Osmanlı'da sosyalizme ve Marksizm'e yeni kuşak bakış
Yeni bir tarihyazımına katkı sağlayan 'Osmanlı’da Marksizm ve Sosyalizm', her iki düşüncenin de Osmanlı’daki gelişim sürecini yeniden tartışmaya açıyor.
Y. Doğan Çetinkaya’nın derlediği 'Osmanlı’da Marksizm ve Sosyalizm-Yeni Kuşak Çalışmalar' adlı araştırma kitabı İletişim Yayınları etiketiyle yayımlandı. Kitap, eski kuşak tarafından milliyetçilik yahut liberalizm başlıkları altında değerlendirilen Marksist ve sosyalist düşüncenin Osmanlı’da tek bir dini/etnik gruba bağlı kalmadan nasıl geliştiğini yeni kuşak makaleler ışığında ortaya koymakta.
1975 yılında İstanbul’da doğan Y. Doğan Çetinkaya, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun olduktan sonra ilk yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde, ikinci yüksek lisansını ise yine aynı bölümde Central European University’de tamamladı. Hollanda’nın Leiden Üniversitesi'nde Ortadoğu Çalışmaları sahasında doktora derecesini alan Çetinkaya bugün, doçent doktor unvanıyla İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Tarih Vakfı’nın başkan yardımcılığı görevini de sürdüren akademisyenin birçok makalesinin yanı sıra '1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi', 'Osmanlı’yı Müslümanlaştırmak: Kitle Siyaseti, Toplumsal Sınıflar, Boykotlar ve Milli İktisat' (1909-1914), 'Gelecek 1917: Tarih, Devrim, Kültür (Foti Benlisoy ile birlikte)' kitapları ile 'Toplumsal Hareketler: Tarih, Teori ve Deneyim, Ortadoğu: Direniş, Devrim, Emperyalizm, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi 1839-2014: Yeni Yaklaşımlar, Yeni Alanlar, Yeni Sorular (Mehmet Ö. Alkan ile birlikte)', '1917: Rusya’da Devrimde Devrim (Mehmet Ö. Alkan ile birlikte)' başlıklı derlemeleri yayımlandı. Yazarın son derlemesi 'Osmanlı’da Marksizm ve Sosyalizm-Yeni Kuşak Çalışmalar' ise İletişim Yayınları etiketiyle yakın zamanda yayımlandı. Önsözde belirtildiği üzere 2000’li yıllardan sonra işçi sınıfı üzerine yeni çalışmaların hız kazanmasının ardından 2014 yılında Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar dergisinde bu kitabın konusu olan makaleler oluşturulmaya başlandı. Ancak dergi makalelerinden kitaba geçiş söz konusu olunca çalışmalar gözden geçirildi ve genişletildi, üç yeni yazı eklendi. Oluşum süreci böyle olan kitabın temel hareket noktası yeni kuşak çalışmaları barındırması. Zira eski kuşak çalışmaların birçok noktada yetersiz kaldığı belirtilmekte. Bu savın temel dayanağını açıklamak gerekirse eski kuşak çalışmaların sosyalist hareketleri müstakil olarak ele almaktan ziyade milliyetçi veya liberal hareketlerin bir parçası olarak görmeleri. Öte yandan sosyalizmi benimseyen Türklerin aslında sosyalist olmadıkları (ya da sosyalizmi bilmeden sosyalist oldukları) ön kabulünden hareket etmeleri; sosyalizmi Selânik merkezli hareketlerin odağında gayrimüslimlere atfetmeleri. Başka bir deyişle kitabın odak noktasında eski kuşak çalışmaların tarihyazımına eklemlediği birtakım yargıları yeni kuşak çalışmalarla kırarak bugün dahi sosyalizmin ve Marksizm’in Türkiye’deki modern geçmişinin tartışma konusu olacağını ampirik çalışmalarla ortaya koymak yer alıyor. Bu doğrultuda “Osmanlıca Marksizm” başlığını taşıyan ilk makale Çetinkaya’ya ait. Makale, yazarın ifadesiyle “Osmanlıca kaynaklara erişebilen bir kişinin o çağda Marksizmin ABC’sini öğrenebileceğini iddia ediyor.” Nitekim, ilkin “iştirakiyyun, iştirak-i emval” gibi isimlerle anılan sosyalizme ve Marksizm’e dair daha kapsamlı bilgilerin İştirak gazetesi vasıtasıyla yayımlandığı belirtilmekte ki “amele/işçi” ayrımının yine bu çevrede gelişerek bilinçli bir şekilde yer aldığı, “proleter ahali” gibi daha spesifik ifadelerin kullanıldığı da vurgulanıyor. Tüm bunlar da önemli bir hususa işaret ediyor: İştirak çevresini liberal olarak nitelemenin mümkün olmadığına.
