Önce şunu söyleyeyim: Bira severim. Bira, içki içen neredeyse
herkesin ilk üç favorisi arasındadır. Üstelik biranın rakıyla da
arkadaşlığı iyidir. Öncesinde sonrasında “kalem bardakla” gayet iyi
gider. Ciladır, parlatır. Yazın serinletir.
Pek çok zaman için pratiktir. Aşırı pratiktir. Zaten en iyi ve
en kötü özelliği budur.
Bira koşar, rakı durur. Bira telaşı aksiyonu enerjiyi anlatır,
rakı sakinliği durup düşünmeyi uzun sohbetleri.
Denize karşı ağaçların arasında oturuyorsunuz. Bir şeyler içmek
istediniz. Hemen yakında bir büfe var. Canınız rakı çekti. Soğuk
rakı bul, soğuk su bul, bardak bul, hatta iki bardak bul, mümkünse
buz bul. Meze olacak bir şeyler bul. Bu zahmet ederek edindiğin
şeyleri koyacak yer bul. Özetle bul.
Oysa bira içmek için bulunması gereken tek şey bira. Ne bardak
ne su ne karışım, denge, ne zahmet, ne muhabbet. Aç ve iç.
Günümüze ne kadar uygun değil mi? Değil. Biranın alanı yani bu
“hızlı alan”da rakı, ben de varım demeye başladı.
Pandemi çok enteresan bir deneyim oluyor hepimiz için. Mesela
rakı, bu süreçte biranın alanından rol çaldı. Hatta geçti. Rakı o
kadar hızlı değişiyor ki on yıl önce olsa imkânsız denecek şeyler
bugün gerçek oluyor.
Bunun sinyalleri pandemi öncesinde de vardı. Daha önce
bahsetmiştim Ceza konserinden. “Ellerinde rakı ayakta hip hop
dinleyen gençler” tam bir bira alanına penetrasyondu. Pandemide bu
alan ihlali arttı.
Bu kadar da değil. Pandemiden önce insanların sırnaşık nizam
takıldıkları bazı bira mekanları da ince ince meyhaneye dönüyorlar.
Uzun oturmalı, prestijli, sosyal mesafeye uygun bir iş olarak.
Tabiatıyla mekanlarını eski müşterilerine de bir parça uydurarak
dönüştürdükleri için de olay daha bir yaratıcı tezahür ediyor. Bu
sonbahara geçen yazıda anlattıklarımdan daha da çeşitlenmiş
meyhanelerle girebiliriz.
Şunu da eklemek lazım. Bir kısım sosyal medya tevatürünün aksine
TAPDK rakamlarına göre pandemide litre olarak içki satışı
değişmedi. Ama kendi içinde değişimler var. Rakıda (yukarıda
bahsettiğim tercih değişiminin bir başka yansıması olarak) epey
büyük bir oransal artış var. Şarap da öyle. Bu ikisi “yemekle
içilen içkiler” olarak doğal karşılanabilir. Ama viski satışları da
artmış. Bu da free shop’ların büyük oranda kapalı olmasıyla
ilgili.
Evde bu kadar vakit geçirince evle ilişkisi de değişti tabii
insanların. Gelişti. Dümdüz yemek yapmadı. Sofrasına özendi, esas
kadar usule de önem verdi. Sofra özeni bu kadar belirgin olunca
doğal olarak satışı artan içkiler de sofrada tüketilen içkiler
oldu. Yani rakının birayı geçişinde uzun sofraların da büyük etkisi
var.
Başta dediğim gibi kumsallar, çayır çimen “birer bira atmak”
için uygun olabilir. Ama saatlerce takılmak için hacim önemli.
Taşımak, soğuk tutmak, biranın vücudumuzdan başka içkilere göre
daha sık çıkmak isteyişi… Hepsi bira aleyhine çalıştı galiba. Bu
yüzden pratik yöntemler de geliştirildi. Termosta saklanan soğuk
rakı-su karışımı, küçük mezeler, portatif sandalye, masa yardımıyla
saatler boyu konforlu bir çilingir/piknik gibi.
Bu tahmin edilebilir durum rakamlara da yansımış. Bir büyük
araştırma şirketinin yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre içki
içenlere “En sevdiğiniz kategori nedir?” diye bir soru sorulmuş.
2020 Nisan’da bu insanların yüzde 31’i bira diyor. yüzde 25’i de
rakı. Yani en sevilen kategori bira. Tam bir sene sonra aynı ayda
yani Nisan 2021’de bira 27’ye geriliyor. Rakı ise yüzde 30’la
birinci çıkıyor. Pandemi boyunca mevsimsel faktörlerden bağımsız,
bütünüyle aynı yöntemlerle yapılmış bir araştırmada bir açık ara
tercih değişimi oluyor.
Bu artışı büyük oranda kadınlar yapıyor. Aynı araştırmaya göre
rakı tercih edenlerdeki artışın yüzde 6’sını erkekler oluştururken
kadınlar yüzde 27’sini oluşturuyor. Sık sık söylediğim gibi
kadınlar konuya çok sert girdiler.
Bodrum’da dev birer meyhaneye dönmüş kumsallar gördüm. Bazısında
fasıl bile vardı yahu. Hakikaten “masa masa” dolaşıp para toplayan
müzisyenler, çiçekçiler… Büyük şehirlerde de böyle parklar
duydum.
Meyhaneler faslına gelince. Müthiş bir daralma var elbette. Bir
yığın meyhane emekçisi işsiz kaldı. Tamamının geliri düştü. Ve
bugün neden olduğunu kimsenin bilmediği bir şekilde akşam 9’da
kapatılıyor dükkanlar. Bu, müdavimleri bir miktar erken gelmeye
alıştırmış olsa da her durumda kerahet vakti belli. 9’dan hemen
önce. Bir kısım meyhane sahibi ve çalışanı arkadaşımı aradım,
sektörden insanlarla konuştum. Anladığım kadarıyla kapanan çok
fazla meyhane yok. Ama sürünen meyhane çok tabii.
Kısıtlamanın meyhanelerde değiştirdiği iki şey daha var. Birisi
Mehmed Kemal’in -toprağı bol olsun- öğle rakıları tekrar popüler
oldu. İkincisi de “Kavanozda meze” servisini geçim kaynağı haline
getirmiş epey bir mekân var. Kavanozda meze müthiş bir şey. Neydi o
öyle karton şapkalı alüminyum folyo kaselerle meze siparişi
gelirdi. Çatal dokundurası gelmezdi insanın. O devir de “Ner’de o
eski meyhaneler” devriyle beraber geçti sanırım.
Son olarak hepimizi ilgilendiren bir konuya değinmek istiyorum.
Pandemide sadece mutfaklar kazanmadı. Evler de (şimdilik sadece
itibar) kazandı. Mesela “bahçe katı” ve “teras katı” aşağılamaları
yerini aynı şeylerin yüceltmelerine bıraktı. Bahçe, balkon, teras,
veranda kelimeleri hiç olmadığı kadar itibar kazandı. Olması
gerektiği gibi.
Bahçe, balkon, teras yahut veranda gibi aslen eve ve özel alana
ait ama gözü dışarıda bölgeler hayatidir.
Tuvaletsiz ev olur mu? Balkonsuz da olmaması gerekir.
Sağlığa.