Özel-Erdoğan görüşmesi: CHP bu kez ezberi bozacak mı?

Toplum artık Erdoğan’a katlanamıyor. Bunun somut örneği de sandık sonuçlarıdır. Özgür Özel CHP’den beklentisi olan halkın umudunu Erdoğan’a veya Ergenekon gibi odaklara peşkeş çekmemelidir.

Abone ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yapacağı görüşme, son günlerde siyasetin en önemli gündem başlıkları arasında yer alıyor. Bu görüşmede Erdoğan, AKP Genel Başkanı olarak mı yer alacak Cumhurbaşkanı olarak mı? Bu durum çok önemli bir tartışma konusu; çünkü Erdoğan’ın bilinen en önemli özelliği Makyavelist oluşu ve yaptığı bütün işlerde ben merkezci ruh hali olan ‘şahsım’ kavramını öncelemesidir. Bu nedenle muhalefetle ilişkisi, kendi çıkarlarını önceleyip, muhalefete de hep araçsal yaklaşma biçiminde olmuştur.

Erdoğan şimdiye kadar ya Kürtler üzerinden ya da ikili görüşmeleriyle muhalefetin politika yapma sınırlarını çizdi. İlk olarak; muhalefet partilerinin HDP ile ülkenin sorunlarını çözme için ortaklaşmalarına ‘CHP, terör örgütü temsilcileriyle birlikte hareket ediyorlar’ ithamlarında bulundu. CHP  de ‘demokrasi için sandıktan çıkan her irade ile ülkenin sorunlarını çözmek için görüşürüm’ özgüveni yerine ‘valla da billa da benim onlarla ilişkim yok’ yeminleri etti. Böylelikle Erdoğan muhalefetin siyaset yapma sınırlarını kendi istediği çizgilerde tutmayı hep başardı.

İkincisi de Erdoğan siyaseten her sıkıştığında CHP liderleriyle görüştü. Bu görüşmelerle hem manevra yapmak için zaman kazandı hem de CHP’yi yapmış olduğu politikalara ortak etti. Bu bağlamda CHP Genel Başkanı sıfatıyla Özgür Özel’in Erdoğan ile görüşmesi gündeme gelince, Erdoğan’ın CHP Genel Başkanlarıyla yaptığı görüşmeleri ve bu görüşmelerin doğurduğu sonuçları hatırlamak gerekir.

ERDOĞAN BAYKAL GÖRÜŞMESİ

İlk olarak 5 Kasım 2002’de siyasi yasaklı olması nedeniyle parlamenter olmayan Erdoğan’ın Deniz Baykal ile görüşmesi gelir akıllara. Gündem siyasi yasaklı olan Erdoğan’ın parlamentoya nasıl taşınacağıydı. Bu görüşmenin gereği AKP CHP gruplarının ortak hareket etmesiyle Erdoğan’ın yolunu açan Anayasa değişikliği yapıldı. Bu destek için Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ‘Özellikle muhalefet partimize teşekkür ediyorum; sağ olsunlar, sonuna kadar, hakikaten verdikleri sözün arkasında durdular, son gelişmelerden de etkilenmediler. (...)’ şeklindeki içten sözleriyle CHP’ye, pardon! Baykal’a teşekkür ediyordu. Erdoğan ise sürece araçsal olarak yaklaştığından 29 Haziran 2011’de ‘Baykal benim için bir şey yapmadı’ diyecekti.

İSTİKŞAFİ GÖRÜŞMELER

7 Haziran 2015 seçiminin Türkiye demokrasisi için önemi büyüktü. Ancak Türkiye siyaseti bu süreci okuyamadı. Bu da Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamları, kent yıkımları, Kürt siyasetçilerini rehin alan anayasa değişikliği, kayyımları, Türk tipi başkanlık sistemiyle rejim değişikliğinin, yoksulluğun ve Erdoğan otoriterizminin kurumsallaşmasına neden oldu.