İ. Arda Odabaşı’na ait ikinci makale ise “Kızıllaşan Türkler: Osmanlı’da Erken Türk Sosyalizmi (1904-1910)” başlığını taşımakta. Makale Temmuz 1908’den 1910 yılının sonlarına uzayan bir süreçte Selanik merkezli olarak sosyalizmin sadece gayrimüslimler arasında değil Türkler arasında da yayıldığını belirtmekte. Bu minvalde şiirden romana, romandan tercümeye varana dek kültürel sahada canlı tartışmaların yer aldığı ve bu canlılığın siyasi yansımalarının da olduğu gösterilmekte. Kabaca özetlemek gerekirse bu makale Türkleri odağına alsa da Osmanlı’nın en kozmopolit merkezlerinden Selanik’te sosyalist düşüncenin herhangi bir etnik ya da dini gruba bağlı kalmaksızın yayıldığını ortaya koymakta.
Stefo Benlisoy’un kaleme aldığı üçüncü makale ise “Sosyal Demokrasiden Devrimci Sendikalizme: Meşrutiyet İstanbul’unda Bir İşçi Örgütünün Evrimi” başlığını taşıyor. “Türkiye Sosyalist Merkezi” ve onun yayın organı Ergatis’ten çoğunluğunu Rum işçilerin oluşturduğu “Beynelmilel İşçiler İttihadı”na, TKP’nin kuruluşuna kadar etki eden bir süreç konu edilmekte.
Yaşar Tolga Cora’nın yazdığı dördüncü makale ise “Sosyal Demokrat Hınçak Partisi’nin İstanbul Öğrenci Birliği ve Dergisi Gaydz (1911-1914)” başlığına sahip. Makale, Gaydz’ın sosyalist düşüncenin gelişiminde oynadığı rolle ve sosyalist terminolojiye yaptığı katkılarla birlikte dergi çevresinde öğrenci örgütlenmesinin boyutlarını irdelemekte.
Bilge Seçkin Çetinkaya’ya ait olan “Tiyatro Sahnelerinde Türkçe Sosyalizm” başlıklı beşinci makale ise 1908 Devrimi’nden sonra hız kazanan tiyatro faaliyetleri ve politik tiyatro içerisinde sosyalist düşüncenin de yer aldığını göstermekte.
“1919 Seçimlerinde Sosyalistler, Numan Usta ve Meslekî Temsil” başlıklı altıncı makale ise Erol Ülker’e ait. Makale, Mütareke’den sonra İstanbul’da kurulan önemli sosyalist partilerden Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası’nın seçim sürecindeki izleğini ve Numan Usta’nın mebus seçilmesini İttihatçı çevrenin sosyalist düşüncenin karşısındaki konumunu açıklayarak anlatmakta.
Mehmet Ö. Alkan’ın yazdığı yedinci ve son makale “Brüksel’den İstanbul’a Manifesto Üzerine Notlar…” ise Komünist Manifesto’nun Türkçeye çevrilme sürecine odaklanmış.
Tüm makalelerden etraflıca söz etmek bu yazının boyutunu aşsa da önsözde de belirtildiği gibi yeni kuşak çalışmalar söz konusu. Zira yeni kuşak çalışmalar sosyalizmi ve Marksizm’i üst başlıklar içerisinde değerlendirmekten ziyade iki hareketin de katmanlı bir yapı içerisinde nasıl geliştiğini göstermekte. Böylelikle yeni bir tarihyazımına katkı sağlayan kitap her iki düşüncenin de Osmanlı’daki gelişim sürecini yeniden tartışmaya açmakta.
“Yani aslında bu bir kuşaklararası yorum tartışması da değil. Bu kitaptaki çalışmalar bu alanda gerçek anlamda ampirik araştırmanın ve kuramsal tartışmanın yeni başladığına işaret ediyorlar. Her ne kadar bu konuları çalışmak ilk başlarda hem geçmiş kuşakların ön kabulleri hem de neoliberal dünya yüzünden adeta bir akıntıya karşı kürek çekmek anlamına gelse de bugün yeni kuşak çalışmalar bizlere artık yeni kapıları aralıyor.”