Öztrak: Depremde Mehmetçik'in elini kim tuttu? Kim?

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "20 yıllık hükümet, eğer ar damarı çatlamamışsa, sebebi olduğu böyle bir yıkım karşısında ne yapar? İstifa eder. İstifa edin" dedi.

Abone ol

DUVAR - CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısı sürerken, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.

Öztrak açıklamasında "Neden Gölcük depreminde olduğu gibi sahra hastaneleri, sahra mutfakları, çadırlar ilk 6 saatte kurulamadı? Mehmetçik'in elini kim tuttu? Kim? Birileri milletimize yalan söylüyor. Mehmetçik'i enkaza hızla gönderemeyenler, enkazda kalan imajları için, trollerini sahaya hızla göndermeyi bildiler. Trolleriyle beraber, acılı milletimize hakaretler ettiler. Doymadılar küfürler ettiler. O da yetmedi. Not ettiler. Tehdit ettiler" dedi.

ANKA'nın haberine göre Öztrak, şunları söyledi:

HİÇBİRİMİZ ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİLİZ: "Deprem sahasındaki ihtiyaçları, aksaklıkları, yapılması gerekenleri bizlerle paylaştılar. 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerin üzerinden, tam iki hafta geçti. Çaresizlik, acı, öfke, üzüntü, birbirine karıştı. Depremde yakınlarını yitirenler, evsiz barksız kalan aileler, sahipsiz çocuklar, ‘Nerede bu devlet?’ haykırışları ve bu çaresizliği gören, yaşayan milletimiz. Hiçbirimiz artık eskisi gibi değiliz. Ruhlarımızda derin yaralar var. Kimliksiz, kefensiz, zeytin ve mersin dallarıyla, insanlarımızı toprağa verdik. Cenazelerimizin sayısı 41 bini aştı. Türkiye cenaze evine döndü. Yaralılarımızın sayısı ise 108 binin üzerinde. Gerçeğin bunun çok ötesinde olduğunu, artık bölgedeki üst düzey yetkililer de kabul ediyor. Dün depremin koordinatör valisi durumun, açıklanan rakamlardan 3-4, hatta 5 kat daha kötü olduğunu itiraf etti.

ENKAZIN ALTINDA HALA VATANDAŞLARIMIZIN CENAZELERİ VAR: Biz, depremlerde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza, bir kere daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyoruz. Yaralananlara acil şifalar temenni ediyoruz. Arama kurtarma çalışmalarında artık sona gelindi. Depremin enkazını kaldırma çalışmaları başlıyor. Enkazın altında hala, vatandaşlarımızın cenazeleri var. Bu aşamada cenazelerin, vücut bütünlüğü içerisinde çıkarılması, insan onuruna yakışır şekilde, definlerinin sağlanması gerek. Ne yazık ki bu konuda, deprem bölgesinden çok sayıda şikâyet ve tepki alıyoruz. Artık çabalar, depremzedelerin barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için harcanacak. Deprem bölgesinde olası bir salgına izin verilmemesi için, gerekli hijyen ve temizliğin sağlanması da gerekiyor. Depremin ilk saatlerinden itibaren, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu koordinasyonunda, Genel Merkez yöneticilerimiz, milletvekillerimiz, örgütlerimiz, belediyelerimiz, tüm gücümüzle yaraları sarmak için elimizden geleni yaptık. Cumhuriyet Halk Partisi tüm gücüyle depremzedelerin yanında oldu. Bundan sonra da yanlarında olacağız. Dayanışmayı sürekli büyüteceğiz.

