Özrü Kabahatler Kanunu’ndan büyük

Anadolu’nun pek çok yerinde uzun zamandır içki içmek utanılası, ayıp ve kötücül bir eylem olarak görülüyor. Genelge İstanbul’a özel olarak çıkınca patırtı koptu ama memleket genelinde içkinin meşruiyetine dair zemin çoktan aşınmış durumda. İçki son kale değil elbet lakin onlarca, yüzlerce sarı öküzden birisi olarak önümüze bırakıldı. Sarı öküzü verip vermemek sadece içki içenlerin sorunu değil. Kırık dökük de olsa laik bir sistemin devamını doğru bulan herkesin sorunu.

Grand Korçi grandkorci@gmail.com

Malum, İstanbul Valiliği’nin 30 Ağustos 2023’teki içki yasağıyla ilgili genelgesi özellikle sosyal medyada çok ses getirdi. Genelgenin özellikle park, piknik, mesire alanları, sahil bandı, plaj vb. alanlarda alkol satışı ve tüketilmesini yasaklayan maddesi oldukça tartışma yarattı. Valilik gelen tepkiler üzerine yeni bir genelgenin söz konusu olmadığını, 17 Ağustos tarihli genelgenin bir hatırlatması olduğunu vurguladı. Vali Gül, basına yansıyan açıklamasında, yaptığı ilçe ve muhtar ziyaretlerinde bazı kişi ve grupların yüksek düzeyde alkol alarak çevreye rahatsızlık verdiğinin çokça iletildiğini söyledi. Kadınların da İstanbul'da korkmadan gece geç saatlerde dahi park ve sahillerde rahatsız edilmeden vakit geçirmesinin hakkı olduğunu hatırlattı. Bu genelge ile buna da dikkat çekmek istediklerini belirtti.

Birazcık hukuk nosyonu olan herkes genelgenin kanuna aykırı olamayacağını bilir. Bunu valinin bilmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. 4250 Sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’na göre içkinin nerelerde satılacağı belirlenmişken, açık alanlarda tüketim sınırlamasına dair bir hüküm söz konusu değil. Aynı şekilde 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 35. Maddesi de sarhoşlukla ilgili bir düzenleme getiriyor. Bu maddeye göre; ‘’Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur.’’ Ceza miktarı günümüz koşullarına göre uyarlanıyor elbette.

Suçun şahsiliği ilkesi gereği sarhoş olarak toplumun huzurunu bozana ceza verilmesi gayet yerinde bir uygulama. Kanunun bu maddesini sarhoşu engelleyerek değil, içkiyi yasaklayarak uygulamaya kalkmaksa artık ezbere bildiğimiz uygulamalardan birisi olarak önümüze düştü. Vali Gül işin içine kadınları da katarak yaptığı açıklamayla da, kanunu bahane ederek hazırlanan genelgenin ardındaki zihne ait toplum tasavvurunu bir kez daha açık etmiş oldu. Vali’nin yaptığı açıklama ve yayınlanan genelge öylesine geçiştirilecek ve unutulacak bir alana tekabül etmiyor. Satır aralarını niyet gözeterek okumakta ve çözüm yollarına bakmakta fayda var.

ALKOL DEĞİL İÇKİ

Öncelikle içkiye alkol demek de politik bir tercih. Bir kimya mühendisi olarak size alkolün, bünyesinde hidroksil grubu barındıran bir alkil olduğunu söyleyebilirim. Elbette meslek dışındakilere bir şey ifade etmeyecektir ve öyle olması doğaldır. Alkol kimyasaldır, içki içkidir. Alkol teriminin alkolizmi çağrıştırması, ruhundan arındırılarak kötücül imgelere açık bir algı yaratması gibi nedenlerle tercih edilmesidir politik olan. Tartışmalarda bu tuzağa düşmemek gerekir kanımca.

SARHOŞLUK KABAHAT DEĞİLDİR

Kabahatler Kanunu’na göre kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır. Sarhoşluğun kabahat olması için ortada bir haksızlık olması lazım. Kanunun 35. maddesi de bunun altını çizerek, sarhoş olarak başkalarının huzurunu bozacak davranışlarda bulunan kişiye ceza öngörüyor. Dolayısıyla kabahat olan sarhoşluk değil, sarhoşken başkalarının huzurunu bozmak. Bana göre kanunun bu maddesi oldukça gereksiz. Sarhoş ya da değil başkalarının huzurunu bozan herkes yaptırımla karşılaşmalı zaten. 

