Oxir be Xalê Tarik

Tarık Ziya Ekinci’nin yaşam hikâyesinin çağrıştırdığı iki temel özellikten söz edilebilir; mücadele ve istikrar. Şüphesiz O'nun ilke ve değerleri ufuk çizgimizi belirlemeye devam edecek.

Abone ol

Kürt halkı tarafından başarılı bir dahiliye doktoru olarak tanınan Tarık Ziya Ekinci 15 Ağustos 2024 tarihinde İstanbul’da yaşama veda etti. İstanbul’da yapılan cenaze merasimi ve diğer işlemlerin ardından cenazesi 18 Ağustos’ta Diyarbakır’a getirilerek binlerce kişinin katıldığı bir törenle Şehitlik semtindeki aile mezarlığına defin edildi.

Defin sonrası Diyarbakır’da kurulan üç günlük taziye de son bulduğuna göre artık Tarık Ziya Ekinci hakkında bir şeyler yazabileceğimi düşünüyorum.

İSYAN VE ATEŞ

Tarık Ziya Ekinci’nin hayat hikâyesi Kürt halkının son yüz yıllık özgürlük mücadelesinin bir özeti niteliğindedir. Nüfusta 1925 doğumlu yazılsa da anılarında gerçek doğum tarihinin 18 Şubat 1926 olduğunu yazar. 1925 Şeyh Said Hareketi’nin bastırılmasından bir yıl sonra Kürt halkına karşı toplu kıyımın yaşandığı bir zamanda Tarık Ziya Ekinci dünyaya gözlerini açar. Doğduğu Lice ilçesi 1925 Kürt Hareketi’nin karargâhı olmuştur. Yenilgiden sonra devlet büyük bir hınç ve pervasızlıkla Lice’ye yönelir.  Harekete etkin katılanlar yargılanmadan anında idam edilir. İdam edilenler içinde Tarık Ziya Ekinci’nin kuzeni Ömer de vardır. Amcası sürgün edilmiştir. Bölge genelinde olduğu gibi, Lice’nin kırsal alanında sürek avı başını almış gitmektedir. Hareket ile ilgili köylerin çoğu, içindeki insanlarla ateşe verilip yakılmıştır. Kürtler hafızalarına bu travmatik olayı Sala Şewatê/Yakma Yılı olarak yazar.

Tarık Ziya Ekinci’nin çocukluğu 1925 Hareketi sonrası yaşanan katliam ve zulüm hikâyelerini dinlemekle geçer. Bu arada idamdan yakasını kurtaran Kürt lider kadrosu kurtuluşu Fransız kontrolündeki Suriye’ye kaçmakta bulmuş ve orada örgütlenmeye başlamıştır. Lice’de kaçakçılık yapan insanlar sıklıkla Suriye’ye, diğer adıyla Binxetê’ye gidip oradan getirdikleriyle geçimlerini sağlamaktadır. Binxetê’ye gidip gelen kaçakçılar aynı zamanda Suriye’deki siyasi Kürt kadrolarıyla ilişki kurmakta ve onlardan haberler getirmektedir. Tarık Ziya Ekinci anılarında 1940 yılında kaçakçıların Suriye’den getirdiği Veteriner Nuri Dersimi’nin yazdığı Dersim İsyanı adlı kitabını gizlice okuduğunu belirtmektedir.

DİCLE TALEBE YURDU

Tarık Ziya Ekinci’nin siyasi kişiliğinin ve ulusal bilincinin gelişmesinde İstanbul’daki Üniversite yıllarının payı büyüktür. 1943 yılında kazandığı Tıp Fakültesi’ni okumak için gittiği İstanbul’da kaldığı Dicle Talebe Yurdu, Kürtlük bilincinin geliştiği bir kuluçka işlevini görmektedir. Tarık Ziya Ekinci Dicle Talebe Yurdu’nda kalan Musa Anter, Faik Bucak, Necat Cemiloğlu, Ali Karahan vb. dönemin öncü yurtseveriyle tanışır ve onlardan etkilenir. Bu dar ekip belirli aralıklarla toplanıp Kürtlerin sorunlarını tartışırlar. İstanbul’da okuduğu yıllarda Tarık Ziya Ekinci Kürtçe okuma yazmayı söker, Bênxetê’den getirilen Hawar dergisini okur, Mahabad Kürd Cumhuriyet’inin kuruluşunu arkadaşlarıyla dar bir çerçevede kutlar.

