Pandemiyle yaşamak: Yüz yüze eğitime geçilsin mi?

Benim de yaşadığım Jiangsu eyaletinde, toplamda 400 Delta vakası çıktığı için ağustos ayında itibaren hükümet teyakkuzda. Benim üniversitemde hocalar ağustos başından (şimdilik) ekim ortasına kadar şehir dışına çıkamayacak, öğrenciler de kampüse dönemeyecek. Eylül sonuna kadar çevrimici eğitime geri döndük geçici olarak. İlk ve orta öğrenim eğitime yüz yüze başladı ama veliler her gün sınıf öğretmenlerine yeşil kodlarını göndermek zorunda.

Ceren Ergenç cergenc@gazeteduvar.com.tr

Türkiye’de ilk ve orta öğrenim 2020’nin Mart ayından beri çevrimici yapılıyor. Bu yaz, uzun süren bu çevrimici eğitimin çocukların bilişsel gelişimine ket vurduğu gerekçesiyle okulların güz dönemi itibariyle yüz yüze eğitime geçmesi gerektiği konusunda bir kamuoyu kampanyası başlatıldı. Bu görüşü savunanlara göre, pandemi yeni varyantlarla birlikte artık hayatımızın bir parçası olacaktı ve aşılama oranın arttırılması gibi halk sağlığı önlemleri ve okullarda fiziksel koşulların pandemiye uygun hale getirilmesi gibi eğitim politikalarıyla pandemiyle yaşamayı öğrenmeli ve çocukları uzun vadeli etkilerinden korumalıyız. Bu konuda hem tartışmalar hem kaygılar devam ediyor. Örneğin, yüz yüze eğitime geçecek okulların velilere gönderdiği önlemler listesinde “pencereler mümkün mertebe açık tutulacaktır” gibi muğlak ifadelerin yer alması, bu konuda kurumsal bir yaklaşım olmadığını gösteriyor. Çin’de ilk ve orta okullar 1 Eylül’de eğitime başladı. Bu vesileyle, Çin pandemi sırasında eğitimi nasıl devam ettiriyor, Türkiye’deki tartışmalara karşılaştırmalı veri oluşturur diye, bahsetmek istiyorum.

Çin, eğitime ülke sathında sadece 2 ay ara verdi. Nisan 2020’de Wuhan haricinde bütün okullar yeniden yüz yüze eğitime geçmişti. 2021 yılının ilk yarısında da yüzde altmışın üstünde aşı oranına ulaşıldı. Bütün öğretmenler aşılı ve okul çağında çocuğu olan veliler de aşı olmak zorunda. Ayrıca, öğretmenler, öğrenciler ve velileri şehir dışına çıkarlarsa iki hafta okula gidemiyorlar, fiilen ev karantinasında kalıyorlar. Bu yüzden, aileler Çin yeni yılında ya da diğer bayramlarda yolculuk yapmamayı tercih ettiler.

Benim de yaşadığım Jiangsu eyaletinde, toplamda 400 Delta vakası çıktığı için ağustos ayında itibaren hükümet teyakkuzda. Benim üniversitemde hocalar ağustos başından (şimdilik) ekim ortasına kadar şehir dışına çıkamayacak, öğrenciler de kampüse dönemeyecek. Eylül sonuna kadar çevrimici eğitime geri döndük geçici olarak. İlk ve orta öğrenim eğitime yüz yüze başladı ama veliler her gün sınıf öğretmenlerine yeşil kodlarını göndermek zorunda.

