Özal nasıl bir başkanlık sistemi istiyordu?

Eski ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas, AK Parti'lilerin "Özal da Başkanlık istiyordu" sözlerini "gerçekleri çarpıtma" olarak nitelendirdi. Özal'ın "check and balance" sözlerini hatırlatan Nas, değişikliğin 8'inci maddesini her okuyuşunda tüylerinin diken diken olduğunu, korktuğunu söyledi.

Abone ol

ANKARA - Anayasa değişiklik teklifinin Meclis'ten geçmesinin ardından propaganda çalışmalarına hız verildi. AK Parti değişikliği savunurken 7'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın sözlerini örnek gösteriyor. 1993 yılında bir televizyon programına katılan Özal'ın "Başkanlık sistemi istiyorum" sözlerini eski ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas'a sorduk.

'ÖZAL 'KUVVETLER AYRILIĞI OLMALI' DİYOR'

Özal'ın başkanlık sistemi önerisiyle, bugün getirilmek istenen sistemin çok farklı olduğunu anlatan Nas, "Özal da hızdan hareket ederek 'Başkanlık sistemi gerekli' diyor ama çok net 'ABD tipi Başkanlık tipi' olarak tanımlıyor, 'kuvvetler ayrılığı olmalı' diyor. Şimdi getirilen değişikle bunun uzaktan yakında alakası yok. Özal İngilizce kelimeler kullanmayı severdi. Kuvvetler ayrılığından bahsederken 'check and balance' diyerek bunun öneminin altını çiziyordu. Bugün getirilmek istenen sistemi alıp 'Özal da başkanlık istiyor' demek gerçekleri çarpıtma algı yaratma çabasıdır' dedi.

Özal'ın önerdiği sistemde, Cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisi, tek başına OHAL ilanı, OHAL'e bağlı sınırsız kararname, ülkeyi tek başına savaşa sokma, idareyi yeniden şekillendirme yetkisinin hiçbirisinin olmadığını belirten Nas, "Bunların olması için işte Cumhurbaşkanının kurmak istediği bu sistem gerekiyor" şeklinde konuştu.

Parlamentoda görev yaptığını hatırlatan Nas, söz konusu değişiklikte denetim mekanizmasını ortadan kalktığı işlevsiz bir Meclis yaratılmaya çalışıldığını savundu. Parlamentonun en önemli işi olan bütçe denetiminin elinden alındığına dikkat çeken Nas, "Denetimin olmadığı denetim dışı bir sistem kuruluyor. 80 milyon kişinin bugününe, yarınına tek bir kişi karar veriyor" dedi.

Nesrin Nas'ın anayasa değişikliğiyle ilgili değerlendirmeleri şöyle oldu:

'EVET DEMEK İÇİN AKLINIZI KAÇIRMIŞ OLMALISINIZ'

Malınıza, mülkünüze tek bir kararla el konulabilir. Hakkınızda başka bir ilde çalışma kararı verebilir. Sizi taş ocağında çalıştırabilir. Şaka değil, bütün bunları bir OHAL düzenlemesi ile yapabilir. Olmaz demeyin. Sistem bir kişinin iyi niyetine vicdanına bırakılamaz. Partili Cumhurbaşkanı olunca herkes parti müfettişlerinin denetimine bağlı olacak. Kimin iyi-kötü olduğuna parti karar verecek. Böyle bir şeye "evet" demek için gerçekten aklınızı kaçırmış olmalısınız.

'TÜYLERİM DİKEN DİKEN OLDU'

Teklifi okuyunca bir vatandaş olarak tüylerim diken diken oldu. Sizi koruyacak tek bir merci yok. Bir kişinin iki dudağı arasındasınız. O sabah kızgın kalkmış, birine kafası bozulmuş, canı sıkılmışsa alın bunu görevden diyebilir.

'TÜRKMENİSTAN'DAN GELENLERE SORSUNLAR'

Ben bu süreçte Türkmenistan'dan gelip, Türkiye'de çok kötü koşullarda yaşayıp çalışan Türkmenlerle konuştum. İnsanlar sorsunlar "Neden kaçtılar" diye. Akın akın neden geldiklerini sorduklarında getirilmek istenen değişikliğin sonuçlarını da görecekler. Cumhurbaşkanının yürütme yetkisinin sonuçları, gideceğimiz yer Türkmenistan olacak.

'BUNLARI SÖYLEDİĞİM İÇİN TUTUKLANMAMA GARANTİM VAR MI?'

OHAL koşullarında bu referandum nasıl yapılabilir? Kampanya nasıl yapılabilir? Güneydoğuda sandıklar nasıl korunur? "Hayır" diyen insanların, benim, bu anlattıklarımı sokakta anlattığımda "Cumhurbaşkanına hakaret ediyor" diyerek içeri atmayacaklarının ne garantisi var?

'ANAYASA YAPIM SÜRECİ BAŞTAN SAKATLANDI'

Bu anayasa yapılırken Meclis'in 3'üncü büyük partisinin 2'si eş başkan 11 milletvekili tutuklu. Onlarca belediye başkanı, parti yöneticisi tutuklu. 6 milyon oy almış partinin söz hakkı yok. Dışarıda olanların da tutuklanma riski var. Bu haliyle anayasa yapım süreci en baştan sakatlanmış demektir.

'CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİNİ OKUYUNCA KORKUYORUM'

Cumhurbaşkanının yürütmeyle ilgili yetkilerini okuyunca korkuyorum. Kendi adıma değil bu ülke adına korkuyorum. İsyanım büyük. Türkiye olarak bunu hak etmiyoruz. Bütün haklarımızı, canımızı, geleceğimizi bir kişiye bırakamayız. O kişinin Recep Tayyip Erdoğan olup olmamasının önemi yok. O nedenle ben "hayırda hayır vardır" diyorum. Hayır çıkarsa kaos çıkmaz. Bir hayır ile o kapkara kara bulutlar dağılır. İnsanların yüzü gülmeye başlar. Herkes "yarın ne olacak" endişesini bırakır geleceğe sarılır. (DUVAR)