HİÇBİR DERS ALINMADIĞINI YAŞAYARAK GÖRDÜK: Ülkemiz 485 diri fayın bulunduğu bir deprem ülkesi, bu yaşadığımız ilk büyük deprem de değil. Bugüne kadar alınması gereken pek çok ders vardı ama hiçbir ders alınmadığını bu depremde yaşayarak gördük. Bu ülke 1999’da çok büyük bir deprem yaşadı, üzerinden 24 yıl geçti. Son 20 yıldır da ülkemizi aynı kişi yönetiyor. 20 yılda başka depremleri de gördük ama bu kafa depreme hazırlık yerine, sadece algıyı yönetti. Bilim insanları, namuslu bürokratlar uyardı. Şahsım hükümetleri sadece seyretti. Sonuç büyük bir yıkım oldu. 20 yıllık hükümet, eğer ar damarı çatlamamışsa, sebebi olduğu böyle bir yıkım karşısında ne yapar? İstifa eder. Bu felaketlerin nihayet bulması için, artık her şey değişmek zorunda. Coğrafya kaderse, bulunduğumuz coğrafyada, 12 milyon yıldır depremler yaşanıyorsa ve milyonlarca yıl daha da yaşanacaksa, yapılacak tek şey vardır. O da zihniyeti değiştirmek. Akıl etmeyen, zillete düşer. Bir daha böyle zilletlere düşmemek için, akıl edeceğiz. Aklımızı kullanacağız. Coğrafya kaderse, biz bu kadere teslim bayrağı çekmeyeceğiz. Bu kadere vatandaşlarımızı teslim etmemek için, aklın, bilimin gerektirdiği her türlü tedbiri alacağız. Kültürümüzü, estetiğimizi, akılla, bilimle, liyakatle birleştireceğiz. Coğrafyamızın gerçekleriyle uyumlu, güzel şehirler inşa edeceğiz. Depreme dayanıklı binalar yapacağız.

HÜKÜMET DEPREME ŞEHİRLERİMİZİ HAZIRLAMAMIŞTIR: Hakikat ortadadır. Bu hükümet, depreme, şehirlerimizi hazırlamamıştır. Gerekli önlemleri almamıştır. Ballı ihalelerle, aflarla, kanun ve yönetmelik dışı yapıların önünü açmıştır. On binlerce insanımızın hayatını kaybetmesinin baş sorumlusu, bu hükümettir. Yönetim koltuklarını, eşe, dosta peşkeş çektikleri, Kızılay ve AFAD, depremde felç olmuştur. Böyle bir afette en kritik zaman dilimi, depremden sonraki ilk saatler olmasına karşın, insanlarımız 48 saat bir başına enkazın altında kalmıştır. Mehmetçiğimiz zamanında sahaya çıkarılmamıştır. Acil Müdahale için gerekli organizasyon yapılamamıştır. Arama-kurtarma operasyonlarında, koordinasyon sağlanamamıştır. Yeterli çadır ve konteyner stokumuz olmadığı için, vatandaşlarımız günlerdir bu soğuklarda açıktadır.

SORUMLULUK DUYGUNUZ VARSA İSTİFA EDİN: Bu deprem göstere göstere, bağıra, çağıra gelmiştir. Devleti yönetenlerin, ‘ben bu depremin olacağını bilmiyordum’ deme şansı yoktur. Devletin namuslu bürokratları uyarmıştır. Bilim insanları uyarmıştır. Odalar, sivil toplum kuruluşları uyarmıştır. Haftalardır bu belgeleri paylaşıp duruyoruz. Ülkeyi yönetenlerin önüne pek çok rapor konmuştur. Buna rağmen, hiçbir şey yapılmamıştır. Şimdi atanmış İçişleri Bakanı çıkmış, hem de hiç utanmadan, sıkılmadan, ‘Biz depremi İstanbul’da bekliyorduk. Hazırlığımızı ona göre yaptık’ diyor. Bu kadarına da pes, artık arsızlığı, yüzsüzlüğü, sorumsuzluğu bırakın. AFAD size bağlı değil mi? Raporlarını okumadınız mı? Zerre miskal sorumluluk duygunuz varsa; İstifa edin.

