Oulipocu bir hiper-roman: Yolculuğun peşinde

Georges Perec ve Oulipo imzalı, 'Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler', Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap, Perec’le başlayan macerada, Oulipocuların çalışmalarına yer veriyor.

Abone ol

1960’lı yıllarda Raymond Queneau ve François Le Lionnais’in öncülüğünde kurulan Oulipo topluluğu (Ouvroir de Littérature Potentielle: Potansiyel Edebiyat Çalışmaları) farklı yöntem ve anlayışlarla edebiyat metinleri üretmeyi amaçlayan, edebiyata, biçime ve estetiğe alışılagelmişin dışında bir yerden bakıp, kendini “kısıtladıkça” özgürleşen denemelerle isminden sıkça bahsettiren bir “okul”dur.

İçlerinde dünya çapında popülerlik kazanan Georges Perec, Italo Calvino gibi yazarlar da bulunan Oulipocuların bu denemelerinde birbirinden değerli kitaplar doğmuştur. Queneau’nun 1961’de kaleme aldığı 'Yüz Bin Milyar Şiir' başlıklı kitabı, hayli deneysel ve okuru da bir nevi üretici kılan bir çalışmadır. Aynı zamanda ilk Oulipo kitabı kabul edilen 'Yüz Bin Milyar Şiir', her biri on dört dizeden oluşan toplamda on soneden ibarettir. Kitabın basımında, sayfalardaki mısralar şeritler halinde kesilmiştir. Birbiriyle kafiyeli şekilde yazılmış mısraların hepsini, şeritleri hareket ettirerek bütün kombinasyonlarıyla okumak için (günün yirmi dört saati harcandığı varsayıldığında) gereken toplam süre 190.258.751 yıldır. Pek çok dile çevrilen bir diğer popüler kitap da 'Kayboluş'tur. Perec bu romanı hiç “e” harfi kullanmadan yazmıştır. 'Kayboluş'u Türkçeye çeviren Cemal Kafadar’sa, Oulipocu bir tavırla, kitabı yine hiç “e” harfi kullanmadan Türkçeye çevirmiştir. Bunlar ilk akla gelen iki eserdir.

Oulipo akımına ve Oulipocuların çalışmalarına dair geçtiğimiz günlerde yeni bir kitap yayınlandı. Everest Yayınları etiketine sahip Georges Perec ve Oulipo imzalı, 'Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler' adındaki bu macera Perec’le 1979’da başlamış olsa da 1992’de farklı bir yola girdi ve Oulipocu bir üretimle çoğalarak başlı başına bir kitap halini aldı.

YOLCULUK 1979’DA BAŞLAR

7 Mart 1936’da Paris’te doğan Perec, ailesini çocuk denecek yaşta kaybetti; babası II. Dünya Savaşı’nda cephede, annesi ise Auschwitz’te öldü. Halasının bakımında büyüyen Perec, küçük yaşlardan itibaren edebiyatla içli dışlı bir hayat geçirmeye başladı.

1965’te yayınladığı ilk romanı 'Şeyler' ile Renaudot Ödülü’ne, 1978’de 'Yaşam Kullanma Kılavuzu' ile de Médicis Ödülü’ne layık görüldü. 3 Mart 1982’de akciğer kanserinden vefat ettiğinde kırk altı yaşındaydı.

Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler, Georges Perec , Oulipo, Hazırlayan: Ayberk Erkay, 490 syf., Everest Yayınları, 2021.

Perec’in 1967 yılında Oulipocular arasına katıldıktan sonra kaleme aldığı deneysel kitapları, pek çok dile çevrilmiş ve hemen hepsi üzerine sayfalarca inceleme yazılmış olsa da, belki de hiçbiri 'Kış Yolculuğu' kadar enteresan bir üretime uğramamıştır.

Perec’in 1979’da kaleme aldığı 'Kış Yolculuğu' adlı öyküye kabaca bir bakalım;

Öykü, 1939’un Ağustos’unda, Fransa’da geçer. Vincent Degraël isimli genç edebiyat öğretmeni, meslektaşı Denis Borrade’ın aile evine misafir olur. Degraël evin kütüphanesinde, daha önce ismini hiç duymadığı Hugo Vernier isimli bir yazarın Kış Yolculuğu adlı ince kitabına rastlar. Kitap onu çok etkiler, öyle ki sabaha kadar hepsini okur. Ancak bir şey dikkatini çeker. Kitaptaki şiirlere, dahası belli dizelere daha önce Rimbaud’da, Mallarmé’da, Lautréamont’da Verlaine’da ve bunlar gibi değerli başka 19. yüzyıl şairlerinde de rastlamıştır. Burada bir problem vardır.

Degraël kütüphaneye inip araştırma yapsa da yazarla, kitapla ilgili fazla bir bilgi bulamaz. Kitabın basım yılının 1864 olduğunu öğrenince de işler hepten çığırından çıkmaya başlar. Yani dünya çapında tanınan bu şairlerin hepsi aslında Vernier’den etkilenmiştir. (Oulipocu tabirle bu bir “önceden intihal”dir.) Eğer ki kitabın basım yılı ve yazarı doğrulanırsa, bu, Fransız edebiyat tarihinin yeniden yorumlanmasına sebep olacaktır. Bu fikrin heyecanına kapılan Degraël her şeyi bırakıp bütün vaktini Vernier’i doğrulamaya adar ancak II. Dünya Savaşı’na katılmak için askere alınır ve işler bu noktadan sonra yavaş yavaş yokuş aşağı doğru yuvarlanmaya başlar.