Yeşil kod demişken, nüfus hareketliliğini takip eden telefon uygulamalarının sayısı dörde çıktı: İşyerine girebilmeyi sağlayan uygulama, eyaletin sağlık durumunu gösteren uygulama, son 14 günde şehir dışına çıkıp çıkmadığınızı, nereye gittiğinizi telefon sinyalinden takip eden uygulama ve en son olarak kentte bir Delta vakası dahi çıksa bütün kent sakinleri yeniden test olacağı için, adresinizi yeniden teyit eden bir uygulama. Son iki haftadır muhtarlıklar neredeyse kapı kapı dolaşıp olası bir test kampanyası için herkesin yerini teyit ediyor. Öte yandan, şehirden çıkma yasağının artık çok fazla olduğunu ve Covid’le yaşamayı öğrenmek gerektiğini düşünen birçok veli, iki telefon kullanarak iş seyahatlerine devam ediyor. Yani, evde kalan telefonundaki kodu öğretmene göndererek dijital yerel yönetimi ‘kandırmış’ oluyor. Bu örnek ve bahsettiğim dört uygulamanın niye koordine edilemediği de dijitalleşmenin kendi başına bir mucize ya da canavar olmadığı, yine bürokrasinin kapasitesi kadar işlevli olduğuna bir örnek.

Kaynak: twitter.com/ZichenWanghere

Resim Pekin’in orta-üst sınıf bir mahallesinden. Orta-üst sınıf sayılmasının bir nedeni de iyi okullar bulunması ve Çin’de öğrenciler sadece kendi mahallelerindeki devlet okullarına gidebildikleri için, bu mahalleden ev almanın çocukların eğitimi ve geleceği için önem taşıması. Bu yüzden, Chaoyang adlı bu mahallede ev fiyatları çok yüksek ve emlak spekülasyonunu önlemek için kira kontratları çok sıkı. Örneğin, ev sahibinin okul çağında çocuğu varsa, kiracı çocuğunu aynı mahalledeki popüler okula gönderemiyor. Böylece yatırım için ev satın almanın önüne geçilmeye çalışılıyor.

Eğitim, bizde olduğu gibi, Çin’de toplumsal hareketliliğin en temel garantisi. Başarılı devlet okullarından okuyabilmek için, yine bizde olduğu gibi, ortaokul, lise ve üniversiteye giriş sınavları var. Çocukların hayatı kurslarda geçiyor. Eğitim Bakanlığı, pandemi sonrasında (Çin’de hayat normalleşeli çok oldu), uzun vadeli bir halk sağlığı önemi olarak seçme sınavlarında beden eğitiminin yer almasını zorunlu hale getirdi. Buradaki amaç, tüm hayatı masa başında test çözerek geçen öğrencileri kendi sağlıkları için egzersiz yapmaya zorlamak. Bu karar, velilerin tepkisini çekti çünkü hem beden eğitiminin sınav puanlarına katılması fırsat eşitliğini bozacaktı, hem de düzenli spor yapma zorunluluğu öğrencilerin yıl içinde test çözme zamanlarından çalacaktı. Çin hükümeti, bu karardan sonra da test-odaklı eğitimi reforme etmek kararında olduğunu gösteren adımlar attı. Örneğin bu yaz itibariyle, sınava hazırlık dershaneleri kapatıldı ve öğretmenlere ek ders verme yasağı getirildi. Veliler bunun da fırsat eşitliğini bozduğunu iddia ediyorlar çünkü mali imkânı olanlar çocuğuna evde özel ders aldırmaya devam edebilecekken, ancak dershanelere imkânı yetenlerin çocukları geri kalmış olacak.

Yukarıda bahsettiğim beden eğitim sınavı gibi paternalistik devlet uygulamalarına bir örnek bu haftaya damga vurdu: Reşit olmayanlar, sadece haftada üç saat çevrimici bilgisayar oyunları oynayabilecek. Bunu sağlamak için de oyun sayfalarına gerçek isimleri ve vatandaşlık numaralarıyla girmek zorunda kalacaklar. Oyun müptelası ergenlerin aileleri bu karara sevinse de, kamuoyunda yasakların her zaman yeni yöntemlerle alt edildiği hatırlatması yapıldı. Devletin Z jenerasyonuyla imtihanını izleyip göreceğiz.

Tüm yazılarını göster