Öte yandan kişinin sarhoş olduğuna nasıl karar verilecek orası kanunda belirtilmemiş. Trafikteki gibi promil hesabı mı yapılacak, park bekçileri alet mi üfletecek? Elbette hukukta bunun bir karşılığı vardır lakin çizgiyi buraya çekmek tartışmayı bulandırıyor. Bir savunma hattı olarak sarhoşluktan bağımsız, huzuru bozma edimine odaklanmak gerekir aslen.

HUZUR BOZAN SARHOŞ, KADINSA NE OLACAK?

Vali Gül yaptığı açıklamada kadınların da İstanbul'da korkmadan gece geç saatlerde dahi park ve sahillerde rahatsız edilmeden vakit geçirmesinin hakları olduğunu söylemiş. Bu zihin dünyasına göre kadınların içki içmesi ve içkiliyken huzur bozacak hareketlerde bulunması gibi bir olasılık yok. Pratikte de bu olasılık daha az lakin kabahat işleyen sarhoşun cinsiyetine bakılmaz. Siyasal İslamın erkeklerinin, kadınlara biçtiği rolün klasik bir tezahürü olan açıklamaya karşı politik bir hat örülmeden eleştirmek pek bir fayda sağlamayacak.

‘GENELGE KANUNA AYKIRI OLAMAZ’ DEMEK POLİTİKA ÜRETMEK DEĞİLDİR

AKP’nin yıllardır uyguladığı algoritmayı ezberledik artık. Aşağıdaki gibi maddelere bile dökebiliriz.

  • Hayata geçirmek istediğin uygulamayla ilgili sivri bir laf et ve konunun bir süre gündemde kalmasına izin ver
  • Gelen tepkilerin şiddetini ölç
  • Tepki büyükse geri adım atarmış gibi yap
  • En yetkili ağızdan özgürlüklerin, tüm vatandaşların koruyucusuyuz gibi kalıplarla ilerle
  • Gündemi değiştir ve konuyu unuttur
  • Bir süre sonra gece yarısı mevzuatı değiştir ve hukuki alt yapıyı sağlamlaştır
  • Tepkiler devam ederse vatan hainliğinden, bölücülüğe, sarhoşluğa kadar vatandaşları suçla
  • Her aşamada trolleri devreye sok
  • Muhalefeti suçla
  • Son aşamada uygulamanın hukuka uygun olduğunu belirt ve gündemi değiştir

Dolayısıyla yaşam tarzına ciddi anlamda müdahale anlamına gelen bu uygulamaya karşı salt hukuki zeminde itiraz dillendirmek, dava açmak gibi aksiyonların yanı sıra tutarlı ve kapsamlı bir politik hattın örülmesi gerekiyor. Muhalefet partilerinden, meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına ve tek tek bireylere kadar konunun unutulmaması ve meşruiyetine gölge düşürülmemesi için çaba harcamak gerek.

DÜNYANIN HER YERİNDE AÇIK ALANLARDA İÇKİ İÇMEK YASAK MI?

AKP’nin algoritmasına on birinci madde olarak ‘’dünyadan örnek ver’’ kalıbını eklemek gerek belki de. Valilik genelgesi sonrası yetkili, yetkisiz ağızlar ‘’ama gelişmiş ülkelerde de var bu yasaklar’’ türküsünü çığırmaya başladı. Bu argümanın müşterisi de çok oldu. Oysa küçük bir araştırmayla dünyanın pek çok ülkesinde park, mesire alanı gibi yerlerde serbestçe içki içilebiliyor. Bu ülkelerin hangileri olduğunu merak edenler için Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘’Global Status Report: Alcohol Policy’’ isimli raporuna göz atmak yeterli.  Öte yandan her ülkenin kendi özgün koşullarına göre değerlendirilmeli bu konu.

İÇKİ SON KALE Mİ?

Türkiye vaz geçemeyeceği dinamiklere sahip büyük bir ülke. İçki içmek de bunlardan birisi ama son hamleyle mevzide ciddi gedik açıldı. Öte yandan Anadolu’nun pek çok yerinde uzun zamandır içki içmek utanılası, ayıp ve kötücül bir eylem olarak görülüyor. Koca koca ilçelerde bırakın açık alanı, içki içilebilecek bir mekan, bir iki taneden fazla Tekel yok. Genelge İstanbul’a özel olarak çıkınca patırtı koptu ama memleket genelinde içkinin meşruiyetine dair zemin çoktan aşınmış durumda. İçki son kale değil elbet lakin onlarca, yüzlerce sarı öküzden birisi olarak önümüze bırakıldı. Sarı öküzü verip vermemek sadece içki içenlerin sorunu değil. Kırık dökük de olsa laik bir sistemin devamını doğru bulan herkesin sorunu.

Tüm yazılarını göster