6 ŞUBAT GÜNÜ, BU ÜLKEDE ‘KIRMIZI PAZARTESİ’ YAŞADIK: İstanbul’a ihanet edenler, İstanbul depremi için bugüne kadar hangi hazırlığı yaptı? Hiçbir hazırlık yapılmadı. ‘Kanal İstanbul’ diyerek, ihanette ısrar edildi. Yandaşlara rant sağlamak için, ‘İstanbul Finans Merkezi olacak’ dediler. Kamu Bankalarını, Düzenleyici-Denetleyici Kurumları, Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıdılar. İşte daha yeni ortaya çıktı. İstanbul’da çürük olduğu bilinen 93 okul, Maraş depremlerinden sonra, ancak boşaltıldı. Bu ne biçim hazırlık? 20 yıldır iş başında olanlar, bugüne kadar ne yaptı? İstanbul’da deprem hazırlığı yapan, bir yönetim bunları yapar mı? Elbette yapmaz. Depreme hazırlanmadılar. Görevlerini alenen savsakladılar. Son 20 yılda, önceki 57 hükümetin, 79 yılda harcadığı paranın 4 katını harcadılar. Bu parayla bir değil, iki değil, üç değil, dört tane depreme dayanıklı Türkiye inşa edilirdi. Depreme hazırlanmak yerine, el âleme ağalık yaptılar. ‘Suriyeliler için 40 milyar dolar harcadık, gerekirse 40 milyar dolar daha harcarız’ diye, millete caka sattılar. Bu millet bunlara para verdi. Ömründen 20 yıl verdi. Bilim insanları, dürüst bürokratlar deprem bilgisini verdi. Peki, bu kadrolar 20 yılda ne yaptı? Kocaman bir hiç, alenen görevi ihmal suçu işlediler ve saraylarında milleti unutan, sesini duymayan, halini görmeyen, kibir abidelerinin ve yanaşmalarının elinde, binlerce vatandaşımızı göz göre göre yitirdik. 6 Şubat 2023 Pazartesi günü, bu ülkede ‘Kırmızı Pazartesi’ yaşadık. ‘İşleneceği önceden, açıkça duyurulan, failini ve maktulünü herkesin bildiği bir cinayet’ Marquez’in o meşhur romanında söylediği gibi: ‘Kendi kusurlarını yücelten zavallılar’ On binlerce insanımızın bağrına hançeri sapladı. Şimdi de, ‘Asrın felaketi diyerek suçlarını gizlemek’ istiyorlar. Bu yaşanan, ‘asrın felaketi’ değildir. ‘Asrın ihmalidir, asrın cinayetidir, asrın ihanetidir.’ Sorumlusu da bu hükümettir.

BU HÜKÜMET, HÜKÜMSÜZDÜR: Ortada 41 binden fazla can kaybı var.  Devletin Valisi durumun, beş kat daha kötü olduğunu söylüyor. Türkiye cenaze evi olmuş ama hükümette tek bir özeleştiri yok. Tek bir sorumlu yok. Tek bir istifa yok. Oysa depremin ilk anından itibaren, yaptıkları her hata öncekini arattı. Hiçbir şeyi doğru dürüst yönetemediler. Bu iktidar, iktidarsızdır. Bu hükümet, hükümsüzdür. Atanmış İçişleri Bakanı, daha birkaç ay önce, ‘daha önce afetlerde insanlarımız hep nerede bu devlet’ dedi. Depremi engelleyemeyiz ama bir daha kimsenin ‘nerede bu devlet’ demeyeceğinin sözünü veriyoruz’ diye, videolar çekti. Aynı atama Bakan, depremden birkaç gün önce yaptığı açılışlarda, biz 'nerede bu devlet' sözünü bir kez milletimize söylettirmedik. Allah devletten razı olsun' dedirttik’ diyerek, şişiniyordu. Sonra ne oldu? Tüm bu makyajları aktı. Muktedir dekorları, bir gecede yıkıldı.

ASKERİ BİRLİKLER SAHAYA NEDEN ZAMANINDA İNTİKAL ETMEDİ?: İnsanlarımız ilk 48 saatte, sokaklarda bir başına titrerken, arama kurtarma ekibi, iş makinası ararken, ‘nerede bu devlet?’ diye haykırırken, bunlar ‘her yere ulaştık’ diyerek, millete yalan söylediler. Şimdi Milli Savunma Bakanı çıkmış, deprem sabahının ceridesini açıklıyor. Sabah 4.17’de deprem oldu. 4.30’da İnsani Yardım Tugayına ‘hazır ol’ talimatı verdik. ‘Saat 5.10’da Cumhurbaşkanına bilgi verdik’ diyor. Birinci sorumuz şu: 4.30’dan, 5.10’a kadar yani 40 dakika Cumhurbaşkanına neden ulaşamadınız? Zatıâlilerini uyandırmaya mı kıyamadınız? İkinci soru, Madem İnsani Yardım Tugayı 4.30’da ‘hazır ol!’ emri almıştı, birinci günün sonunda vatandaşlarımız, neden deprem enkazında, bir başına kaldı? Yardımı niye yanında göremedi? Koskoca İnsani Yardım Tugayı ve diğer askeri birlikler, sahaya neden zamanında intikal edemedi? Neden Gölcük depreminde olduğu gibi sahra hastaneleri, sahra mutfakları, çadırlar ilk 6 saatte kurulamadı? Mehmetçiğin elini kim tuttu? Kim? Birileri milletimize yalan söylüyor. Mehmetçiği enkaza hızla gönderemeyenler, enkazda kalan imajları için, trollerini sahaya hızla göndermeyi bildiler. Trolleriyle beraber, acılı milletimize hakaretler ettiler. Doymadılar küfürler ettiler. O da yetmedi. Not ettiler. Tehdit ettiler.

