Gazete Duvar’daki 11 Temmuz 2019 tarihli ilk yazımın başlığı “En fazla ötelenebilecek bir kriz” idi. Rus yapımı S-400 füze savunma sisteminin Türkiye’ye teslimatının başlamasının hemen ardından kaleme aldığım yazıda bu meselenin eninde sonunda Ankara-Washington ilişkisini derin bir uçurumun kenarına getirmesinin kaçınılmaz olduğunu yazmıştım. Bir kehanette bulunmak değildi niyetim. ABD’deki yasal çerçeve üzerinden gerçekçi bir siyasi okuma yapan herkes aynı öngörüde bulunabilirdi…bulunuyordu da zaten. Denize düşünce Trump’a sarılan hükümetçi sosyal medya güruhu dışındaki herkes diyelim.
Aradan geçen 15 ayda itiraf etmeliyim ki ABD Başkanı Donald Trump Türkiye’nin karşı karşıya olduğu yaptırımların ötelenmesi konusunda beklediğimden başarılı bir performans sergiledi. Hem de araya Ankara'nın Suriye’deki Barış Pınarı Operasyonu gibi ilişkiyi daha da geren konular girmesine rağmen. Öyle ki Trump işi Ankara lehine lobi yapan arabulucuların kendisine verdiği sufleleri kameralar önünde dile getirmeye kadar götürdü. Obama yönetimi Türkiye’ye Patriot satmadığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın S-400’leri almak zorunda kaldığını, bunun bir NATO müttefikine yapılan bir haksızlık olduğunu söyleyerek Ankara’nın gönlünü bir kez daha okşadı. Halbuki kendi yönetimi de Türkiye’ye de facto silah ambargosu uygulamaya devam ediyordu. Gerçekleri tahrif etme konusunda sicili kabarık olan Trump’ın manipüle ettiği Patriot hikayesi Amerikan basınının radarına takıldı. Güdümlü Türkiye medyası ise üç maymun oyununa devam etti.
Trump’a yakın Güney Carolinalı Senatör Lindsey Graham, Kongre’de Ankara’yı hedef alan tepkinin bir nebze yumuşatılarak bu sürecin yaptırımsız geçirilmesinde hatırı sayılır rol oynadı. Beyaz Saray ile koordinasyon içinde Graham “Türkiye füzeleri aktive etmediği takdirde ABD’nin ulusal çıkarlarına zarar gelmeyeceği” tezi üzerinden özellikle öfkeli Cumhuriyetçi senatörlerin fevri adımlar atmasına belli ölçüde fren koyabildi.
Trump’ın yaptırımları öteleme çabasının farkında olan Beştepe ise “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” mantığıyla daha önce S-400’lerin aktivasyonu için ilan ettiği Nisan 2020 tarihini pas geçiverdi. Zira Ankara’nın döviz kurunu tutmak için erittiği Merkez Bankası rezervleri alarm veriyordu ve Erdoğan hükümeti işi toparlamak için ABD Merkez Bankası Fed’den swap imkânı sağlanmasının peşindeydi. Hükümetin S-400 aktivasyonunu erteleme kararının arkasındaki gerçek neden Amerika’daki karar alıcılara sempatik görünme çabasıydı. Tam da o aylarda dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını aktivasyonu ertelemenin bahanesi, kılıfı oldu. Salgın ile halihazırda Türkiye topraklarında konuşlanmış olan füze savunma sistemi ve radarının elektronik aktivasyonu arasında nasıl bir ilişki olduğuna açıklama getirmeye kimse ihtiyaç duymadı.
Aslında Ankara’da dosyaya bakanlar, Trump’ın her fırsatta yönetim içindeki özerk konumunun altını çizme çabasında olan Fed’den Türkiye lehine iltimas isteyip sonuç almasının ne kadar zor olduğunun farkındaydı. “Ya tutarsa” diye ilk kez yola çıkmamışlardı ne de olsa... Bazen de tutturmuşlardı (Bakınız: Trump’ın Suriye’deki ani kararlar dizisi). Nitekim bu sefer tutmadı. Aranan swap mayıs ayında Katar’dan bulundu!
Sonrasında yaz aylarıyla birlikte karantina döneminin de işleri körüklemesiyle ekonomi yokuş aşağı serbest stil yuvarlanmaya başladı. ABD’nin meşhur yaptırımları nicedir ötelenmişti ama Amerikan Doları'nın 8 TL’nin üzerine çıkması engellenemedi.
