir alay var.
TRT’de yayınlanan Diriliş Ertuğrul, Kuruluş: Osman ve son olarak Uyanış: Büyük Selçuklu adlı dizisi serisi üzerine Osmanlı dönemine ilişkin bilinçaltımda yer alan gizli alay kendisini dışa vurdu ve 3 Eylül 2020 tarihinde, saat 22.30 sıralarında Twitter hesabımdan: "Diriliş Ertuğrul ve Kurtuluş Osman’dan sonra şimdi de TRT’de Uyanış Selçuklu başlıyor. Sırada; Bayılış Yavuz, Ayılış Fatih, Yatış Kanuni, Kalkış 4. Murat, Sızlayış Abdülhamit, Yalvarış Vahdettin var(!)” diye bir paylaşımda bulundum.
Diriliş, Kuruluş, Uyanış dizileriyle Neo-Osmanlıcılığı yeniden hortlatan devlet televizyonu TRT, Kürtlere hitaben açtığını söylediği TRT Kurdi kanalında ise Pivaz (Soğan) isimli dizi yaptı. Türk tarihine destanlar yaz, Kürtlere ise pivaz, kartol, tırşık… Hiç adil bir durum değil tabii!
Niyetim sadece bu dizi isimlerini tiye almaktı ama üç gün sonra polislerin bu yüzden evimi saracağını hiç tahmin etmezdim.
7 Eylül 2020 günü Van sokaklarında haber kovalarken, bir polis memuru telefon açtı ve evimin kapısında beklediklerini, kısa süre içinde gelmediğim halde kapıyı kırarak içeri gireceklerini söyledi. Alışmışız yıllardır gece saatlerinde ev baskınlarına da, gündüz vakti ev baskını bana biraz tuhaf geldi.
Eve geldiğimde oturduğum binanın etrafının zırhlı araçlarla sarılmış olduğunu gördüm. Binanın giriş-çıkışları kapatılmıştı. İki polisle birlikte 6. katta bulunan evime çıktığımda kapının önünde beni bekleyen kalabalık polis grubu ayağa kalktı. El kameraları hemen çalışmaya başladı. İçeri girdiler, arama yaptılar, bilgisayarıma ve evde bulunan CD’lerime el koydular.
Arama sebebini sorduğumda, “Ecdadımıza hakaret eden bir paylaşımda bulunmuşsunuz” diyerek önüme ‘Suç unsuru’ paylaşımı koydular. Yüzlerinde suçüstü yapmış bir ifade takındılar.
Arama ve yakalama kararını alıp okuduğumda, yıllardır birkaç defa ev baskınına uğramış, cezaevinde yatmış ve bu işlere alışık biri olarak, beni bir gülme tuttu. Ben de bir şey var sanmıştım, meğer Diriliş Ertuğrul dizilerine ilişkin paylaşımım yüzündenmiş bu kadar gürültü.
Beni karakola götüreceklerini söyleyince "Tamam ceketimi alayım. Silivri soğuktur şimdi" şeklindeki esprime karşılık, alnında devlet asabiyeti olduğu her halinden belli olan iki polis, sert bir ses tonuyla; “Yürü!!!” diyerek beni sivil bir araçla karakola götürdüler.
Burada, “ifademi alırlar, serbest bırakırlar” diye düşündüm ama bir gece gözaltında kalacağımı söylediler. İnsan sağlığına aykırı bir nezarethanede bir gece kaldıktan sonra beni mahkemeye götüren polis memuru Twitter'd TT olduğumu söyleyince yalnız olmadığımı hissettim. Savcılık ifademi almadan mahkemeye sevk etti, mahkeme de adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Herhalde mahkeme hakimi, bir paylaşım nedeniyle kaçabileceğimi düşünüyordu.
15 gün boyunca imza attıktan sonra adli kontrolü kaldıran Cumhuriyet Savcılığı soruşturmaya yer olmadığına karar vererek dosyayı kapattı. Oysa ben hayatımda ilk defa hakkımda iddianame hazırlansın, dava açılsın istedim. İnsan hakkında dava açılsın ister mi, ben istedim işte. Duruşmada bahse konu Osmanlı padişahlarının zorla duruşmaya getirilmesini talep edecektim (!)
Maalesef ülkede hukukun geldiği noktayı çok net bir biçimde ortaya koyacak olan bu soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.
13 Şubat 2021’de avukatım Erhan Çiftçiler’e soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığını tebliğ eden savcılık yazısı ulaştı. Yazıda el konulan bilgisayarımın ve CD’lerimin tarafıma iade edileceği belirtilmişti.
Böyle bir soruşturma açılması için söz edilen Osmanlı padişahlarının 1. dereceden yakınlarının şikâyetçi olması gerekiyordu. Savcılık soruşturma esnasında muhtemelen böyle bir kişiyi bulamadığı için takipsizlik kararına şikayetçi, ya da davacı ibaresinin yerine “Suçtan zarar görenler: Osmanlı padişahları” yazmıştı.
Evet, evet; yanlış okumadınız. Yüzyıllar önce ölmüş Osmanlı padişahlarına zarar verdiğim söyleniyordu.
Bu zararın ne olduğunun anlaşılması için acilen bir hasar tespit komisyonu kurulması gerekiyor (!)
7 cephede 7 düvelle savaşmış, koca cihan padişahlarına ben zarar vermiştim.
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’e, Viyana kapılarına dayanan Kanuni Sultan Süleyman’a, Ridaniye zaferi ile Halifet makamına sahip olan Yavuz Sultan Selim’e ben, gazeteci Oktay Candemir, bir twitter paylaşımıyla zarar vermiştim.
624 yıl dünyaya hükmeden Osmanlı padişahlarına nasıl bir zarar verdim bilmiyorum ama yaşasalardı kellemi vuracaklarından eminim. Taht için oğlunu öldürmüş, kardeşini boğmuş insanlardan söz ediyoruz.
Ben suç olarak görülen paylaşımda sadece 6 padişahtan söz ettim ama savcı belli ki hızını alamamış, bütün Osmanlı padişahlarının zarar gördüğünü iddia etti. 36 Osmanlı padişahı var. Yükselme dönemi padişahları var, duraklama dönemi padişahları, yıkılış dönemi padişahları var. Mesela Genç Osman’ı nasıl öldürdükleri herkesin malumuyken, benim ona zarar verdiğimin söylenmesi oldukça ironik bir durum.
Aslında tüm bu saçmalıkların sebebinin yaptığım haberler nedeniyle bana karşı biriktirdikleri öfkenin bir sonucu olduğunu biliyorum. Beni cezaevine atabilecekleri bir şey arıyorlar.
Şimdilik kendimi kurtardım ama el konulan bilgisayarımı hâlâ kurtaramadım. Kararın 15 gün içinde kesinleşmesinin ardından bilgisayarı vereceklerini söyleyerek bana “Bugün git, 15 gün sonra gel” dediler. İnsan devlete bir şeyini kaptırınca geri alması zor oluyor.
İşte budur benim hikâyem. Arzuhalimi size yazdım. Takdir sizindir.
*Gazeteci