Oy kabinlerindeki selfieler
Fütursuzca sosyal medyada oylarının fotoğraflarını paylaşanların duruşları (pozları), yüz ifadeleri, o ifadedeki özgüven, tehditkâr bakışlar ülkemizde yaşanan son üç seçimin hangi koşullarda gerçekleştiğini de anlatıyor.
Rıza Kıraç
Tek bir fotoğraf karesi kimi zaman binlerce kareden oluşan hareketli görüntüden daha çok şey anlatabilir. John Berger’in Susan Sontag’ın fotoğraf üzerine yazılarını okuyanlar bilir bunu. Kimi zaman da o tek kare fotoğraf bir ülkenin, toplumun; coğrafyanın ekonomisi, sosyal hayatı, politik durumu velhasıl bütün bir ülkenin ruh halini yansıtır.
Giriş cümlesine kanıp derdimin fotoğraf üzerine ahkâm kesmek olduğunu sanmayın; derdim, selfie çektiğini söylediğimiz yerde, sahte oy pusulalarına damga vuranlar.
Hırsızların çaldıklarını teşhir etmekten özel bir haz aldıklarını, çaldıkları paralarla fotoğraf çektirenlerden, hatta ahmaklık boyutunda bunu sosyal medyada paylaşanlardan biliyoruz. Oy verirken çektirdikleri pozlar ile onların verdikleri pozlar arasında neredeyse hiçbir fark yok.
Fütursuzca sosyal medyada oylarının fotoğraflarını paylaşanların duruşları (pozları), yüz ifadeleri, o ifadedeki özgüven, tehditkâr bakışlar ülkemizde yaşanan son üç seçimin hangi koşullarda gerçekleştiğini de anlatıyor.
Bu fotoğrafların bazıları selfi, bazıları başkaları tarafından çekilmiş. Genellikle topluca yapılan bu çekimlerde daha “güçlü pozlar” vermeye çalışıyorlar. Bunların hepsi erkek (kadın varsa bile o fotoğrafları görmedim) ve hepsi beyaz bölüme “tercih” basılı oy pusulalarıyla poz veriyor. Bütün pozlar aynı şeyi söylüyor; “büyükleri” tarafından ödüllendirilmeyi isteyen “iktidarsızların” yüz ifadesini takınarak, iktidardan hakları olanı talep ediyor!
Bu pozları verenler on beş yıldır Türkiye’de hemen hemen her alanda bu yöntemlerin AKP tarafından “iş bitirme unsuru” olarak kullanıldığının farkında. Bu yöntemleri seçenlerden daha ağır suçları işleyenlerin mahkemeye bile çıkarılmadığını da biliyorlar.
Çektikleri fotoğraflar onlar için bir suç belgesi değil, takdir görmek istediklerinde “iktidara” sunmak için kullanacakları “diploma/sertifaka”, yani “sizdenim” demenin en kısa yolu. Ama zaten yüzlerindeki ifade, iktidar sahiplerinin takındığı küstah, kibirli, saldırgan ifadeyle aynı.
Kendileriyle çelişircesine, teşhir ettikleri eylemle aynı zamanda ne kadar büyük bir kudret sahibi olduklarını karşılarında hayali olarak inşa ettikleri hasımlarına da göstermek istiyorlar.
Bir yandan da kendisi gibi düşünenlere aklı sıra, daha fazlasını yapabilmek için cesaret veriyorlar ve bunun en doğal hakları olduğunu düşünüyorlar.
Bu kanıya nereden varıyoruz? O fotoğraflardaki, videolardakilerin vücut dillerinden, dudaklarının kenarlarındaki aşağılama ifadesinden, o pusulalarıyla tercih mührünü ellerinde tutuş, gösteriş biçiminde anlıyoruz elbette. Fakat bu ifadeler aynı zamanda “reislerinden” öğrenilmiş düşmanca tavır alış biçimlerini örnekliyor.
Selfieci'ler yaptıklarıyla gurur duyuyor.
Çünkü bunu sorun olarak görmüyorlar; bunu cemaate/partilerine “hizmet” olarak yapıyorlar!
Parola aynı: “hizmet eden ödüllendirilir.”
Bu ideolojinin ötesinde inanç dayanağı da bulunca kendilerince “meşruiyet” kazanıyorlar.
Buraya kadar verdiğim örnekleri sosyal medyada görmüşsünüzdür ama sosyal medyada dolaşan bir başka grup fotoğrafta referandum sonuçlarının belli olmaya başladığı saatlerde çekilmiş iktidar mensuplarına ait.
Bakanların yüzündeki kaybetmişlik ifadesini hepimiz gördük. Çünkü YSK’nın açıkladığı yüzde 51’e rağmen bu referandumun galibi olmadıklarını biliyorlar.
Bir diğeri de “başkan” olmayı bekleyenin yüz ifadesi... Mikrofonların karşısında başka bir duyguya geçmeye çalışıyor ama o ifade tek karede sabitlenmiş ve biz artık bunun ne anlama geldiğini biliyoruz.