'Patlıcan mevsimi gelince, deliler ve yangınlar çoğalırmış'
Tüm dünyada büyük yangınlar çağına girildi. En çok konuştuğumuz sebepler iklim değişikliği ve ihmalkârlık… Peki, tarihte en büyük yangınların patlıcan yüzünden çıktığını biliyor muydunuz?
Türkiye’de 2012 ve 2021 yılları arasında, tam 226 bin 845 hektar ormanlık alan yok oldu. Bunun yüzde 65’ini oluşturan 139 bin 503 hektarlık alanı ise geçtiğimiz yıl yaşanan büyük orman yangınlarında kaybettik. Uzmanlar, büyük orman yangın çağına girdiğimizi ve hazırlıklı olunması gerektiğini söylüyorlar. Söylüyorlar, söylemesine de şu anda alınan tedbirler bazı illerde ormanlık alanlara girişlerin yasaklanmasıyla sınırlı. Antalya, Bursa, Hatay, İzmir, Karabük, Kocaeli, Manisa ve Muğla’da 1 ya da 31 Ekim’e kadar ormanlık alanlarda piknik, kamp, gezi, fotoğrafçılık, bisiklet ve ATV turu ile çeşitli etkinliklerin yapılmaması kararlaştırıldı. Bolu’da ise yasak, saat 20.00 itibariyle gün doğumuna kadar...
Tarihte ise yangınların ormanlık alanlardan daha çok yerleşim yerleri için büyük tehdit oluşturduğunu görüyoruz. Özellikle İstanbul, birbirine çok yakın ahşap binalar nedeniyle büyük can ve mal kayıpları yaşamış. Peki, bu yangınların en önemli sebeplerinden birinin patlıcan olduğunu biliyor muydunuz? Evet, yanlış okumadınız. Yavaş yavaş pazar tezgâhlarında yerini almaya başlayan, kilosu 15 ile 60 lira arasında değişen patlıcan, zamanında koca ilçeleri yok eden başlıca sebeplerden biriymiş. Hatta, “Patlıcan mevsimi gelince, İstanbul’da deliler ve yangınlar çoğalır” diye bir söz de varmış. Gazetelerde bile, “Patlıcan mevsimi geldi. Hanımlar yangına dikkat!” diye uyarı yazıları yayınlanırmış.
PATLICAN YANGINLARI
Ama önce patlıcanın nasıl yangınlara ve deliliğe sebep olduğuna bir bakalım. İstanbul’da meydana gelen depremlerde insanların taş evlerin altında kalması ve kayıpların daha çok olması nedeniyle ahşaba yöneliş başlar. Eh, hem nakliyesi kolay, fiyatı da daha ucuzdur. Nüfus bugüne göre çok daha az olsa da evler o zamanlar da dip dibedir.
Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, “Patlıcan Yangınları” isimli çalışmasında masum bir sebzenin büyük kâbuslara sebep olmasını şu sözlerle anlatıyor:
“Patlıcan mevsimi İstanbul’un karabasanıydı. Patlıcan mevsiminde, bollaşıp ucuzladığı zaman yangınların sayısının artması, metafizik bir etkiden çok, mutfak kazalarına bağlı olduğu kuşkusuzdur. Patlıcanı kaynar yağda kızartma alışkanlığı, kazaların başlıca nedeniydi. Kimi yangınların, ahşap ev mutfaklarında patlıcan kızartılırken, kızgın yağın oraya buraya sıçramasıyla başladığı bir gerçekti. Ama daha çok, mangalların söndürülmeden bırakılması ve rüzgârın kıvılcımları dağıtmasıyla oluşan yangınlar daha fazlaydı. İstanbul’da yangınların ardı arkası kesilmez, ahşap konaklarda patlıcan közleme sevdasıyla yakılan ateşlerden çıkan yangınlar binlerce binayı kül ederdi.”
Fatih’in Çırçır semtinde 23 Ağustos 1908 tarihinde büyük bir yangın meydana gelir. Tam iki gün iki gece sürer bu felaket. Saraçhane ve Bozdoğan Kemeri çevresinde de çok fazla hasar olur. Bin beş yüz kadar bina yok olur. Yangın, yine patlıcandan çıkmıştır! Kılıç, makalesinde, Ragıp Akyavaş’ın bu yangınla ilgili anılarını da aktarıyor:
“Hiç unutmam, Hürriyet’in ilan olunduğunun ikinci ayında idik. Şimdiki üniversite meydanında (o zaman Harbiye Nezareti) Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre’si oynuyordu. Çırçır’da bir yangın çıktı. İki gün iki gece devam etti. İstanbul’un göbeğini Yemen çöllerine çevirdi. Bu afet patlıcandan çıktı. Zeyrek’te başlayıp Vefa’da stop eden yangın, bu da patlıcandan çıktı. Çocukluğumda Kadıköy’ün ortasında çıkan ve büyük bir sahayı kül eden yangın, yorgancı İsmail Efendi’nin evinde patlıcan kızartılırken tavanın alev almasından çıktı.”
PATLICAN MELTEMİ
1905 ve 1914 yangınlarında da sebep ve sonuç benzerdir. Rivayete göre yangınlardan bıkıp usanan padişah, patlıcanın şehre girişini dahi fermanla yasaklar. Patlıcan korkusu her yeri sarar; denetimler sıklaşır, kadınlar tek tek uyarılır. Kim bilir, belki de İstanbul’da, yaz aylarında denizden esen melteme hâlen “patlıcan meltemi” denmesinin sebebi de bu yangınlardır. Aslında patlıcan yangınları bitmiş değil. Hâlen evlerde nispeten daha küçük çaplı yangınlar yaşanıyor. Şüphesiz orman yangınlarının hatırı sayılır bir kısmı da yine mangal, piknik ateşlerinden çıkıyor. Mesela 2012 yılında Bursa’da 200 hektarın yok olduğu yangının patlıcan közleme nedeniyle çıktığını biliyoruz.
PATLICAN DELİSİ
“Patlıcan mevsimi gelince, İstanbul’da deliler ve yangınlar çoğalır” dedik ya, peki delilik nerden çıktı? Patlıcan, ilk kez M.Ö. 5. yüzyılda Hindistan’da yetiştirilirken, 16. yüzyılda da Avrupa’ya ilk kez süs bitkisi olarak götürülür, ardından da yemekleri yapılmaya başlar. O yıllarda İngilizler, patlıcana “mad apple” (Deli Elma) diyormuş. Birçok hastalığın sebebinin bilinmediği, hurafelerin havada uçuştuğu yıllar...
Zamanla patlıcan yiyenlerin hareketlerinin değiştiği iddiası kulaktan kulağa yayılmaya başlamış. Kimi ülke deliliğe, kimi sara hastalığına, kimi cüzzama, kimi de yüksek ateşe sebep olduğu iddialarıyla bu sebzenin üretimini yasaklanmaya ya da sınırlandırmaya başlamış. Hatta Anadolu’nun bazı yörelerinde hâlen garip davranan insanlara “patlıcan delisi” denildiğini duymuş muydunuz?