'Oyuncaklar yaşasın diye uğraşıyorum'
Kültür Bakanlığı'nın Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları arasında yer alan oyuncak araştırmacısı Orhan Karaalioğlu çocukluğunda oynadığı geleneksel oyuncakları atölyesinde yaşatıyor. Bugünün çocuklarının telefon ve tabletlerle oynadığını hatırlatan araştırmacı, "Benim hiç obez arkadaşım yoktu" diyor.
ANKARA - Uzun yıllar iç mimarlık yapan oyuncak araştırmacısı Orhan Karaalioğlu, 2000 yılından bu yana geleneksel oyuncaklar yapıyor. "Küçükken oynadığım oyuncaklar nelerdi, nasıl yapıyordum" sorularından yola çıkarak "El Yapımı Geleneksel Oyuncaklar" kitabını da hazırlayan Karaalioğlu, Ulucanlar Cezaevi Müzesi Sanat Sokağı'nda açtığı atölyesinde ders de veriyor.
İlk oyuncağını, terzi olan annesinin yaptığını söyleyen oyuncak araştırmacısı, bugünün çocuklarının telefon ve tabletlerle çok zaman geçirdiklerini hatırlatarak, "Benim hiçbir arkadaşım obez değildi. Hiç şişman arkadaşım yoktu. Bugün çocuklar sokaklarda oynamıyorlar, oynayamıyorlar" dedi.
KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICISI
Kültür Bakanlığı'nın Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları arasında yer alan Orhan Karaalioğlu, emekli olduktan sonra çocukluğundaki oyuncakları yeniden yaşatmaya karar verdi. "El Yapımı Geleneksel Oyuncaklar" kitabını hazırlayan oyuncak araştırmacısı, 45 geleneksel oyuncağın nasıl yapıldığını, hangi malzemelerin kullanıldığını ve nasıl oynandığını kendi çizimleriyle anlattı. Basılmayı bekleyen ve 150 çocuk oyununu anlattığı bir kitap daha kaleme alan Karaalioğlu, "İlk oyuncağımı annemden görmüştüm. İlk oyuncağım olan kağıttan kayığı annem yapmıştı. Aradan biraz zaman geçti beni karşısına aldı kibrit kutularından bir şeyler yaptı. Bir baktım kibrit kutusundan tren ortaya çıkmış. Sonrasında mahallemizde yanında çalıştığım bakkal bana kıl testere seti hediye etti. O setle bütün oyuncaklarımı kendim yaptım" dedi.
PATLANGAÇ, DOZİLDİK MERDİVEN, KALEİDESKOP...
Patlangaç, dozildik merdiven, cambaz, kaleideskop diye adlandırılan oyuncakları elinde hangi malzeme varsa onlarla yapan Karaalioğlu, geleneksel oyuncakları yaşatmanın çok iyi hissettirdiğini, uğraşını iş olarak değil sanat olarak gördüğünü söylüyor. Kendi çocukluğunda fabrikasyon oyuncakların çok az olduğunu belirten araştırmacı sözlerine şöyle devam etti, "Bizim zamanımızda oyuncak çok azdı. Olanlarla da arkadaşlarımızla oynardık. Şimdi çocuklar arkadaşlarıyla oynamıyor, ellerinde tablet ya da cep telefonu, tek başına dünyasını kuruyor onunla oynuyor. Çocuklar buraya geldikleri zaman bunları oyuncak olarak algılamıyorlar. Ben anlattığım zaman oyuncak olarak algılıyorlar, anlıyorlar. Hiç kıpırdamadan duruyorlar. Bu oyuncakları yaparak eskiyi hatırlatmayı amaçlıyorum. Oyuncaklar yaşasın diye uğraşıyorum."
'ÇOCUKLARINIZA OYUNCAK ALMAYIN ZEHİRLİYORSUNUZ'
Tasarladığı birçok oyuncağın cinsiyet eşitliğine katkı sağladığını söyleyen Karaalioğlu, "Buradaki oyuncakları hem kız hem de oğlan çocukları oynayabilirler. Onları belli bir kimliğe sıkıştırmaz. Aynı zamanda bu oyuncaklar iki parmakla oynanmaz. Birlikte, akranlarıyla oynayabilirler. Bu sayede hem de arkadaşlık duygusu aşılanır. Birlikte olmanın, paylaşmanın tadını alacaklardır" dedi.
Atölyeyi ziyaret eden ailelere verdiği tavsiyeleri de aktaran oyuncak araştırmacısı sözlerini şöyle sürdürdü, "Bu oyuncakları yapmak el becerisi gerektiriyor. Şimdiki çocuklar bunların hiçbirini yapamazlar örneğin. Biz daha iyiydik bu konuda ve beceri kazanırdık. Bu oyuncakları yapıp sokakta oynardık. Mesela benim hiçbir arkadaşım obez değildi. Hiç şişman arkadaşım yoktu. Bugün çocuklar sokaklarda oynamıyorlar, oynayamıyorlar. Sokakta oynayan çocukların ellerinde de Çin malı oyuncaklar oluyor. Zehirli malzemelerle yapılan ürünler bunlar. Buraya gelen ailelere de söylüyorum. 'Çocuklarınıza oyuncak almayın zehirliyorsunuz' diyorum. Aileler bu oyuncakları çocuklarıyla birlikte yapsalar daha fazla şey paylaşmış olabilirler. Gidip satın alarak daha kolaya kaçılıyor."