Patrondan işçiye hediye: Devrim Kırtasiye

Cağaloğlu'nda bulunan Devrim Kırtasiye, adındaki çağrışımı hayata geçirmiş ve sahibi olan Hakkı Devrim'in kızkardeşi Işıl Devrim burayı uzun yıllar yanında çalıştırdığı Hüseyin Gültekin'e hediye etmiş. Hüseyin Gültekin de “Burada çalışmamın en büyük nedeni Işıl Abla'nın insani vasıflarının çok, çok, çok önde olması” diye özetliyor bu durumu.

Abone ol

DUVAR - Hüseyin Gültekin, 5 Haziran 1980'de girmiş Devrim Kırtasiye'nin kapısından ve o gün bugündür de aralıksız orada çalışmış. Hatta öyle güzel çalışmış ki, patronu Işıl Devrim 5 yıl önce bu kırtasiyeyi Hüseyin Bey'e bırakmış: “Burada yıllarca çalıştım, emekli oldum. Işıl Abla emekli ikramiyemi verdi. Bundan 5 sene önce de dükkânı bana hediye edip gitti.”

'KÖYÜMÜZ HASANKEYF GİBİ SULAR ALTINDA KALACAKTI'

Hüseyin Gültekin 1962 yılında Elazığ'da dünyaya gelmiş: “İlkokul dördüncü sınıfa kadar Baskil'in bir köyünde okudum. On yaşındayken İstanbul'a, ağabeyimin yanına geldim.”

“Bizim oraya Karakaya Barajı yapılacaktı. Öyle olunca da bizim köy sular altında kalacaktı Hasankeyf gibi. Köydekiler oradan kopmaya başlamıştı. O ara da ağabeyim 'kardeşimi gönderin, ben burada okutayım' demiş. İstanbul ne demek bilmiyordum bile. Köyde okuyordum, çalışkandım, matematiğim, fiziğim iyiydi ama coğrafi bilgilerim azdı.

Köyden Malatya'nın ışıklarını görürdük ama onu da bilemezdik. Oraya gidiyorduk da üstelik; ürettiğimiz pancar, karpuz, domates, salatalık, patlıcanları traktörler götürüyorduk, malları kabzımala verip dönüyorduk. Malatya gezimiz o kadar oluyordu işte. Ama yine de keyifliydi; o traktörün arkasında yolculuk yapmak, değirmene gitmek, değirmene buğday verirdik, un yaparlardı. Aklımda kalan bunlar olmuş.”

Hüseyin Bey liseyi Bursa bitirmiş. Ağabeyi memur olduğundan bir süre orada yaşamışlar. Sonra yeniden İstanbul'un yolunu tutmuş: “Sonradan babam da geldi İstanbul'da. Ama ben ağabeyimle kalmaya devam ettim. Babam beni yanına almak istedi ama ağabeyim 'demokrasi var, onun da fikrini soralım' dedi. Ben de ağabeyimi tercih ettim.

“Burada hem üniversite sınavlarına hazırlanmak hem de harçlığımı çıkarmak istedim. İlk Sirkeci'deki Büyük Postane'nin yanında bir daktilo tamircisi vardı, onun yanında çalıştım. Sonraki yaz buradaki tramvay durağının orada bir dönercide çalıştım. 5 Haziran 1980'de ise bu kırtasiyede çalışmaya başladım.”

ESKİDEN ÇOK YAZAR GELİRMİŞ, ŞİMDİ CEM YILMAZ GELMİŞ

Devrim Kırtasiye'yi Işıl Devrim 1972 yılında devralmış. Aslında dükkân 1962 yılında Cem Kitabevi olarak açılmış. O dönemler kırtasiye değil de kitapçıymış burası: “O günlerde ne kitaplar satardık. Barbara Cartland, Agatha Christie, Uğur Mumcu'nun kitapları çıkardı hemen koşardık gider alırdık, Orhan Kemal'in, Fakir Baykurt'un kitapları, çok satardı o kitaplar o dönem. Şimdi sorulmuyor bile kitap. Çok keyifli geçiyordu. Eskiden çok yazar gelirdi buraya.”

Son yıllarda en dikkat çeken ziyaretçileri Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan olmuş: “Cem Yılmaz öyle yanında bir kızla geldi, alışveriş yapıp gitti. Yılmaz Erdoğan ise bizim üst katta film çekti. Bir de 'Kara para aşk' dizisi burada çekildi.”

Hüseyin Gültekin'i Devrim Kırtasiye'ye ilk yakındaki 18. Noter'de çalışan babası getirmiş aslında: “Ben eskiden konuşmayan, utangaç, misafir geldiğinde saklanan biriydim. Babam beni buraya ilk getirdiği gün 'oğlum biraz da sen konuşsana, hep Işıl Hanım konuşuyor' demişti. Yıllar sonra Işıl Abla dedi ki 'sen bir şey soruldukça cevap veren bir insandın. Şimdi seni susturamıyoruz. Aslında buna bir şey derler de, neyse ben söylemeyeyim.' ben zorladım, ısrar ettim söylemesi için. 'Buna ağız ishali derler' dedi. Ben de 'ağız ishali olmak, ağız kabızı olmaktan iyidir! Kabızlık vücuda daha zararlı. Konuşmak, konuşmamaktan daha iyi' dedim. 'Bak,' dedi 'yine bir şey söyledin.'”

Devrim Kırtasiye, UNICEF'e de destek oluyor. Dükkânda UNICEF'in kendisinde bile bulunmayan ürünler hâlâ bulunmakta...

