Öztrak: Boş kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi yaptınız?
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "YKS'de neden bu kadar zor sorular soruldu? Acaba boş kalacak kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi bunu yaptınız?" dedi.
DUVAR - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısını devam ederken açıklamalarda bulundu.
Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul'un finansmanı için kullandığı 'söke söke alırlar' ifadesine yanıt verdi. Türkiye'nin F-35 programından çıkarıldığına dikkat çeken Öztrak, "Bizim Hazinemizden çıkan 1,5 milyar doları Amerika’dan söke söke alamıyor. Milletin hakkını söke söke alması gerekenler, bir de kıbleyi şaşırıp, haramilerle bir olup, milletin hakkının söke söke gasbedilmesinin yolunu açmaya kalkıyorlar" dedi.
Hafta sonu üniversite sınavlarındaki soruların zor olduğunu duyduklarını dile getiren Öztrak, "Neden bu kadar zor sorular soruldu? Boş kalacak kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi bunu yaptınız?" sorusunu yöneltti. Öztrak, "En son yaptıkları protokol ortada tıp fakültesi ve tıpla ilgili pek çok bölüme Katarlı öğrencilerin girişinin önünü açıyor. 'Sadece askeri öğrencilerin değil, silahlı kuvvetlerin asker veya sivil öğrencileri' diyerek, Katarlı öğrencilere uçsuz bucaksız imkan tanıyor" dedi.
Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
YÖNETİM MİLLETİMİZİ YAPAYALNIZ BIRAKIYOR: Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin elinde ülkemiz, büyük bir buhran yaşıyor. Tek adam vesayet rejimi müsilaj misali her yere bulaşıyor, milletimizin nefesini kesiyor. Metal yorgunu yönetim her geçen gün devlet krizini derinleştiriyor. Ekonomik krizde milletimizi yapayalnız bırakıyor. Adalet, mülkün temelidir. Binlerce yıllık devlet geleneğimiz, bize bunu öğretmiştir.
KİMSE ÖNÜNÜ GÖREMEZ OLDU: Mevlâna hazretleri; ‘Adalet her şeyi yerli yerine koymak, her hakkı sahibine vermektir. Ağaca su verirsen adalet, dikene su verirsen adaletsizlik olur’ diyor. Bu sözlerin doğruluğunu, tek kişilik vesayet rejiminin düğmesine basıldığı 2014’ten sonra yaşadıklarımız bir kere daha gösterdi. Yönetimin şahsileşmesi, kurumlarımızı çökertti. Erdoğan Şahsım Hükümetiyle kuralsızlık, ‘yeni kural’ haline geldi. Kimse önünü göremez oldu. Güven bitti.
BEYTÜLMAL, DEVLETİ YÖNETENLERİN NAMUSUDUR: Beytülmal, devleti yönetenlerin namusudur. Adaletle, kuralla yönetilen ülkelerde yöneticiler; Hazine’deki her bir kuruşun hesabının, millete verileceğini bilir. Haramilerin Hazine’ye uzanan ellerini keser. Ülkeler böyle gelişir. Amerika Birleşik Devletleri, usulsüz yollarla kazanılan, vergisi ödenmeyen, Hazine’sinden kaçırılan, 470 milyon dolar kara paranın peşine düşüyor. Bunun 133 milyon doları da Türkiye’de aklanmış. Amerika, bu 133 milyon doların peşini bırakmıyor. Şebekenin Türkiye’deki ayağı Sezgin Baran Korkmaz’ı, Avusturya’da gözaltına aldırıyor. Tam 225 yıl hapis cezasıyla yargılamaya hazırlanıyor.
HAPİS CEZASI FARKI 30 KAT: Ama Sezgin Baran Korkmaz’a, kara para aklama suçundan Türkiye’de de dava açılıyor. Sadece 7,5 yıla kadar hapsi isteniyor. Bir tarafta 225 yıl, diğer tarafta 7,5 yıl. Fark 30 kat. Amerika, 21 trilyon dolarlık bir ekonomi Türkiye ise 717 milyar dolarlık bir ekonomi. Fark burada da 30 kat. Bu ne bir tesadüf, ne de bir tevafuk… Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi Türkiye’nin 30 katıysa, bunun bir sebebi de haksızlığa, hukuksuzluğa, Hazine'nin soyulmasına bizden 30 kat daha duyarlı olmasıdır.
