Otobüs kazaları nasıl yazılmaz?

Gazeteciler, Vali Özkan’ın, “Net olmamakla birlikte muhtemelen bir dalgınlık hali de olabilir” sözlerine dayanarak yazmışlardı haberi. Ancak ertesi gün haberlerin rengi değişti. Meğer şoför Adem Tatlısu’nun kalp krizi geçirip bayılması nedeniyle otobüs yoldan çıkmıştı! Gazetecilerin sadece o açıklamaya dayanarak şoförü suçlayan kesin ifadelerle haber yazmaması, kazanın nedenini farklı kaynaklardan araştırması gerekirdi.

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici medyaombudsman@gmail.com

12 insanın yaşamını yitirdiği Yozgat’taki otobüs kazası haberlerinde yine eksik, yanlış bilgi ve önyargı egemendi. Haberlerin çoğunda kazanın “dalgınlık”, “dikkatsizlik” nedeniyle meydana geldiği belirtiliyor; şoför suçlanıyordu. Hatta Sabah, “Şoför uyudu” başlığı koymuştu habere.

Ancak ertesi gün haberlerin rengi değişti. Meğer şoför Adem Tatlısu’nun kalp krizi geçirip bayılması nedeniyle otobüs yoldan çıkmıştı! Ön otopsi raporu bunu teyit ediyordu.

Bu bilgi, 22 Ağustos’ta yayımlanan haberlerin tümünü çöpe attı. Ama şoförü günahsız yere töhmet altında bırakan o haberlerin yazılmasında sadece muhabirler değil, Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan da hatalıydı.

Çünkü gazeteciler, Vali Özkan’ın, “Net olmamakla birlikte muhtemelen bir dalgınlık hali de olabilir” sözlerine dayanarak yazmışlardı o haberi. Valinin “net olmayan” ve “muhtemelen” diye açıklama yapması bulunduğu makamın sorumluluğuyla bağdaşmadı.

Elbette gazetecilerin de sadece o açıklamaya dayanarak şoförü suçlayan kesin ifadelerle haber yazmaması, kazanın nedenini farklı kaynaklardan araştırması gerekirdi. En azından otobüs şirketine de kazanın nedeni sorulabilirdi.

Hürriyet gazetesinde Okur Temsilcisi olduğum dönemde Anadolu Ajansı yöneticileri ile birlikte hazırlanmasına öncülük ettiğim, o dönem 26 medya kuruluşunun benimsediği “Trafik kazası haberleri yazım kılavuzu”ndan iki maddeyi anımsatayım:

- Ölümlü kazaya karışan taşıtın/otobüsün firmasının adı, firma ya da sürücüyü suçlamadan; kazanın oluş şekli ile ilgili kesin ifadeler kullanmadan yazılır. Fotoğraf ve görüntülerde firma ismi ve plaka buzlanmaz.

- Kazaya karışan taşıt/otobüs firmasının yetkililerinin kazayla ilgili görüşüne başvurulur; varsa açıklamalarına haberde mutlaka yer verilir.

Kılavuzdaki bu maddelere harfiyen uyulmuş olsa bir gün sonra çöpe atılacak yanlış haberler yazılmamış olurdu. Zaten Anadolu Ajansı ile Demirören Haber Ajansı’nın haberlerinde otobüsün Kâmil Koç şirketine ait olduğu yazılmış; fotoğraf ve görüntülerde de şirketin adı gizlenmemişti. Adı açıkça yazılarak suçlanan otobüs firması yöneticilerinin görüşünün alınması gerekirdi.

İhlas Haber Ajansı ise haberde şirket yöneticilerinin görüşüne yer vermemekle kalmamış; Kâmil Koç şirketinin adını yazmadığı gibi fotoğraf ve görüntülerde de şirketin adını kapatmıştı. Bu daha büyük hata.