Tarık Ziya Ekinci, ulusal bilinçlenmesini olumlu yönde etkileyen gelişmelerin yanında, siyasi kişiliğinin gelişmesini hızlandıran trajik olayların da etkisinde kalır. 1943 yılında 33 Kürt köylüsü Van’ın Özalp ilçesinde Orgeneral Mustafa Muğlalı tarafından sorgusuz sualsiz kurşuna dizilir.

İstanbul’daki öğrenimi ardından Tarık Ziya Ekinci Paris’te iki yılda dahiliye uzmanlığını bitirir ve Diyarbakır’a bir dahiliye uzmanı olarak döner. Tarık Ziya Ekinci’nin Kürt halkının gönlünde yer edinmesinde mesleğindeki başarılı performansının payı büyüktür. Tarık Ziya Ekinci hekimlik mesleğinde edindiği parlak ünü sayesinde toplumla bütünleşir, onun sevgisini kazanır. Birkaç dönem Diyarbakır, Mardin, Siirt Tabip Odası başkanlığına seçilmesi onun toplumdaki saygınlığını gösterir.

YOĞUN MÜCADELE YILLARI

1960’lı yıllar Kürt ulusal uyanışı ile sosyalist hareketin eş zamanlı yükselişine tekabül eder.

1958 yılında Mustafa Barzani’nin sürgün bulunduğu Sovyetlerden Irak’a dönmesi ve General Abdülkerim Kasım ile anlaşması Türkiye devletini tedirgin etmektedir. Yükselen Kürt özgürlük mücadelesi Türkiye’deki iktidarın korkusunu depreştirerek onu harekete geçirmiştir. Bu kapsamda hiçbir gerekçe yokken 1959 yılında 50 Kürt aydın ve öğrencisi tutuklanır. İçerde bir kişinin vefatı nedeniyle bu tutuklama 49’lar olayı olarak tarihe geçer. Hemen ardından 27 Mayıs 1961 askeri darbesi gerçekleşir. Kürt toplumu içinde etkili 400’den fazla Kürt ileri geleni Sivas’ta sürgüne tabi tutulur

Öte yandan 1961 darbesinden sonra yapılan yeni anayasada ilk kez sol partilerin kurulmasına imkan tanınmıştır. Bu Türkiye sol hareketi ve Kürtler bakımından yeni bir dönem anlamına gelir.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) bu koşullarda kurulan Türkiye’deki ilk sol sosyalist partidir. TİP rejime karşı birikmiş devrimci muhalefeti hızla örgütler. Türkiye’nin önemli sosyalist aydın ve sendikacıları TİP bünyesi altında birleşir. TİP aynı zamanda Kürt sosyalistlerinin bir kısmının da ilgisini çeker. TİP’e katılanlardan biri de Tarık Ziya Ekinci’dir. Ekinci TİP içinde hızla yükselir. Kürt illerinin örgütlenmesinin sorumluluğunu üstlenir. Bir dönem partinin Genel Sekreterliği’ni yapar. 1965 genel seçimlerinde TİP 15 vekille mecliste yer alır. Bu 15 vekilden biri de Tarık Ziya Ekinci’dir.

Eşzamanlı olarak Faik Bucak’ın öncülüğünde Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP) kurulur. 1965 yılında illegal olarak kurulan TKDP kadroları ile TİP içinde yer alan Kürtler birçok alanda birlikte hareket etmektedir.

Tarık Ziya Ekinci o yıllarda Kürdistanı kasıp kavuran komando baskınlarına karşı aktif bir mücadele içindedir. 1967 yılında düzenlenen Doğu Mitinglerinde etkin rol oynar. 1969 yılında kurulan DDKO içinde yer alır.

29 Mayıs 1970 yılında toplanan TİP 4. Kongre’sinde Doğu Grubu olarak adlandırılan Kürt sosyalistlerinin çabasıyla Kürt meselesinde önemli bir karar alınır. Bu TİP açısında tarihi nitelikte bir adımdır. TİP’in 4. Kongre’de aldığı karar onun 12 Mart darbesinden sonra kapanmasına neden olacaktır.