HİMMETE MUHTAÇLAR: Ne diyor atalarımız; ‘Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat.’ Buharlaştırdıkları 128 milyar doların hesabını vermeyenler, Bugün çıkmış, ödünç döviz için SWAP anlaşması peşinde koşuyorlar. Yine işin kolayına kaçıp göz boyamaya çalışıyorlar. Kuruttukları rezervleri makyajlayabileceklerini sanıyorlar. Malezya’nın, Azerbaycan’ın, Güney Kore’nin, Rusya’nın himmetine muhtaçlar.
TAM BİR PEŞKEŞ: Basının amiral gemisi, sarayın havuzuna demir atsın diye Ziraat Bankası’ndan verilen 750 milyon dolar. Soruyoruz; ‘Bu kredinin ana para ve faiz borcu ödeniyor mu? Ne kadarı ödendi?’ ‘Ticari sırdır’ diyerek millete hesap vermekten kaçıyorlar. Yine, bu ülkenin en kritik tesislerinden Türk Telekom, Lübnanlı Hariri ailesine peşkeş çekildi. Bu ülkenin tarlasının taşıyla, bu ülkenin tarlasının kuşunu vurdular. Tam bir peşkeş. Haririler, Türk Telekom’dan, 7 milyar dolarlık temettü gelirini alıp gitti. Ama Türk bankalarına 4,5 milyar dolar borcunu ödemedi. Sarayın şirkete atadığı Yönetim Kurulu üyeleri de beytülmala sahip çıkmadı.
AMERİKA’DAN ‘SÖKE SÖKE’ ALAMIYOR: Amerika ne F-35’leri veriyor, ne de 1,5 milyar doları iade ediyor. Peki, Saray’daki kibirli adamın gıkı çıkıyor mu? Amerika Birleşik Devletleri, kendi hazinesinden çıkan 133 milyon dolarının peşini bırakmıyor. Kendinden çalınan parayı, söke söke tahsil etmeye uğraşıyor. Ama Erdoğan Şahsım Hükümeti, bizim Hazine’mizden çıkan 1,5 milyar doları Amerika’dan söke söke alamıyor. Milletin hakkını söke söke alması gerekenler, bir de kıbleyi şaşırıp, haramilerle bir olup, milletin hakkının söke söke gasp edilmesinin yolunu açmaya kalkıyorlar.
YETKİYİ LONDRA’DAKİ MAHKEMELERE VERDİLER: ‘Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak’ dedikleri projeler için, sadece bu yılın ilk 5 ayında, milletin cebinden 11,5 milyar lira çıktı. Bu devran hep böyle sürüp gitsin diye sözleşmelere tahkim maddesi koymuşlar. Yetmemiş yandaşların işini sağlam kazığa bağlamak için yetkiyi de Londra’daki mahkemelere vermişler. Bu projeleri yaptıran kim? Türkiye Cumhuriyeti. Projeyi yapan kim? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları… Bir sorun çıkarsa, Londra’da majestelerinin mahkemesi çözecek. İşte bunların yerlilik ve millilik anlayışı!
GİDERAYAK DÜYUNU UMUMİYE MEMURLUĞUNA SOYUNDU: Şimdi ‘Talan İstanbul’ projesinde de aynı düzeni devam ettireceklerini açıklıyorlar. Biz de Millet İttifakı’nın iktidarında ‘Talan İstanbul Projesine tek kuruş çalışmayacak milletten alınan ne varsa, söke söke geri alıp, sahibine vereceğiz’ dedik. Erdoğan ardından çıktı, bizi devleti bilmemekle suçladı. ‘Uluslararası tahkimde, O parayı sizden söke söke alırlar’ dedi. Yani Erdoğan da partisinin grup başkanvekilinin yaptığı gibi, Millet İttifakı’nın iktidara geleceğini kabullendi. Ama bu arada da giderayak, milletimizin karşısında, yandaşlarının yanında, Düyunu Umumiye memurluğuna soyundu.