DİPLOMATLARIN İŞİNİ ÜSTLENMEYİN

“BM tarafsızlığını yitirdi” başlıklı haberler, Türkiye ve KKTC yetkililerinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne tepkisini içeriyordu. Fakat ne olmuştu da BM tarafsızlığını yitirmişti? Haberlerden bu tam olarak anlaşılmıyordu.

Zira Akşam, Hürriyet, Milli Gazete, Posta, Sabah, Sözcü, Türkiye, Yeni Akit ve Yeni Şafak gazeteleri ile internet sitelerindeki haberlerinde BM Güvenlik Konseyi açıklamasının içeriği ile ilgili ayrıntılı bilgi yoktu. İnsanlar, tek yanlı ve eksik bilgilendiriliyordu.

Ama Karar ve Cumhuriyet, BM Güvenlik Konseyi açıklamasının içeriğini ayrıntılı olarak yayımlamıştı. Milliyet’in haberinde ise kısaca yer veriliyordu. Güvenlik Konseyi, KKTC güçlerinin Yiğitler’den ara bölgedeki Pile’ye yol yapımını engellemek isteyen Barış Gücü askerlerine müdahale etmesini bir açıklamayla kınamıştı. Açıklamada, “izinsiz inşa edilen yolun tampon bölgede olduğu ve yol yapımının uluslararası hukuka göre suç oluşturabileceği” vurgulanıyordu.

Üstelik açıklamanın içeriğini aktarmayan medya kuruluşları daha önce “Rusya’dan KKTC’yi sindirmek isteyen BM’nin kınama tasarısına veto” haberleri yayımlamışlardı. “Karar” tasarısını veto eden Rusya’nın sonra nasıl olup da “basın açıklaması”nı desteklediği konusunda da okur ve izleyicilerini bilgilendirmediler.

Daha beteri Güvenlik Konseyi açıklamasının içeriğini vermeyen medya kuruluşlarından Akşam, “BM engeline rağmen yol çalışmaları sürüyor”, Hürriyet, “Kıbrıs’ta yola devam”, Yeni Şafak, “Dolgu tamam sıra asfaltta”, Sabah, “Yol çalışmaları iki gün daha sürecek”, Türkiye “BM araçları inşaat alanına sokulmuyor” haberleri de yayımladılar. Oysa BM Güvenlik Konseyi açıklamasında “Kıbrıs Türk tarafının inşaatı durdurma ve ekipman ile personeli bölgeden çekme kararının memnuniyetle karşılandığı” belirtiliyordu.

Daha açık söyleyelim; Türk tarafı, tartışmalı bölgedeki yol inşaatını durdurmuştu!  O medya kuruluşlarındaki yol inşaatının devam ettiği haberlerinin gerçekle ilgisi yoktu!

Eksik ve tek yanlı bilgi okuru yanıltır. Devlet yanlısı haber yapacağım diye olup biteni saptırmak gazeteciliğe sığmaz. O işi diplomatlara bırakmak lazım. 

YENİ ŞAFAK’TAN ÇELİŞKİLİ SAVUNMA

Yeni Şafak, 12 Ağustos’ta yayımladıkları “Biri bu doktorları durdursun: 15-16 yaşlarındaki çocukların cinsiyetini değiştiriyorlar” haberine yönelik “11 doktoru hedef gösterdikleri” eleştirilerini reddediyor. Hatta internet Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik, haberlerinden dolayı kıvanç duyuyor, övünüyor:

Yeni Şafak olarak geçtiğimiz günlerde bir haber yaptık, mühim bir meseleyi tartışmaya açtık. Türkiye’de 18 yaşından küçük ve henüz ergenlik çağındaki çocukların cinsiyetlerinin değiştirildiğini ve bu operasyonların da İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde görev yapan akademisyenlerin de olduğu 11 doktorun ‘onayıyla’ yapıldığını kamuoyuna duyurduk. Kuruldaki doktorların da isimleri ve fotoğrafları haberimizde yer aldı.”

