Üç yıl önce düzenlenen 15’nci İstanbul Bienali’nin sanatçı-küratör ikilisi Elmgreen & Dragset, şu sıralarda Finlandiya’nın Espoo Modern Sanat Müzesi’ne (EMMA) yaptıkları müdahale ile gündemde. İstanbul Bienali’ne de daha önce üç kez katılmış iki dost, kültürel ve sanatsal ortaklıklarını bugüne taşırken, dile kolay çeyrek asrı da geride bırakmış durumda.
Son solo sergileri ile ilgili bilgiyi benimle geçen günlerde paylaşma inceliğinde bulunan ikili, yaratı süreçlerinde daha önce de tartışma konusu edindikleri ‘park etme’ veya sosyal manâda alan işgali, sınır aşımı meselesini, gerek teorik, gerekse biçimsel eksen kaymalarıyla, bu sefer de bir otoparka dönüştürdükleri EMMA müzesi ile ajandalarımıza taşımış durumda.
Özellikle pandemi sürecinde, insanlık gibi kültürün de kendine geçici ve kalıcı barınma alanları ihtiyacının altının çizildiği gerçeği bir kenarda tutulursa, sanatçı - küratör çiftin bu tavrının, günümüz müzelerinin işlevi konusunda da ironik bir Truva atı operasyonu olduğu kaçınılmaz.
2020 yılının kamuoyunun gündeminde kendini nereye adeta zorla park ettiğini tartışmaya açtıklarını söyleyen Elmgreen & Dragset, sergiyle ilgili hazırlanan genel tanıtım metninde, şu aktüel sorulara yer veriyor:
"2020 sergisi bizleri, kamusal alanın özelleştirilmesine, marjinalleşmeye ve toplulukların yitimine dair üretilen bir dizi merkezî suale sevk ediyor. Otopark, mimarî meyanda bir geçiş alanı olarak, bir ‘olmayan yer’ oluşuyla tam da nadir bir yer olma halini sunuyor.
Bu sene, 2020’de, tıpkı bir kişinin otoparkta deneyimlediğine dair bir his içeriyor: İçine girdiğiniz andan itibaren bir an evvel dışarı çıkmak isteyebileceğiniz türden bir yer. Otopark garajları, insan psikoloji adına daha karanlık bir irtibata erişiyor. İşte şimdi, zamanın tam da şu noktasında, süreğen genişleme etrafında oluşan genel kuşkuculuk ve hızın görünürlüğünde, tam da bunun, küresel pandeminin devinim etrafında çok daha fazla tartışma yarattığı bir esnada biz, EMMA’yı bir otoparka çevirdik.
Bu sergi, daha ileri bağlamda şu soruyu beraberinde getirmekte: ‘2020’den sonra, bu sosyal mesafe yılından sonra, fiziksel mekânı paylaşma korkusunun giderek arttı şu günlerde, mahremiyete ne olacak?"
Yapıtlarıyla bir bakıma gerçeküstücü, bir bakıma DaDa’cı bir reformist, devrimci tutuma şapka çıkaran Elmgreen & Dragset, bir yanıyla da bu fikri tam da müzenin iç kimliğinden, ‘Brütalist’ mimarî karakterinden aldıklarını, ‘Park Etmek Üzerine’ isimli sergi manifestolarında dillendiriyor. Sergiyi kurarken müzenin halihazırdaki bu yaratıcı potansiyeli adına yedinci sanata da göz kırpan ikili, bu meyanda yakın tarihin hafızasına park etmiş popüler kültür ikonları, ‘Başkanın Bütün Adamları’ veya ‘Get Carter’ ya da ‘Kirli Harry’ ve ‘Robocop’ gibi politik - aksiyon türü yapıtlarını da anıyor.
Sanatçı - küratörler, ‘park etme’ eylemini tartışmaya açtıkları eski ve yeni tarihli işlerinde de, emek, barınma, vicdan, yazgıdaşlık, emek, kıymet, kalıcılık gibi unsurlara gönderme yapıyor. Türlü değer-marka ve karakterde otomobilleri, çeşitli kamusal alanlara koreografik bir yaklaşımla ‘park’ eden Elmgreen ile Dragset, bunu yaparken emekçi, kimsesiz veya bebekler gibi türlü sınıflara da barınak ve tanıklık alanı üretiyor. Bununla birlikte ikili, sergi şerefine Fin rap sanatçısı Paperi T ile de işbirliğine gitmiş. Sanatçılar, kendisiyle serginin bir videosuna kattığı özgün sözlerin yolunu açmış. Üstelik bu video da, tıpkı serginin manifestosu (https://emmamuseum.fi/en/on-parking-by-elmgreen-dragset/) gibi, müzenin resmi sitesinde şu adresten ( https://emmamuseum.fi/en/ed2020/ ) izlenebiliyor.
Güncel sanatta ‘parkındalık’ yaratan Elmgreen ve Dragset’in sergileri, bir özel otopark kendi hayatlarımıza hangi özne ve nesneleri kabul ettiğimizi, ya da başka otoparklara ne kadar usulsüz, teklifsiz dadandığımızı sorgulatması açısından da ‘durduğu yerde’ bolca soru işareti ve anlam kazanıyor.
Park etmek için: https://emmamuseum.fi/en/exhibitions/elmgreen-dragset/