TEK DERTLERİ ENKAZIN ALTINDA KALAN KOKUŞMUŞ İMAJLARINI KURTARMAK: ‘99 Depreminden sonra, dönemin hükümeti iki gün deprem bölgesine gidemedi’ diye, insanların gözlerinin içine baka baka yalan söylediler. Rahmetli Ecevit’in depremin sabahında, bölgedeki videoları ortaya çıktı ama bunlar hiç utanmadılar. İnsan kınadığını yaşamadan ölmezmiş, ‘Marmara Depremi'nde, hükümet iki gün bölgeye gidemedi’ yalanını ağzında sakız yapan Erdoğan, deprem bölgesine ancak iki gün sonra gidebildi. Küçük ortağının ise ancak bugün, yani depremden iki hafta sonra, ABD Dışişleri Bakanı'ndan bile sonra deprem bölgesine ayak basacağı söyleniyor. Hatay’a kadar gitmişken, 1 saatlik mesafedeki Osmaniye’ye de uğrasın bakalım. Bakabiliyorsa hemşerilerinin yüzüne de bir baksın ama bunların ne yapacağı belli, ayarlanmış sahne ve kadrajlarla, deprem bölgesinde yine algı operasyonları yapacaklar. Bunlar milletin derdine derman olmayı bıraktı, tek dertleri enkazın altında kalan, çürümüş, kokuşmuş imajlarını kurtarmak. Bu deprem bir kez daha gösterdi ki; dünyanın en sağlam binaları değil ama dünyanın en sağlam koltukları bu hükümette, o kadar deprem oldu. Altın varaklı koltuklarında, tek bir kişiyi bile kıpırdatmadı.

DEPREMİN MALİYETİ 100 MİLYAR DOLARI AŞIYOR: Milli gelir, İşgücü kaybı, depremzedelere yardımlar, sermaye stokundaki kayıplar, telef olan büyük ve küçükbaş hayvanlar, otomobil, mobilya, ev eşyası gibi kayıplar, bunları alt alta koyduğumuzda, depremin ekonomik maliyeti, 75 ila 85 milyar dolar civarında, buna bir de depremde kaybettiğimiz, Kıymetli beşeri sermayeyi eklersek, depremin toplam maliyeti, 100 milyar doları aşıyor. Depreme ilişkin veriler netleştikçe, elbette bu tahminler de revize edilecektir. Ancak bunlar bizim ilk tespitlerimiz. Bölgenin demografik yapısındaki değişim ise, bir diğer önemli risk faktörüdür.

GEREKİRSE HATAY İÇİN ÖZEN KANUN ÇIKARILMALI: Özellikle Hatay çok önemli. Çünkü Hatay demek, Atatürk demektir. Hatay demek, Doğu Akdeniz demektir. Hatay demek, enerji koridorlarına erişim demektir. Bu nedenle Hatay, artık hepimiz için, şahsi bir mesele haline gelmiştir. Hatay’ın beşerî, sosyal ve demografik dengesi mutlaka korunmalıdır. Gerekiyorsa bunun için özel bir kanun çıkarılmalı, teşvik ve destekler sağlanmalıdır.

MİLLET CAN DERDİNDE, BU AKBABALAR RANT PAYLAŞIMI DERDİNDE: Kulağımıza duyumlar geliyor. Büyük yandaş inşaat şirketlerine, ‘Hazır olun’ talimatı verilmiş. ‘Hızla sahaya gireceksiniz’ mesajı gitmiş. Hafriyat işleri, inşaat işleri şimdiden paylaşılmış. Yandaş müteahhitlerin, AK Parti Binasını mesken tutmaları, MYK toplantılarına katılmaları boşa değil. Millet can derdinde, bu akbabalar rant paylaşımı derdinde, ne demiştik; ‘Balın olsun tek, sinekler Bağdat’tan gelir’ İşleri hesapsız, kitapsız, kuralsız, denetimsiz götürmek için de, şeytanın aklına gelmeyecek işlere imza atıyorlar. ‘Türkiye tek yürek’ diyerek, güya depremzedeler için yardım kampanyası düzenlediler. Bir gecede 6 milyar dolar para topladılar. Bunun 2 milyar 100 milyon doları kamu bankalarından, 1 milyar 400 milyon dolarlık kısmı da kamu kuruluşlarından ya da sarayın beşli çetelerinden ama en büyük bağış, 1 milyar 600 milyon dolarla, Merkez Bankası’ndan ama bunların acele işlerine de hep şeytan karışıyor. Kamu Bankalarının yapabileceği bağış ve yardımlar, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile sınırlamaya tabi. Kamu bankaları talimatla yüklü bağışlar yapınca, kanunu da çiğnemiş oldular. Kamu bankalarındaki her bir yöneticinin, artık hukuki sorumluluğu var. Bunları kurtarmak için, OHAL kararnamesi çıkardılar ama bunu yaparken de, bu sefer Anayasayı çiğnediler. Anayasanın 104. Maddesine göre, kanunda açıkça düzenlenen bir konuda, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz. Dedik ya, çok aceleleri var. Ne yapsalar olmuyor. Yönetemiyorlar. Mızrağı da çuvala sığdıramıyorlar.