Çelik, böyle başlayan “Bakın ses nereden geldi” başlıklı yazısının ilerleyen bölümlerinde fakültenin dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek’in açıklamasını da özetle şöyle değerlendiriyor:

“Tükek, ‘Yayında ifade edilen şeyler bize dışarıda yapılıp gelenler. Merdiven altında aileler götürüyor, çocuklarını ameliyat ettiriyorlar’ diyerek kurulu savunmuştu. Bu bir itiraf. Türkiye’de bir yerlerde çocukların cinsiyetleri değiştiriliyor demek ki. Artık herkes öğrendi ki cinsiyet değiştirme süreçleri ülkemizde merdiven altı sektöre dönüşmüş durumda.”

Ardından da “merdiven altı diye tabir edilen cinsiyet değiştirme merkezlerinde sürecin nasıl işletildiğinin” soruşturulması gerektiğini vurgulayarak yazısını noktalıyordu.

İki kısa alıntıdan görüleceği gibi, Çelik, Yeni Şafak’ın haberinde 11 doktoru çocukların cinsiyetlerini suç olacak nitelikte operasyonlarla değiştirmekle suçladıklarını kabul ediyor ama yazının sonunda ise bu operasyonların asıl olarak başka merkezlerde yapıldığını kabul ederek araştırılmasını istiyor! Bu bir çelişki.

Kaldı ki, Yeni Şafak’ın haberine konu olan “Cinsiyet Hoşnutsuzluğu Olan Ergenlere Endokrinolojik Yaklaşım: Türkiye'de Üçüncü Basamak Bir Merkezde Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Deneyimi” başlıklı bilimsel makalede, tartışılan konuyla ilgili olarak iki ayrı bölümde şu bilgi veriliyordu:

“İki kişiye (S1, S2) kendilerinin ve ailelerinin inisiyatifiyle başka bir merkezde bizim yönlendirmemiz olmadan mastektomi ameliyatı uygulandı. Beş birey (S1-S5) başka bir merkezde bizim yönlendirmemiz olmadan ses ve yüz feminizasyonu ameliyatı ve bu bireylerden biri başka bir merkezde bizim inisiyatifimiz olmadan meme büyütme ameliyatı oldu. (6. Sayfa)

Cinsiyet değiştirme ameliyatlarının prosedürleri çok disiplinli konseylerde bireylerin 18 yaşından sonra yetişkin departmanına transferi gerçekleştikten sonra uluslararası standartlara göre konuşuldu. Araştırma grubumuzdaki 18 yaşında küçük bazı kişiler plastik cerrahi müdahaleler geçirdi (bizim yönlendirmemiz olmadan) ve sonrasında genellikle memnuniyet rapor ettiler. (8.Sayfa)”

Kısacası, makalede de -Prof. Dr. Tükek'in de vurguladığı gibi- cinsiyet değiştirme ameliyatlarının İstanbul Üniversitesi, Çocuk Hastalıkları, Çocuk Endokrin Bilim Dalı’nda yapıldığı yazılmıyor. Yeni Şafak’ın bilimsel makaleyi yazan 11 hekimi bu ameliyatlardan sorumlu tutması gerçeklerle bağdaşmıyor. İsim ve fotoğraflarıyla “Durdurun bu hekimleri” diye suçlu ilan edip hedef göstermesi de sorumsuzluk.

Ersin Çelik'in yayımlanan makalede sonradan değişiklik yapıldığı “iddiası" ise ayrı bir yazı konusu...

SANATÇI TELİF İSTEYEMEZ Mİ?

“Sezen Aksu’dan Galatasaray’a telif tehdidi” haberleri daha çok spor sayfaları ve sitelerinde yayımlandı. Sezen Aksu, Galatasaray’ı nasıl tehdit etmişti? Yeni transferi Hakim Ziyech’i tanıtırken “Hakim Bey” şarkısını çalmak isteyen Galatasaray’dan telif ücreti isteyerek!