MİLLETİMİZDEN ALDIKLARINI GERİ VERECEĞİZ: Kendisi hiç merak etmesin. Biz, devlet nedir, tahkim nedir gayet iyi biliriz. Ucunu Londra’ya bağladığınız o mahkemelerde, davaların hepsini kazanırız. Ha, olur da kazanamazsak. Devleti milleti bu zarara sokanlara, bu projeler imzalanırken yönetimde olanlara rücu ederiz. Bu paraları yedi göbek sülalelerinden, söke söke alırız. Erdoğan, “Devlette devamlılık esastır” diyor, doğrudur. Güzel bir devir teslim töreniyle milletin emanetini sizden alırız. Ama devlette devamlılık adına, bizler sizin suçlarınızın ortağı olmayız. Milletimize ahdimizdir milletimizden aldıklarını milletimize geri vereceğiz.
HESAP ERDOĞAN’A UYDURULMUŞ: Artık korku bacayı sarmış. Erdoğan Şahsım Hükümeti’nde hesap kitap şaşmış. Talan İstanbul’un maliyeti için Erdoğan ayrı çalıyor, hazırladıkları internet sitesi ayrı çalıyor… Erdoğan Talan İstanbul için harcanacak paranın 15 milyar dolar olduğunu söylüyor. Bugünkü dolar kurundan 132 milyar lira yapar. Hazırladıkları sitede yazan maliyet ise 75 milyar lira. Bunu fark ediyorlar, yani Erdoğan hesaba uymayınca hemen bir Ali Cengiz oyunu yapılmış. Hesap Erdoğan’a uydurulmuş.
HAYALLERİNİ SATMAYA BAŞLADI: Ne güzel diyor Hazreti Ali, ‘Dünyanın helali hesap, haramı azaptır.’ Erdoğan Şahsım Hükümeti, atadan babadan kaldı demedi, ülkede ne var ne yok sattı. Evdeki gümüşler bitti şimdi hayallerini satmaya başladı. ‘Hayalim’ dediği şehir hastanelerinden beşinin işletmesi tamamen Danimarkalı firmaya geçti. Hayaller artık Danimarkalı oldu.
ÜLKEMİZ OLDU KATARİSTAN: Zaten koskoca memleketi Katar’ın üstüne yaptılar. Ülkemiz oldu Kataristan… Borsa İstanbul’un yüzde 10’u Katar’a satıldı. Digitürk Katar’a satıldı. BMC Katar’a satıldı. Tank Palet Katar’a satıldı. Bankalar, finansal aracı kuruluşlar Katar’a satıldı. Kanal İstanbul güzergâhındaki kupon araziler Katar’a satıldı. Şimdi de bu kadar malı mülkü korusun diye, 36 Katar savaş uçağını, 250 Katar askerini 5 yıl süreyle Türkiye’de konuşlandırmaya hazırlanıyorlar. Katar’a ait bu savaş uçakları ve askerler kimi kimden koruyacak? Çıkın da şunun cevabını millete bir verin.
KATAR’I BU KADAR SEVİYORSANIZ EMEKLİLİĞİNİZİ ORDA GEÇİRİN: Hafta sonu üniversite sınavları vardı. Pek çok evladımız, sınavda ter döktü. Pandemi döneminde zaten doğru düzgün ders verilemedi. Şimdi duyuyoruz ki sınav soruları oldukça zormuş. Neden bu kadar zor sorular soruldu? Boş kalacak kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi? En son yaptıkları protokol ortada. Tıp fakültesi ve tıpla ilgili pek çok bölüme, Katarlı öğrencilerin girişinin önünü açıyor. Sadece askeri öğrencilerin değil... ‘Silahlı kuvvetlerin asker veya sivil öğrencileri’ diyerek, Katarlı öğrencilere uçsuz bucaksız imkân tanıyor. Şu Katar’ı sevdiğiniz kadar, Türkiye’yi de bir sevseniz ya… Madem bu kadar Katar’ı seviyorsunuz; emekliliğiniz de yaklaşıyor. Katar’da geçirmenizi tavsiye ederiz.