12 Mart 1971 darbesi sadece sola karşı değil aynı zamanda gelişen Kürt ulusal hareketinin önünü kesmeyi amaçlamaktadır. Seçkin Türk ve Kürt kadrolarına karşı gözaltı ve tutuklama furyası başlar. Tarık Ziya Ekinci o dönemde iki kardeşi Tahsin ve Yusuf ile birlikte Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından tutuklanır. Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesi duruşma salonları Kürt kimliği ve temel haklarının cesaretle savunulduğu platformlara dönüşür. Ekinci, iki yıllık yargılama ve tutukluluk sürecinden sonra 1973 yılında dışarı çıkar.

Bu arada 12 Mart darbesinde tutuklanıp sonra serbest bırakılan Kürt siyasi kadroları 1974 yılından itibaren yeni bir arayış içine girmiştir. Kürtlerin Türk solundan ayrı örgütlenmesine inanan Kürt öncü kadrolar birkaç koldan yeni partiler kurar ve örgütlenmeye hız verirler.

Tarık Ziya Ekinci ise bu yeni kurulan Kürt örgütlerinde yer almaz. Ona göre kurtuluş Kürt ve Türk sosyalistlerinin ortak örgütlenmesi ve mücadelesiyle mümkündür. Bu anlayıştan hareketle 1975 yılında 2. TİP’in kuruluşunda yer alır. Ancak bu dönemde bir miktar geri planda durmayı tercih eder.

KIRILMA NOKTASI; 12 EYLÜL DARBESİ

12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinden sonra Tarık Ziya Ekinci her Kürt yurtseverin ortak kaderiyle karşılaştı. Üç kez gözaltına alındı, iki kez tutuklandı. 1981 yılının aralık ayında Tarık Dayı ile (Akrabalık ilişkisinden dolayı ben ona Dayı (Xalo) diye hitap ediyordum) yolumuz Diyarbakır 5 Nolu askeri cezaevinde kesişti. İki ay boyunca birlikte kaldığımız koğuşta, aynı işkence ve insanlık dışı uygulamalara göğüs gerdik.

1982 yılında 5. Nolu Cezaevi’nden çıktıktan sonra Türkiye’de can güvenliğinin kalmadığını görerek yurt dışına çıktı. Avrupa’da kaldığı 7 yıl içinde sınırlı ölçüde siyasi faaliyetlere katıldığını biliyoruz. Bunun nedeni TİP Genel Başkanı Behice Boran ve ekibinin O’na karşı aldığı olumsuz tutumdu. Tarık Ziya Ekinci 1989 yılında Türkiye’ye döndü.

Ekinci yurtdışından Türkiye’ye döndükten sonra hiçbir siyasi parti içinde yer almadı. Buna karşın birçok siyasal süreç ve platform içinde aktif bir biçimde bulundu. Geçen dönemde daha çok kendini yazmaya adadı. Anılarını yazdı. Ağırlıklı olarak Kürt sorunu ve demokrasi üzerine onlarca kitabı yayınlandı.

Tarık Ziya Ekinci geride bıraktığımız yüz yıllık zorlu sürece tanıklık eden az sayıdaki aktörlerden biridir. Anılarında, yaşadığı sürecin tanığı, sanığı ve mağduru olduğunu söyler. Bana kalırsa O (ve onun gibi mücadele insanları) aynı zamanda yaşadığı çağın kahramanıydı. İçinde yaşadığı zorlu koşullar tarafından etkilenirken, aynı zamanda ortaya koyduğu irade ve mücadele azmiyle toplumsal gelişmelere yön verdi, değişimin ileriye doğru akmasında etkili rol oynadı.

Tarık Ziya Ekinci’nin yaşam hikâyesinin çağrıştırdığı iki temel karakteristik özellikten söz edilebilir; mücadele ve istikrar. O bulunduğu her alanda üretken, verimli ve kararlı bir mücadele insanı olarak ön plana çıktı. Dahası hayatıyla özdeşleşen özgürlük ve demokrasi mücadelesinde sonuna kadar istikrarlı bir şekilde yürümeyi başardı.

O aynı zamanda yeniliklere açık, sorgulayıcı,  fikri alanda üretken, değişime iman etmiş, entelektüel kapasitesi yüksek bir mücadele insanıydı.

Bu ender hasletleriyle halkının sevgisini kazandı.

Hiç şüphe olmasın, O’nun özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesine ışık tutan ilke ve değerler ufuk çizgimizi belirlemeye devam edecek.

Oxir be Xalê Tarik. (Elveda Tarık Dayı)