Beştepe ekonomideki çöküşü perdelemek için yaz sezonunu Ayasofya’ya “camii kebir” tabelası asıp Doğu Akdeniz’de savaş provaları yaparak geçirdi. Topluluklara yabancı düşman yuhalatılması gerektiğinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron sağ olsun Beştepe’yi malzemesiz bırakmadı. Arada bir de ABD cumhurbaşkanlığı seçimi için Demokratların başkan adayı Joe Biden’a atar yapma ihtiyacı hasıl oldu. Onun ötesinde 2020’nin dokuz buçuk ayı ABD ile ilişkiler, mini krizler kamuoyuna yansıtılmadan rölantide götürüldü.
Ta ki geçen hafta Sinop’ta yapılan S-400 testlerine kadar.
ABD’deki kritik başkanlık seçimine 17 gün kala Beştepe derin dondurucuya atılan S-400 krizini tezgâhın üzerine çıkartmaya karar vermişti. Bir haftalık spekülasyonun ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400 testini bizzat doğruladı. Yeni testlerin de yapılacağını müjdeledi! Türkiye bunun için Amerika’dan izin isteyecek değildi. Bu arada Rusya’dan yayın yapan web sitesi Avia 16 Ekim tarihinde Sinop’ta yapılan S-400 denemesinin Ankara atış alanında Rus uzmanların hazır bulunmasına izin vermediği için başarısız olduğuna ilişkin bir haber yayınladı. Bunun Kremlin kaynaklı bir dezenformasyon çalışması olup olmadığını da öğrenemedik. Zira Ankara’da bu mesele başından beri son derece örtülü yönetiliyor.
Mesela Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Polatlı’da ağırladığı gazeteciler elbette bu tür sorular yöneltmemişlerdi adını gizleyerek yazdıkları hükümet yetkilisine.
Bu arada Washington’dan Beştepe’nin S-400 testini sahneye koyarken beklediği yönde tepkiler geldi. ABD Savunma ve Dışişleri bakanlıkları Sinop’taki S-400 denemesini kınadı, Ankara sistemi operasyonel hale getirmeme konusunda bir kez daha uyarıldı. Beyaz Saray elbette sessiz kaldı. Zaten Erdoğan ve ekibi tepkilerin tam seçim öncesinde bunun ötesine geçmeyeceğini, olası bir yaptırım kararının yarın alınamayacağının farkındalığı içinde yola çıkmışlardı. Olur da Trump 3 Kasım’da başkanlık koltuğunda ikinci dört yılını garantilerse zaten Ankara için bonus olacaktı. Anketlerin öngördüğü şekilde Demokrat Parti adayı Joe Biden seçimi kazansa da zaten Ocak 2021’deki yemin törenine kadar bilfiil bir kararın altına imza atması söz konusu olmayacaktı. Seçim karambolünde Beştepe şöyle bir efelenmişti işte fırsat bulmuşken.
S-400 hikayesinin son dönemecinde yaşananların kronolojik sıralamasına dikkatle bakarsanız ABD’nin önümüzdeki süreçte Ankara’ya karşı atmaya hazır olduğu adımların ipucuna rastlayacaksanız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin Rus füzelerini test ettiğini doğruladığı 23 Ekim günü bu açıklamadan sadece birkaç saat sonra ABD güvenlik tehdidi nedeniyle Türkiye’deki tüm vize hizmetlerini askıya aldığını duyurdu. Tamamen tesadüf de olabilir. Ancak Washington’daki deneyimim ABD’nin Türkiye’ye geçici vize ambargosu uygulama kararının bir terör saldırısı istihbaratından ziyade S-400 denemesine yönelik kızgınlığın uzantısı olduğunu düşündürtüyor. Yaklaşık üç sene önce Washington, ABD’nin İstanbul Konsolosluğu görevlisi Metin Topuz’un tutukluğuna tepki olarak Türkiye’deki vize faaliyetlerini askıya almıştı. İki buçuk aylık müzakerenin sonunda Ankara Washington’ı geri adım atmaya ikna etmişti.
Gelecek hafta bugün ABD’deki seçimi kim kazanırsa kazansın Ankara aktivasyonda hakikaten kararlı ise 2021’in ilk yarısında Türk-Amerikan ilişkilerinin -her boyutuyla- sert bir S-400 türbülansından geçmesi kaçınılmaz. Mevcut koşullar altında olası bir Biden yönetiminin Türkiye ile ilişkilerde yeni bir sayfa açması mümkün olmayacağı gibi o koltukta oturmaya devam etse bile Trump da Kongre’nin “yasaları uygula” baskısına çok uzun süre dayanamayacaktır. Hele de 3 Kasım seçiminin ardından son hali verilecek olan 2021 ulusal savunma bütçesine, yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren 30 gün içinde Türkiye’ye yaptırımların uygulanmasına yönelik düzenleme eklenirse.