Ama Katar’ı bu kadar çok seven Erdoğan şimdi çıkıyor, ‘Türkiye ile AK Parti’nin kaderi adeta birleşmiştir’ diyor. İnsaf. Bu ne kendini beğenmişlik, kibir. Beyefendi, Türkiye AK Parti’den de, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nden de çok ama çok büyüktür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bakidir, Siz ise ilk sandıkta gidicisiniz. Milletimizin kaderiyle kendi kaderini birleştirmeye cüret edenler önce kendilerine bir aynada bakacaklar.
GAZETECİLERİN BOĞAZINA ÇÖKÜYORLAR: Her kötü yönetim gibi, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin de siyaseten sonu geldi. Şimdi koltuğu vermemek için bin dereden su getiriyorlar. Beceremeyince vatandaşın gözünü korkutmak için kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan, kendilerinden olmayan herkese şiddet uyguluyorlar. ‘Biz bu memleketin zencisiyiz’ deyip iktidara gelenler şimdi, ABD’de polis şiddetinin kurbanı olan Floyd’a yapıldığı gibi gazetecilerin boğazına çöküyorlar nefessiz bırakıyorlar.
SOYLU’YA KONUŞMA YASAĞI MI UYGULANIYOR?: Bunu soruşturması gereken bakan yardımcıları da işi gücü bırakıp, şiddeti eleştiren muhalefete cevap yetiştirmeye uğraşıyorlar. Her nedense çok konuşmasıyla tanıdığımız İçişleri Bakanı da bu mesajları sosyal medyadan paylaşmakla yetiniyor. Hayırdır, saray bu bakana artık konuşma yasağı mı uyguluyor?
SEÇİM BARAJININ KALDIRILMASINDAN YANAYIZ: (Yeni Anayasa ve seçim barajı sorusu) Bizim seçim kanunu ile ilgili çalışmamız sistem çalışması içindedir. Bizim bir önemli hedefimiz de darbeler döneminden kalan ve gerçek bir demokrasinin olmasının önünde engel olan hususların yasalardan ayıklanmasıdır. Biz her alanda darbe hukukundan arınmış, kimsenin dışlanmadığı bir Türkiye arıyoruz. Siyasette, ekonomide ve yaşamın diğer alanlarında kapsayıcılığa önem veriyoruz. Biz her partinin Meclis’te temsil edilmesinden tarafız. Bir parti yüzde 1 oy bile alsa en azından genel başkanı Meclis’te o partinin görüşleri ifade edebilmelidir diyoruz. Bu yüzden seçim barajlarının kaldırılmasından yanayız.
GÜVENMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL: (MKE yasa teklifi sorusu) AK Partili ve MHP’li milletvekilleri ne yazarlarsa yazsınlar, kanuna ne koyarlarsa koysunlar. Artık biz de Türkiye’deki tüm insanlar da biliyor. Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri saray ne derse onu yapar. Sarayın vesayeti altındaki bu milletvekillerinin kendi hür iradeleri yoktur. Dolayısıyla bunların yazmış olduğu önergelere de güvenmemiz mümkün değil. Özelleştirme olmayacaksa MKEK neden anonim şirkete çevrilmek isteniyor? Zonguldak’ta kömür işletmesini anonim şirkete dönüştürdüler. Sonra bir güzel böldüler küçük küçük… Zonguldak’taki kömür işletmelerini kimliksizleştirdiler, yok ettiler. Bunların bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Sadece biz değil bu kurumda çalışanlar da buna karşı çıkıyor. Savunma Sanayii’nde yerlilik ve millilikten yanayız. Bu arada Erdoğan’a ilahi aşkla bağlı olduğunu söyleyen birileri çıkıyor Katar’la iki devlet bir millet olduğumuzu iddia ediyor. Ülkemizin değerli varlıkları Katarlaştırılıyor.” (HABER MERKEZİ)