Bir sanatçının telif hakkını istemesi neden tehdit olsun? Milliyet’ten Ali Eyüboğlu dikkat çekti haberlerdeki bu mantık sorununa. Eyüboğlu, Sezen Aksu’nun söz yazarı ve bestecisi olduğu bir şarkı için “Şarkımı izinsiz kullanırsanız telif atarım” deme hakkı olduğunu anımsattı. Gazetedeki yazısını “Sanata, sanatçıya ve telif haklarına saygı bu mu?” sorusuyla noktaladı.

Maalesef futbol haberciliğinin sanata ve sanatçıya saygısı bu. O haberler, sanat ve sanatçı değil futbol zaviyesinden yazılmıştı; sadece Galatasaray’ın gösterisine önem atfediliyordu. Fakat Sezen Aksu’nun hakları da gözetilmeli, hakkını istediği için suçlanmamalıydı.

Daha acısı, Yeni Akit bu konudaki haberine “Babası FETÖCÜ olan Sezen Aksu’dan Galatasaray’ı üzen hareket” başlığını koymuştu. Sanatçının telif ücreti istemesiyle babası arasında ilişki kurulması bırakın gazeteciliği, önyargılı ve ahlak dışı bir yaklaşım. 

Futbolculara milyon dolarlar ödeyen bir futbol kulübünün bir sanatçıya birkaç bin lira telif ödememesinin nedenini sorgulayamayan bir gazetecilikle karşı karşıyayız. Sırf telif ücreti istedi diye bir sanatçıya yüklenmek, suçlamak, hakaret etmek kolay tabii…

Sezen Aksu'nun halen hapiste olan gazeteci Merdan Yanardağ'a hakaret davasından kazandığı alacağı için haciz göndermesi ise duyarsız ve üzücü bir davranış.

TEK CÜMLEYLE:
  • Karadeniz’de üretilen günlük yaklaşık 10 milyon metreküp doğalgaz Türkiye’nin günlük tüketiminin yüzde 7’sine tekabül ettiği ve ihracata yetecek kadar rezerv bulunmadığı için Sabah’ın “Macaristan’a Türk doğalgazı” başlığı yanlıştı.
  • Yalçın Bayer'in Hürriyet'teki “Özakman, Büyük Taarruz'u sevdirdi" başlıklı yazısında yazdığının aksine “Kurtuluş" dizisinin yönetmeni Ziya Öztan halen hayatta.
  • Kocaeli B. Belediyesi’nin “Dirençli bir şehir: Kocaeli” başlıklı haber görünümlü reklamı, Aydınlık, Dünya ve Ekonomi gazeteleri ve sitelerinde ilan olduğu uyarısıyla, Akşam, Hürriyet, Milat, Posta, Sabah, Takvim, Türkgün, Türkiye, Yeni Akit, Yeni Şafak’ta ilan olduğu belirtilmeden yayımlandı.
  • Habertürk’ün “Hamile kadının feci ölümü” başlığı altında bir erkeğin hamile kızın karnını okşarken görüldüğü fotoğrafı kullanması haberin içeriğiyle uyuşmuyordu.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macaristan gezisine katılan gazetecilerden sadece Milliyet’in yeni Genel Yayın Yönetmeni Özay Şendir, geziden ve uçaktan izlenimler notlar yazdı.
  • Konya B. Belediyesi’nin icraatlarının tanıtımına yönelik tam sayfalık metin ve fotoğraflar, Yeni Akit’te “Bu bir reklamdır” uyarısı konulmadan habermiş gibi yayımlandı.
  • Akşam, Yunanistan’ın ERT televizyonunda orman yangınında ölen sığınmacılar için ırkçı, ayrımcı sözler sarf eden sunucu hakkındaki habere nefret söylemi içeren “Yunan vicdanı” başlığı koydu.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN:

Tüm yazılarını göster