YOLCULUK HİÇ BİTMEZ

Perec, yaklaşık on sayfalık bu öyküyü yazıp yayımladığında iyi eleştiriler alır ve mesele kapanır gider. Ta ki 1992’ye kadar. 1992’de Oulipoculardan Jacques Roubaud 'Kış Yolculuğu'nu yeniden ele alır ve bu öyküyü tabiri caizse yeniden yazar, dahası çeşitli eklemelerle ve farklı bir yerden bakarak yeniden üretir.

Roubaud, Perec’ın kurmacasını alıp şöyle bir sarsar, ismine 'Kuş Yolculuğu' adını vererek öyküyü “gerçekçi” bir düzleme çeker ve adeta kurmacanın kurmacasını oluşturarak Perec’i de karakterlerinden biri haline getirir. Buna göre; Perec’in bu öyküsünü okuyan Dennis Borrade, Vernier’i keşfeden ve bu uğurda hayatını mahveden Degraël’in o tarihte misafir olduğu evin, yani Denis Borrade’nin torunudur. Yani Perec’in yazdığı her şey “gerçektir”, öyle ki Roubaud bunu karakterlerinden biri haline getirdiği Perec’e de söyletir. Biz de bu öyküde Borrade ailesinin gözünden Vernier’i ve onun 'Kış Yolculuğu'nu anlamaya çalışırız.

Roubaud’un bu çalışması ses getirince, diğer Oulipocular da Perec’in öyküsü üzerine çeşitlemeler yazmaya, olayı farklı açılardan değerlendirip kurmaca evreni giderek genişletmeye ve böylelikle olayı Perec’in, hatta Vernier’in bile ötesine taşımaya başladılar. İşte tüm bu çalışmalardan toplamda yirmi bir öykü çıktı. Diğer bir değişle Degraël, Vervier’in; Perec, Degraël’in; Oulipocular da Perec’in peşine takılıp bir yolculuğa çıktılar.

Perec ve Roubaud’dan sonra, Hervé Le Tellier, Jacques Jouet, Ian Monk, Jacques Bens, Michelle Grangaud, François Caradec, Peine Haugure, Harry Mathews, Mikhaïl Gorliouk, Frédéric Forte, Hugo Vernier, Michèle Audin, Paul Fournel, Marcel Benabou, H. Ver..., Paul Braffort ve Daniel Levin Becker de çeşitli zamanlarda “yolculuk” öyküleri kaleme aldılar.

ÇOĞUL SES

Kitabı hazırlayan ve aynı zamanda çevirmenlerinden biri olan Ayberk Erkay, Sunuş kısmında kitaba ve sürece dair bilgi verirken, ilk etapta tek başına çeviri yaparken tuhaf bir sıkıntı yaşadığını belirtir ve daha sonra bu sıkıntının sebebini şu şekilde açıklar:

“Bu sorunun -birkaç haftama mal olan- tespiti hem çözümü hem de müthiş bir fırsatı beraberinde getirdi. Sorun çoğulluktu. Bu hiper-romanı oluşturan seslerin sahici çoğulluğu karşısında tekil bir sese sahiptim, bir başka değişle, tekil sesimi çoğaltsam bile, sahibi farklılığı yapay bir farklılıkla karşılamanın ötesine geçemeyecektim.”

Tam da buradan hareketle kitabın çevirisi, Oulipocu bir dokunuşla çoğullaşır ve öyküler toplamda on sekiz çevirmene emanet edilir. Bu isimler şöyledir: Ömer Aygün, Zeynep Bengü, Şule Çiltaş, Sosi Dolanoğlu, Ayşe Ece, Armağan Ekici, Ebru Erbaş, Ayberk Erkay, Elif Gökteke, Gülay Oktar, Saadet Özen, Nihan Özyıldırım, Orçun Türkay, İnci Uysal, Birsel Uzma, Cemal Yardımcı, İsmail Yerguz ve Ebru Yılmaz.

'Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler', uzun bir yoldan gelerek, çeşitli dönüşümler geçirip kendini yeniden üreterek karşımıza geldi. Raymond Queneau’nun 'Biçem Araştırmaları' adlı kitabının (aynı öykü doksan dokuz farklı şekilde yazılmış ve 1947 yılında yayınlanmıştır), Ferit Edgü’nün 'Yazmak Eylemi: Bir Toplumsal Siyasal Olay Üzerine 101 Çeşitleme' adlı kitabını (aynı öykü yüz bir farklı şekilde yazılmış ve 1980 yılında yayınlanmıştır) doğurması gibi, 'Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler'in de bizim edebiyatımızda bir yansıması olur mu, hatta Perec’in 'Kış Yolculuğu'na bizden sesler de ekler mi, eklenirse nasıl olur sormadan edemiyor insan.