“Burada çalışmamın en büyük nedeni Işıl Abla'nın insani vasıflarının çok, çok, çok önde olması,” diyen Gültekin, “Işıl Abla çok iyi bir insan. Sadece o değil, tüm ailesi öyle. O yüzden buradan kopamadım. Çalışmak da keyifliydi zaten,” diye devam ediyor.

Dükkânı Hakkı Devrim de ara ara ziyaret edermiş: “Hakkı Beylerin Ruhi Baba Tavuk Çiftliği vardı. O çiftlikte güzel tavuklar yetiştirirlerdi. Bir köyün daha modern bir halini düşün, öyle. Piyasada bu alavere, dalavere üretim şekilleri çıkınca hemen piyasadan çekildiler. Hakkı Bey bize oradan tavuk, yumurta getirirdi.”

'OĞUL, BURADAKİ BÜTÜN İŞLERİ SEN YAPTIN YILLARCA'

Kırtasiyenin kendisine verilmesini ise şöyle anlatıyor Hüseyin Gültekin: “Burası iki ortaklıydı. Biri Işıl Abla, diğeri de Nihat Bey. Nihat Bey sonradan ortak olmuş. Hakkı Devrim'le Meydan Larousse Ansiklopedisi'nde çalışmışlar. O iş bitince Hakkı Bey Işıl Abla'ya 'Nihat Bey'i göndereyim, beraber çalışın orada' demiş. Bir süre geçince de ortak olmalarını önermiş Hakkı Bey. Nihat Bey 'benim ortak olacak kadar param yok' deyince Hakkı Bey 'ben sana veririm, sen bana sonra yavaş yavaş ödersin' demiş. 1978 yılında da o ortak olmuş. Ondan iki yıl sonra da ben gelmişim.

“Işıl Abla da, Nihat Bey de bir gün işi bırakmak istediler. Nihat Bey bir miktar para istedi. Ona yüzde 40 hissesinin karşılığını ödedik. Işıl Abla ise hediye etti. Ben ilk başta 'yapamam edemem' dedim. Hatta istemedim. 'Benim borcum var. Siz bana iyilik yapmak istiyorsanız borcuma karşılık bir miktar para verin, o borcumu kapatır, emekli maaşımla da geçinirim' dedim. 'Oğul,' dedi Işıl Abla 'biz burada bir şey yapmıyoruz. Buradaki bütün işleri sen yaptın yıllarca' dedi.”

Geçen yıl kaybettiğimiz Galip Tekin gibi birçok karikatürist tarama uçlarını buradan temin ediyor. Çünkü başka bir yerde bunları bulmak neredeyse imkânsız.

“Bu kırtasiyenin böyle ayakta kalması çok keyifli,” diyor Hüseyin Gültekin. Ancak işler her geçen biraz daha zorlaşıyor. Adliyenin, gazetelerin, sağlık kurumlarının bu bölgeden taşınmasının ardından hareketli günler azalmış: “8 tane kırtasiye sadece bu civarda kapandı: Baturay, Yılmaz, Babıali, Ziya, Üçel, Bilim, Otağ ve Akseki Kırtasiye. Akseki, buradan da eski bir kırtasiye idi.

“Ben zaten emekliyim. Karnımı doyurayım, kiramı ödeyeyim, yanımda çalışan arkadaşımın masrafları çıksın yeter. Şimdilik kapanma tehlikesi yok. Ben bekarım, dükkâna bir yüküm yok; ev alayım, araba alayım, çocuk okutayım diye bakmıyorum. Masraflı bir insan değilim. 38 senede 38 defa izin almamışımdır.”

'ANNEMLE 85 YAŞINDAYKEN ÇARPIŞAN ARABALARA BİNDİK'

Her gün buraya Gebze'den gelip giden Hüseyin Gültekin, açıköğretim felsefe bölümünde öğrenciliğe de devam ediyor. Yıllar içinde turistlerden çok şey öğrenmiş. Ancak bir gün gördüğü manzaradan çok etkilenmiş: “Kanadalı birisi gözleri görmeyen eşini ta buralara gezmeye getirmiş. Ondan çok etkilendim, ben de annemi gezdirmeye başladım.

“85 yaşında annemi sinemaya götürdüm, langırt oynadım, çarpışan arabalara bindik; böyle değişik şeyler yaptık. Annemde şeker var, kalp var, her şey var; ölecek yani. O halde Anamur'a götürdüm. Evdeki herkes karşı çıktı. 'Anne sen gelmek istiyor musun?' dedim. 'Gelirim,' dedi. 'yolda bir şey olursa sana' dedim. 'Nerede ölürsem oraya göm beni oğlum' dedi. Gittik, 15 gün evde annemle oturdum, sırf o ortama alışsın diye. Denize baktık. Sonra yavaş yavaş çıktık evden.

“Annem çok mutlu oluyordu, çok dua ederdi. Cennete gitmek için değil, içimden geldiği için yapıyorum. Beklentim yok, hesap kitap yapmıyorum hayatta.”

Hüseyin Gültekin'in yaşam algısı öyle duru ki, biz konuşurken dükkânın önünde volta atan birine gidip tabure veriyor, “birini bekliyorsun, bari oturarak bekle” diyerek. Elbette birçok kötülüğe de şahit olmuş, bizzat başına gelmiş ama o yüzünü aksi yöne çevirmiş, oradan beslenmiş. Tıpkı 50 sene emek verdiği kırtasiyesini çalışanı Hüseyin Gültekin'e hediye eden Işıl Devrim gibi.

1962'de açılan, 1972'de ismi Devrim olan kırtasiyeye hâlâ turistler gelmeye devam ediyor...