DEPREMZEDELER İÇİN TOPLANAN HER KURUŞUN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ: Toplanan bağış ve yardımlar hazineye aktarılsa, bu paralar Sayıştay denetimine ve bütçe düzenlemelerine tabi olacak. Bunlardan kurtulmak için, şimdi böyle bir tezgâh kurmuşlar. Genel Başkanımız kaç defa sordu. 15 Temmuz için toplanan paralara ne oldu? Yine Beşiktaş’taki terör saldırısından sonra, milletten toplanan yardım paraları ne oldu? Bunlar yerine ulaştı mı? Ne gezer. Hiçbiri ulaşmadı. Açıkça söylüyoruz. Depremzedeler için toplanan her kuruşun takipçisi olacağız. Şunun şurasında iktidardan gitmelerine, bizim iş başına gelmemize, artık sayılı günler, saatler kaldı. Her kim ki bu acılı günlerimizde ekşi yer. Hesabını mahkemeler önünde verir. Bu kadar büyük bir acı varken, bu kibir abidesi ve şürekâsı, milletimize hakaret etti, küfretti, milleti not etti, tehdit etti ama yapmaları gereken tek şeyden, hep imtina ettiler. O da istifa, istifa, istifa… Ülkeye ve millete verecek hiçbir şeyi kalmayan bu hükümetin yarından tezi yok derhal istifa etmesi gerekir.

Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Öztrak, seçimlerin ertelenebileceğine yönelik tartışmaların ve eski TBMM Başkanı, AKP kurucularından Bülent Arınç’ın açıklamalarının anımsatılması üzerine, “Seçim tarihini belirlemek YSK’nın görevi değildir. YSK’nın tek bir görevi vardır; Seçimi zamanında güven içinde yapmaktır. Seçimin güvenle yapılabilmesi için gerekli tüm önlemleri almaktır. Bunun için de YSK gereken tüm tedbirleri almalıdır” dedi.

YSK ÇALIŞMALARINA BİR AN ÖNCE BAŞLAMALIDIR: Seçimlerin ertelenmesi tartışması ile ilgili bir başka soruya Öztrak, “Anayasa, hukuk, kanun bellidir, açıktır. Bunun ötesi abesle iştigaldir. Bu arada tekrarlıyorum. YSK da seçim ile ilgili çalışmalarına bir an önce başlamalıdır. Ülkeyi zamanında seçime hazır hale getirmelidir. Görevi budur” karşılığını verdi.

HÜKÜMETİN 20 YILLIK DEKORU TEK BİR GÜNDE ÇÖKTÜ: Öztrak, RTÜK’ün Tele 1 televizyonuna verdiği yayın durdurma cezasının mahkeme kararının kesinleşmesi ile ilgili soru üzerine de “Bu depremde hükümetin 20 yıllık dekoru tek bir günde çöktü. 20 yıldır çizmeye çalıştıkları muktedir imajı enkazın altında kaldı. Şimdi yaşananlardaki sorumluluklarını gizlemek istiyorlar. Bunun için de sarayın sopası, RTÜK eliyle özgür basın kuruluşlarına darbe yapmak, gerçeklerin üzerine şal çekmek için kullanılıyor. Baştan itibaren ifade ediyoruz. Biz özgür basının yanındayız. Sadece Tele 1 değil, hiçbir televizyon kanalına verilen cezayı kabul edemeyiz. Zahmet etmesinler, onlar ne kadar çabalasalar da gerçeklerin ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu vardır” diye konuştu. (HABER MERKEZİ)