Bilindiği gibi AKP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin yüzde 13’ü aşan bir oranla Parlamentoya girmesiyle tek başına iktidarı kaybetmişti. Ancak Erdoğan iktidarı kaybetmek istemiyordu. Bu nedenle bir yandan CHP ile ‘istikşafi’ görüşmeleri gerçekleştirirken bir yandan da MHP ile pazarlık yapıp, MHP’yi yanına çekme planlarını yaptı. CHP ile 5 tur yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılmadı. AKP istediği zamanı kazanmış, topluma CHP ile bu iş olmaz algısını vermiş ve 10 yıllık ekonomik, siyasal, sosyal, demokratik yıkımlara yol açan süreci başlatmıştı. CHP de bu süreci okuyamayarak oyalanmakla geçirmişti.

ANAYASAYA AYKIRI AMA EVET DİYECEĞİZ!

Erdoğan HDP’den ve Kürt siyasetinden 7 Haziran 2015 seçimlerinin intikamını almaya yeminliydi. Çünkü ‘kindarlık’ da Erdoğan’ın özelliklerindendi. Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamlarının gerçekleştiği, kent yıkımların yaşandığı süreçte 1 Kasım 2015 seçimlerini alan Erdoğan’ın hedefinde HDP ve Kürt siyasetçileri vardı. Bunun için de açıkça anayasaya aykırı olan bir değişiklik yapıldı. Bu değişiklikte de Erdoğan’ın en büyük destekçisi yine CHP oldu. Hem de Anayasaya aykırı olduğu biline biline, söylene söylene Erdoğan’a destek verildi. CHP milletvekillerinin büyük bir kısmı direndiler. Ancak belli ki bu sefer destek talebi sadece Erdoğan’dan değildi. Ergenekon’un da müdahilliği vardı. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun ‘anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz’ tutumu sanki 28 Şubat sürecindeki ‘brifinglere’ benzer bir brifing ya da alınan talimatın tutumunu çağrıştırıyordu. 20 Mayıs 2016 tarihindeki Anayasa değişikliği sonucunda HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekilleri evlerinden kaçırıldı, rehin alındı. 7,5 yıldır Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın AİHM kararlarına rağmen rehinlik durumları sürüyor.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNDEN SONRA BEŞTEPE GÖRÜŞMESİ VE YENİKAPI MİTİNGİ

Gerçekleşme şekli ve doğurduğu sonuçları bakımında halen sır perdesi aralanmamış ve AKP’nin Allah’ın bir lütfu olarak tepe tepe kullandığı 15 Temmuz darbe girişiminde de Erdoğan’ın yardımına yine ilk koşan CHP Genel Başkanıydı. Asla Beştepe’ye gitmeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu'nun darbe girişiminden sonra önce Beştepe’ye gitmesi ardından da Yenikapı mitingine katılması, hem Beştepe’nin meşrulaştırmasına hem de darbe girişimi sonucunda ülkenin uzun süre olağanüstü hal rejimiyle yönetilmesine, KHK’larla yüzbinlerin işsiz kalmasına, Kürt belediyelerine iki dönem Kayyım atanmasına -ki Erdoğan rejimi halen DEM Parti Belediyelerine kayyım atama tehdidinde bulunuyor-, tek adam rejiminin tesisine hizmet etti.

Erdoğan sadece CHP Genel Başkanlarını manipüle etmedi. ANAP’tan Mumcu’yu, Demokrat Partiden Soylu’yu transfer etmesi, siyasi rüşvetlerle HAS Partiyi tasfiye etmesi, 2023 seçimleri öncesi İYİ Parti üzerinden Millet İttifakı'na müdahale girişimi, Oğuzhan Asiltürk üzerinden Saadet Partisine müdahale girişimleriyle ülkenin sağ siyasetini de dizayn etti.

Özgür Özel de herhangi bir siyasi parti lideri de başka bir siyasi parti lideriyle veya Cumhurbaşkanı ile görüşebilir. Hatta görüşülmeliler de hiçbir sakıncası yoktur. Ancak son seçimlere bakıldığında Özgür Özel’in genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi klasik kitlesinin dışından da oy aldı. CHP’ye oy veren yeni kitle AKP’nin demokrasi, hukuk, ekonomi, yoksulluk ve katı merkeziyetçi politikalarından rahatsız olan kitledir. Bu alanlardan da CHP’den toplum adına beklentileri kaçınılmaz ve normal olarak olacaktır. Özgür Özel CHP’den beklentisi olan halkın umudunu Erdoğan’a veya Ergenekon gibi odaklara peşkeş çekmemelidir.

Erdoğan 22 yıllık ekonomik politikaları ve 10 yıllık savaş politikaları nedeniyle demokratik ve hukuk politikalarıyla ülkeyi yönetilemez hale getirdi. Toplum artık Erdoğan’a katlanamıyor. Bunun somut örneği de sandık sonuçlarıdır. Erdoğan buradan çıkmak için iki yol deneyecektir. Bunun için samimi olmadığı halde kendisine yeni alan yaratacak bir anayasal değişikliği ya da Ergenekon ile ittifakına devam edip yoksulluğun, hukuksuzluğun, antidemokratik uygulamaların tartışılmasını engelleyecek veya erteletecek yeni savaş seferleri. Her iki alandan da CHP ve Özgür Özel’i ‘yerli ve milli’ duygularla etkilemeye çalışacaktır.

Özgür Özel ve CHP’nin burada takınacağı tutum; ülkenin demokrasisi, hukuk devleti ilkesi, ekonomisi ve toplumsal barışı için önemli sonuçlar doğuracaktır.

Demokrasi başlığında; başta kayyım politikaları olmak üzere, yerel yönetimler üzerindeki idari vesayet kaldırılmalı, TBMM üzerinde yürütmenin vesayeti kaldırılmalı, Cumhurbaşkanlığının başı olduğu yürütmenin hesap vermesinin önünü açacak anayasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Hukuk başlığında; yargının siyasallaştığı artık AİHM kararlarıyla sabittir. Anayasa gereği uygulamakta zorunlu olunan başta Demirtaş ve Kavala kararlarının uygulanması ve mahkeme kararlarının uygulanmasının keyfiyetinin önüne geçilmesi, HSK, AYM ve yüksek yargı üyelerinin seçimleri yürütmenin tekelinden çıkarılmalıdır.

Ekonomi başlığında; devletin itibarının şatafat ve israfla olmadığı görülmeli, aşırı kamu harcamaların önüne geçilmeli, neoliberal politikalarla kamunun kaynaklarını satmak veya yap işlet devret projeleriyle halkın kaynaklarını yandaşlara peş keş çekmek yerine sosyal hak ve halkçı ekonomi politikalarıyla istihdamı, üretimi ve emeği esas alan ekonomi politikaları uygulanmalıdır.

Toplumsal barış için; merkeziyetçi, tekçi anayasa yerine toplumsal farklılıkları ve kimlikleri esas alan çoğulcu bir anayasa gündemleriyle bu görüşme Erdoğan veya Ergenekon’un çıkarı yerine toplum lehine çevrilmelidir.

Bu nedenle Özgür Özel hem Erdoğan’ın yerli ve milli manipülasyonlarına hem de Ergenekon vb. odakların brifinglerine karşı dikkatli olmalı ve toplumun kendisinden ve CHP’den beklentilerine cevap olmalı, toplumun önlerine koyduğu demokrasi ödevine iyi çalışmalıdır. 31 Mart seçimleri Türkiye demokrasisi ve toplumsal barış için önemli bir fırsat sundu muhalefete. Bu fırsat Erdoğan’ın taht oyunlarına heba edilmemelidir.

*HDP Eş Genel Başkanı